Uzak Doğu
Başlık:
Uzak Doğu
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-01-18
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
18 / 1 / 1953
Uzakdoğu
Bülent ECEVIT
Amerika’da Eisenhower İdaresinin iş başına gelmesinden sonra Uzakdoğuda beklenebilecek değişikliklere bundan önceki yazılarımızda da temas etmiştik.
Son günlerde, yeni Amerikan İdaresinin gütmeyi düşündüğü Uzakdoğu siyaseti hakkında daha geniş emareler ortaya çıkmıştır.
20 Ocakta Dışişleri Bakanlığını üzerine alır almaz Avrupa’ya gidecek olan Foster Dulles’in, bundan sonra da ilk fırsatta Uzak Doğuya gideceği bildirilmektedir.
Bu Asya gezisinin Hindistan Pakistan’a kadar uzayacağı açıklanmıştır.
Foster Dulles’in Hindistan’daki görüşmeleri, Amerika’nın yeni tasarlanan Uzakdoğu siyaseti üzerinde önemli bir rol oynayabilir.
Bilindiği gibi, şimdiye kadar Amerika’nın Asya stratejisi, pasif bir savunma esasına dayanıyordu. Japonya, Formaza ve Filipinler gibi adalardan bir kordon meydana getirmekle, Birleşik Amerika, Büyük Okyonustan kendi üzerine yönelebilecek herhangi bir tehlikeyi önleme gayesini güdüyordu.
Cumhuriyetçi iktidarın dış siyaseti ise, bu savunma kordonunu adalardan ileri götürüp kıt’a üzerine çıkarmayı düşünmektedir. Böylece, Amerika’nın Uzak Doğudaki savunma sistemi daha aktif bir şekil almış olacaktır. Fakat böyle bir savunma sisteminin kurulması yolundaki teşebbüsler bile bu bölgede yeni bir dünya harbinin çıkmasına sebeb olabilir. Bu düşünceyle, İngilizler, Amerika'lıları, Uzak Doğu hakkındaki yeni tasavvurlarından vaz geçirmeye, onun yerine Güney Doğu Asya’da, Atlantik Paktını andırır bir savunma teşkilâtı kurmak için iknaa çalısmaktadırlar.
Churchill’in, son Amerika görüşmelerinde, bu görüşünü kabûl ettirmeye muvaffak olamadığı anlaşılıyor.
Washington kaynaklı haberlerin belirttiğine göre, Foster Dulles, Churchill’in fikirlerine sadece “ilgi göstermiş”, önce, Milliyetçi ve Komünist Çin’e karşı güdülecek siyasetin kararlaştırılması gerektiğini söylemiştir.
Maamafih, Amerika’nın Uzak Doğuda gütmeyi düşündüğü yeni siyasete tek engel, İngiliz Başbakanı Churchill’in itirazları değildir. Bundan çok daha tesirlı olabilecek başka engeller de vardır.
Bu engellerin başında, Foster Dulles tarafından da ima edildiği gibi, Batı devletlerinin Komünist ve Milliyetçi Çin devletlerine karşı siyaseti gelir.
Amerika, Formoza’daki Milliyetçi Çin’i, İngiltere ise kıt’a üzerindeki Komünist Çin’i tanımaktadır.
Bu durumda, Komünist Çin’e karşı mütecaviz bir tavır takınılması Formoza’daki Milliyetçi Çin kuvvetlerinin kıt’a üzerine çıkarma yapmaları bahis konusu olduğu zaman, İngiltere ile Amerika’nın müşterek bir hareket hattı takib etmeleri imkânsız hâle gelmiş sayılır.
Uzak Doğudaki iktisadî menfaatlerinin düğüm noktası Hong - Kong oldukça, İngiltere’nin Komünist Çin’le diplomatik münasebetlerini kesip yeniden Milliyetçi Çin’i tanıması beklenemez.
Öte yândan Amerika da, Kore’de mütareke yapılmaksızın Komünist Çin’i tanımıyacağını ve [...] memleketin Birleşmiş Milletlere girmesine müsaade etmeyeceğini açıkça belirtmiş bulunmaktadır.
Komünist Çin ise, Birleşmiş Milletlere kabûl edilmedikçe Kore’de mütareke yapılmasına imkân vermeyeceğini her hâli ile açığa vurmaktadır.
Buna göre, İngiltere ve Amerika tarafından Komünist Çin’e karşı müşterek bir siyaset güdülebilmesi için bütün yollar şimdilik tıkanmış durumdadır.
Yeni Amerika İdaresinin Uzak Doğuda gütmeyi düşündüğü siyasete ikinci büyük engel Hindistan’ın tarafsızlığıdır.
Bilindiği gibi, Nehru’nun dış siyaseti, Batı bloku ile Komünist bloku arasındaki bütün ihtilâflarda tarafsız kalmak, ve imkân buldukça bir aracı rolü oynamaktır.
Hattâ Nehru’nun, dünyada, tarafsızlardan müteşekkil bir üçüncü kuvvet meydana getirmek gibi uzun vadeli tasavvurları bile olduğu düşünülebilir.
Oysaki, Amerika’nın tasarladığı yeni Uzak Doğu siyaseti, Hindistan’ın iştiraki, hiç değilse tasvibi sağlanmaksızın, kolay kolay gerçekleştirilemez. Çünkü aksi hâlde, Amerika, Asya’nın Güneyinde kendini emniyette hissetmeyecektir. Birmanya Cumhuriyetinin de tarafsız bir siyaset güttüğü hesaba katılacak olursa, bu kesimin büsbütün açık bırakılmış olacağı görülür. Rangoon’daki son Asya Sosyalistleri Konferansından sonra, Birmanya Cumhurbaşkanı, memleketinin tarafsızlığını bir kere daha, kesin olarak belirtmiştir.
Hindistan’ın tarafsız kalmak arzusu, Pakistan’ın Batılılarla müşterek herhangi bir savunma sistemine girmesini bile kabul edemeyecek kadar kuvvetlidir. Çünkü o takdirde Hindistan, kendisinin de ayni savunma sistemine katılmaya zorlanabileceğinden çekinmektedir.
Foster Dulles, Hindistan’a gideceğini açıklamakla, bu memleketin tarafsızlık siyasetinin ortaya çıkardığı engeli kabûl etmiş olmaktadır.
Amerika’nın yeni Uzak Doğu siyaseti önündeki bu engel, Dulles’in Hindistan’ı ziyaretile ne derece hafifletilmiş olacaktır? Bu hususta Amerika’nın büyük ümitlere kapılması herhâlde fazlaca bîr iyimserlik olur.
18 / 1 / 1953
Uzakdoğu
Bülent ECEVIT
Amerika’da Eisenhower İdaresinin iş başına gelmesinden sonra Uzakdoğuda beklenebilecek değişikliklere bundan önceki yazılarımızda da temas etmiştik.
Son günlerde, yeni Amerikan İdaresinin gütmeyi düşündüğü Uzakdoğu siyaseti hakkında daha geniş emareler ortaya çıkmıştır.
20 Ocakta Dışişleri Bakanlığını üzerine alır almaz Avrupa’ya gidecek olan Foster Dulles’in, bundan sonra da ilk fırsatta Uzak Doğuya gideceği bildirilmektedir.
Bu Asya gezisinin Hindistan Pakistan’a kadar uzayacağı açıklanmıştır.
Foster Dulles’in Hindistan’daki görüşmeleri, Amerika’nın yeni tasarlanan Uzakdoğu siyaseti üzerinde önemli bir rol oynayabilir.
Bilindiği gibi, şimdiye kadar Amerika’nın Asya stratejisi, pasif bir savunma esasına dayanıyordu. Japonya, Formaza ve Filipinler gibi adalardan bir kordon meydana getirmekle, Birleşik Amerika, Büyük Okyonustan kendi üzerine yönelebilecek herhangi bir tehlikeyi önleme gayesini güdüyordu.
Cumhuriyetçi iktidarın dış siyaseti ise, bu savunma kordonunu adalardan ileri götürüp kıt’a üzerine çıkarmayı düşünmektedir. Böylece, Amerika’nın Uzak Doğudaki savunma sistemi daha aktif bir şekil almış olacaktır. Fakat böyle bir savunma sisteminin kurulması yolundaki teşebbüsler bile bu bölgede yeni bir dünya harbinin çıkmasına sebeb olabilir. Bu düşünceyle, İngilizler, Amerika'lıları, Uzak Doğu hakkındaki yeni tasavvurlarından vaz geçirmeye, onun yerine Güney Doğu Asya’da, Atlantik Paktını andırır bir savunma teşkilâtı kurmak için iknaa çalısmaktadırlar.
Churchill’in, son Amerika görüşmelerinde, bu görüşünü kabûl ettirmeye muvaffak olamadığı anlaşılıyor.
Washington kaynaklı haberlerin belirttiğine göre, Foster Dulles, Churchill’in fikirlerine sadece “ilgi göstermiş”, önce, Milliyetçi ve Komünist Çin’e karşı güdülecek siyasetin kararlaştırılması gerektiğini söylemiştir.
Maamafih, Amerika’nın Uzak Doğuda gütmeyi düşündüğü yeni siyasete tek engel, İngiliz Başbakanı Churchill’in itirazları değildir. Bundan çok daha tesirlı olabilecek başka engeller de vardır.
Bu engellerin başında, Foster Dulles tarafından da ima edildiği gibi, Batı devletlerinin Komünist ve Milliyetçi Çin devletlerine karşı siyaseti gelir.
Amerika, Formoza’daki Milliyetçi Çin’i, İngiltere ise kıt’a üzerindeki Komünist Çin’i tanımaktadır.
Bu durumda, Komünist Çin’e karşı mütecaviz bir tavır takınılması Formoza’daki Milliyetçi Çin kuvvetlerinin kıt’a üzerine çıkarma yapmaları bahis konusu olduğu zaman, İngiltere ile Amerika’nın müşterek bir hareket hattı takib etmeleri imkânsız hâle gelmiş sayılır.
Uzak Doğudaki iktisadî menfaatlerinin düğüm noktası Hong - Kong oldukça, İngiltere’nin Komünist Çin’le diplomatik münasebetlerini kesip yeniden Milliyetçi Çin’i tanıması beklenemez.
Öte yândan Amerika da, Kore’de mütareke yapılmaksızın Komünist Çin’i tanımıyacağını ve [...] memleketin Birleşmiş Milletlere girmesine müsaade etmeyeceğini açıkça belirtmiş bulunmaktadır.
Komünist Çin ise, Birleşmiş Milletlere kabûl edilmedikçe Kore’de mütareke yapılmasına imkân vermeyeceğini her hâli ile açığa vurmaktadır.
Buna göre, İngiltere ve Amerika tarafından Komünist Çin’e karşı müşterek bir siyaset güdülebilmesi için bütün yollar şimdilik tıkanmış durumdadır.
Yeni Amerika İdaresinin Uzak Doğuda gütmeyi düşündüğü siyasete ikinci büyük engel Hindistan’ın tarafsızlığıdır.
Bilindiği gibi, Nehru’nun dış siyaseti, Batı bloku ile Komünist bloku arasındaki bütün ihtilâflarda tarafsız kalmak, ve imkân buldukça bir aracı rolü oynamaktır.
Hattâ Nehru’nun, dünyada, tarafsızlardan müteşekkil bir üçüncü kuvvet meydana getirmek gibi uzun vadeli tasavvurları bile olduğu düşünülebilir.
Oysaki, Amerika’nın tasarladığı yeni Uzak Doğu siyaseti, Hindistan’ın iştiraki, hiç değilse tasvibi sağlanmaksızın, kolay kolay gerçekleştirilemez. Çünkü aksi hâlde, Amerika, Asya’nın Güneyinde kendini emniyette hissetmeyecektir. Birmanya Cumhuriyetinin de tarafsız bir siyaset güttüğü hesaba katılacak olursa, bu kesimin büsbütün açık bırakılmış olacağı görülür. Rangoon’daki son Asya Sosyalistleri Konferansından sonra, Birmanya Cumhurbaşkanı, memleketinin tarafsızlığını bir kere daha, kesin olarak belirtmiştir.
Hindistan’ın tarafsız kalmak arzusu, Pakistan’ın Batılılarla müşterek herhangi bir savunma sistemine girmesini bile kabul edemeyecek kadar kuvvetlidir. Çünkü o takdirde Hindistan, kendisinin de ayni savunma sistemine katılmaya zorlanabileceğinden çekinmektedir.
Foster Dulles, Hindistan’a gideceğini açıklamakla, bu memleketin tarafsızlık siyasetinin ortaya çıkardığı engeli kabûl etmiş olmaktadır.
Amerika’nın yeni Uzak Doğu siyaseti önündeki bu engel, Dulles’in Hindistan’ı ziyaretile ne derece hafifletilmiş olacaktır? Bu hususta Amerika’nın büyük ümitlere kapılması herhâlde fazlaca bîr iyimserlik olur.
Koleksiyon
Alıntı
“Uzak Doğu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/80 ulaşıldı.