Siyaset ve Üniversiteliler
Başlık:
Siyaset ve Üniversiteliler
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-29
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Siyaset ve üniversiteler
İKİ buçuk aydır Amerikadayım. Bu iki buçuk ay içinde ne Temsilciler Meclisinin ne Senatonun oturumlarında ne de herhangi bir siyasal parti toplantısında bulundum. Bu iki buçuk ayın büyük bir kısmını bir üniversite kasabasında geçirdim. Ona rağmen kendimi Amerika'daki siyaset hareketlerinin ortasında hissediyorum. Gün geçmiyor ki üniversitede iktidarın dış veya iç siyasetine hücum eden bir konferans veya ders verilmesin, ders ve seminerlerde günlük siyaset meseleleri derinden derine incelenmesin. Yalnız son üç - dört gün içinde, bir hukuk profesörünün Amerika'yı müstemlekecilikle itham eden, bir başka hukuk profesörünün Amerikan Kongresine hücum eden, misafir olarak burada bulunan bir İngiliz profesörünün İngiliz dış siyasetini tenkid eden konuşmalarını dinledim. Üniversite öğrencilerinin çıkardığı günlük gazetede Amerikan devlet adamları sık sık en sert bir dille tenkid edilir.
İktidar, bu durumdan, Harvard Üniversitesinin günlük siyaset meseleleri üzerinde söz hürriyetine bu derece geniş imkân vermesinden, hoşnutsuzluk duymak dursun, tersine, bilgilerini ve dünya görüşlerini genişletmelerinde fayda gördüğü birçok yüksek memurlarını sık sık bu üniversitedeki kurslara göndermektedir. Çünkü, Harvard gibi bir üniversitenin memleket ve dünya meseleleriyle bu derece yakından ilgilenmesini, zararlı ve tehlikeli değil, tersine, memleket hesabına son derecede, faydalı bulmaktadır.
Harvard gibi büyük üniversiteler, Amerika'da siyaset hayatının ve devlet idaresinin başlıca dayanaklarından, kuvvet kaynaklarından biri haline gelmiştir. Eisenhower idaresinin gerek dış politikasına, gerek dış yardım politikasına, belki en çok, böyle büyük üniversitelerdeki tartışmalar, seminer ve enstitü çalışmaları yön vermektedir.
İktidarın olsun, muhalefetin olsun, birçok ileri gelen politikacıları, yeni ve düşünce tasarılarını, Kongreden önce, parti toplantılarından önce, üniversitelerin konferans salonlarında açıklayıp tartışmayı uygun görmektedirler.
Şüphesiz, gerek Hükümet içinde, gerek Kongrede, gerek idare cihazının yüksek katlarında, bilgili, akıllı, tecrübeli insanlar pek çoktur. Fakat, başta Cumhurbaşkanı Eisenhower olmak üzere hiç biri, memleket idaresinin sorumluluğunu üniversitelerle paylaşmağa, memleket idaresinde üniversite çevrelerinin tenkid ve denetlemesinden, yol göstericiliğinden faydalanmağa ihtiyaç duymayacak kadar kendinden emin değildir.
Amerika'da üniversiteler, devlet içinde bir devlet kadar kuvvetli, parlamento üstünde bir denetleme organı kadar bağımsız ve dokunulmaz kurumlardır. Ama bu durum,devlet adamlarına, politikacılara, kaygı ve korku değil, bilâkis memleket hesabına güvenlik duygusu ve gurur vermektedir.
Çünkü onlar bilimde, kendilerine bir düşman değil, bir kuvvet kaynağı, bir yol gösterici hüviyeti görmektedirler.
Türkiye'de ise, birçok hür düşünceli profesörler «tasfiye» edildikten sonra, şimdi, üniversitelerin, üniversite derneklerinin ve bilimsel kurumların tertipledikleri konferanslara bile valilikler ve polis kuvvetlerince engel olunduğunu okudukça, bizde iktidar tarafından yaratılmağa çalışılan «demokrasi iklimi»nin nasıl bir iklim olacağını düşünüp; kader birliği kurmağa, kültür ve uygarlıklarını, dünya görüşlerini benimsemeğe çalıştığımız memleketlerle yollarımızın şimdiden ne kadar ayrılmış bulunduğunu hatırlayıp, kaygılanmamak, dertlenmemek elden gelmiyor.
Demokrat Parti iktidarının bugünkü davranışı karşısında, Türkiye'de, Batılı anlamıyla üniversiteler değil, ancak meslek okulları olabilir, demokrasilerdeki gibi bir bilim hürriyeti değil, ancak demirperde gerisi memleketlerdeki gibi bir güdümlü bilim olabilir. Bilim hayatı güdümlü olan, üniversiteleri meslek okulları seviyesinde kalan bir memleketse, Avrupa Konseyinde, NATO'da üye de olsa, herhalde Batılı milletler topluluğunun bir «asil üye» si sayılır hale gelemez.
Cambridge Mass
Bülent ECEVİT
Siyaset ve üniversiteler
İKİ buçuk aydır Amerikadayım. Bu iki buçuk ay içinde ne Temsilciler Meclisinin ne Senatonun oturumlarında ne de herhangi bir siyasal parti toplantısında bulundum. Bu iki buçuk ayın büyük bir kısmını bir üniversite kasabasında geçirdim. Ona rağmen kendimi Amerika'daki siyaset hareketlerinin ortasında hissediyorum. Gün geçmiyor ki üniversitede iktidarın dış veya iç siyasetine hücum eden bir konferans veya ders verilmesin, ders ve seminerlerde günlük siyaset meseleleri derinden derine incelenmesin. Yalnız son üç - dört gün içinde, bir hukuk profesörünün Amerika'yı müstemlekecilikle itham eden, bir başka hukuk profesörünün Amerikan Kongresine hücum eden, misafir olarak burada bulunan bir İngiliz profesörünün İngiliz dış siyasetini tenkid eden konuşmalarını dinledim. Üniversite öğrencilerinin çıkardığı günlük gazetede Amerikan devlet adamları sık sık en sert bir dille tenkid edilir.
İktidar, bu durumdan, Harvard Üniversitesinin günlük siyaset meseleleri üzerinde söz hürriyetine bu derece geniş imkân vermesinden, hoşnutsuzluk duymak dursun, tersine, bilgilerini ve dünya görüşlerini genişletmelerinde fayda gördüğü birçok yüksek memurlarını sık sık bu üniversitedeki kurslara göndermektedir. Çünkü, Harvard gibi bir üniversitenin memleket ve dünya meseleleriyle bu derece yakından ilgilenmesini, zararlı ve tehlikeli değil, tersine, memleket hesabına son derecede, faydalı bulmaktadır.
Harvard gibi büyük üniversiteler, Amerika'da siyaset hayatının ve devlet idaresinin başlıca dayanaklarından, kuvvet kaynaklarından biri haline gelmiştir. Eisenhower idaresinin gerek dış politikasına, gerek dış yardım politikasına, belki en çok, böyle büyük üniversitelerdeki tartışmalar, seminer ve enstitü çalışmaları yön vermektedir.
İktidarın olsun, muhalefetin olsun, birçok ileri gelen politikacıları, yeni ve düşünce tasarılarını, Kongreden önce, parti toplantılarından önce, üniversitelerin konferans salonlarında açıklayıp tartışmayı uygun görmektedirler.
Şüphesiz, gerek Hükümet içinde, gerek Kongrede, gerek idare cihazının yüksek katlarında, bilgili, akıllı, tecrübeli insanlar pek çoktur. Fakat, başta Cumhurbaşkanı Eisenhower olmak üzere hiç biri, memleket idaresinin sorumluluğunu üniversitelerle paylaşmağa, memleket idaresinde üniversite çevrelerinin tenkid ve denetlemesinden, yol göstericiliğinden faydalanmağa ihtiyaç duymayacak kadar kendinden emin değildir.
Amerika'da üniversiteler, devlet içinde bir devlet kadar kuvvetli, parlamento üstünde bir denetleme organı kadar bağımsız ve dokunulmaz kurumlardır. Ama bu durum,devlet adamlarına, politikacılara, kaygı ve korku değil, bilâkis memleket hesabına güvenlik duygusu ve gurur vermektedir.
Çünkü onlar bilimde, kendilerine bir düşman değil, bir kuvvet kaynağı, bir yol gösterici hüviyeti görmektedirler.
Türkiye'de ise, birçok hür düşünceli profesörler «tasfiye» edildikten sonra, şimdi, üniversitelerin, üniversite derneklerinin ve bilimsel kurumların tertipledikleri konferanslara bile valilikler ve polis kuvvetlerince engel olunduğunu okudukça, bizde iktidar tarafından yaratılmağa çalışılan «demokrasi iklimi»nin nasıl bir iklim olacağını düşünüp; kader birliği kurmağa, kültür ve uygarlıklarını, dünya görüşlerini benimsemeğe çalıştığımız memleketlerle yollarımızın şimdiden ne kadar ayrılmış bulunduğunu hatırlayıp, kaygılanmamak, dertlenmemek elden gelmiyor.
Demokrat Parti iktidarının bugünkü davranışı karşısında, Türkiye'de, Batılı anlamıyla üniversiteler değil, ancak meslek okulları olabilir, demokrasilerdeki gibi bir bilim hürriyeti değil, ancak demirperde gerisi memleketlerdeki gibi bir güdümlü bilim olabilir. Bilim hayatı güdümlü olan, üniversiteleri meslek okulları seviyesinde kalan bir memleketse, Avrupa Konseyinde, NATO'da üye de olsa, herhalde Batılı milletler topluluğunun bir «asil üye» si sayılır hale gelemez.
Cambridge Mass
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Siyaset ve Üniversiteliler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/793 ulaşıldı.