Devrim Yoluyla Demokrasi
Başlık:
Devrim Yoluyla Demokrasi
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-19
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Devrim yoluyla demokrasi
TÜRKİYE'DE demokrasinin ne kanunî ne sosyal teminatı vardır. Cumhuriyet çağındaki ileri hareketlerden bir çoğu gibi, demokrasi de, evrim yoluyla değil, devrim yoluyla doğmuştur. Kütlelerden değil, bir öncü aydınlar azınlığından kuvvet alan bir harekettir.
Eğer Batı Avrupa'nın ve Kuzey Amerika'nın endüstriyel memleketlerindeki gibi, Türkiye'de de demokrasi toplum düzenindeki tabii gelişmenin bir sonucu olsaydı, memleketimizde demokrasinin geleceğinden bugünkü kadar kaygı duyulmazdı.
Fakat Türkiye henüz aşırı derecede merkeziyetçi bir ziraat memleketi durumundan çıkamamıştır. Merkeziyetçi idare kuvvetinin dışında, bu kuvveti kendiliklerinden frenliyebilecek, kontrol edebilecek, merkezî idareyle halk arasında denge kurabilecek kadar toplu ve müessir kuvvetler yoktur.
Siyasal partiler, mukadderatı hemen tamamiyle merkezî idareye bağlı vatandaşlardan mürekkep oldukları için, bu idare karşısında kuvvetleri itibaridir.
Fakat 12 yıl önce başlıyan demokrasi devrimini, halk, Cumhuriyet çağının başka devrimleri kadar, hattâ belki bu devrimlerin hepsinden daha çok benimsemiştir. Onurlu insanlar olarak, ezilmeden, körükörüne tehlikeli maceralara sürüklenmeden yaşamanın ancak demokrasiyle mümkün olacağını, Türkiye'nin okumamışı da okumuşu kadar, köylüsü de kentlisi kadar anlamıştır.
Bu durumda, idare başındakiler, son derecede merkeziyetçi bir toplum düzeninin kendilerine sağladığı kuvvete güvenerek memleketi demokrasiden uzaklaştırdıkça, halk arasında huzursuzluk artmaktadır.
Gerçi bu, dağınık bir huzursuzluktur, greçek demokrasilerde normal sayılabilecek yollardan yoğunlaşıp frenleyici bir kuvvet haline gelmesi, merkeziyetçi idare üzerinde müessir olabilecek bir ifade gücü kazanması güçtür. Ama böyle imkânların darlığı ölçüsünde, huzursuzluk, tehlikeli bir hal alır. Çünkü nereden, ne şekilde patlak vereceği ve memleketi nasıl bir maceraya sürükleyeceği önceden kestirilemez. O yüzden idare başındakiler de kendilerini devamlı bir huzursuzluk ve güvensizlik içinde hissederler. Yarınlarından emin olamayan insanların hırçınlığı ve ifratçılığı ile hareket etmeğe başlarlar.
Bu çıkmazdan ve bu çıkmazın gerek memleket için gerek idare başındakiler için taşıdığı tehlikelerden kurtulabilmenin tek çaresi, idare başındakilerin, siyasal partilere birer itibarî kuvvet değil, gerçek birer sosyal kuvvet gibi muamele etmeğe, bilhasla muhalefetteki partiler için büyük bir zaaf kaynağı olan sosyal teminat yetersizliğini kanunî teminatla telâfiye razı olmalarıdır.
Böyle devrimci bir yola bağlı kalmazlarsa, Türkiye'de demokrasi, eninde sonunda, sanayileşmeye bağlı bir tarihî evrim yoluyla gene gerçekleşebilir. Fakat demokrasinin evrim yoluyla gerçekleşmesini tercih etmek, Batıdaki endüstriyel memleketlerin iki yüz yıldır geçirmekte oldukları acı tecrübeleri boş yere göze almak demektir. Üç yanından komünist tehdidine maruz bir memleketin bunu göze alması ise, kendini bile bile ateşe atmakla birdir.
Türkiye'de demokrasinin gelişmesine devrimci bir ruhla hizmet etmek, idare başındakiler için bir vatan borcu haline gelmiştir.
Bülent ECEVİT
Cambridge, MASS.
Devrim yoluyla demokrasi
TÜRKİYE'DE demokrasinin ne kanunî ne sosyal teminatı vardır. Cumhuriyet çağındaki ileri hareketlerden bir çoğu gibi, demokrasi de, evrim yoluyla değil, devrim yoluyla doğmuştur. Kütlelerden değil, bir öncü aydınlar azınlığından kuvvet alan bir harekettir.
Eğer Batı Avrupa'nın ve Kuzey Amerika'nın endüstriyel memleketlerindeki gibi, Türkiye'de de demokrasi toplum düzenindeki tabii gelişmenin bir sonucu olsaydı, memleketimizde demokrasinin geleceğinden bugünkü kadar kaygı duyulmazdı.
Fakat Türkiye henüz aşırı derecede merkeziyetçi bir ziraat memleketi durumundan çıkamamıştır. Merkeziyetçi idare kuvvetinin dışında, bu kuvveti kendiliklerinden frenliyebilecek, kontrol edebilecek, merkezî idareyle halk arasında denge kurabilecek kadar toplu ve müessir kuvvetler yoktur.
Siyasal partiler, mukadderatı hemen tamamiyle merkezî idareye bağlı vatandaşlardan mürekkep oldukları için, bu idare karşısında kuvvetleri itibaridir.
Fakat 12 yıl önce başlıyan demokrasi devrimini, halk, Cumhuriyet çağının başka devrimleri kadar, hattâ belki bu devrimlerin hepsinden daha çok benimsemiştir. Onurlu insanlar olarak, ezilmeden, körükörüne tehlikeli maceralara sürüklenmeden yaşamanın ancak demokrasiyle mümkün olacağını, Türkiye'nin okumamışı da okumuşu kadar, köylüsü de kentlisi kadar anlamıştır.
Bu durumda, idare başındakiler, son derecede merkeziyetçi bir toplum düzeninin kendilerine sağladığı kuvvete güvenerek memleketi demokrasiden uzaklaştırdıkça, halk arasında huzursuzluk artmaktadır.
Gerçi bu, dağınık bir huzursuzluktur, greçek demokrasilerde normal sayılabilecek yollardan yoğunlaşıp frenleyici bir kuvvet haline gelmesi, merkeziyetçi idare üzerinde müessir olabilecek bir ifade gücü kazanması güçtür. Ama böyle imkânların darlığı ölçüsünde, huzursuzluk, tehlikeli bir hal alır. Çünkü nereden, ne şekilde patlak vereceği ve memleketi nasıl bir maceraya sürükleyeceği önceden kestirilemez. O yüzden idare başındakiler de kendilerini devamlı bir huzursuzluk ve güvensizlik içinde hissederler. Yarınlarından emin olamayan insanların hırçınlığı ve ifratçılığı ile hareket etmeğe başlarlar.
Bu çıkmazdan ve bu çıkmazın gerek memleket için gerek idare başındakiler için taşıdığı tehlikelerden kurtulabilmenin tek çaresi, idare başındakilerin, siyasal partilere birer itibarî kuvvet değil, gerçek birer sosyal kuvvet gibi muamele etmeğe, bilhasla muhalefetteki partiler için büyük bir zaaf kaynağı olan sosyal teminat yetersizliğini kanunî teminatla telâfiye razı olmalarıdır.
Böyle devrimci bir yola bağlı kalmazlarsa, Türkiye'de demokrasi, eninde sonunda, sanayileşmeye bağlı bir tarihî evrim yoluyla gene gerçekleşebilir. Fakat demokrasinin evrim yoluyla gerçekleşmesini tercih etmek, Batıdaki endüstriyel memleketlerin iki yüz yıldır geçirmekte oldukları acı tecrübeleri boş yere göze almak demektir. Üç yanından komünist tehdidine maruz bir memleketin bunu göze alması ise, kendini bile bile ateşe atmakla birdir.
Türkiye'de demokrasinin gelişmesine devrimci bir ruhla hizmet etmek, idare başındakiler için bir vatan borcu haline gelmiştir.
Bülent ECEVİT
Cambridge, MASS.
Koleksiyon
Alıntı
“Devrim Yoluyla Demokrasi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/785 ulaşıldı.