Araplar ve İsrail Karşısında Amerika
Başlık:
Araplar ve İsrail Karşısında Amerika
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-12
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Araplar ve israil karşısında Amerika
BİRLEŞİK Amerika 3-4 yıldır Arapların sempatisini kazanmak için elinden gelen gayreti sarfetmekle beraber, İsrail'in menfaatleriyle Arapların istekleri arasında kesin bir seçme yapar görünmekten de dikkatle kaçınıyordu.
İsrail devletinin kuruluşunda oynadığı rol, Amerika'ya, bu genç devletin hak ve menfaatlerini korumak bakımından ağır bir sorumluluk yüklediği gibi, Amerikalı Yahudilerin baskısı da baştaki idare için, İsrail'e karşı kayıtsız davranmayı çok güçleştiriyordu.
Fakat son gelişmeler, Amerika'yı İsrail'le Araplar arasında daha kesin bir seçme yapmağa zorlayınca, Eisenhower idaresi, Yahudi zümrelerinin dahildeki baskısına rağmen, İsrail'e karşı daha çok Arapların tarafını tutar görünmekten kendini alamadı.
Böylece, Birleşik Amerika, Arap dünyasını kendine yaklaştırma gayesi uğrunda, Batı Avrupa'daki en yakın müttefiklerinden sonra, aşağı yukarı kendi yaratmış olduğu İsrail'e karşı da cephe alacak - hiç değilse cephe alırmış gibi davranacak kadar ileri gidebileceğini göstermiş oldu.
Gerek Pazartesi günü çıkan «Sovyet - Amerikan rekabeti başlıklı yazımızda, gerek Birleşmiş Milletlerdeki duruma dair daha önce çıkan yazılarımızda bilirtmeğe çalıştığımız gibi, şimdi Amerika, Birleşmiş Milletlerde en müessir kuvvet haline gelen Afro - Asya Blokunu kazanmak için Sovyet Rusya ile giriştiği rekabeti sonuna kadar götürmek niyetindedir.
Gerçi bu arada, Batılı müttefiklerinin olsun, İsrail'in olsun menfaatlerini büsbütün hesap dışı bırakması beklenemez. Nitekim, Cezayir meselesinde Fransa'yı, İsrail - Mısır anlaşmazlığında ise İsrail'i çok müşkil durumlara düşmekten kurtarmak için sarf ettiği gayretler bu bakımdan umut vericidir. Fakat yakın zamana kadar Amerika'yı hemen her milletlerarası meselede kendilerine müzahir bulmağa alışmış olan Batılı memleketler, bundan böyle herhalde, denizaşırı menfaatlerini ilgilendiren hususlarda, Amerika'nın müzaharetine eskisi kadar güvenemiyeceklerdir.
Birleşmiş Milletlerdeki durumu dünyadaki nüfuzunun ölçüsü ve başlıca dayanaklarından biri olarak gören Amerika, şimdi, Birleşmiş Milletler içindeki tutumuyla Birleşmiş Milletler dışındaki siyaseti arasında çelişmelere düşmemek azmindedir.
Amerika'nın Mısır - İsrail anlaşmazlığı konusunda Birleşmiş Milletlerde takındığı tavırla, Ortadoğu'daki Arap memleketlerine Eisenhower Doktorinini kabul ettirmek için sarfettiği gayretler arasında, bu bakımdan, sıkı bir bağlantı vardır. Amerika bugün bir yandan Birleşmiş Milletlerdeki tutumuyla Ortadoğu'da girişmiş olduğu yeni teşebbüsleri takviye etmeğe, bir yandan da Ortadoğu'daki bu teşebbüslerin sonuçlarını bir an önce alarak, Birleşmiş Milletler içinde, Afro - Asya Blokunun kuvvetlenmesiyle temelleri sarsılan liderlik mevkiini tekrar sağlamlaştırmağa çalışmaktadır.
Amerika'nın Birleşmiş Milletlerdeki tutumuyla Ortadoğu'daki teşebbüsleri arasında bu sıkı bağlantıyı gören Arap devletleri hiç şüphesiz bundan azami dereceede istifadeye çalışacak, ve Amerika ile Rusya'nın bu bölgeyi kazanmak için girişmiş oldukları rekabeti ellerinden geldiği kadar istismara devam edeceklerdir.
Ortadoğu'daki Sovyet - Amerikan rekabetinin Araplar tarafından böyle istismarı karşısında, Amerika'nın zamanla gerek Batılı dostlarını gerek İsrail'i büsbütün yalnız bırakacak kadar siyasetini değiştirmesi bir ihtimal olarak akla gelebilirse de, Amerikan devlet adamlarını, Araplara tavizlerinde o derece, hele israil'i feda edecek derecede, ileri gitmekten alıkoyacak etkenler de yok değildir.
Bunların başında, hiç şüphesiz, Amerika'daki Yahudilerin baskısı gelmektedir. Yahudilerin, sayılarıyla ölçülemiyecek kadar kuvvetli olan bu baskısı altındadır ki, Senatoda olsun Temsilciler Meclisinde olsun, Eisenhower Doktorinini tasvip etmiş olan hemen bütün siyasi liderler, bu Doktorinin Araplarca kabulünü güçleştirmiş olacaklarını bile bile, İsrail'i desteklemek, Birleşmiş Milletler kararlarını dinlemiyen İsrail'e karşı iktisadi tedbirler alınmasına dair Arap teklifine Amerika'nın da katılmasını zorlaştırıcı bir tavır takınmak zorunda kalmışlardır.
Yahudilerin baskısı, ve bu baskıya boyun eğen politikacıların takındığı tavır karşısında, Eisenhower idaresi, ister istemez, Ortadoğu'da Arap - İrail anlaşmazlığını hesaba katmayan bir siyaset gütme gayretlerinden vazgeçecek, ve, belki daha uzun ve çetin, fakat herhalde daha realist ve dürüst bir yol tutarak, Arapları kazanmak ve Ortadoğu'yu Sovyet nüfuzu altına girmekten kurtarmak için alacağı tedbirleri, İsrail'e karşı mânevi sorumluluğu ile şimdikinden daha iyi bağdaştırma imkânlarını arayacaktır.
Bu hususta şimdilik Amerika'nın durumunu kolaylaştıran bir etken de, Arapların, Birleşmiş Milletlerce İsrail'e karşı alınmasını istedikleri zecrî tedbirleri, Sovyet - Amerikan rekabatinden faydalanarak yürütmekte güçlük çekmeleridir. Hattâ, her zaman yanı başlarında gördükleri Hindistan bile kendilerini bu konuda kolay kolay destekliyemiyecek bir durumdadır. Çünkü Rusya Macaristan konusunda, Hindistan'sa Keşmir konusunda Birleşmiş Milletlere karşı en az İsrail kadar suçludurlar. Birleşmiş Milletlerin kararlarını dinlemediği gerekçesiyle İsrail'e karşı alınacak tedbirler, Rusya ve Hindistan için de örnek teşkil edecektir.
Böylece, Rusta İle Hindistan'ın Birleşmiş Milletler sicilindeki kara lekeler, Amerika'nın, Araplara tavizlerinde, İsrail'i umutsuz bir duruma düşürecek kadar ileri gitme mecburiyetini hafifletmiş olmaktadır.
Bülent ECEVİT
Cambridge Mass
Araplar ve israil karşısında Amerika
BİRLEŞİK Amerika 3-4 yıldır Arapların sempatisini kazanmak için elinden gelen gayreti sarfetmekle beraber, İsrail'in menfaatleriyle Arapların istekleri arasında kesin bir seçme yapar görünmekten de dikkatle kaçınıyordu.
İsrail devletinin kuruluşunda oynadığı rol, Amerika'ya, bu genç devletin hak ve menfaatlerini korumak bakımından ağır bir sorumluluk yüklediği gibi, Amerikalı Yahudilerin baskısı da baştaki idare için, İsrail'e karşı kayıtsız davranmayı çok güçleştiriyordu.
Fakat son gelişmeler, Amerika'yı İsrail'le Araplar arasında daha kesin bir seçme yapmağa zorlayınca, Eisenhower idaresi, Yahudi zümrelerinin dahildeki baskısına rağmen, İsrail'e karşı daha çok Arapların tarafını tutar görünmekten kendini alamadı.
Böylece, Birleşik Amerika, Arap dünyasını kendine yaklaştırma gayesi uğrunda, Batı Avrupa'daki en yakın müttefiklerinden sonra, aşağı yukarı kendi yaratmış olduğu İsrail'e karşı da cephe alacak - hiç değilse cephe alırmış gibi davranacak kadar ileri gidebileceğini göstermiş oldu.
Gerek Pazartesi günü çıkan «Sovyet - Amerikan rekabeti başlıklı yazımızda, gerek Birleşmiş Milletlerdeki duruma dair daha önce çıkan yazılarımızda bilirtmeğe çalıştığımız gibi, şimdi Amerika, Birleşmiş Milletlerde en müessir kuvvet haline gelen Afro - Asya Blokunu kazanmak için Sovyet Rusya ile giriştiği rekabeti sonuna kadar götürmek niyetindedir.
Gerçi bu arada, Batılı müttefiklerinin olsun, İsrail'in olsun menfaatlerini büsbütün hesap dışı bırakması beklenemez. Nitekim, Cezayir meselesinde Fransa'yı, İsrail - Mısır anlaşmazlığında ise İsrail'i çok müşkil durumlara düşmekten kurtarmak için sarf ettiği gayretler bu bakımdan umut vericidir. Fakat yakın zamana kadar Amerika'yı hemen her milletlerarası meselede kendilerine müzahir bulmağa alışmış olan Batılı memleketler, bundan böyle herhalde, denizaşırı menfaatlerini ilgilendiren hususlarda, Amerika'nın müzaharetine eskisi kadar güvenemiyeceklerdir.
Birleşmiş Milletlerdeki durumu dünyadaki nüfuzunun ölçüsü ve başlıca dayanaklarından biri olarak gören Amerika, şimdi, Birleşmiş Milletler içindeki tutumuyla Birleşmiş Milletler dışındaki siyaseti arasında çelişmelere düşmemek azmindedir.
Amerika'nın Mısır - İsrail anlaşmazlığı konusunda Birleşmiş Milletlerde takındığı tavırla, Ortadoğu'daki Arap memleketlerine Eisenhower Doktorinini kabul ettirmek için sarfettiği gayretler arasında, bu bakımdan, sıkı bir bağlantı vardır. Amerika bugün bir yandan Birleşmiş Milletlerdeki tutumuyla Ortadoğu'da girişmiş olduğu yeni teşebbüsleri takviye etmeğe, bir yandan da Ortadoğu'daki bu teşebbüslerin sonuçlarını bir an önce alarak, Birleşmiş Milletler içinde, Afro - Asya Blokunun kuvvetlenmesiyle temelleri sarsılan liderlik mevkiini tekrar sağlamlaştırmağa çalışmaktadır.
Amerika'nın Birleşmiş Milletlerdeki tutumuyla Ortadoğu'daki teşebbüsleri arasında bu sıkı bağlantıyı gören Arap devletleri hiç şüphesiz bundan azami dereceede istifadeye çalışacak, ve Amerika ile Rusya'nın bu bölgeyi kazanmak için girişmiş oldukları rekabeti ellerinden geldiği kadar istismara devam edeceklerdir.
Ortadoğu'daki Sovyet - Amerikan rekabetinin Araplar tarafından böyle istismarı karşısında, Amerika'nın zamanla gerek Batılı dostlarını gerek İsrail'i büsbütün yalnız bırakacak kadar siyasetini değiştirmesi bir ihtimal olarak akla gelebilirse de, Amerikan devlet adamlarını, Araplara tavizlerinde o derece, hele israil'i feda edecek derecede, ileri gitmekten alıkoyacak etkenler de yok değildir.
Bunların başında, hiç şüphesiz, Amerika'daki Yahudilerin baskısı gelmektedir. Yahudilerin, sayılarıyla ölçülemiyecek kadar kuvvetli olan bu baskısı altındadır ki, Senatoda olsun Temsilciler Meclisinde olsun, Eisenhower Doktorinini tasvip etmiş olan hemen bütün siyasi liderler, bu Doktorinin Araplarca kabulünü güçleştirmiş olacaklarını bile bile, İsrail'i desteklemek, Birleşmiş Milletler kararlarını dinlemiyen İsrail'e karşı iktisadi tedbirler alınmasına dair Arap teklifine Amerika'nın da katılmasını zorlaştırıcı bir tavır takınmak zorunda kalmışlardır.
Yahudilerin baskısı, ve bu baskıya boyun eğen politikacıların takındığı tavır karşısında, Eisenhower idaresi, ister istemez, Ortadoğu'da Arap - İrail anlaşmazlığını hesaba katmayan bir siyaset gütme gayretlerinden vazgeçecek, ve, belki daha uzun ve çetin, fakat herhalde daha realist ve dürüst bir yol tutarak, Arapları kazanmak ve Ortadoğu'yu Sovyet nüfuzu altına girmekten kurtarmak için alacağı tedbirleri, İsrail'e karşı mânevi sorumluluğu ile şimdikinden daha iyi bağdaştırma imkânlarını arayacaktır.
Bu hususta şimdilik Amerika'nın durumunu kolaylaştıran bir etken de, Arapların, Birleşmiş Milletlerce İsrail'e karşı alınmasını istedikleri zecrî tedbirleri, Sovyet - Amerikan rekabatinden faydalanarak yürütmekte güçlük çekmeleridir. Hattâ, her zaman yanı başlarında gördükleri Hindistan bile kendilerini bu konuda kolay kolay destekliyemiyecek bir durumdadır. Çünkü Rusya Macaristan konusunda, Hindistan'sa Keşmir konusunda Birleşmiş Milletlere karşı en az İsrail kadar suçludurlar. Birleşmiş Milletlerin kararlarını dinlemediği gerekçesiyle İsrail'e karşı alınacak tedbirler, Rusya ve Hindistan için de örnek teşkil edecektir.
Böylece, Rusta İle Hindistan'ın Birleşmiş Milletler sicilindeki kara lekeler, Amerika'nın, Araplara tavizlerinde, İsrail'i umutsuz bir duruma düşürecek kadar ileri gitme mecburiyetini hafifletmiş olmaktadır.
Bülent ECEVİT
Cambridge Mass
Koleksiyon
Alıntı
“Araplar ve İsrail Karşısında Amerika,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/780 ulaşıldı.