Bir Türk Delegesine Göre
Başlık:
Bir Türk Delegesine Göre
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-04
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Bir Türk delegesine göre
Müstemlekeciliğin meşru sayılabildiği, dünya halkoyu önünde açıkça savunulabildiği günler artık gerimizde kalmıştır. Bu gün dünyanın bazı yerlerinde müstemlekecilik geleneği hâlâ yaşıyor olsa bile, bu yerlerden bazısının tam bağımsızlığa kavuşması için henüz vaktin gelmediği yolundaki düşünceler bazı çevrelerde hâlâ itibar görse, hattâ bazı memleketlerin şu sırada müstemlekelikten kurtulması dünya barışı bakımından tehlikeli sayılabilse bile, müstemlekeciliğin bir prensip olarak savunulamaz hâle gelmiş bulunması da başlı başına insanlık için bir ilerleme belirtisidir.
Bu mutlu gelişmede belki en büyük şeref payı Türk milletine düşer. Müstemlekecilik çağının kapanış yılları olarak tarih belki de Türk Kurtuluş Savaşı yıllarını gösterecektir.
Kendi yurdunun da bir müstemleke hâline getirilmek istenmesi karşısında ayaklanan Türk milletinin, dünyadaki başlıca emperyalist devletlere karşı kazandığı zafer, bütün Asya ve Afrikada köle veya yarı köle hayatı yaşıyan milletleri uyandırmış, onlara cesaret vermiş, dünyanın her köşesinde emperyalizmin yıkılması sonucunu doğuracak manevî kuvvetleri harekete geçirmiştir.
Cumhuriyet devrinde yetişmiş ve milletinin yakın tarihteki bu manevî liderliğinden kendine öğünme payı çıkarmağa alışmış bir Türk için, sorumlu bir Türk siyaset adamının Amerika’da müstemlekeciliği savunur bir konuşma yaptığını öğrenmek, ne kadar acı oluyor, bunu, 7 Şubat tarihli New - York Times’ı okurken hissettim.
New - York Times’ın o sayısında, Birleşmlş Milletlerde Kıbrıs meselesi görüşülürken hazır bulunmak üzere gelen Türk heyetine dahil Bay Fatin Rüştü Zorlu'nun bir demeci vardı. Bu demeç, en emperyalist memleketlerin bile müstemlekecilik lehine konuşmayı akıllarından geçiremedikleri Birleşmiş Milletler binasından iki adım ötedeki Türk Haberler Merkezinde Amerika’lı gazetecilere verilmişti.
Kıbrıs meselesinin Birleşmiş Milletlerde görüşülmesi İngiltere’nin iç işlerine bir düdahale sayılırsa, dünya halkoyu önünde bunu belirtmek herhalde bize değil, İngiltere’ye düşerdi. Fakat Türk delegesi, İngilizleri bu külfetten kurtararak, İngiltere’nin müstemlekecilik haklarını savunma yükünü Türkiye’nin omuzlarına yüklüyor, ve dünyada müstemlekeciliğe belki en aleyhdar basın olan Amerikan basınına verdiği demeçte, «Birleşmiş Milletlerin yapabileceği en iyi şey Kıbrıs meselesiyle ilgilenmemektir... Birleşmiş Milletlerin bu adaya müdahale yetkisi yoktur...» gibi, her şeyden önce Birleşmiş Milletler içindeki durumumuzu lüzumsuz yere sarsacak sözler söylüyordu.
Türk delegesi Zorlu daha da ileri giderek «Kıbrıs İngilizlerin elinde kalmalıdır» diyordu .
Bu da, şimdiki dünya şartları içinde, bizzat İngilizlerin bile kendilerine ait herhangi bir yabancı toprak için söylemeğe kolay kolay cesaret edemiyecekleri bir sözdü. Nitekim, dünya halkoyu önünde böyle bir tavır takınmanın kendi itibarları için ne kadar zararlı olacağını, Kıbrısdaki durumlarını bile ne kadar sarsacağını İngilizler hiç şüphesiz takdir ediyor, ve son zamanlarda, Kıbrıs'taki müstemleke idaresinin devamlı olmadığına dünya halkoyunu inandırmak iinç ellerinden geleni yapıyorlardı. Bugün bir sorumlu İngiliz siyaset adamı, «Kıbrıs İngilizlerin elinde kalmalıdır» tezini, bu kadar açık bir ifadeyle, değil Birleşmiş Milletler merkezinin bulunduğu New - York’ta Amerikan gazetecilerine karşı, İngiliz Avam Kamarasında İngiliz milletvekillerine karşı bile ileri sürmeğe caseret edemezdi ve edemiyordu.
Daha 35 yıl önce bütün bir Doğu dünyasına emperyalizmden kurtuluş savaşında öncülük yapmış olan Türk milleti adına, bir Türk temsilcinin bugün New York’ta, Birleşmiş Milletler binasından iki adım ötedeki Türk Haberler Merkezinde, bir başka memleketin müstemlekeciliğini savunması, son yıllarda Türk dış siyasetine hâkim olan zihniyetin bizi nasıl bir çıkmaza sürüklediğini, kendi tarihî hüviyetimizle, kendi devletimizin temelindeki ilkelerle nasıl çatışmaya düşürdüğün übir kere daha ortaya çıkarmıştır.
Türk temsilcisi Bay Zorlu tarafından New - York’ta söylenen bu sözlerin ne kadar yersiz ve zamansız, günün gerçeklerine ne kadar aykırı, kendi menfaatlerimiz ve itibarımız bakımından, hattâ Kıbrıs’lı Türklerin menfaatleri bakımından ne kadar zararlı olduğunu, resmî Türk heyetine dahil başka üyeler de takdir etmiş olacaklar ki, 12 Şubat günü New - York Times’da heyet üyelerinden diğerinin uzun bir tavzih mektubu çıktı.
Bu mektubunda delege, Bay Zorlu’nun basın konferansına temas ederek, durumu bir daha açınlamak lüzumu duyduğunu kaydedlyor, ve adadaki Türklerle Rumlara ayrı ayrı «self-determination» hakkı tanınmasını öne süren yeni Türk tezini ikna edici bir dille açıklayarak «Türkiye ne Kıbrıs’daki müstemleke idaresinin devamına taraftar ne de müsavat dairesinde olmak şartile self-determination’e aleyhdardır» diyordu.
Türkiye’nin geçen yıl sonlarında benimsediği bu görüş, yeni Türk devletinin temelindeki ilkelere uygun olduğu ve «self-determination» tezine bağlananları veya bağlı görünmek lüzumunu duyanları- Yunan tezinden daha çok tatmin edebileceği gibi, belki Kıbrıs meselesi için en makûl ve adilâne bir hâl şekli de göstermektedir.
Bay Fatin Rüştü Zorlu’nun, Türk Hükümetince benimsenen bu görüşü hiç hesaba katmaksızın, Kıbrıs meselesini gene, bir yıl önce kendi bırakmış olduğu ölü noktadan ele almağa teşebbüs etmesi, ve lüzumsuz yere İngiliz müstemlekciliğinin İngilizlerden daha hararetli bir savunucusu durumuna geçerek, Birleşmiş Milletlerde yeni Türk görüşü lehine uyanabilecek müsait havayı bulandırmayı göze alması, Türkiye’nin de, Kıbrıs Türklerinin de, hattâ İngiliz dostlarımızın da lehine bir hareket tarzı sayılamasa gerektir.
Ortadoğu ve Doğu Akdenizde müstemlekeciliğin savunulması görevini müstemlekeci devletlere bırakmak vaktinin artık geldiğini takdir edecek siyaset adamları, Türkiye’nin menfaatlerine ve dünyadaki, hele yeni uyanan Asya ve Afrika milletleri nazarındaki itibarına, herhâlde Bay Fatin Rüştü Zorlu gibi düşünen ve konuşan «diplomat»lardan daha iyi hizmet edebileceklerdir.
Cambridge, MASS
Bülent ECEVİT
Bir Türk delegesine göre
Müstemlekeciliğin meşru sayılabildiği, dünya halkoyu önünde açıkça savunulabildiği günler artık gerimizde kalmıştır. Bu gün dünyanın bazı yerlerinde müstemlekecilik geleneği hâlâ yaşıyor olsa bile, bu yerlerden bazısının tam bağımsızlığa kavuşması için henüz vaktin gelmediği yolundaki düşünceler bazı çevrelerde hâlâ itibar görse, hattâ bazı memleketlerin şu sırada müstemlekelikten kurtulması dünya barışı bakımından tehlikeli sayılabilse bile, müstemlekeciliğin bir prensip olarak savunulamaz hâle gelmiş bulunması da başlı başına insanlık için bir ilerleme belirtisidir.
Bu mutlu gelişmede belki en büyük şeref payı Türk milletine düşer. Müstemlekecilik çağının kapanış yılları olarak tarih belki de Türk Kurtuluş Savaşı yıllarını gösterecektir.
Kendi yurdunun da bir müstemleke hâline getirilmek istenmesi karşısında ayaklanan Türk milletinin, dünyadaki başlıca emperyalist devletlere karşı kazandığı zafer, bütün Asya ve Afrikada köle veya yarı köle hayatı yaşıyan milletleri uyandırmış, onlara cesaret vermiş, dünyanın her köşesinde emperyalizmin yıkılması sonucunu doğuracak manevî kuvvetleri harekete geçirmiştir.
Cumhuriyet devrinde yetişmiş ve milletinin yakın tarihteki bu manevî liderliğinden kendine öğünme payı çıkarmağa alışmış bir Türk için, sorumlu bir Türk siyaset adamının Amerika’da müstemlekeciliği savunur bir konuşma yaptığını öğrenmek, ne kadar acı oluyor, bunu, 7 Şubat tarihli New - York Times’ı okurken hissettim.
New - York Times’ın o sayısında, Birleşmlş Milletlerde Kıbrıs meselesi görüşülürken hazır bulunmak üzere gelen Türk heyetine dahil Bay Fatin Rüştü Zorlu'nun bir demeci vardı. Bu demeç, en emperyalist memleketlerin bile müstemlekecilik lehine konuşmayı akıllarından geçiremedikleri Birleşmiş Milletler binasından iki adım ötedeki Türk Haberler Merkezinde Amerika’lı gazetecilere verilmişti.
Kıbrıs meselesinin Birleşmiş Milletlerde görüşülmesi İngiltere’nin iç işlerine bir düdahale sayılırsa, dünya halkoyu önünde bunu belirtmek herhalde bize değil, İngiltere’ye düşerdi. Fakat Türk delegesi, İngilizleri bu külfetten kurtararak, İngiltere’nin müstemlekecilik haklarını savunma yükünü Türkiye’nin omuzlarına yüklüyor, ve dünyada müstemlekeciliğe belki en aleyhdar basın olan Amerikan basınına verdiği demeçte, «Birleşmiş Milletlerin yapabileceği en iyi şey Kıbrıs meselesiyle ilgilenmemektir... Birleşmiş Milletlerin bu adaya müdahale yetkisi yoktur...» gibi, her şeyden önce Birleşmiş Milletler içindeki durumumuzu lüzumsuz yere sarsacak sözler söylüyordu.
Türk delegesi Zorlu daha da ileri giderek «Kıbrıs İngilizlerin elinde kalmalıdır» diyordu .
Bu da, şimdiki dünya şartları içinde, bizzat İngilizlerin bile kendilerine ait herhangi bir yabancı toprak için söylemeğe kolay kolay cesaret edemiyecekleri bir sözdü. Nitekim, dünya halkoyu önünde böyle bir tavır takınmanın kendi itibarları için ne kadar zararlı olacağını, Kıbrısdaki durumlarını bile ne kadar sarsacağını İngilizler hiç şüphesiz takdir ediyor, ve son zamanlarda, Kıbrıs'taki müstemleke idaresinin devamlı olmadığına dünya halkoyunu inandırmak iinç ellerinden geleni yapıyorlardı. Bugün bir sorumlu İngiliz siyaset adamı, «Kıbrıs İngilizlerin elinde kalmalıdır» tezini, bu kadar açık bir ifadeyle, değil Birleşmiş Milletler merkezinin bulunduğu New - York’ta Amerikan gazetecilerine karşı, İngiliz Avam Kamarasında İngiliz milletvekillerine karşı bile ileri sürmeğe caseret edemezdi ve edemiyordu.
Daha 35 yıl önce bütün bir Doğu dünyasına emperyalizmden kurtuluş savaşında öncülük yapmış olan Türk milleti adına, bir Türk temsilcinin bugün New York’ta, Birleşmiş Milletler binasından iki adım ötedeki Türk Haberler Merkezinde, bir başka memleketin müstemlekeciliğini savunması, son yıllarda Türk dış siyasetine hâkim olan zihniyetin bizi nasıl bir çıkmaza sürüklediğini, kendi tarihî hüviyetimizle, kendi devletimizin temelindeki ilkelerle nasıl çatışmaya düşürdüğün übir kere daha ortaya çıkarmıştır.
Türk temsilcisi Bay Zorlu tarafından New - York’ta söylenen bu sözlerin ne kadar yersiz ve zamansız, günün gerçeklerine ne kadar aykırı, kendi menfaatlerimiz ve itibarımız bakımından, hattâ Kıbrıs’lı Türklerin menfaatleri bakımından ne kadar zararlı olduğunu, resmî Türk heyetine dahil başka üyeler de takdir etmiş olacaklar ki, 12 Şubat günü New - York Times’da heyet üyelerinden diğerinin uzun bir tavzih mektubu çıktı.
Bu mektubunda delege, Bay Zorlu’nun basın konferansına temas ederek, durumu bir daha açınlamak lüzumu duyduğunu kaydedlyor, ve adadaki Türklerle Rumlara ayrı ayrı «self-determination» hakkı tanınmasını öne süren yeni Türk tezini ikna edici bir dille açıklayarak «Türkiye ne Kıbrıs’daki müstemleke idaresinin devamına taraftar ne de müsavat dairesinde olmak şartile self-determination’e aleyhdardır» diyordu.
Türkiye’nin geçen yıl sonlarında benimsediği bu görüş, yeni Türk devletinin temelindeki ilkelere uygun olduğu ve «self-determination» tezine bağlananları veya bağlı görünmek lüzumunu duyanları- Yunan tezinden daha çok tatmin edebileceği gibi, belki Kıbrıs meselesi için en makûl ve adilâne bir hâl şekli de göstermektedir.
Bay Fatin Rüştü Zorlu’nun, Türk Hükümetince benimsenen bu görüşü hiç hesaba katmaksızın, Kıbrıs meselesini gene, bir yıl önce kendi bırakmış olduğu ölü noktadan ele almağa teşebbüs etmesi, ve lüzumsuz yere İngiliz müstemlekciliğinin İngilizlerden daha hararetli bir savunucusu durumuna geçerek, Birleşmiş Milletlerde yeni Türk görüşü lehine uyanabilecek müsait havayı bulandırmayı göze alması, Türkiye’nin de, Kıbrıs Türklerinin de, hattâ İngiliz dostlarımızın da lehine bir hareket tarzı sayılamasa gerektir.
Ortadoğu ve Doğu Akdenizde müstemlekeciliğin savunulması görevini müstemlekeci devletlere bırakmak vaktinin artık geldiğini takdir edecek siyaset adamları, Türkiye’nin menfaatlerine ve dünyadaki, hele yeni uyanan Asya ve Afrika milletleri nazarındaki itibarına, herhâlde Bay Fatin Rüştü Zorlu gibi düşünen ve konuşan «diplomat»lardan daha iyi hizmet edebileceklerdir.
Cambridge, MASS
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Bir Türk Delegesine Göre,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/774 ulaşıldı.