İyi Yıllar, Kötü Yıllar...
Title:
İyi Yıllar, Kötü Yıllar...
Source:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Date:
1957-01-01
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
İyi yıllar/ kötü yıllar...
1956'yı bir sevinç, bir mutluluk yılı olarak anacak insanlar da bulunsa gerektir. Ama kendi kendini aşıp da milletinin kaderini paylaşabilmiş Türkler, milletini aşıp da insanlığın kaderini paylaşabilmiş insanlar, 1956 yılını herhalde hayırla anmıyacaklardır.
Milletimiz için de, insanlık için de hayırla anılacak bir yıl olmadı 1956. Karanlık, kaygılı, üzücü, ezici bir yıl oldu. Harbler oldu. Harblerden kötü kan dökmeler oldu. Kimi milletin bağımsızlık isteği boğazlandı, kiminin hürriyeti boğuldu. Hayaller yıkıldı, umutlar kırıldı. Dünyada artık kök saldığını sandığımız nice insanlık ilkeleri, ahlâk kuralları yer yer sökülüp atıldı.
İnsanın içindeki, milletlerin içindeki, milletlere, insanlara hükmedenlerin içindeki şeytan deprendikçe deprendi bu yıl.
Bir yeni yıla girdikten sonra insan alışkanlıkla uzun zaman mektupların üstüne bir önceki yılı yazar. Başkalarına da oldu mu bilmem, 1956 sonlarında bunun tersi oldu bana. Daha yılın bitmesine aylar kala, mektupların üstüne yanlışlıkla 1957 yazar oldum. Şimdi düşünüyorum da, 1956 dan bir bıkkınlığın, içimde 1956 ya bir küskünlüğün, bu kötülük yılına bir dayanıksızlığın belirtisi olmalıydı bu. 1956 nın sonundaki 6'da nasıl bir sıkıcılık, bunaltıcılık, karanlık var gibi geliyorduysa bana, 1957 nin sonundaki 7'den de öylesine bir aydınlık, bir ferahlık, bir rahatlık umar gibiydim.
Yeni bir yıla böyle umutla bakarken insan kendi kendini aldatmış olabileceğini düşünür bazan. İki yıl arasında gerçek bir sınır bulun madığını, gerçekte ne biten ne başlayan bir şey olduğunu, zamanın değişmeyen bir hızla geçtiğini, giden yılda başlanmış işlerin gelen yılda yürüyeceğini düşünür. Bir başka ayın bir başka günü de yılbaşı sayılabilirdi, nitekim bizim yılımız eskiden başka idi, Çinlilerin yılı kendilerince hâlâ başka diye düşünür. Bir yılın bitip bir yılın başlamasıyla sanki gerçekten bitip başlayan şeyler varmış gibi umutlara kapılmanın, yeni yıl için kararlar alıp yollar çizmenin, kendi kendine sözler vermemin boşluğunu düşünür.
Bir bakıma doğrudur da bu düşünce tarzı.Ocak ayının birinci gününde ne bir sihir ne bir keramet vardır.
Ama bir bakıma da yanlıştır bu düşünce tarzı. Çünkü önemli olan bir yılın ne zaman bitip ne zaman başladığı değil, bizim 365 günden birini bir dönüm günü bellememizdir. O gün ister Ocağın l'i, ister Martın 5'i, ister Eylülün 15'i olmuş, ne çıkar bundan?.. Yeter ki insanların çoğunluğu o günü hayatlarında bir dönüm günü saymakta birleşsin! Önemli olan budur: yeryüzünde milyonlarca, yüz milyonlarca insanın iradesini yılın belirli bir gününde, ortaklaşa dilek ve umutlar, ortaklaşa istek ve sözler üzerinde birleştirebilmektir:
Çünkü önemli olan, insanlığı kendi kaderine hâkim kılabilmektir. İnsanların iradesi ayrı ayrı yönlerde dağıldıkça bu imkân zayıflar. 365 gün içinden yılbaşı diye seçtiğimiz günde, insanlara, yılda bir defa olsun iradelerini bir yönde, insanlığın iyiliği, mutluluğu yönünde birleştirme fırsatını sağlar. Ne kadar çok insan bu fırsatı ne kadar büyük bir inançla kullanırsa, insanlığın kendi kaderine hâkim olabilme imkânı da o kadar kuvvetlenir.
Yılbaşı bellediğimiz günü gerçek bir dönüm noktası kılabilmek kendi elimizdedir.
1956 yılı hayırla alnılmayacak bir yıl oldu, ise, bunda 1956 sonundaki 6 sayısının bir suçu yoktur. Bundan ancak, 1956 yılında yeteri kadar çok sayıda insanın, bencillik çemberini kırıp, kişilik duvarını aşıp, kendi bencil isteklerinden, kişisel kaygılarından yeteri kadar kurtulup, insanlığın iyiliği, mutluluğu için yaşamamış, çalışmamış olması suçludur.
Nasıl ki 1957 nin iyi bir yıl olbilmesi için de, sondaki 7 sayısının şimdilik kulağımıza hoş gelmesi, şimdilik bize umut vermesi yetmez. 1957'nin iyi bir yıl olabilmesi, insanlığa mutluluk getirebilmesi için gerekli olan, daha çok sayıda insanın kendi iyiliğini ve mutluluğunu, insanlığın iyilik ve mutluluğuyla bir tutması, kendi kaderini aşıp milletinin, milletinin kaderini aşıp insanlığın kaderini paylaşabilmesidir.
Gerçekte iyi yıllar, kötü yıllar yoktur. Nasıl yılları belirli bir günde bölen insana, yılları insanlık için iyi yapan, kötü yapan da insandır.
Bülent ECEVİT
İyi yıllar/ kötü yıllar...
1956'yı bir sevinç, bir mutluluk yılı olarak anacak insanlar da bulunsa gerektir. Ama kendi kendini aşıp da milletinin kaderini paylaşabilmiş Türkler, milletini aşıp da insanlığın kaderini paylaşabilmiş insanlar, 1956 yılını herhalde hayırla anmıyacaklardır.
Milletimiz için de, insanlık için de hayırla anılacak bir yıl olmadı 1956. Karanlık, kaygılı, üzücü, ezici bir yıl oldu. Harbler oldu. Harblerden kötü kan dökmeler oldu. Kimi milletin bağımsızlık isteği boğazlandı, kiminin hürriyeti boğuldu. Hayaller yıkıldı, umutlar kırıldı. Dünyada artık kök saldığını sandığımız nice insanlık ilkeleri, ahlâk kuralları yer yer sökülüp atıldı.
İnsanın içindeki, milletlerin içindeki, milletlere, insanlara hükmedenlerin içindeki şeytan deprendikçe deprendi bu yıl.
Bir yeni yıla girdikten sonra insan alışkanlıkla uzun zaman mektupların üstüne bir önceki yılı yazar. Başkalarına da oldu mu bilmem, 1956 sonlarında bunun tersi oldu bana. Daha yılın bitmesine aylar kala, mektupların üstüne yanlışlıkla 1957 yazar oldum. Şimdi düşünüyorum da, 1956 dan bir bıkkınlığın, içimde 1956 ya bir küskünlüğün, bu kötülük yılına bir dayanıksızlığın belirtisi olmalıydı bu. 1956 nın sonundaki 6'da nasıl bir sıkıcılık, bunaltıcılık, karanlık var gibi geliyorduysa bana, 1957 nin sonundaki 7'den de öylesine bir aydınlık, bir ferahlık, bir rahatlık umar gibiydim.
Yeni bir yıla böyle umutla bakarken insan kendi kendini aldatmış olabileceğini düşünür bazan. İki yıl arasında gerçek bir sınır bulun madığını, gerçekte ne biten ne başlayan bir şey olduğunu, zamanın değişmeyen bir hızla geçtiğini, giden yılda başlanmış işlerin gelen yılda yürüyeceğini düşünür. Bir başka ayın bir başka günü de yılbaşı sayılabilirdi, nitekim bizim yılımız eskiden başka idi, Çinlilerin yılı kendilerince hâlâ başka diye düşünür. Bir yılın bitip bir yılın başlamasıyla sanki gerçekten bitip başlayan şeyler varmış gibi umutlara kapılmanın, yeni yıl için kararlar alıp yollar çizmenin, kendi kendine sözler vermemin boşluğunu düşünür.
Bir bakıma doğrudur da bu düşünce tarzı.Ocak ayının birinci gününde ne bir sihir ne bir keramet vardır.
Ama bir bakıma da yanlıştır bu düşünce tarzı. Çünkü önemli olan bir yılın ne zaman bitip ne zaman başladığı değil, bizim 365 günden birini bir dönüm günü bellememizdir. O gün ister Ocağın l'i, ister Martın 5'i, ister Eylülün 15'i olmuş, ne çıkar bundan?.. Yeter ki insanların çoğunluğu o günü hayatlarında bir dönüm günü saymakta birleşsin! Önemli olan budur: yeryüzünde milyonlarca, yüz milyonlarca insanın iradesini yılın belirli bir gününde, ortaklaşa dilek ve umutlar, ortaklaşa istek ve sözler üzerinde birleştirebilmektir:
Çünkü önemli olan, insanlığı kendi kaderine hâkim kılabilmektir. İnsanların iradesi ayrı ayrı yönlerde dağıldıkça bu imkân zayıflar. 365 gün içinden yılbaşı diye seçtiğimiz günde, insanlara, yılda bir defa olsun iradelerini bir yönde, insanlığın iyiliği, mutluluğu yönünde birleştirme fırsatını sağlar. Ne kadar çok insan bu fırsatı ne kadar büyük bir inançla kullanırsa, insanlığın kendi kaderine hâkim olabilme imkânı da o kadar kuvvetlenir.
Yılbaşı bellediğimiz günü gerçek bir dönüm noktası kılabilmek kendi elimizdedir.
1956 yılı hayırla alnılmayacak bir yıl oldu, ise, bunda 1956 sonundaki 6 sayısının bir suçu yoktur. Bundan ancak, 1956 yılında yeteri kadar çok sayıda insanın, bencillik çemberini kırıp, kişilik duvarını aşıp, kendi bencil isteklerinden, kişisel kaygılarından yeteri kadar kurtulup, insanlığın iyiliği, mutluluğu için yaşamamış, çalışmamış olması suçludur.
Nasıl ki 1957 nin iyi bir yıl olbilmesi için de, sondaki 7 sayısının şimdilik kulağımıza hoş gelmesi, şimdilik bize umut vermesi yetmez. 1957'nin iyi bir yıl olabilmesi, insanlığa mutluluk getirebilmesi için gerekli olan, daha çok sayıda insanın kendi iyiliğini ve mutluluğunu, insanlığın iyilik ve mutluluğuyla bir tutması, kendi kaderini aşıp milletinin, milletinin kaderini aşıp insanlığın kaderini paylaşabilmesidir.
Gerçekte iyi yıllar, kötü yıllar yoktur. Nasıl yılları belirli bir günde bölen insana, yılları insanlık için iyi yapan, kötü yapan da insandır.
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“İyi Yıllar, Kötü Yıllar...,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/761.