"Yalnız Ekmekle Yaşanmaz"

Başlık: 
"Yalnız Ekmekle Yaşanmaz" 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1956-12-19 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/33 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

« Yalnız ekmekle yaşanmaz »

Pazar günkü ULUS'ta Sayın Cevat Dursunoğlu'nun Reşat Nuri Güntekin'i anlatan yazısı birçok genç Türk edebiyatçısını acı acı düşün dürmelidir. Çünkü, romancılığını, piyes yazarlığını beğenseler de beğenmeseler de, Reşat Nuri Güntekin'in bıraktığı boşluğu dolduramıyacaklarını, bu yazıyı okuyunca belki anlıyacaklardır. Güntekin kuşağından, hattâ bir daha önceki kuşaktan bazı edebiyatçıların aramızdan ayrıldıkça bıraktıkları boşluklar gibi, şimdi Güntekin'in bıraktığı boşluğu da doldurabilecek bir genç Türk edebiyatçısı henüz görünürde yoktur.

Dursunoğlu, yazısında, «Çalıkuşu» nun yayınlandığı yıllardan söz ederek.

«O günlerde İstanbul'da her evin kitapltğını Çalıkuşu süslediği gibi cepheye giden her genç subayın manevra sandığındaki iki kitaptan biri de Çalıkuşu idi» diyor. «Türk devriminin ertesinde yurdun yoksun çevrelerine yayılan kız öğretmenler gittikleri uzak kasabalarda, köylerde Feride'nin başından geçenleri okuyarak onda bir alın yazısı ortağı görüyor... Çalıkuşu onların umutlarını yeniliyor, dayanma güçlerini arttırıyordu.. Ama onun etki gücü bu kadarla da kalmamış, bizde kadın özgürlüğünün bir çeşit öncüsü de olmuştu.»

Bugün hangi kalburüstü genç Türk edebiyatçısı İstanbul veya Ankara'da her evin kitaplığını kendi roman veya piyeslerinden birinin süslediğini, bir zamanlar «cepheye giden her genç subay» gibi, bugün de bu memleketi cepheden başka alanlarda kurtarmağa, yükseltmeğe çalışan her genç aydının çantasında kendi roman veya piyeslerinden birinin bulunduğunu umabilir, hattâ hayal edebilir?

Belki genç edebiyatçılarımızdan çoğu, halkta okuma sevgisinin, edebiyata ilginin günden güne söndüğünü düşünüyordur. Böyle düşünmekte belki haklıdırlar da. Ama, okuma sevgisinin, edebiyata ilginin günden güne sönüşünden acaba kendileri hiç mi sorumlu değildirler?

Güntekin, Karaosmanoğlu, Esendal kuşağı, daha gerilere gidersek Tevfik Fikret, Namık Kemal kuşağı, kendi çağ ve çevreleri içinde hiç şüphesiz, yeni ve ileri bir edebiyat anlayışının öncüleriydiler. Ona rağmen, aydın orantısı, kültür seviyesi bugünkünden çok daha düşük bir toplumda kendilerini halka okutup sevdirebilmişlerdi. Türkiye'de edebiyatla çok yakından ilgilenen, edebiyatı yatağının baş ucundan eksik etmeyen bir halkoyu yaratabilmiş, bu halkoyuna önderlik edebilmiş, onu arkalarından sürükleyebilmişlerdi.

Bu başarılarının sırrı, «sır» bile denilemiyecek kadar açıktı: Onlar vatandaşlarına en canlı meselelerinde yol gösteriyor, destek oluyor, yardım ediyorlardı. Türk halkının en canlı meselesi baskı ve haksızlığa karşı mücadele olduğu bir çağda onlar, Türk halkına bu mücadelede öncülük ediyorlardı. Türk aydınının en canlı meselelerinden biri İstanbul surlarını aşıp memleket ölçüsünde bir uyanışı, bir kalkınmayı başarmak olduğu bir çağda, onlar aydınlarda memleketçilik ruhunu körüklüyorlardı. Türk halkının en canlı meselesi, bağlayıcı geleneklerden kurtulup yeni bir hayat tarzını benimsemek olduğu bir çağ da, onlar Türk halkına, hiç değilse geçmişin çekiciliğiyle geleceğin zorunlukları arasında bocalayan okur-yazarlara, devrimci bir ruh aşılıyorlardı.

Bugün Türk halkının en canlı meselesi nedir?.. İster büyük şehirlerdeki gazeteleri okuyun, ister partilerin ocak, bucak kongrelerinde köylülerin yaptığı konuşmaları dinleyin, ister en ırak köylerdeki kahve sohbetlerine kulak misafiri olun, buna bir tek cevap bulabilirsiniz: Kişi hürriyetinin, İnsan Haklarının teminat altına alındığı, insanlık onurunun sayıldığı, halkın kendi kendini idare ettiği bir toplum düzenine kavuşmak!..

Oysa, günün bu en canlı meselesi üzerinde bütün genç Türk edebiyatçılarının verdiği irili ufaklı eserler toplansa, belki bir tek Reşat Nuri Güntekin'in, bir tek Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun eserleri kadar yer tutmaz.

Gerçi genç Türk edebiyatçıları, Türk toplumunun meselelerine karşı büsbütün ilgisiz değildirler. Birçok yeni Türk romanlarının, hikâyelerinin, hattâ, toplum meselelerine pek fazla bağlanması gereksiz sayılabileceği halde Türk şiirinin bugün işlediği başlıca temalardan biri toplum meseleleri sayılabilir. Ama bugünkü edebiyatımızda toplum meseleleri hemen yalnız bir yönden, kısaca belirtmek gerekirse, «ekmek derdi» yönünden ele alınmaktadır.

Türk halkı ise günden güne, hürriyet ve demokrasi meselesini ekmek derdinden daha ön plânda gözetecek, ekmek derdine bile kesin bir hal çaresinin ancak hür ve demokratik bir toplum düzeni yoluyla bulunabileceğini görecek kadar olgunlaşmakta, erginleşmekte, uyanmaktadır.

Genç Türk edebiyatçılarının büyük çoğunluğu, bu uyanışta Türk halkına öncülük etmek şöyle dursun, Türk halkının izinden bile gitmeğe lüzum görmiyecek kadar bu uyanıştan habersiz görünmektedir.

Ekmeği hürriyetten çok daha ön plânda gözetmeğe alışmış olduğunu sandığımız demirperde gerisinde bile, baskı biraz hafifler hafiflemez, edebiyatçılar ekmek derdini - hem de böyle bir dert kendi toplumlarında hâlâ bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü halde - bir kenara atmış ve kendilerine tanınan daracık hürriyet çerçevesi içinde, hürriyet ve demokrasi özleminin edebiyatını yaratmağa başlamışlardır.

Öyle ki bu edebiyatın Sovyet Rusya'da en çok yankı uyandıran örneklerinden biri su başlığı taşımaktadır: «YALNIZ EKMEKLE YAŞANMAZ»...

Bir dergide tefrika edildikten sonra, resmi çevreler de hiç teşvik görmediği, tersine, hoşnutsuzluk uyandırdığı halde, bu roman, şimdi kitap olarak 500.000 nüsha basılmaktadır.

«Yalnız ekmekle yaşanmaz» gerçeğini, insana yalnız ekmeğin yetmiyecegini, insanın ekmek derdini - bu derdi en çok duyduğu sırada bile - aşabilen bir üstün yaratık olduğunu görebildikleri gün, genç Türk edebiyatçıları da, kendilerinden önceki edebiyatçı kuşağı gibi, her evin kitaplığını süsleyecek, her aydının çantasında bütün yurda dağılacak eserleri yaratabilir duruma gelmiş olacaklardır.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1956.12.19.jpg
1956.12.19_B.jpg
1956.12.19_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“"Yalnız Ekmekle Yaşanmaz",” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/748 ulaşıldı.