Çekilenler ve Kalanlar
Başlık:
Çekilenler ve Kalanlar
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-12-13
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Çekilenler ve kalanlar
Genç ve değerli bilim adamı Şerif Mardin, Siyasal Bilgiler Fakültesindeki Asistanlığından çekilirken yazdığı istifa yazısında bir tezada dikkati çekerek şöyle diyor:
«Üniversite muhtariyeti bahsinde de sahanın gittikçe daraldığı müşahede ediliyordu. Öğretim üyelerinin büyük bir çoğunluğu bu daralmayı tasvip etmiyorlar ve memnuniyetsizliklerini ifadeden çekinmiyorlardı. Son hâdiseler dolayısile en ziyade dikkatimi mucip olan nokta Dekanımız Batı demokrasilerinde tamamen mutad akademik konuşmalardan sayılan açış nutku yüzünden Bakanlık emrine alındığı zaman bu gibi prensip itirazlarının bazılarının da bir anda ortadan silinivermiş olmasıdır.»
Şerif Mardin'in dikkati çektiği tezat gerçekte Siyasal Bilgiler Fakültesi çercevesi içinde kalmıyor. Daha önce Ankara üniversitesinin bir bütün olarak bağımsızlık konusunda gösterdiği veya gösterir gibi olduğu hassasiyeti hatırlıyanlar, bu tezadı hiç şüphesiz Üniversite ölçüsünde de görüyor olmalıdırlar.
Başka bir yazımızda da belirtmiş olduğumuz gibi, kanunlarda yapılan değişikliklerden sonra, Üniversitenin idari bağımsızlığı zaten ortadan kalkmış sayılırdı. Şimdiye kadar görünürde bu bağımsızlığın bir dereceye kadar devam edebilmesini, ancak, bazı üniversite hocalarının, bugünküne nazaran daha yumuşak sayılabilecek bir hava içinde bir kısım meslektaşlarına da aşılayabildikleri medenî cesaretleri sağlıyabilmişti. O medenî cesaret sahibi kimselerden bazısının bugün karşılaştıkları uygunsuz hücumlar, haksız muameleler, yakışıksız tertipler karşısında yalnız ve desteksiz bırakılmaları ise, artık bağımsızlık görünümünü de gözden silmiştir. Hem o kadar silmiştir ki emniyet kuvvetleri Fakülte koridorlarına kadar girerek disiplin işini üzerlerine almağa kendilerini yetkili görebilmişlerdir. Üniversite içindeki sorumluların, üniversite bağımsızlığını ihlâlden de daha ileri giden bu hareket karşısında susmaları, kendi yetkilerinin bu derece ileri bir müdahaleye uğramasını adeta tabiî karşılarmış gibi davranmaları,
elbette ki, bilim adamı olmanın gerekli kıldığı kadar hür düşünceli bazı öğretim üyeleri için üniversitedeki havayı büsbütün dayanılması güç bir hale getirmiş olmalıdır.
Bu durumda, o hür düşünceli öğretim üyelerinden 6 sı istifalarını vermekle, sadece yaradılışlarının, yetişme tarzlarının, zihniyetlerinin kendilerini zorladığı bir harekette bulunmuşlardır. Aslında belki protesto maksadiyle bile değil de, sırf artık istifa etmemek ellerinden gelmediği için istifa etmişlerdir.
Şimdi kürsüleri boş kalacaksa, öğrencilere karşı bundan, kendileri değil, üniversite bağımsızlığını hiç bir fedakârlığa değer bulmayan meslekdaşları sorumludur.
Bu sorumluluğu, kürsüleri başında kalmağı tercih eden bütün öğretim üyelerine yüklemek aklımızdan geçmez. Kürsüleri başında kalanlar arasında, buna bir fedakârlık olarak, bağımsızlık mücadelesine üniversite içinde devam etmeyi düşünerek katlananlar da bulunsa gerektir. Nitekim, istifa eden meslekdaşlarını vicdan azabından kurtarabilme gayretiyle suçlu veya kabahatli görmeğe ve göstermeğe çalışanlar çok olsa bile, bunu yapmayan, bilâkis onları mertçe savunan, yahut, üniversite üzerindeki baskı ne kadar ağırlaşmış olursa olsun, bu baskıyı hesaba katmaksızın, doğru bildikleri yolda yürüyen profesör, doçent ve asistanların da sayıca az olmadıkları görülüyor.
Fakat, bu düşünce ve saiklerle kürsüleri başında kalanlara, Şerif Mardin'in yazısı acı bir gerçeği hatırlatmaktadır. Bundan böyle bağımsızlık ve düşünce hürriyeti mücadelesinde karşılaşacakları en büyük engel dışardan değil, içerden, üniversite bağımsızlığını, bilim adamı için gerekil düşünce hürriyetini artık savunmağa değer bulmayan meslekdaşlarından gelecektir.
Onun için mücadeleleri her zamankinden daha çetin olacaktır. Onlara, sabır değil, fakat metanet dileriz.
Bülent ECEVİT
Çekilenler ve kalanlar
Genç ve değerli bilim adamı Şerif Mardin, Siyasal Bilgiler Fakültesindeki Asistanlığından çekilirken yazdığı istifa yazısında bir tezada dikkati çekerek şöyle diyor:
«Üniversite muhtariyeti bahsinde de sahanın gittikçe daraldığı müşahede ediliyordu. Öğretim üyelerinin büyük bir çoğunluğu bu daralmayı tasvip etmiyorlar ve memnuniyetsizliklerini ifadeden çekinmiyorlardı. Son hâdiseler dolayısile en ziyade dikkatimi mucip olan nokta Dekanımız Batı demokrasilerinde tamamen mutad akademik konuşmalardan sayılan açış nutku yüzünden Bakanlık emrine alındığı zaman bu gibi prensip itirazlarının bazılarının da bir anda ortadan silinivermiş olmasıdır.»
Şerif Mardin'in dikkati çektiği tezat gerçekte Siyasal Bilgiler Fakültesi çercevesi içinde kalmıyor. Daha önce Ankara üniversitesinin bir bütün olarak bağımsızlık konusunda gösterdiği veya gösterir gibi olduğu hassasiyeti hatırlıyanlar, bu tezadı hiç şüphesiz Üniversite ölçüsünde de görüyor olmalıdırlar.
Başka bir yazımızda da belirtmiş olduğumuz gibi, kanunlarda yapılan değişikliklerden sonra, Üniversitenin idari bağımsızlığı zaten ortadan kalkmış sayılırdı. Şimdiye kadar görünürde bu bağımsızlığın bir dereceye kadar devam edebilmesini, ancak, bazı üniversite hocalarının, bugünküne nazaran daha yumuşak sayılabilecek bir hava içinde bir kısım meslektaşlarına da aşılayabildikleri medenî cesaretleri sağlıyabilmişti. O medenî cesaret sahibi kimselerden bazısının bugün karşılaştıkları uygunsuz hücumlar, haksız muameleler, yakışıksız tertipler karşısında yalnız ve desteksiz bırakılmaları ise, artık bağımsızlık görünümünü de gözden silmiştir. Hem o kadar silmiştir ki emniyet kuvvetleri Fakülte koridorlarına kadar girerek disiplin işini üzerlerine almağa kendilerini yetkili görebilmişlerdir. Üniversite içindeki sorumluların, üniversite bağımsızlığını ihlâlden de daha ileri giden bu hareket karşısında susmaları, kendi yetkilerinin bu derece ileri bir müdahaleye uğramasını adeta tabiî karşılarmış gibi davranmaları,
elbette ki, bilim adamı olmanın gerekli kıldığı kadar hür düşünceli bazı öğretim üyeleri için üniversitedeki havayı büsbütün dayanılması güç bir hale getirmiş olmalıdır.
Bu durumda, o hür düşünceli öğretim üyelerinden 6 sı istifalarını vermekle, sadece yaradılışlarının, yetişme tarzlarının, zihniyetlerinin kendilerini zorladığı bir harekette bulunmuşlardır. Aslında belki protesto maksadiyle bile değil de, sırf artık istifa etmemek ellerinden gelmediği için istifa etmişlerdir.
Şimdi kürsüleri boş kalacaksa, öğrencilere karşı bundan, kendileri değil, üniversite bağımsızlığını hiç bir fedakârlığa değer bulmayan meslekdaşları sorumludur.
Bu sorumluluğu, kürsüleri başında kalmağı tercih eden bütün öğretim üyelerine yüklemek aklımızdan geçmez. Kürsüleri başında kalanlar arasında, buna bir fedakârlık olarak, bağımsızlık mücadelesine üniversite içinde devam etmeyi düşünerek katlananlar da bulunsa gerektir. Nitekim, istifa eden meslekdaşlarını vicdan azabından kurtarabilme gayretiyle suçlu veya kabahatli görmeğe ve göstermeğe çalışanlar çok olsa bile, bunu yapmayan, bilâkis onları mertçe savunan, yahut, üniversite üzerindeki baskı ne kadar ağırlaşmış olursa olsun, bu baskıyı hesaba katmaksızın, doğru bildikleri yolda yürüyen profesör, doçent ve asistanların da sayıca az olmadıkları görülüyor.
Fakat, bu düşünce ve saiklerle kürsüleri başında kalanlara, Şerif Mardin'in yazısı acı bir gerçeği hatırlatmaktadır. Bundan böyle bağımsızlık ve düşünce hürriyeti mücadelesinde karşılaşacakları en büyük engel dışardan değil, içerden, üniversite bağımsızlığını, bilim adamı için gerekil düşünce hürriyetini artık savunmağa değer bulmayan meslekdaşlarından gelecektir.
Onun için mücadeleleri her zamankinden daha çetin olacaktır. Onlara, sabır değil, fakat metanet dileriz.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Çekilenler ve Kalanlar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/744 ulaşıldı.