Maksad-ı Mahsus ve Ötesi
Başlık:
Maksad-ı Mahsus ve Ötesi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-12-10
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
"Maksad-ı mahsus„ ve ötesi
Son zamanlarda «maksad-ı mahsus» sözünün bu kadar yaygınlaşması, kanun hükümleri arasına bütün boşlukları örten bir harç gibi sızması, boşuna olmasa gerektir.
Yaptığı işin iyiliğine, tuttuğu yolun doğruluğuna inanmıyan veya inanılmıyacağını bilen herkeste olduğu gibi, bugünkü iktidar liderlerinde de gitgide artan bir kuruntu ve huzursuzluk görünüyor. Hemen her hareket ve sözde «maksad-ı mahsus» sezmeleri şüphesiz, en başta bu kuruntu ve huzursuzluğun bir sonucudur.
Gerçi birçok söz ve hareketlerde «maksad-ı mahsus» bulunması olağandır. Hele bir demokraside, muhalefet partilerinin ve muhalefeti destekliyenlerin, iktidardaki partiyi düşürmek «maksad-ı mahsus»u ile hareket edip konuşmalarından daha olağan şey düşünülemez.
Ancak, bugünkü iktidar liderleri, olur olmaz her söz ve harekette «maksad-ı mahsus» aramaktadırlar. İnsan davranışı üzerinde «maksad-ı mahsus»tan başka bir etkenin rolü olamıyacağını sanmakta, meselâ bazı ahlâk kurallarına ve ilkelere bağlılığın, meselâ hür düşünürlüğün, veva sırf insanî duygu ve içgüdülerin de insan davranışı üzerinde etkileri olabileceğini düşünememektedirler.
Onun için, bugünkü iktidar liderlerinin, hoşlarına gitmiyen, işlerine gelmiyen her söz ve harekette «maksad-ı mahsus» aramaları, yalnız kuruntu ve huzursuzluk içinde bulunmalarından değil, biraz da, kendilerinin toplum hayatında her işi «maksad-ı mahsus»la yapmak, «maksad-ı mahsus» ötesinde hiç bir düşünce, ilke veya duyguya kapılmamak alışkanlıklarından ileri geliyor olmalıdır.
Bazı üniversite hoca ve öğrencilerinin son hareketleri ardında ille «maksad-ı mahsus» aramaları da, bu hoca ve öğrencilerin, bazı ahlâk kurallarına, bazı ilkelere bağlılıkları yüzünden, hür düşünürlükleri yüzünden, veya sırf insanî duygu ve içgüdüleri yüzünden bu hareketleri yapmış olabileceklerine ihtimal veremeyişlerinin bir sonucu olsa gerektir. İktidar liderleri. insan davranışı üzerinde böyle, «maksad-ı mahsus» ötesi bazı etkenlerin de rol oynıyabileceğinden o derece habersiz görünmektedirler.
Öyle ki meselâ bir profesörün öğrencilerine «nabza göre şerbet veren aydınlardan olmayın» diye öğüt vermesinde, böyle bîr ahlâk kuralına gerçekten bağı bulunmasının rolü olabileceği akıllarına bile gelmemektedir. İktidar liderlerine göre, o profesör bu öğütü mutlaka bir «maksad-ı mahsus»la, bir takım ince hesaplarla vermiş olmalıdır!
Aynı profesörün üniversite bağımsızlığını savunmasında, bir ilkeye bağlılığın, bir dâvaya inancın rol oynamış olabileceğine de ihtimal verememektedirler. Bu profesör, bir doçent arkadaşının uğradığı haksızlıktan bahsederken üniversite bağımsızlığı meselesini deşmişse, iktidar liderlerine göre, mutlaka bazı siyasal gayelere hizmet etmek «maksad-ı mahsus»u ile hareket etmiş olmalıdır!
Bu «suç»larından ötürü çok değerli bir profesör kürsüden uzaklaştırılınca, onu seven, onun bağlı bulunduğu ahlâk kurallarına ve ilkelere inanan bazı öğrencilerin gösterdiği tepkide bazı insanî duygu ve içgüdülerin rol oynayabileceğine ise, bugünkü iktidar liderleri, hiç ihtimal verememektedirler. Bu öğrenciler bu tepkiyi göstermek için mutlaka «maksad-ı mabsus»la kışkırtılmış olmalıdırlar!
Hele bir profesöre yapılan haksız ve yakışıksız muamele üzerine bazı doçent ve asistanların istifa etmelerinde, bazılarının da bu muameleyi tenkid edici demeçler vermelerinde, bir dâvaya inanmanın, bazı ilkelere bağlılığın, veya sadece hür düşünürlüğün rol oynamış olabileceğini, bugünkü iktidar liderleri asla kabul edememektedirler. Onlara göre, bu istifa ve demeçler de herhalde bir «maksad-ı mahsus»la verilmiş olmalı, bu istifa ve demeçlerin ardında da çok ince bazı hesaplar bulunmalıdır!
Bu durumda öyle anlaşılıyor ki, bugünkü iktidar liderleri, içinde bulundukları kuruntu ve huzursuzluktan kurtulsalar bile, «maksad-ı mahsus» kompleksinden bütün bütün kurtulmuş olmıyacaklardır. Çünkü bu kompleksden bütün bütün kurtulabilmeleri için, insan davranışı üzerinde «maksad-ı mahsus» ötesi bazı etkenlerin, meselâ bazı ahlâk kurallarına ve ilkelere bağlılığın, bazı dâvalara inanmanın, hür düşünürlüğün, veya sırf insanî duygu ve içgüdülerin de rol oynayabileceğini takdir edebilmeleri gereklidir.
Bunu takdir edebilmeleri ne ise, belli ki, ne yaradılışları ne de yetişme ve düşünme tarzları elverişlidir.
Bülent ECEVİT
"Maksad-ı mahsus„ ve ötesi
Son zamanlarda «maksad-ı mahsus» sözünün bu kadar yaygınlaşması, kanun hükümleri arasına bütün boşlukları örten bir harç gibi sızması, boşuna olmasa gerektir.
Yaptığı işin iyiliğine, tuttuğu yolun doğruluğuna inanmıyan veya inanılmıyacağını bilen herkeste olduğu gibi, bugünkü iktidar liderlerinde de gitgide artan bir kuruntu ve huzursuzluk görünüyor. Hemen her hareket ve sözde «maksad-ı mahsus» sezmeleri şüphesiz, en başta bu kuruntu ve huzursuzluğun bir sonucudur.
Gerçi birçok söz ve hareketlerde «maksad-ı mahsus» bulunması olağandır. Hele bir demokraside, muhalefet partilerinin ve muhalefeti destekliyenlerin, iktidardaki partiyi düşürmek «maksad-ı mahsus»u ile hareket edip konuşmalarından daha olağan şey düşünülemez.
Ancak, bugünkü iktidar liderleri, olur olmaz her söz ve harekette «maksad-ı mahsus» aramaktadırlar. İnsan davranışı üzerinde «maksad-ı mahsus»tan başka bir etkenin rolü olamıyacağını sanmakta, meselâ bazı ahlâk kurallarına ve ilkelere bağlılığın, meselâ hür düşünürlüğün, veva sırf insanî duygu ve içgüdülerin de insan davranışı üzerinde etkileri olabileceğini düşünememektedirler.
Onun için, bugünkü iktidar liderlerinin, hoşlarına gitmiyen, işlerine gelmiyen her söz ve harekette «maksad-ı mahsus» aramaları, yalnız kuruntu ve huzursuzluk içinde bulunmalarından değil, biraz da, kendilerinin toplum hayatında her işi «maksad-ı mahsus»la yapmak, «maksad-ı mahsus» ötesinde hiç bir düşünce, ilke veya duyguya kapılmamak alışkanlıklarından ileri geliyor olmalıdır.
Bazı üniversite hoca ve öğrencilerinin son hareketleri ardında ille «maksad-ı mahsus» aramaları da, bu hoca ve öğrencilerin, bazı ahlâk kurallarına, bazı ilkelere bağlılıkları yüzünden, hür düşünürlükleri yüzünden, veya sırf insanî duygu ve içgüdüleri yüzünden bu hareketleri yapmış olabileceklerine ihtimal veremeyişlerinin bir sonucu olsa gerektir. İktidar liderleri. insan davranışı üzerinde böyle, «maksad-ı mahsus» ötesi bazı etkenlerin de rol oynıyabileceğinden o derece habersiz görünmektedirler.
Öyle ki meselâ bir profesörün öğrencilerine «nabza göre şerbet veren aydınlardan olmayın» diye öğüt vermesinde, böyle bîr ahlâk kuralına gerçekten bağı bulunmasının rolü olabileceği akıllarına bile gelmemektedir. İktidar liderlerine göre, o profesör bu öğütü mutlaka bir «maksad-ı mahsus»la, bir takım ince hesaplarla vermiş olmalıdır!
Aynı profesörün üniversite bağımsızlığını savunmasında, bir ilkeye bağlılığın, bir dâvaya inancın rol oynamış olabileceğine de ihtimal verememektedirler. Bu profesör, bir doçent arkadaşının uğradığı haksızlıktan bahsederken üniversite bağımsızlığı meselesini deşmişse, iktidar liderlerine göre, mutlaka bazı siyasal gayelere hizmet etmek «maksad-ı mahsus»u ile hareket etmiş olmalıdır!
Bu «suç»larından ötürü çok değerli bir profesör kürsüden uzaklaştırılınca, onu seven, onun bağlı bulunduğu ahlâk kurallarına ve ilkelere inanan bazı öğrencilerin gösterdiği tepkide bazı insanî duygu ve içgüdülerin rol oynayabileceğine ise, bugünkü iktidar liderleri, hiç ihtimal verememektedirler. Bu öğrenciler bu tepkiyi göstermek için mutlaka «maksad-ı mabsus»la kışkırtılmış olmalıdırlar!
Hele bir profesöre yapılan haksız ve yakışıksız muamele üzerine bazı doçent ve asistanların istifa etmelerinde, bazılarının da bu muameleyi tenkid edici demeçler vermelerinde, bir dâvaya inanmanın, bazı ilkelere bağlılığın, veya sadece hür düşünürlüğün rol oynamış olabileceğini, bugünkü iktidar liderleri asla kabul edememektedirler. Onlara göre, bu istifa ve demeçler de herhalde bir «maksad-ı mahsus»la verilmiş olmalı, bu istifa ve demeçlerin ardında da çok ince bazı hesaplar bulunmalıdır!
Bu durumda öyle anlaşılıyor ki, bugünkü iktidar liderleri, içinde bulundukları kuruntu ve huzursuzluktan kurtulsalar bile, «maksad-ı mahsus» kompleksinden bütün bütün kurtulmuş olmıyacaklardır. Çünkü bu kompleksden bütün bütün kurtulabilmeleri için, insan davranışı üzerinde «maksad-ı mahsus» ötesi bazı etkenlerin, meselâ bazı ahlâk kurallarına ve ilkelere bağlılığın, bazı dâvalara inanmanın, hür düşünürlüğün, veya sırf insanî duygu ve içgüdülerin de rol oynayabileceğini takdir edebilmeleri gereklidir.
Bunu takdir edebilmeleri ne ise, belli ki, ne yaradılışları ne de yetişme ve düşünme tarzları elverişlidir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Maksad-ı Mahsus ve Ötesi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/742 ulaşıldı.