Bütün Gözler Amerika'da
Başlık:
Bütün Gözler Amerika'da
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-11-09
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Bütün gözler Amerika'da
Bir hür Macar radyosunun Batılılara ulaştrabildiği son söz budur:
- Söz değil, silâh istiyoruz!
Bu istek hiç şüphesiz Başkan Eisenhower'in de kulağına erişmiş olmalıdır.
Eisenhower Başkanlık seçimini oldukça büyük bir farkla kazandı. Amerikan halkının kendisini bu kadar açık bir farkla Başkanlıkta bırakması, Cumhuriyetçi Partiye daha çok bağlanmış olmasından değildir. Tersine, kongrede çoğunluğu Demokratlar elde etmişlerdir.
Bunun çeşitli sebepleri bulunabilir. Bu sebeplerden biri de, Amerikan halkının, dünya meselelerinde vakit kaybedilmeksizin bir karar alınabilmesine imkân sağlamak isteği olsa gerektir. Başkanlıkta değişiklik yapılmaması Amerika'ya bu imkânı sağlamıştır.
Amerika Batı dünyasının lideri durumundadır. Amerika bu liderlik durumuna, yalnız, müttefiklerinden daha büyük, daha kalabalık, daha kuvvetli olduğu için değil, asıl, kısa vadeli menfaat hesaplarının daha çok üstünde kalabildiği, zaman zaman birçok müttefiklerin den daha az benci, daha fedakâr ve daha cesur olabildiği için erişmiştir.
Bu vasıfların Birleşik Amerika'ya kazandırdığı liderlik şimdi çetin bir sınavdan geçmektedir. Bu sınav, hürriyet ve bağımsızlık uğrunda, adalet ve insan hakları uğrunda, kısacası, Batılıları Komünist dünyasından ayıran başlıca ilkeler uğrunda can çekişen Macar halkının yardım isteğidir.
Amerikan halkı Başkanlık mevkiinde değişiklik yapmamakla, bu isteğe müsbet cevap verilmesini kabule hazır olduğunu göstermiş sayılabilir.
Gerçi böyle düşünmemiz, böyle sanmamız, kesin verilere dayanıyor değildir. Belki daha çok, iyimserliğimize, umutluluğumuza dayanıyordur. Fakat bugün Batı dünyasında Amerika'ya karşı bu umudu besleyen sayısız insan bulunsa gerektir. Milyonlarca, yüz milyonlarca insanın yüreği Macar halkı için çarpmaktadır. Batılı milletler arasında böylesine bir duygu birliği, İkinci Dünya Harbinden beri görülmemiş olmalıdır.
Eisenhower'in, yeni Başkanlık süresine başlarken, sözden daha müessir bir silâhla Macar halkına yardım kararını vermesi, yalnız Amerikan halkı arasında değil, herhalde bütün Batılı memleketler halkı arasında tam bir tasviple karşılanacaktır.
Başkan Eisenhower, bu fırsattan, Macar halkı uğrunda, Macar halkının dişiyle, tırnağiyle savunduğu bütün ilkeler uğrunda, istifade etmelidir.
Macar halkının hâlâ kısık kısık duyulabilen sesine kulak tıkayıp, Macaristan'daki Sovyet cinayetleri karşısında hareketsiz kalmak, Batı dünyası için silinmez bir yüz karası olacaktır.
Batılı milletleri birleştiren, müşterek menfaat kaygılarının üstünde müşterek inançlar da vardır. İşte şimdi Macaristan'da o inançlara tecavüz edilmekte, o inançlarımızın sağlamlığı denenmektedir.
- Söz değil, silâh istiyoruz! diyor Macar halkı.
Bu isteğe verilecek cevap, yine söz, yine söz olmamalıdır!
Batı dünyasında ne kadar inançlı insan varsa, Başkan Eisenhower'in ve Amerikan milletinin bu isteğe vereceği cevabı beklemektedir.
Bu cevabın müsbet olması mutlaka üçüncü bir dünya harbi çıkacağına delâlet etmez. Amerika 1914 de ve 1939 da çekimser davranmamış, müttefiklerinden daha önce harekete geçmiş olsaydı, belki Birinci ve İkinci Dünya Harbleri bile çıkmazdı.
Bülent ECEVİT
Bütün gözler Amerika'da
Bir hür Macar radyosunun Batılılara ulaştrabildiği son söz budur:
- Söz değil, silâh istiyoruz!
Bu istek hiç şüphesiz Başkan Eisenhower'in de kulağına erişmiş olmalıdır.
Eisenhower Başkanlık seçimini oldukça büyük bir farkla kazandı. Amerikan halkının kendisini bu kadar açık bir farkla Başkanlıkta bırakması, Cumhuriyetçi Partiye daha çok bağlanmış olmasından değildir. Tersine, kongrede çoğunluğu Demokratlar elde etmişlerdir.
Bunun çeşitli sebepleri bulunabilir. Bu sebeplerden biri de, Amerikan halkının, dünya meselelerinde vakit kaybedilmeksizin bir karar alınabilmesine imkân sağlamak isteği olsa gerektir. Başkanlıkta değişiklik yapılmaması Amerika'ya bu imkânı sağlamıştır.
Amerika Batı dünyasının lideri durumundadır. Amerika bu liderlik durumuna, yalnız, müttefiklerinden daha büyük, daha kalabalık, daha kuvvetli olduğu için değil, asıl, kısa vadeli menfaat hesaplarının daha çok üstünde kalabildiği, zaman zaman birçok müttefiklerin den daha az benci, daha fedakâr ve daha cesur olabildiği için erişmiştir.
Bu vasıfların Birleşik Amerika'ya kazandırdığı liderlik şimdi çetin bir sınavdan geçmektedir. Bu sınav, hürriyet ve bağımsızlık uğrunda, adalet ve insan hakları uğrunda, kısacası, Batılıları Komünist dünyasından ayıran başlıca ilkeler uğrunda can çekişen Macar halkının yardım isteğidir.
Amerikan halkı Başkanlık mevkiinde değişiklik yapmamakla, bu isteğe müsbet cevap verilmesini kabule hazır olduğunu göstermiş sayılabilir.
Gerçi böyle düşünmemiz, böyle sanmamız, kesin verilere dayanıyor değildir. Belki daha çok, iyimserliğimize, umutluluğumuza dayanıyordur. Fakat bugün Batı dünyasında Amerika'ya karşı bu umudu besleyen sayısız insan bulunsa gerektir. Milyonlarca, yüz milyonlarca insanın yüreği Macar halkı için çarpmaktadır. Batılı milletler arasında böylesine bir duygu birliği, İkinci Dünya Harbinden beri görülmemiş olmalıdır.
Eisenhower'in, yeni Başkanlık süresine başlarken, sözden daha müessir bir silâhla Macar halkına yardım kararını vermesi, yalnız Amerikan halkı arasında değil, herhalde bütün Batılı memleketler halkı arasında tam bir tasviple karşılanacaktır.
Başkan Eisenhower, bu fırsattan, Macar halkı uğrunda, Macar halkının dişiyle, tırnağiyle savunduğu bütün ilkeler uğrunda, istifade etmelidir.
Macar halkının hâlâ kısık kısık duyulabilen sesine kulak tıkayıp, Macaristan'daki Sovyet cinayetleri karşısında hareketsiz kalmak, Batı dünyası için silinmez bir yüz karası olacaktır.
Batılı milletleri birleştiren, müşterek menfaat kaygılarının üstünde müşterek inançlar da vardır. İşte şimdi Macaristan'da o inançlara tecavüz edilmekte, o inançlarımızın sağlamlığı denenmektedir.
- Söz değil, silâh istiyoruz! diyor Macar halkı.
Bu isteğe verilecek cevap, yine söz, yine söz olmamalıdır!
Batı dünyasında ne kadar inançlı insan varsa, Başkan Eisenhower'in ve Amerikan milletinin bu isteğe vereceği cevabı beklemektedir.
Bu cevabın müsbet olması mutlaka üçüncü bir dünya harbi çıkacağına delâlet etmez. Amerika 1914 de ve 1939 da çekimser davranmamış, müttefiklerinden daha önce harekete geçmiş olsaydı, belki Birinci ve İkinci Dünya Harbleri bile çıkmazdı.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Bütün Gözler Amerika'da,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/718 ulaşıldı.