Avrupa Konseyi ve Türkiye
Başlık:
Avrupa Konseyi ve Türkiye
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-22
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Avrupa Konseyi ve Türkiye
Gazetelerde, çoğunluk partisi Genel Başkanının «memleketimiz şan ve şeref hâlesi içindedir» sözleri çıktığı gün, memleketimize dair Strasburg kaynaklı bir ajans haberi de çıktı. Bu haberde, Avrupa Konseyinin ikisi Alman, biri İngiliz 3 üyesi tarafından, önümüzdeki devre toplantısında görüşülmek üzere gündeme Türkiye ile ilgili bir madde konulması teklif edildiği bildiriliyordu. Teklif gereğince Avrupa Konseyi Türkiye'ye bir tahkikat heyeti gönderecek, Türkiye'de şahıs hürriyetine ne derece saygı gösterildiği incelenerek, alınacak sonuçlara göre Türkiye'nin Avrupa Konseyinde üyeliği meselesi yeniden görüşülecekti.
Haberde belirtildiğine göre, bu maddenin gündeme girmesine bir Fransız temsilcisi engel olmuştur.
Türkiye, Avrupa Konseyine, bugünkü çoğunluk partisi Genel Başkanının «tezepzüp devresi» diye vasıflandırdığı ve meşru olmadığını ileri sürdüğü Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı sırasında alınmıştı. Fakat şimdi, «şan ve şeref hâlesi içinde» bulunduğumuzdan bahsedildiği bir sırada, Avrupa Konseyindekî üyeliğimiz bir tartışma konusu olmaktadır.
Türkiye'nin, meşru olmadığı iddia edilen bir idare altında, demokrasi ülküsünü yaşatmak ve bütün dünyaya benimsetmek için meydana gelmiş bir milletler topluluğuna tereddütsüz kabul edilip te, bugün, meşruluğuna toz kondurulmayan bir idare altında, bu topluluktan çıkarılması düşünülmek, Türk halkına, hiç şüphesiz, acı olduğu kadar tuhaf da geliyor olmalıdır.
Bugün Türkiye'de şahıs hürriyetine ne derece saygı gösterilmektedir? Avrupa Konseyindeki dostlarımız tarafından bu soruya verilecek cevabın müspet veya menfi olması, ancak bugün başta bulunanlara verilecek notun iyi veya kötü olmasına yarıyabilir. Asıl önemli olan, asıl merak edilip üstünde durulmağa değerli olan, Türk halkının şahıs hürriyetini korumak için gösterdiği ve göstereceği azimdir.
Avrupa Konseyine alındığı sırada Türkiye'ye demokratik idareyi, o zaman başta bulunanlar getirmişti. Fakat baştaki bir zümrenin iyiniyeti ve demokrasiye bağlılığı, bir halkın bu rejime liyakatini göstermeğe yetmezdi. Türk halkının demokrasi sınavı daha sona ermemiştir Bu sınavda ne not alacağı henüz belli değildir. Alacağı not çok kötü olabileceği gibi, çok iyi de olabilir. Bugün Türkiye'de şahıs hürriyetine gösterilen saygı, Batılı ölçülerle yetersiz olsa bile, asıl önemli olan, Türk halkının, şahıs hürriyetini Batılı ölçülerle yeteri kadar saydırmağa muvaffak olup olamıyacağıdır.
Sınavın çetinliğini, Türk halkı aleyhine değil, Türk halkı lehine bir unsur saymak, demokratik zihniyete daha çok yakışan bir davranış olurdu. Sınavın çetinliğine bakıp ta daha sonunu beklemeden Türk halkından umut kesmek, Avrupa Konseyinin demokrasi ülküsünü yaşatma isteğiyle bağdaşamasa gerektir.
Türkiye'nin Avrupa Konseyinden atılması zamanı geldiğine hükmeder görünen Almanyalı delegeler, biraz insaflı davranıp düşünebilirlerdi ki, Türk halkı bugün, daha 11 yıl önceye kadar Alman halkının milletçe aleyhinde cephe almış olduğu şahıs hürriyeti uğrunda milletçe mücadele etmeğe azimlidir. Bu mücadeledeki ağırbaşlılığı ve medeniliği, uyuşukluğundan değil, demokrasi gayesine demokratik vasıtalarla ulaşma isteğinden bilinmelidir.
Böyle bir mücadele Türk halkının, İkinci Dünya Harbinden sonra bazı Batı Avrupa memleketlerinde görüldüğü gibi, dışarda zorlanmağa değil, ancak biraz umut verilmeğe ihtiyacı olabilir.
Türk halkına umut kapılarından birini şimdiden kapatmakla, Avrupa Konseyi, demokrasiye, şahıs hürriyeti ülküsüne hizmet etmiş olmayacaktır. Avrupa Konseyi, pasif bir ortaçağ kalesi gibi, kendi içine kapanmakla demokrasiyi koruyamaz.
Bugün Türk halkı, demokrasinin, şahıs hürriyetinin, Avrupa Konseyinde üye bulunan birçok memleketler halkından daha faal bir akıncısı durumundadır
Avrupa Konseyi, böyle bir aktif mücadelenin en ileri safındaki bir halka, kale kapısını arkadan kapatmayı düşünecek yerde, gerekiyorsa biraz umut vermeyi düşünebilirdi.
Bir memleketin Avrupa Konseyinde üyeliği, o memlekette şahıs hürriyetinin dokunulmazlığı için bir teminat olabilmeliydi. Bazı Avrupa Konseyi üyelerinin, şimdi, şahıs hürriyetine yeteri kadar saygı gösterilmediği gerekçesiyle, Türkiye'yi üyelikten çıkarmayı düşünmeleri, bu teminatın hükümsüzlüğünü itiraf etmek olur.
Bülent ECEVİT
Avrupa Konseyi ve Türkiye
Gazetelerde, çoğunluk partisi Genel Başkanının «memleketimiz şan ve şeref hâlesi içindedir» sözleri çıktığı gün, memleketimize dair Strasburg kaynaklı bir ajans haberi de çıktı. Bu haberde, Avrupa Konseyinin ikisi Alman, biri İngiliz 3 üyesi tarafından, önümüzdeki devre toplantısında görüşülmek üzere gündeme Türkiye ile ilgili bir madde konulması teklif edildiği bildiriliyordu. Teklif gereğince Avrupa Konseyi Türkiye'ye bir tahkikat heyeti gönderecek, Türkiye'de şahıs hürriyetine ne derece saygı gösterildiği incelenerek, alınacak sonuçlara göre Türkiye'nin Avrupa Konseyinde üyeliği meselesi yeniden görüşülecekti.
Haberde belirtildiğine göre, bu maddenin gündeme girmesine bir Fransız temsilcisi engel olmuştur.
Türkiye, Avrupa Konseyine, bugünkü çoğunluk partisi Genel Başkanının «tezepzüp devresi» diye vasıflandırdığı ve meşru olmadığını ileri sürdüğü Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı sırasında alınmıştı. Fakat şimdi, «şan ve şeref hâlesi içinde» bulunduğumuzdan bahsedildiği bir sırada, Avrupa Konseyindekî üyeliğimiz bir tartışma konusu olmaktadır.
Türkiye'nin, meşru olmadığı iddia edilen bir idare altında, demokrasi ülküsünü yaşatmak ve bütün dünyaya benimsetmek için meydana gelmiş bir milletler topluluğuna tereddütsüz kabul edilip te, bugün, meşruluğuna toz kondurulmayan bir idare altında, bu topluluktan çıkarılması düşünülmek, Türk halkına, hiç şüphesiz, acı olduğu kadar tuhaf da geliyor olmalıdır.
Bugün Türkiye'de şahıs hürriyetine ne derece saygı gösterilmektedir? Avrupa Konseyindeki dostlarımız tarafından bu soruya verilecek cevabın müspet veya menfi olması, ancak bugün başta bulunanlara verilecek notun iyi veya kötü olmasına yarıyabilir. Asıl önemli olan, asıl merak edilip üstünde durulmağa değerli olan, Türk halkının şahıs hürriyetini korumak için gösterdiği ve göstereceği azimdir.
Avrupa Konseyine alındığı sırada Türkiye'ye demokratik idareyi, o zaman başta bulunanlar getirmişti. Fakat baştaki bir zümrenin iyiniyeti ve demokrasiye bağlılığı, bir halkın bu rejime liyakatini göstermeğe yetmezdi. Türk halkının demokrasi sınavı daha sona ermemiştir Bu sınavda ne not alacağı henüz belli değildir. Alacağı not çok kötü olabileceği gibi, çok iyi de olabilir. Bugün Türkiye'de şahıs hürriyetine gösterilen saygı, Batılı ölçülerle yetersiz olsa bile, asıl önemli olan, Türk halkının, şahıs hürriyetini Batılı ölçülerle yeteri kadar saydırmağa muvaffak olup olamıyacağıdır.
Sınavın çetinliğini, Türk halkı aleyhine değil, Türk halkı lehine bir unsur saymak, demokratik zihniyete daha çok yakışan bir davranış olurdu. Sınavın çetinliğine bakıp ta daha sonunu beklemeden Türk halkından umut kesmek, Avrupa Konseyinin demokrasi ülküsünü yaşatma isteğiyle bağdaşamasa gerektir.
Türkiye'nin Avrupa Konseyinden atılması zamanı geldiğine hükmeder görünen Almanyalı delegeler, biraz insaflı davranıp düşünebilirlerdi ki, Türk halkı bugün, daha 11 yıl önceye kadar Alman halkının milletçe aleyhinde cephe almış olduğu şahıs hürriyeti uğrunda milletçe mücadele etmeğe azimlidir. Bu mücadeledeki ağırbaşlılığı ve medeniliği, uyuşukluğundan değil, demokrasi gayesine demokratik vasıtalarla ulaşma isteğinden bilinmelidir.
Böyle bir mücadele Türk halkının, İkinci Dünya Harbinden sonra bazı Batı Avrupa memleketlerinde görüldüğü gibi, dışarda zorlanmağa değil, ancak biraz umut verilmeğe ihtiyacı olabilir.
Türk halkına umut kapılarından birini şimdiden kapatmakla, Avrupa Konseyi, demokrasiye, şahıs hürriyeti ülküsüne hizmet etmiş olmayacaktır. Avrupa Konseyi, pasif bir ortaçağ kalesi gibi, kendi içine kapanmakla demokrasiyi koruyamaz.
Bugün Türk halkı, demokrasinin, şahıs hürriyetinin, Avrupa Konseyinde üye bulunan birçok memleketler halkından daha faal bir akıncısı durumundadır
Avrupa Konseyi, böyle bir aktif mücadelenin en ileri safındaki bir halka, kale kapısını arkadan kapatmayı düşünecek yerde, gerekiyorsa biraz umut vermeyi düşünebilirdi.
Bir memleketin Avrupa Konseyinde üyeliği, o memlekette şahıs hürriyetinin dokunulmazlığı için bir teminat olabilmeliydi. Bazı Avrupa Konseyi üyelerinin, şimdi, şahıs hürriyetine yeteri kadar saygı gösterilmediği gerekçesiyle, Türkiye'yi üyelikten çıkarmayı düşünmeleri, bu teminatın hükümsüzlüğünü itiraf etmek olur.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Avrupa Konseyi ve Türkiye,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/695 ulaşıldı.