"Sabıkalı" Kahve
Başlık:
"Sabıkalı" Kahve
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-20
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
«Sabıkalı» kahve
Demokrat Partili Milletvekilleri Genel Başkanlarının yaptığı konuşmaları hiç mi okumazlar?
Daha bundan 27 gün önce çoğunluk partisi Genel Başkanı,
«Kahve ve saire gibi mikdarı azalmış birkaç madde tesbit edildi. Bunları birer sabıkalı gibi teker teker takip ettik. Fakat bugün artık o vaziyette değiliz.» diyordu.
Oysa şimdi bir Demokrat Partili Milletvekili çıkmış, Ticaret Bakanından,
«Kahve ithalâtınının faydalı sahalar lehine tamamen durdurulması hususunda ne düşünülmekte» olduğunu soruyor.
İzmir kaynaklı bu haberle aynı gün, gazetelerde, çoğunluk partisi Genel Başkanının İzmir'de yaptığı bir konuşmayı da okuduk. Bu konuşmasında Genel Başkan,
«...Memleketin refah ve saadet ve iktîsadi istiklâl yolunda en mühim merhaleleri katetmiş olduğunu görmekle bugün cümlemiz bahtiyarız» diyordu. Bütün «yokluk buhranları» nın «sunî» olduğunu söylüyordu.
Bizzat Genel Başkanın bir «sabıkalı gibi» takip edildiğinden bahsettiği, yokluğunu ancak «sunî» diye mazur gösterebildiği maddelerden birini, nasıl olur da şimdi bir çoğunluk partili milletvekili gerçekten yok olsun ister?
İzmir'de D.P. Genel Başkanının belirttiği gibi,
«İktisadi kalkınmanın en çetin safhasını geride bırakmış bulunmakta, bu ilk safhadaki gayretlerimizin neticelerini şimdi idrak etmekte ve iktisadi kalkınmanın ikinci ve daha çok verimli safhasına geçmek üzere bulunmakta» olduğumuzdan bu milletvekili haberdar değil midir?
Nasıl olur da iktisadi kalkınmamızın «geride bırakmış» olduğumuz «en çetin safhası»nda «sunî» yokluğuna bile tahammül edilemeyip de bir «sabıkalı gibi» takip edilen kahve, şimdi, «iktisadi kalkınmamızın ikinci ve daha çok verimli safhasına geçmek üzere» bulunduğumuz bir sırada, ithal gücümüzü aşan bir yük sayılabilir?
D.P. Genel Başkanının evvelki gün İzmir'de, memleketi bir iktisadî çöküntü eşiğinde görenlere karşı söylediği gibi,
«...Siyasi ve iktisadi konjonktürlerin müşahede ve tetkiki ile neticelere ve kararlara varılmak ve harekete geçilmek hassasından bu şayanı teessüf mahrumiyet» ne kadar büyük bir «bahtsızlık» ve «nasipsizlik»tir!
İktisadi kalkınmamızın bu «en verimli safhasında» eğlenme ve dinlenme imkânları zaten pek az olan bir milleti, en sevdiği bir dinlenme vasıtasından, kahvesinden yoksun bırakmağa kalkışmak hoş görülebilir mi?
Kaldı ki kahveyi faydasız bir madde sayıp yerine daha «faydalı» bir maddenin ithalini istemek de yanlış bir düşünce yoludur. Kahve uyuşturucu değil, uyarıcı, çalışmayı hızlandırıcı bir maddedir. Bu «kalkınma» hamlelerinin hızı içinde böyle bir uyarıcı maddeye milletin ihtiyacı her zamankinden çok olsa gerektir. Gerçi kahvehanelerin insanları tenbelliğe alıştırdığı söylenebilir ama bunda kahvenin suçu olamaz. Kahve bulunmazsa, kahvehane müdavimleri çay içer, nargile içer, tavla oynar, gene vakit öldürmenin bir yolunu bulabilirler.
Demokrat Parti iktidarının 7 nci yılı idrak edilirken Türk halkını, harbin en darlıklı günlerinde bile iyi kötü bulabildiği kahvesinden yoksun bırakmayı düşünmek, D.P. Genel Başkanının görmekte olduğu «parlak refah ve saadet manzarası» ile hiç de bağdaştırılamıyor.
D.P. iktidarının 7 nci yılı idrak edilirken Türkiye'yi kahve bile ithal edemiyecek bir duruma gelmiş sanmak, D.P. Genel Başkanının ancak muhaliflerine yakıştırabileceği bir insafsızlık örneği sayılsa gerektir.
«Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı vardır» diyen bir millete o bir fincan kahveyi bile çok görenler, bu millete hatırlarını nasıl saydıracaklardır?
Bülent ECEVİT
-------------
DÜZELTME:
Dün bu köşede çıkan «Unutulan acılar» başlıklı yazının 2 inci sütun 2-3 üncü satırlarındaki «karşılıyacak» kelimesi «karşılamıyacak» olacaktı. 4 üncü sütun 3 üncü paragrafında 6-8 inci satırlar arasında yanlışlıkla karışmış olan satır bir önceki paragrafın sondan 3-4 üncü satırları arasında olacaktı.
«Sabıkalı» kahve
Demokrat Partili Milletvekilleri Genel Başkanlarının yaptığı konuşmaları hiç mi okumazlar?
Daha bundan 27 gün önce çoğunluk partisi Genel Başkanı,
«Kahve ve saire gibi mikdarı azalmış birkaç madde tesbit edildi. Bunları birer sabıkalı gibi teker teker takip ettik. Fakat bugün artık o vaziyette değiliz.» diyordu.
Oysa şimdi bir Demokrat Partili Milletvekili çıkmış, Ticaret Bakanından,
«Kahve ithalâtınının faydalı sahalar lehine tamamen durdurulması hususunda ne düşünülmekte» olduğunu soruyor.
İzmir kaynaklı bu haberle aynı gün, gazetelerde, çoğunluk partisi Genel Başkanının İzmir'de yaptığı bir konuşmayı da okuduk. Bu konuşmasında Genel Başkan,
«...Memleketin refah ve saadet ve iktîsadi istiklâl yolunda en mühim merhaleleri katetmiş olduğunu görmekle bugün cümlemiz bahtiyarız» diyordu. Bütün «yokluk buhranları» nın «sunî» olduğunu söylüyordu.
Bizzat Genel Başkanın bir «sabıkalı gibi» takip edildiğinden bahsettiği, yokluğunu ancak «sunî» diye mazur gösterebildiği maddelerden birini, nasıl olur da şimdi bir çoğunluk partili milletvekili gerçekten yok olsun ister?
İzmir'de D.P. Genel Başkanının belirttiği gibi,
«İktisadi kalkınmanın en çetin safhasını geride bırakmış bulunmakta, bu ilk safhadaki gayretlerimizin neticelerini şimdi idrak etmekte ve iktisadi kalkınmanın ikinci ve daha çok verimli safhasına geçmek üzere bulunmakta» olduğumuzdan bu milletvekili haberdar değil midir?
Nasıl olur da iktisadi kalkınmamızın «geride bırakmış» olduğumuz «en çetin safhası»nda «sunî» yokluğuna bile tahammül edilemeyip de bir «sabıkalı gibi» takip edilen kahve, şimdi, «iktisadi kalkınmamızın ikinci ve daha çok verimli safhasına geçmek üzere» bulunduğumuz bir sırada, ithal gücümüzü aşan bir yük sayılabilir?
D.P. Genel Başkanının evvelki gün İzmir'de, memleketi bir iktisadî çöküntü eşiğinde görenlere karşı söylediği gibi,
«...Siyasi ve iktisadi konjonktürlerin müşahede ve tetkiki ile neticelere ve kararlara varılmak ve harekete geçilmek hassasından bu şayanı teessüf mahrumiyet» ne kadar büyük bir «bahtsızlık» ve «nasipsizlik»tir!
İktisadi kalkınmamızın bu «en verimli safhasında» eğlenme ve dinlenme imkânları zaten pek az olan bir milleti, en sevdiği bir dinlenme vasıtasından, kahvesinden yoksun bırakmağa kalkışmak hoş görülebilir mi?
Kaldı ki kahveyi faydasız bir madde sayıp yerine daha «faydalı» bir maddenin ithalini istemek de yanlış bir düşünce yoludur. Kahve uyuşturucu değil, uyarıcı, çalışmayı hızlandırıcı bir maddedir. Bu «kalkınma» hamlelerinin hızı içinde böyle bir uyarıcı maddeye milletin ihtiyacı her zamankinden çok olsa gerektir. Gerçi kahvehanelerin insanları tenbelliğe alıştırdığı söylenebilir ama bunda kahvenin suçu olamaz. Kahve bulunmazsa, kahvehane müdavimleri çay içer, nargile içer, tavla oynar, gene vakit öldürmenin bir yolunu bulabilirler.
Demokrat Parti iktidarının 7 nci yılı idrak edilirken Türk halkını, harbin en darlıklı günlerinde bile iyi kötü bulabildiği kahvesinden yoksun bırakmayı düşünmek, D.P. Genel Başkanının görmekte olduğu «parlak refah ve saadet manzarası» ile hiç de bağdaştırılamıyor.
D.P. iktidarının 7 nci yılı idrak edilirken Türkiye'yi kahve bile ithal edemiyecek bir duruma gelmiş sanmak, D.P. Genel Başkanının ancak muhaliflerine yakıştırabileceği bir insafsızlık örneği sayılsa gerektir.
«Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı vardır» diyen bir millete o bir fincan kahveyi bile çok görenler, bu millete hatırlarını nasıl saydıracaklardır?
Bülent ECEVİT
-------------
DÜZELTME:
Dün bu köşede çıkan «Unutulan acılar» başlıklı yazının 2 inci sütun 2-3 üncü satırlarındaki «karşılıyacak» kelimesi «karşılamıyacak» olacaktı. 4 üncü sütun 3 üncü paragrafında 6-8 inci satırlar arasında yanlışlıkla karışmış olan satır bir önceki paragrafın sondan 3-4 üncü satırları arasında olacaktı.
Koleksiyon
Alıntı
“"Sabıkalı" Kahve,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/694 ulaşıldı.