Unutulan Acılar
Başlık:
Unutulan Acılar
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-19
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Unutulan acılar
Demokrasi mücadelesinde çetin engellerle karşılaşan bir millet için en kötü ihtimal, demokrasinin temel ilkelerine aykırı hareketler biribiri ardından çoğaldıkça, bunları olağan sayacak kadar kanıksar hâle gelmektir.
Demokrasinin bu temel ilkelerinin başında, siyasal haklar bakımından eşitlik gelir.
Türkiye'de bu eşitlik öyle süratle ve o kadar sık darbelerle baltalanmıştır ki demokrasiyi gerçekten anlayıp benimsemiş birçok vatandaşların bile tepki gücü uyuşmağa başlamıştır.
Meselâ yalnız siyasal partilere radyoda eşit haklar tanınmayışı bile bir çoğunluk partisinin demokrasiye ihanet etmiş sayılmasına yetmeliydi. Oysa, bu eşitsizliğin üstünden daha başka o kadar çok eşitsizlik geçmiştir ki, artık muhalefet partilerinin toplantılarında bile radyo meselesinden pek söz açılma zolmuştur.
iktidardaki partinin siyasal propaganda için devlet araçlarından faydalanması; devlet dairelerine işi düşen iktidar ve muhalefet mensuplarının biribirinden çok ayrı muameleler görmesi; iktidarı destekleyen gazetelere ihtiyacı olandan fazla kâğıt, iktidarı desteklemek üzere çıkarılacak gazetelere büyük matbaalar kurmağa yetecek kadar döviz verilirken, muhalif ve tarafsız gazetelerin asgari ihtiyaçlarını hile karşılıyayacak durumda bırakılması; seçimde iktidar partisine oy veren yerlerin idarî taksimattaki mevkiî yükseltilirken, muhalefete oy veren illerin ilce, ilcelerin köy yapılması da, gene, siyasal haklarda eşitliğe aykırı sayısız icraatın sadece birkaç örneğidir.
Bunların hepsi biribiri ardından kanıksanıp unutulmakta, gözlerde önemini kaybetmektedir.
Şimdi vatandaşın dikkati, bunların hepsinden daha çok kaygı verici bir eşitsizlik üzerinde toplanmıştır: Kanunlar karşısında eşitsizlik..
Meclisten yeni çıkarılan kanunlar, çoğunluk partisi üyelerine bir türlü, muhalefet partisi üyelerine başka türlü uygulanmaktadır.
Bir muhalefet partisi üyesinin gittiği yerde tezahüratla karşılanmak şöyle dursun vatandaşlarıyla selâmlaşması bile suç sayılırken, bir çoğunluk partisi üyesinin gideceği yerde, idare âmirleri, ona yapılacak tezahüratı kendi elleriyle hazırlamakta, çoğunluk partisinin sözcüsü olan gazete bu tezahüratı, günlerce öncesinden, öğünerek ilân etmektedir.
Bir muhalefet partisi üyesinin geçeceği yollardan halkı kanuna dayanarak dağıtan eller, bir iktidar partisi üyesinin geçeceği yollara halkı toplamak için kullanılmaktadır.
Muhalif veya tarafsız bir derginin bir tekzibi, baskıya yetişmediği için bir sayı geç basması suç sayılıp cezalandırırken, bir muvafık gazetede vatandaşın kanunla kendine tanınmış tekzib hakkını kullanmasına engel olunmaktadır.
Bir çoğunluk partisi üyesinin lehine hüküm vermiş bir yargıç kendini güvenlik içinde hissedebilirken, bir muhalif lehine hüküm vermiş bir yargıç yerinden, hattâ işinden edilmektedir.
Şimdi vatandaş dikkatinin, kanunlar karşısındaki bu eşitsizlik örnekleri üzerinde toplanması tabiî sayılsa bie, bu, daha başka eşitsizliklerin kanıksanıp unutulmasını mazur gösteremez.
Kanun karşısında eşitlik, bir demokrasi meselesi bile değildir. Demokratik olmak iddiasında bulunmayan bir rejimde bile, vatandaşların kanun karşısındaki eşitliği, devleti ayakta tutan temel ilkelerden biri sayılır. Bu eşitlik ortadan kaldırıldığı zaman, demokrasiden önce devlet kavramı tehlikeye düşer
Siyasal haklarda eşitlik için mücadele edenlerin, gerileye gerileye, şimdi böyle kanunlar karşısında eşitlik için mücadele eder duruma düşmüş olmalarından, mücadelenin siyasal haklar alanından çekilip, en basit vatandaşlık hakları alanına kadar gerilemiş olmasından, en başta, vatandaşın unutkadar siyasal haklar konusunda görülen kayıtsızlığı sorumludur.
Bir sevdiği ölene, «Allah acısını unutturmasın!» denilir. Bu, Allah daha büyük bir acı vermesin, demektir. Bugüne kadar çoğunluk partisinin tutumu, vatandaşa bir acıyı unutkanlığı, kanıksarlığı, bu güne turabilmek için, hemen arkasından daha büyük acılar vermek olmuştur. Vatandaş artık bu şekilde oyalanmamaya, başına yeni gelen bir acı ne kadar büyük olursa olsun, ondan önceki acıları unutmamaya çalışmalıdır. Demokrasiyi kurtarmak için gerekli uyanıklığı ve tepki gücünü kendinde ancak öyle topluyabilecektir.
Bülent ECEVİT
Unutulan acılar
Demokrasi mücadelesinde çetin engellerle karşılaşan bir millet için en kötü ihtimal, demokrasinin temel ilkelerine aykırı hareketler biribiri ardından çoğaldıkça, bunları olağan sayacak kadar kanıksar hâle gelmektir.
Demokrasinin bu temel ilkelerinin başında, siyasal haklar bakımından eşitlik gelir.
Türkiye'de bu eşitlik öyle süratle ve o kadar sık darbelerle baltalanmıştır ki demokrasiyi gerçekten anlayıp benimsemiş birçok vatandaşların bile tepki gücü uyuşmağa başlamıştır.
Meselâ yalnız siyasal partilere radyoda eşit haklar tanınmayışı bile bir çoğunluk partisinin demokrasiye ihanet etmiş sayılmasına yetmeliydi. Oysa, bu eşitsizliğin üstünden daha başka o kadar çok eşitsizlik geçmiştir ki, artık muhalefet partilerinin toplantılarında bile radyo meselesinden pek söz açılma zolmuştur.
iktidardaki partinin siyasal propaganda için devlet araçlarından faydalanması; devlet dairelerine işi düşen iktidar ve muhalefet mensuplarının biribirinden çok ayrı muameleler görmesi; iktidarı destekleyen gazetelere ihtiyacı olandan fazla kâğıt, iktidarı desteklemek üzere çıkarılacak gazetelere büyük matbaalar kurmağa yetecek kadar döviz verilirken, muhalif ve tarafsız gazetelerin asgari ihtiyaçlarını hile karşılıyayacak durumda bırakılması; seçimde iktidar partisine oy veren yerlerin idarî taksimattaki mevkiî yükseltilirken, muhalefete oy veren illerin ilce, ilcelerin köy yapılması da, gene, siyasal haklarda eşitliğe aykırı sayısız icraatın sadece birkaç örneğidir.
Bunların hepsi biribiri ardından kanıksanıp unutulmakta, gözlerde önemini kaybetmektedir.
Şimdi vatandaşın dikkati, bunların hepsinden daha çok kaygı verici bir eşitsizlik üzerinde toplanmıştır: Kanunlar karşısında eşitsizlik..
Meclisten yeni çıkarılan kanunlar, çoğunluk partisi üyelerine bir türlü, muhalefet partisi üyelerine başka türlü uygulanmaktadır.
Bir muhalefet partisi üyesinin gittiği yerde tezahüratla karşılanmak şöyle dursun vatandaşlarıyla selâmlaşması bile suç sayılırken, bir çoğunluk partisi üyesinin gideceği yerde, idare âmirleri, ona yapılacak tezahüratı kendi elleriyle hazırlamakta, çoğunluk partisinin sözcüsü olan gazete bu tezahüratı, günlerce öncesinden, öğünerek ilân etmektedir.
Bir muhalefet partisi üyesinin geçeceği yollardan halkı kanuna dayanarak dağıtan eller, bir iktidar partisi üyesinin geçeceği yollara halkı toplamak için kullanılmaktadır.
Muhalif veya tarafsız bir derginin bir tekzibi, baskıya yetişmediği için bir sayı geç basması suç sayılıp cezalandırırken, bir muvafık gazetede vatandaşın kanunla kendine tanınmış tekzib hakkını kullanmasına engel olunmaktadır.
Bir çoğunluk partisi üyesinin lehine hüküm vermiş bir yargıç kendini güvenlik içinde hissedebilirken, bir muhalif lehine hüküm vermiş bir yargıç yerinden, hattâ işinden edilmektedir.
Şimdi vatandaş dikkatinin, kanunlar karşısındaki bu eşitsizlik örnekleri üzerinde toplanması tabiî sayılsa bie, bu, daha başka eşitsizliklerin kanıksanıp unutulmasını mazur gösteremez.
Kanun karşısında eşitlik, bir demokrasi meselesi bile değildir. Demokratik olmak iddiasında bulunmayan bir rejimde bile, vatandaşların kanun karşısındaki eşitliği, devleti ayakta tutan temel ilkelerden biri sayılır. Bu eşitlik ortadan kaldırıldığı zaman, demokrasiden önce devlet kavramı tehlikeye düşer
Siyasal haklarda eşitlik için mücadele edenlerin, gerileye gerileye, şimdi böyle kanunlar karşısında eşitlik için mücadele eder duruma düşmüş olmalarından, mücadelenin siyasal haklar alanından çekilip, en basit vatandaşlık hakları alanına kadar gerilemiş olmasından, en başta, vatandaşın unutkadar siyasal haklar konusunda görülen kayıtsızlığı sorumludur.
Bir sevdiği ölene, «Allah acısını unutturmasın!» denilir. Bu, Allah daha büyük bir acı vermesin, demektir. Bugüne kadar çoğunluk partisinin tutumu, vatandaşa bir acıyı unutkanlığı, kanıksarlığı, bu güne turabilmek için, hemen arkasından daha büyük acılar vermek olmuştur. Vatandaş artık bu şekilde oyalanmamaya, başına yeni gelen bir acı ne kadar büyük olursa olsun, ondan önceki acıları unutmamaya çalışmalıdır. Demokrasiyi kurtarmak için gerekli uyanıklığı ve tepki gücünü kendinde ancak öyle topluyabilecektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Unutulan Acılar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/692 ulaşıldı.