Dış Siyasetimiz ve Lâiklik
Title:
Dış Siyasetimiz ve Lâiklik
Source:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Date:
1953-01-06
Location:
Rahşan Ecevit Arşivi
Text:
6/1/1953
Dünya Politikası
Dış siyasetimiz ve lâiklik
Bülend ECEVİT
Son haberlerden, Türkiye’nin, bir yandan Balkanlarda Yugoslavya ve Yunanistan’la beraber bir savunma sistemi kurmaya, ve bunu gerçekleştirebilmek için Yugoslavya ile İtalya arasındaki pürüzleri gidermeye; öbür yandan da, kurulması bir kaç yıldır istenen bir Orta Doğu savunma sistemi için elverişli zemini hazırlamaya çalıştığı anlaşılıyor.
Başyazarımız Cemil Sait Barlas’ın dünkü yaşyazısında da belirttiği gibi, dış siyasetimizdeki yönelme ve gelişmeler hakkında halk oyu yeteri kadar aydınlatılmadığı, bu konudaki haberleri daha çok yabancı ve tam güvenilmez kaynaklardan aldığı için, dış siyasetimizin amaçlarını zamanla az çok öğrensek bile, bu amaçlara ne yoldan ulaşılacağını, meselâ İtalya ile Yugoslavya arasındaki pürüzleri gidermek, Orta Doğuda bir savunma sistemi kurulmasına elverişli zemini hazırlamak için neler yapıldığını ne yollardan gidildiğini bilmiyoruz.
Fakat, her ne yoldan gidilirse gidilsin, Pakistan’a kadar uzanan bir Orta Doğu blokunun Batı savunmasına katılması meselesi gün geçtikçe ön plâna geçmektedir. Hele. Eisenhower idaresindeki yeni Amerikan siyaseti Uzak Doğuya verilen önemi arttırdıktan sonra, Uzak Doğu ile Batıdaki savunma tertiplerinin biribirile bağlantısız kalmamaları için, Orta Doğu bölgesinin de zincirde sağlam bir halka durumuna gelmesi şart olacaktır.
Bu gün, Orta Doğu İslâm dünyası ile Batıyı birbirine bağlayacak herhangi bir siyasî tertıpte Türkiye’nin en önemli rolü oynaması, hem coğrafi. hem de sosyal bakımdan tabiîdir.
Coğrafî bakımdan, Batı ile Orta Doğu arasında bir köprü sayılırız. İs, bu köprüyü dostluk trafiğine açabilmekten ibarettir.
Bunun için de sosyal durumumuzun bize yardımcı olması beklenebilir: Orta Doğu İslâm dünvasına tarih bağlarıyla bağlı, halkının çoğu Müslüman bir memleket olmamız, bizi, Batı ile bu bölge arasında en uygun aracı durumuna geçirmektedir.
Coğrafî ve sosyal durumumuzunn böylelikle bize. tarih önünde cok önemli bir görev vermesinden, herhâlde milletçe gurur duymamız, bu görevin sorumluluğuna seve seve katlanmamız gerekir.
Ancak, bizi Müslüman Orta Doğu memleketlerile çok yakın temaslara yöneltecek böyle bir yola girerken, bunun için bünyemizde gösterebileceği etkilere karşı da iyice silâhlanmalıyız.
Bu silâhlanma, Devrimlerimizi korumak bakımından olmalıdır. Orta Doğu İslâm dünyası ile münasebetlerimiz bahis konusu olduğu zaman da, lâiklik, Devrimlerimizin en önemli unsuru durumuna geçer.
Orta Doğu şimdi, milliyetçilik şuurunun uyandığı bir çağdadır. Fakat Orta Doğuda bu şuur, din temeli üstünde uyandırılmaktadır.
Onun için, halkının çoğu Müslüman bir memleket olarak Orta Doğu ile aramızda bir yakınlaşma kurmaya çalışırken, dini, yalnız moral değil, hem de politik bir unsur olarak karşımızda bulmaktayız.
O yüzden, bu yakınlaşma sırasında din. bize, hem moral hemde politik bir kuvvet olarak tesir etmeye çalışacaktır. Bundan ic bünyemizin zarar görmemesi icin, Atatürkün Orta Doğuda bölge anlaşmaları yolunu açtığı zamanki kadar Devrimlerimize, o arada en çok lâikliğe, bağlı bulunmalıyız.
Bundan bazı Müslüman dostlarımız hoşlanmasalar bile, kendilerine gerçekten faydalı olmamız da, aralarına tam manasile lâik bir devlet olarak girmemize bağlıdır.
Batılı mütefiklerimiz bu konuda ne düşünüyorlar, bilmiyoruz. Ancak, bu konuda başka hiç kimsenin ne düşündüğü bizi ilgilendirmemelidir. Çünkü, Batı devletleri, tarihî bir alışkanlıkla, maalesef, politika ile entrikayı birbirinden her zaman ayırd edemezler. Onun için kolaylık olsun diye, kendi işimize gelmeyen bazı bakımlardan da bizi Orta Doğuya hoş görünmeye teşvik etmeleri daima beklenebilir.
Orta Doğu ile, bu kaynaşan ve tehlike dolu bölge ile, münasebetlerimizi ayarlarken, ne Batının ne Orta Doğunun şartlarını dikkate almamalı, kendi şartlarımızı koşmalıyız.
Dış siyasetimiz, hiç bir zaman bizi Devrimlerimizden fedakârlığa götürmemelidir.
Dünya Politikası
Dış siyasetimiz ve lâiklik
Bülend ECEVİT
Son haberlerden, Türkiye’nin, bir yandan Balkanlarda Yugoslavya ve Yunanistan’la beraber bir savunma sistemi kurmaya, ve bunu gerçekleştirebilmek için Yugoslavya ile İtalya arasındaki pürüzleri gidermeye; öbür yandan da, kurulması bir kaç yıldır istenen bir Orta Doğu savunma sistemi için elverişli zemini hazırlamaya çalıştığı anlaşılıyor.
Başyazarımız Cemil Sait Barlas’ın dünkü yaşyazısında da belirttiği gibi, dış siyasetimizdeki yönelme ve gelişmeler hakkında halk oyu yeteri kadar aydınlatılmadığı, bu konudaki haberleri daha çok yabancı ve tam güvenilmez kaynaklardan aldığı için, dış siyasetimizin amaçlarını zamanla az çok öğrensek bile, bu amaçlara ne yoldan ulaşılacağını, meselâ İtalya ile Yugoslavya arasındaki pürüzleri gidermek, Orta Doğuda bir savunma sistemi kurulmasına elverişli zemini hazırlamak için neler yapıldığını ne yollardan gidildiğini bilmiyoruz.
Fakat, her ne yoldan gidilirse gidilsin, Pakistan’a kadar uzanan bir Orta Doğu blokunun Batı savunmasına katılması meselesi gün geçtikçe ön plâna geçmektedir. Hele. Eisenhower idaresindeki yeni Amerikan siyaseti Uzak Doğuya verilen önemi arttırdıktan sonra, Uzak Doğu ile Batıdaki savunma tertiplerinin biribirile bağlantısız kalmamaları için, Orta Doğu bölgesinin de zincirde sağlam bir halka durumuna gelmesi şart olacaktır.
Bu gün, Orta Doğu İslâm dünyası ile Batıyı birbirine bağlayacak herhangi bir siyasî tertıpte Türkiye’nin en önemli rolü oynaması, hem coğrafi. hem de sosyal bakımdan tabiîdir.
Coğrafî bakımdan, Batı ile Orta Doğu arasında bir köprü sayılırız. İs, bu köprüyü dostluk trafiğine açabilmekten ibarettir.
Bunun için de sosyal durumumuzun bize yardımcı olması beklenebilir: Orta Doğu İslâm dünvasına tarih bağlarıyla bağlı, halkının çoğu Müslüman bir memleket olmamız, bizi, Batı ile bu bölge arasında en uygun aracı durumuna geçirmektedir.
Coğrafî ve sosyal durumumuzunn böylelikle bize. tarih önünde cok önemli bir görev vermesinden, herhâlde milletçe gurur duymamız, bu görevin sorumluluğuna seve seve katlanmamız gerekir.
Ancak, bizi Müslüman Orta Doğu memleketlerile çok yakın temaslara yöneltecek böyle bir yola girerken, bunun için bünyemizde gösterebileceği etkilere karşı da iyice silâhlanmalıyız.
Bu silâhlanma, Devrimlerimizi korumak bakımından olmalıdır. Orta Doğu İslâm dünyası ile münasebetlerimiz bahis konusu olduğu zaman da, lâiklik, Devrimlerimizin en önemli unsuru durumuna geçer.
Orta Doğu şimdi, milliyetçilik şuurunun uyandığı bir çağdadır. Fakat Orta Doğuda bu şuur, din temeli üstünde uyandırılmaktadır.
Onun için, halkının çoğu Müslüman bir memleket olarak Orta Doğu ile aramızda bir yakınlaşma kurmaya çalışırken, dini, yalnız moral değil, hem de politik bir unsur olarak karşımızda bulmaktayız.
O yüzden, bu yakınlaşma sırasında din. bize, hem moral hemde politik bir kuvvet olarak tesir etmeye çalışacaktır. Bundan ic bünyemizin zarar görmemesi icin, Atatürkün Orta Doğuda bölge anlaşmaları yolunu açtığı zamanki kadar Devrimlerimize, o arada en çok lâikliğe, bağlı bulunmalıyız.
Bundan bazı Müslüman dostlarımız hoşlanmasalar bile, kendilerine gerçekten faydalı olmamız da, aralarına tam manasile lâik bir devlet olarak girmemize bağlıdır.
Batılı mütefiklerimiz bu konuda ne düşünüyorlar, bilmiyoruz. Ancak, bu konuda başka hiç kimsenin ne düşündüğü bizi ilgilendirmemelidir. Çünkü, Batı devletleri, tarihî bir alışkanlıkla, maalesef, politika ile entrikayı birbirinden her zaman ayırd edemezler. Onun için kolaylık olsun diye, kendi işimize gelmeyen bazı bakımlardan da bizi Orta Doğuya hoş görünmeye teşvik etmeleri daima beklenebilir.
Orta Doğu ile, bu kaynaşan ve tehlike dolu bölge ile, münasebetlerimizi ayarlarken, ne Batının ne Orta Doğunun şartlarını dikkate almamalı, kendi şartlarımızı koşmalıyız.
Dış siyasetimiz, hiç bir zaman bizi Devrimlerimizden fedakârlığa götürmemelidir.
Collection
Citation
“Dış Siyasetimiz ve Lâiklik,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 21, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/68.