Adaletsiz Bayındırlık
Başlık:
Adaletsiz Bayındırlık
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-17
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Adaletsiz bayındırlık
İskân politikası olmayan bir idarenin girişeceği bayındırlık hareketi gösterişten ibaret kalmağa, memleketin sosyal ve ekonomik düzenine faydadan çok zarar vermeğe, küçük bir azınlığı hoşnut etse bile, ekonomik sıkıntıların etkisini en çok duyan büyük bir çoğunluğu büsbütün güç bir durumda bırakmağa mahkûmdur.
Bugün Ankara'da orta halli bir memur, görgüsüne ve durumuna uygun bir apartman dairesi tutmağa kalksa, eline geçen aylığın bütününü, hiç değilse üçte ikisini kiraya bağlamak zorunda kalır. Ev darlığı o kadar artmıştır. Ev darlığının o kadar arttığı bir sırada, Ankara nüfusunun belki yarısını barındıran gecekonduları, yerlerine hiç bir şey koymaksızın yıkmağa başlamak, yalnız kira verecek hali olmadığı için gecekondu yapmak zorunda kalmış yüzbinlerce vatandaşı değil, bugün iyi kötü bir kira evinde oturabilen onbinlerce orta halli vatandaşı da çaresizlik içine düşürecektir.
Batı dünyasının medenî ve sıhhî hayat şartları ölçüsüyle «ev» sayılamıyacakları halde, gecekonduları da birer «ev» olarak hesaba katsak bile, bugün Ankara'daki ev sıkıntısı, İkinci Dünya Harbi sonunda Londra'da ve hava bombardımanlarından hasara uğramış başka İngiliz şehirlerinde karşılaşılan ev sıkıntısından pek az değildir. Girişilen büyük «imar hareketleri» nin ilk safhası olarak gecekonduların yıkılması ise, şüphe yok ki Türkiye başkentinde, hasara uğramış İngiliz şehirlerinin harb ertesi karşılaştığından daha da büyük sıkıntılar doğuracaktır.
Oysa, yapı malzemesi bakımından bugün Türkiye'nin çekmekte olduğu darlık, harb sonunda İngiltere'nin çekmiş olduğu darlıktan fazladır. Ona rağmen, İngiltere bile ev inşaatını belirli bir iskân politikasına, bu politika gereğince çizilen plân ve programlara bağlamak, ve en çok muhtaç durumda bulunanları en başta tatmine çalışır bir öncelik sistemi kurmak zorunluluğunu duymuştu. Böyle bir sisteme İngiltere'de bugün bile bağlı kalınmaktadır.
Bizde hem ev darlığı daha çok, hem muhtaçlar daha muhtaç, hem de yapı malzemesi daha kıt olduğu halde, böyle bir öncelik sistemi kurmak hatıra bile gelmemektedir.
Bugün herhangi bir Ankara veya İstanbul gazetesini açsanız, birkaç yapı kooperatifinin ilânını, hemen bütün bankaların hesap sahiplerine dağıttığı veya dağıtacağı evlere dair reklâmları görürsünüz.
Bu kooperatiflere ancak malî durumu başlangıçta birkaç bin, ondan sonra da ayda birkaç yüz lira ödemeğe elverişli olanlar girebilir. Bankaların ev kur'alarına, ancak bankaya yatıracak kadar parası olanlar umut bağlıyabilirler.
Kızılay ve Kavaklıdere dolaylarında yükselen yapıları gezseniz, bunlardan çoğu, Batı Avrupa ve Amerika ölçüleriyle bile lüks sayılabilecek, bir dairesine harcanan malzemeden 2-3 mütevazi ev çıkarılabilecek apartmanlardır. Aylık kiraları 500 -600 liradan başlamakta, 1000 -1500 liraya kadar yükselmektedir. Çünkü bunlar, en mütevazi bir ev bile bulamıyan Ankaralılar değil, ya zenginler ya da şehrimizde misafir bulanan yabancılar düşünülerek yapılmaktadır.
Bir apartman dairesine hiç zorluk çekmeden bir memur ailesi gelirinin 2-3 misli kira verebilecek durumda olanlar, bugün Ankara'da istedikleri kadar konforlu bir yeri kolaylıkla bulabilirler. Böyle ev ve apartmanların biri tutulmadan bir başkası yükselmektedir. Fakat gecekondusu yıkılan ve gecekondu mahalleleri dışında en düşük kirayı bile ödiyemiyecek durumda olan yüzbinlerce Ankaralının eline —o da günlerce bir kuyruğa girip beklemek şartiyle— sadece bir sıra numarası geçmektedir.
Oysa, yapı ruhsatlarının verilmesinde ve yapı malzemesi tahsisinde sosyal adalet mülâhazalarına ön plânda yer verilmedikçe, bu sıra numaraları birer kağıt parçasından, birer kuru vaatten ibaret kalmağa mahkûmdur.
Bayındırlığı ve şehirciliği sadece bir gösteriş vesilesi olarak ele almayıp ta, memleketin ekonomik ve sosyal şart ve ihtiyaçlarına uygun bir iskân politikasına bağlamak lüzumunu görebilen bir idare, böylesine gelişigüzel, böylesine düzensiz ve adaletsiz bir yolda yürüyemezdi.
Bülent ECEVİT
Adaletsiz bayındırlık
İskân politikası olmayan bir idarenin girişeceği bayındırlık hareketi gösterişten ibaret kalmağa, memleketin sosyal ve ekonomik düzenine faydadan çok zarar vermeğe, küçük bir azınlığı hoşnut etse bile, ekonomik sıkıntıların etkisini en çok duyan büyük bir çoğunluğu büsbütün güç bir durumda bırakmağa mahkûmdur.
Bugün Ankara'da orta halli bir memur, görgüsüne ve durumuna uygun bir apartman dairesi tutmağa kalksa, eline geçen aylığın bütününü, hiç değilse üçte ikisini kiraya bağlamak zorunda kalır. Ev darlığı o kadar artmıştır. Ev darlığının o kadar arttığı bir sırada, Ankara nüfusunun belki yarısını barındıran gecekonduları, yerlerine hiç bir şey koymaksızın yıkmağa başlamak, yalnız kira verecek hali olmadığı için gecekondu yapmak zorunda kalmış yüzbinlerce vatandaşı değil, bugün iyi kötü bir kira evinde oturabilen onbinlerce orta halli vatandaşı da çaresizlik içine düşürecektir.
Batı dünyasının medenî ve sıhhî hayat şartları ölçüsüyle «ev» sayılamıyacakları halde, gecekonduları da birer «ev» olarak hesaba katsak bile, bugün Ankara'daki ev sıkıntısı, İkinci Dünya Harbi sonunda Londra'da ve hava bombardımanlarından hasara uğramış başka İngiliz şehirlerinde karşılaşılan ev sıkıntısından pek az değildir. Girişilen büyük «imar hareketleri» nin ilk safhası olarak gecekonduların yıkılması ise, şüphe yok ki Türkiye başkentinde, hasara uğramış İngiliz şehirlerinin harb ertesi karşılaştığından daha da büyük sıkıntılar doğuracaktır.
Oysa, yapı malzemesi bakımından bugün Türkiye'nin çekmekte olduğu darlık, harb sonunda İngiltere'nin çekmiş olduğu darlıktan fazladır. Ona rağmen, İngiltere bile ev inşaatını belirli bir iskân politikasına, bu politika gereğince çizilen plân ve programlara bağlamak, ve en çok muhtaç durumda bulunanları en başta tatmine çalışır bir öncelik sistemi kurmak zorunluluğunu duymuştu. Böyle bir sisteme İngiltere'de bugün bile bağlı kalınmaktadır.
Bizde hem ev darlığı daha çok, hem muhtaçlar daha muhtaç, hem de yapı malzemesi daha kıt olduğu halde, böyle bir öncelik sistemi kurmak hatıra bile gelmemektedir.
Bugün herhangi bir Ankara veya İstanbul gazetesini açsanız, birkaç yapı kooperatifinin ilânını, hemen bütün bankaların hesap sahiplerine dağıttığı veya dağıtacağı evlere dair reklâmları görürsünüz.
Bu kooperatiflere ancak malî durumu başlangıçta birkaç bin, ondan sonra da ayda birkaç yüz lira ödemeğe elverişli olanlar girebilir. Bankaların ev kur'alarına, ancak bankaya yatıracak kadar parası olanlar umut bağlıyabilirler.
Kızılay ve Kavaklıdere dolaylarında yükselen yapıları gezseniz, bunlardan çoğu, Batı Avrupa ve Amerika ölçüleriyle bile lüks sayılabilecek, bir dairesine harcanan malzemeden 2-3 mütevazi ev çıkarılabilecek apartmanlardır. Aylık kiraları 500 -600 liradan başlamakta, 1000 -1500 liraya kadar yükselmektedir. Çünkü bunlar, en mütevazi bir ev bile bulamıyan Ankaralılar değil, ya zenginler ya da şehrimizde misafir bulanan yabancılar düşünülerek yapılmaktadır.
Bir apartman dairesine hiç zorluk çekmeden bir memur ailesi gelirinin 2-3 misli kira verebilecek durumda olanlar, bugün Ankara'da istedikleri kadar konforlu bir yeri kolaylıkla bulabilirler. Böyle ev ve apartmanların biri tutulmadan bir başkası yükselmektedir. Fakat gecekondusu yıkılan ve gecekondu mahalleleri dışında en düşük kirayı bile ödiyemiyecek durumda olan yüzbinlerce Ankaralının eline —o da günlerce bir kuyruğa girip beklemek şartiyle— sadece bir sıra numarası geçmektedir.
Oysa, yapı ruhsatlarının verilmesinde ve yapı malzemesi tahsisinde sosyal adalet mülâhazalarına ön plânda yer verilmedikçe, bu sıra numaraları birer kağıt parçasından, birer kuru vaatten ibaret kalmağa mahkûmdur.
Bayındırlığı ve şehirciliği sadece bir gösteriş vesilesi olarak ele almayıp ta, memleketin ekonomik ve sosyal şart ve ihtiyaçlarına uygun bir iskân politikasına bağlamak lüzumunu görebilen bir idare, böylesine gelişigüzel, böylesine düzensiz ve adaletsiz bir yolda yürüyemezdi.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Adaletsiz Bayındırlık,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/688 ulaşıldı.