Başbakanın Teminatı
Başlık:
Başbakanın Teminatı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-16
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Başbakanın teminatı
«İmar hareketlerinin, istimlâke mâruz kalmış, vatandaşlarımız tarafından da benimsenmesini temin ederek yürüyeceğiz. Ankara'da işe başlarken, ilk telâş ve süratten doğarak ortaya çıkan bazı üzüntülü mevzuları önlemiş bulunuyoruz. Bunların tekerrür etmemesi için de tedbirler alınmıştır. Bu mevzuda endişeyi mucip olacak herhangi bir nokta bulunmadığı hususunda teminat vermek isterim.»
Bu teminatı veren Başbakandır. Bu teminattan sonra görülen tek değişiklik, yıkım işlerinde ihbar müddetinin 24 saatten 3 güne çıkarılmış olmasıdır. Aradaki 48 saatlik fark, Başbakan tarafından verilen teminat üzerine sorumluların vatandaş haklarına gösterdikleri saygıdaki artışı ifade ediyor olsa gerektir.
Fakat dükkânları 24 saatte yıkılan vatandaşlardan bir kısmına bir buçuk-iki ay sonrası için dükkânlar vaadedilmesine karşılık, evleri 3 günde yıkılan vatandaşların eline sadece birer sıra numarası verilmektedir. Bu numaralarla sıraya girecek ve iddia edildiğine göre, bir veya iki yıl içinde birer eve kavuşabileceklerdir. Nasıl Karaoğlan Çarşısındaki dükkân, büro ve lokantalarda çalışan binlerce insanın bir buçuk - iki ay nerede çalışıp nasıl geçinecekleri düşünülmemişse, evleri yıkılan ve «imar hareketlerini» böylece «benimseme» leri birer sıra numarasiyle mükâfatlandırılan on binlerce vatandaşın da bir yıl, iki yıl hangi çatı altında barınacakları düşünülmemiştir.
Şimdi öğreniyoruz ki bu «imar hareketleri» bütün yurda yayılacakmış. Daha, 24 saat içinde alelacele boşalttırılan birkaç yüz dükkânın yıkımı bile başarılamadığı halde «imar hareketleri»ni bütün yurda yaymakla, Başbakının konuşmasında sözü geçen «üzüntülü mevzular» da bütün yurda yayılacak demektir.
Karaoğlan Çarşısı yıkılırken gösterilen «telâş»ın suçunu Başbakan Ankara Belediyesine, Ankara Belediyesi de dükkân sahiplerine yüklemiştir. Belediye Başkanı, dükkân sahiplerinden yüzde 69'unun dükkânlarını kendiliklerinden boşalttıklarını, ancak yüzde 31'inin «yıkılma tehlikesi arzettiklerine» dair raporlar gereğince yıktırıldığını ileri sürmüştür.
Ankara Belediyesinin bu iddiaları, Başbakan «Ankara'da işe başlarken ilk telâş ve süratten doğarak ortaya çıkan bazı üzüntülü mevzular» için vatandaşlardan sorumlular adına özür dilemesi ile karşılaştırılınca garip bir durum ortaya çıkıyor. Ankara Belediye Başkanının ileri sürdüğü gibi, bu dükkânlardan yüzde 69'u sahiplerinin kendi isteğiyle, yüzde 31'i de «yıkılma tehlikesi arzettiklerine» dair raporlar gereğince yıktırıldıysa, vatandaşlardan özür dilemek için ortada ne sebep vardı?
Yok eğer, Karaoğlan Çarşısındaki dükkânların yüzde 69'unun sahipleri bu dükkânları kendi istekleriyle boşlatmış değillerse, bu dükkân sahiplerinin «Tahliye emrini Belediye verdi» tarzındaki ifadeleri doğru ise, dükkânlardan yüzde 31'i için verilen «yıkılma tehlikesi arzettiklerine» dair raporlar da gerçeğe uygun değilse, Ankara Belediye Başkanı neden şimdiye kadar istifa etmemiş, böyle gerçeğe uymayan raporlar vererek vatandaşı zarara sokan uzmanlar neden hâlâ cezalandırılmamıştır?
«İlk telâş ve süratten doğarak ortaya çıkan bazı üzüntülü mevzular» bulunduğunu bizzat Başbakan açıkladığına göre, bu yersiz «telâş ve sürat»in, bu «üzüntülü mevzular»ın sorumluları da olmalıdır.
Bunların «tekerrür etmemesi» için alınacağı belirtilen tedbirlerin başında bu «üzüntülü mevzular»ı ortaya çıkaran sorumluların cezalandırılması gelmeliydi.
Nitekim bugüne kadar sorumlular hakkında herhangi bir tedbir alınmadığı içindir ki «imar hareketleri»nde vatandaş haklarına, mülk güvenliğine karşı Karaoğlan Çarşısı yıkılırken gösterilen kayıtsızlık halâ devam etmektedir.
Atatürk Bulvarında Belediyece inşasına başlanan gecekondu tipi dükkânların, Karaoğlan çarşısı yıktırılmadan önce hazırlanmasına ne engel vardı? Ayni şekilde bugün de, gecekonduları yıkılacak vatandaşlar için önceden evler hazırlanmasına, yıkım işinin bu tedbirler alındıktan sonraya bırakılmasına ne engel vardır?
Bugün Ankara'da, barınabilecekleri, kışın, çatısı altına sığınabilecekleri bir yer gösteıilmeksizin evleri yıkılmağa başlıyan on binlerce vatandaş «üzüntü» ve «endişe» içindedir. Ellerine tutuşturulan sıra numaraları ne «üzüntü mevzuları» nı önlemiş ne de «endişeyi mucip herhangi bir noktayı» ortadan kaldırmış olmaktadır.
Acaba Başbakan 23 Eylül günü tertibedilen basın konferansında vatandaşa verdiği teminatı, sorumluların bugüne kadar hiçe saydıklarından haberdar mı değildir?
Bülent ECEVİT
Başbakanın teminatı
«İmar hareketlerinin, istimlâke mâruz kalmış, vatandaşlarımız tarafından da benimsenmesini temin ederek yürüyeceğiz. Ankara'da işe başlarken, ilk telâş ve süratten doğarak ortaya çıkan bazı üzüntülü mevzuları önlemiş bulunuyoruz. Bunların tekerrür etmemesi için de tedbirler alınmıştır. Bu mevzuda endişeyi mucip olacak herhangi bir nokta bulunmadığı hususunda teminat vermek isterim.»
Bu teminatı veren Başbakandır. Bu teminattan sonra görülen tek değişiklik, yıkım işlerinde ihbar müddetinin 24 saatten 3 güne çıkarılmış olmasıdır. Aradaki 48 saatlik fark, Başbakan tarafından verilen teminat üzerine sorumluların vatandaş haklarına gösterdikleri saygıdaki artışı ifade ediyor olsa gerektir.
Fakat dükkânları 24 saatte yıkılan vatandaşlardan bir kısmına bir buçuk-iki ay sonrası için dükkânlar vaadedilmesine karşılık, evleri 3 günde yıkılan vatandaşların eline sadece birer sıra numarası verilmektedir. Bu numaralarla sıraya girecek ve iddia edildiğine göre, bir veya iki yıl içinde birer eve kavuşabileceklerdir. Nasıl Karaoğlan Çarşısındaki dükkân, büro ve lokantalarda çalışan binlerce insanın bir buçuk - iki ay nerede çalışıp nasıl geçinecekleri düşünülmemişse, evleri yıkılan ve «imar hareketlerini» böylece «benimseme» leri birer sıra numarasiyle mükâfatlandırılan on binlerce vatandaşın da bir yıl, iki yıl hangi çatı altında barınacakları düşünülmemiştir.
Şimdi öğreniyoruz ki bu «imar hareketleri» bütün yurda yayılacakmış. Daha, 24 saat içinde alelacele boşalttırılan birkaç yüz dükkânın yıkımı bile başarılamadığı halde «imar hareketleri»ni bütün yurda yaymakla, Başbakının konuşmasında sözü geçen «üzüntülü mevzular» da bütün yurda yayılacak demektir.
Karaoğlan Çarşısı yıkılırken gösterilen «telâş»ın suçunu Başbakan Ankara Belediyesine, Ankara Belediyesi de dükkân sahiplerine yüklemiştir. Belediye Başkanı, dükkân sahiplerinden yüzde 69'unun dükkânlarını kendiliklerinden boşalttıklarını, ancak yüzde 31'inin «yıkılma tehlikesi arzettiklerine» dair raporlar gereğince yıktırıldığını ileri sürmüştür.
Ankara Belediyesinin bu iddiaları, Başbakan «Ankara'da işe başlarken ilk telâş ve süratten doğarak ortaya çıkan bazı üzüntülü mevzular» için vatandaşlardan sorumlular adına özür dilemesi ile karşılaştırılınca garip bir durum ortaya çıkıyor. Ankara Belediye Başkanının ileri sürdüğü gibi, bu dükkânlardan yüzde 69'u sahiplerinin kendi isteğiyle, yüzde 31'i de «yıkılma tehlikesi arzettiklerine» dair raporlar gereğince yıktırıldıysa, vatandaşlardan özür dilemek için ortada ne sebep vardı?
Yok eğer, Karaoğlan Çarşısındaki dükkânların yüzde 69'unun sahipleri bu dükkânları kendi istekleriyle boşlatmış değillerse, bu dükkân sahiplerinin «Tahliye emrini Belediye verdi» tarzındaki ifadeleri doğru ise, dükkânlardan yüzde 31'i için verilen «yıkılma tehlikesi arzettiklerine» dair raporlar da gerçeğe uygun değilse, Ankara Belediye Başkanı neden şimdiye kadar istifa etmemiş, böyle gerçeğe uymayan raporlar vererek vatandaşı zarara sokan uzmanlar neden hâlâ cezalandırılmamıştır?
«İlk telâş ve süratten doğarak ortaya çıkan bazı üzüntülü mevzular» bulunduğunu bizzat Başbakan açıkladığına göre, bu yersiz «telâş ve sürat»in, bu «üzüntülü mevzular»ın sorumluları da olmalıdır.
Bunların «tekerrür etmemesi» için alınacağı belirtilen tedbirlerin başında bu «üzüntülü mevzular»ı ortaya çıkaran sorumluların cezalandırılması gelmeliydi.
Nitekim bugüne kadar sorumlular hakkında herhangi bir tedbir alınmadığı içindir ki «imar hareketleri»nde vatandaş haklarına, mülk güvenliğine karşı Karaoğlan Çarşısı yıkılırken gösterilen kayıtsızlık halâ devam etmektedir.
Atatürk Bulvarında Belediyece inşasına başlanan gecekondu tipi dükkânların, Karaoğlan çarşısı yıktırılmadan önce hazırlanmasına ne engel vardı? Ayni şekilde bugün de, gecekonduları yıkılacak vatandaşlar için önceden evler hazırlanmasına, yıkım işinin bu tedbirler alındıktan sonraya bırakılmasına ne engel vardır?
Bugün Ankara'da, barınabilecekleri, kışın, çatısı altına sığınabilecekleri bir yer gösteıilmeksizin evleri yıkılmağa başlıyan on binlerce vatandaş «üzüntü» ve «endişe» içindedir. Ellerine tutuşturulan sıra numaraları ne «üzüntü mevzuları» nı önlemiş ne de «endişeyi mucip herhangi bir noktayı» ortadan kaldırmış olmaktadır.
Acaba Başbakan 23 Eylül günü tertibedilen basın konferansında vatandaşa verdiği teminatı, sorumluların bugüne kadar hiçe saydıklarından haberdar mı değildir?
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Başbakanın Teminatı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/686 ulaşıldı.