Teminat ve Tatbikat
Başlık:
Teminat ve Tatbikat
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-08-07
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/32
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Teminat ve tatbikat
«Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri» ne dair kanun tasarısı 27 Haziran günü Büyük Millet Meclisinde tartışılırken, Başbakan, bu tasarının anti-deımokratik olduğu iddialarını cevaplandırarak şöyle demişti:
«Şu nokta üzerinde israrla duracağım: Büyük Millet Meclisinin almakta olduğu tedbirler, demokratik memleketlerdeki tedbirlerin hududunu asla geçmemektedir.
«...Tekrar ediyorum, medeni memleketlerdeki tatbikatı asla aşmamak şartiyle, apaçık duran tehlikelere karşı tedbirler alırken, dünün mutlakiyet idaresini kuran insanların bize karşı bugün hürriyet yoktur diye Meclisi terketmeleri reva mıdır?»
Başbakan, verdiği teminatı konuşmasının sonunda üçüncü defa tekrarlıyarak şunları da ilâve etmişti:
«Eğer tedbirler alınmışsa, bu tedbirler; israrla tekrar ediyorum demokratik memleketler ölçüsünde olmuştur.»
Başbakanın «demokratik memleketler», «medeni memleketler» derken Demirperde gerisindeki «Halk Demokrasileri» ni kastetmiş olmasına ihtimal vermek istemeyiz. Öyle umarız ki Başbakan, NATO üyesi olduğumuzu da düşünerek, Batıdaki «demokratik» ve «medeni» memleketleri kastetmiş olsun.
Öyle umarız ama, alınan tedbirlerin «tatbikat»ına Batı'daki «demokratik» ve «medeni» memleketler açısından bakınca da, insan, pek şaşırtıcı bir durumla karşılaşıyor.
Meselâ, C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek, son Karadeniz gezisinden dönüşünde, bu gezi sırasında nasıl tedbirlerle karşılaştığını anlatırken şunları sıralamıştır:
1. Kanunların izin verdiği bazı kongrelerin yapılmasına idarî makamlarca izin verilmemiştir.
2. C.H.P. Genel Sekreteri ile milletvekili arkadaşları, yalnız halkla değil, bazan kendi partilerinin üyeleriyle bile temas ettirilmemişlerdir.
3. Parti binalarının kapısında duran polisler, içeriye ancak hüviyetlerini isbat eden İdare Kurulu üyelerinin girmesine izin vermişlerdir ve parti binalarının içinde bile polisler bulundurulmuştur.
4. Çıktığı şehirlerde Gülek, «Ancak ağır şüphe altında kalan kimselere reva görülecek kadar ağır polis tedbirleri» altında dolaşabilmiş, gittiği her yerde dört tarafını polisler sarmış, «yemek yerken, denize girerken bile» polis nezaretinden uzak kalmamıştır.
5. C.H P. heyetinin otomobille gezileri sırasında kendilerini takib eden emniyet ekipleri bu heyeti il sınırlarında biribirine teslim etmiştir.
6. Gazetecilerin bazı parti toplantılarına girmelerine izin verilmemiştir.
7. Bazı emniyet âmirleri kendilerinden izin alınmaksızın C.H.P. heyetine yemek verilmemesini lokantacılara, C.H.P. heyetinin otomobillere bindirilmemesini şoförlere emretmiştir.
8. Heyet mensuplarının lokantalarda iki masayı yanyana getirerek bir arada yemek yemelerine, bindikleri otomobillerin yarım kilometreden fazla biribirlerine yaklaşmalarına izin verilmemiştir.
9. Kasım Gülek, oturarak konuşmaya mecbur tutulmuştur.
10. Kendisinin elini sıkan bazı vatandaşlar karakola götürülmüştür.
11. CHP Genel Sekreterinin verilen selâmları kabul edip uzatılan elleri sıkması «kusur» sayılmıştır.
Kasım Gülek, gezide karşılaştığı «daha birçok hâdiseleri», hukuk müşavirleri mahzurlu gördüğü için, açıklamaktan kaçınıyor.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, Başbakan, 27 Haziran günü Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, alınan tedbirlerin «demokratik» ve «medeni» memleketlerdeki ölçüleri asla aşmıyacağına dair 3 defa üstüste teminat vermişti.
Şimdi, Başbakanın Meclis kürsüsünden israrla vermiş olduğu bu teminatı ciddiye alma hakkımıza dayanarak soruyoruz:
C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek'in demecinden çıkararak 11 madde halinde sıraladığımız ve daha önce gazetelerde, hattâ iktidar sözcüsü Zafer gazetesinde okumuş olduğumuz haberleri de doğrulayan tedbirlerden ve kanun tatbikatından bir tekine olsun, «demokratik» ve «medeni» Batı memleketlerinden bir tek örnek gösterilebilir mi?
Meselâ, «demokratik» ve «medeni» Batı memleketlerinden hangisinde ne zaman, bir vatandaş bir muhalefet lideriyle el sıkıştığı için karakola götürülmüs, ve bu liderin kendisine uzatılan elleri sıkması «kusur» sayılmıştır?.. Veya bu memleketlerden hangisinde ne zaman polis bir muhalefet partisi binasının kapısında durup hüviyet kontrolü yapmış, bu memleketlerden hangisinde ne zaman muhalefet mensuplarının 2 masayı yanyana getirerek beraberce yemek yemelerine engel olunmuştur?
Bunu sormak ve cevap istemek hakkımızdır. Çünkü, bir başbakan tarafından Meclis kürsüsünde - hem de israrla 3 defa üstüste - verilen teminatı ciddiye almak ihtiyacı, «medeni» bir memlekette yaşadığına inanmak isteyen her vatandaşın hakkıdır.
Bülent ECEVİT
Teminat ve tatbikat
«Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri» ne dair kanun tasarısı 27 Haziran günü Büyük Millet Meclisinde tartışılırken, Başbakan, bu tasarının anti-deımokratik olduğu iddialarını cevaplandırarak şöyle demişti:
«Şu nokta üzerinde israrla duracağım: Büyük Millet Meclisinin almakta olduğu tedbirler, demokratik memleketlerdeki tedbirlerin hududunu asla geçmemektedir.
«...Tekrar ediyorum, medeni memleketlerdeki tatbikatı asla aşmamak şartiyle, apaçık duran tehlikelere karşı tedbirler alırken, dünün mutlakiyet idaresini kuran insanların bize karşı bugün hürriyet yoktur diye Meclisi terketmeleri reva mıdır?»
Başbakan, verdiği teminatı konuşmasının sonunda üçüncü defa tekrarlıyarak şunları da ilâve etmişti:
«Eğer tedbirler alınmışsa, bu tedbirler; israrla tekrar ediyorum demokratik memleketler ölçüsünde olmuştur.»
Başbakanın «demokratik memleketler», «medeni memleketler» derken Demirperde gerisindeki «Halk Demokrasileri» ni kastetmiş olmasına ihtimal vermek istemeyiz. Öyle umarız ki Başbakan, NATO üyesi olduğumuzu da düşünerek, Batıdaki «demokratik» ve «medeni» memleketleri kastetmiş olsun.
Öyle umarız ama, alınan tedbirlerin «tatbikat»ına Batı'daki «demokratik» ve «medeni» memleketler açısından bakınca da, insan, pek şaşırtıcı bir durumla karşılaşıyor.
Meselâ, C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek, son Karadeniz gezisinden dönüşünde, bu gezi sırasında nasıl tedbirlerle karşılaştığını anlatırken şunları sıralamıştır:
1. Kanunların izin verdiği bazı kongrelerin yapılmasına idarî makamlarca izin verilmemiştir.
2. C.H.P. Genel Sekreteri ile milletvekili arkadaşları, yalnız halkla değil, bazan kendi partilerinin üyeleriyle bile temas ettirilmemişlerdir.
3. Parti binalarının kapısında duran polisler, içeriye ancak hüviyetlerini isbat eden İdare Kurulu üyelerinin girmesine izin vermişlerdir ve parti binalarının içinde bile polisler bulundurulmuştur.
4. Çıktığı şehirlerde Gülek, «Ancak ağır şüphe altında kalan kimselere reva görülecek kadar ağır polis tedbirleri» altında dolaşabilmiş, gittiği her yerde dört tarafını polisler sarmış, «yemek yerken, denize girerken bile» polis nezaretinden uzak kalmamıştır.
5. C.H P. heyetinin otomobille gezileri sırasında kendilerini takib eden emniyet ekipleri bu heyeti il sınırlarında biribirine teslim etmiştir.
6. Gazetecilerin bazı parti toplantılarına girmelerine izin verilmemiştir.
7. Bazı emniyet âmirleri kendilerinden izin alınmaksızın C.H.P. heyetine yemek verilmemesini lokantacılara, C.H.P. heyetinin otomobillere bindirilmemesini şoförlere emretmiştir.
8. Heyet mensuplarının lokantalarda iki masayı yanyana getirerek bir arada yemek yemelerine, bindikleri otomobillerin yarım kilometreden fazla biribirlerine yaklaşmalarına izin verilmemiştir.
9. Kasım Gülek, oturarak konuşmaya mecbur tutulmuştur.
10. Kendisinin elini sıkan bazı vatandaşlar karakola götürülmüştür.
11. CHP Genel Sekreterinin verilen selâmları kabul edip uzatılan elleri sıkması «kusur» sayılmıştır.
Kasım Gülek, gezide karşılaştığı «daha birçok hâdiseleri», hukuk müşavirleri mahzurlu gördüğü için, açıklamaktan kaçınıyor.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, Başbakan, 27 Haziran günü Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, alınan tedbirlerin «demokratik» ve «medeni» memleketlerdeki ölçüleri asla aşmıyacağına dair 3 defa üstüste teminat vermişti.
Şimdi, Başbakanın Meclis kürsüsünden israrla vermiş olduğu bu teminatı ciddiye alma hakkımıza dayanarak soruyoruz:
C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek'in demecinden çıkararak 11 madde halinde sıraladığımız ve daha önce gazetelerde, hattâ iktidar sözcüsü Zafer gazetesinde okumuş olduğumuz haberleri de doğrulayan tedbirlerden ve kanun tatbikatından bir tekine olsun, «demokratik» ve «medeni» Batı memleketlerinden bir tek örnek gösterilebilir mi?
Meselâ, «demokratik» ve «medeni» Batı memleketlerinden hangisinde ne zaman, bir vatandaş bir muhalefet lideriyle el sıkıştığı için karakola götürülmüs, ve bu liderin kendisine uzatılan elleri sıkması «kusur» sayılmıştır?.. Veya bu memleketlerden hangisinde ne zaman polis bir muhalefet partisi binasının kapısında durup hüviyet kontrolü yapmış, bu memleketlerden hangisinde ne zaman muhalefet mensuplarının 2 masayı yanyana getirerek beraberce yemek yemelerine engel olunmuştur?
Bunu sormak ve cevap istemek hakkımızdır. Çünkü, bir başbakan tarafından Meclis kürsüsünde - hem de israrla 3 defa üstüste - verilen teminatı ciddiye almak ihtiyacı, «medeni» bir memlekette yaşadığına inanmak isteyen her vatandaşın hakkıdır.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Teminat ve Tatbikat,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/664 ulaşıldı.