Diktatörlüğün Şartları
Title:
Diktatörlüğün Şartları
Source:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Date:
1956-08-06
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/32
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Diktatörlüğün şartları
Yirminci yüzyıl, demokrasi ilkelerinin bütün dünyaya süratle yayılmağa başladığı bir çağ olmakla beraber, tarihin en karanlık diktatörlüklerinden bazısı gene bu çağda ortaya çıkmıştır. İki sistem arasındaki rekabet henüz sona ermiş değildir. Bir - iki yıldır demokrasi ilkelerinin Demirperde gerisine bile sızmağa başlaması umut verici olsa bile, dünyanın bazı yerlerinde yeni diktatörlükler ortaya çıkması ihtimali henüz önlenememiş, kurulu diktatörlüklerden bazısı da, demokrasi cephesinin bütün telkin hattâ baskılarına rağmen, henüz dayanma güçlerini yitirmemiştir.
Bu dununda ,demokrasi ilkelerine bağlı milletlerin, anî veya tedricî bîr rejim değişikliğine karşı daima uyanık bulunmaları gereklidir. Demokrasiden diktatörlüğe geçişin en güç, hattâ belki imkânsız sayılabileceği bir memleket olmasına rağmen, Amerika'da bile halk, böyle bir tehlikeye karşı uyanık bulunma lüzumuna ne kadar inandığını, Senatör McCarthy'nin zihniyetine ve usûllerine karşı gösterdiği tepkiyle belli etmiştir.
Dünyanın her medeni memleketinde, diktatörlük tehlikesine karşı uyanık bir zümre çıkar. Demokratik gelenek ve alışkanlıkların bir memleketteki derinlik ve yaygınlık derecesine göre, bu zümre küçük veya büyük olabilir. Bir memlekette, diktatörlük tehlikesine karşı uyanık zümre ne kadar küçük olursa, şüphesiz, diktatörlük kurmağa hevesli siyaset adamlarının işi de o nisbette kolaylaşır.
Bazı hallerde bu zümre, diktatörlük rejimini kurmağa çalışanların kuvvetiyle kendi kuvveti arasındaki nisbetsizlik yüzünden, elindeki mücadele imkânlarını sonuna kadar kullanmadan yılgınlığa uğrayıp yenilgiyi kabul edebilir. Almanya'da Nazi, İtalya'da Faşist rejimlerinin yerleşebilmesini, demokrasiye inanmış zümreye böyle vaktinden önce çöken bir yılgınlığın kolaylaştırmış olduğu söylenebilir.
Ancak bazı hallerde de demokrasiye inanmış, diktatörlük tehlikesini görmüş zümrenin, ne kadar küçük ve zayıf olursa olsun, yılgınlığa uğraması, affedilmez bir tembellik veya çekingenlik sayılabilir. Meselâ, iktidardaki zümre, bazan, sırf başarısızlığını örtmek, halkın kendisinden umut kesmiş, soğumuş, bıkmış olmasına rağmen iktidarda kalabilmek, veya herkesçe bilinen hata ve suçlarının gün gelip hesabını verme tehlikesinden kurtulabilmek için diktatörlük kurmağa kalkışabilir. Böyle bir durumda, demokrasiye inanmış zümrenin, elindeki mücadele imkânları ne kadar mahdut olursa olsun, yılgınlığa uğraması için hiç bir sebep yoktur. Çünkü başarısızlığa, kötü bir idarecilik mazisine, hata ve suçlara ve çoğunluğun güvensizlik ve sevgisizliğine dayanarak bir diktatörlük kurabilmek, çağımızda hiç de kolay değildir. Yirminci yüzyıl Batı dünyasının hiç bir memleketinde böyle bir zemin üstüne diktatörlük kurulabildiği görülmemiştir. Kurulu diktatörlükler bile, bir defa bu duruma düştükten sonra, yıkılma yoluna girmişlerdir. Normal olarak kurulu diktatörlüklerin yıkılmasında âmil olan unsurların, bazı memleketlerde yeni diktatörlükler kurulmasına yol açabileceğini akıl ve mantık kabul etmez.
İnsanların gitgide uyandığı, İnsan Hakları fikrinin gitgide yaygınlaştığı çağımızda, diktatörlük kurmağa niyetli kimse veya zümrenin, her şeyden önce, polis ve jandarma kuvvetinden bile önce, kütleleri sürükleyecek bir ideali, kütleleri kendine bağlıyacak bir ikna gücü olmalıdır. Başarısızlık, kötülük ve suçlarla yüklü bir iktidar devresinden sonra ise, baştakilerin bu şartları sağlamaları imkânsız hâle gelir.
Ancak demokrasiye inanmış zümrenin vakitsiz yılgınlığı yersiz tembelliği ve çekingenliğidir ki diktatörlük için gerekli şartların bulunmadığı bir yerde bile, sürelerini çoktan doldurmuş devlet idarecilerine aciz ve günahlarına, hiç bir müsciz ve günahlarını hiç bir müstatörlükle örtmek imkânını sağlıyabilir.
Bülent ECEVİT
Diktatörlüğün şartları
Yirminci yüzyıl, demokrasi ilkelerinin bütün dünyaya süratle yayılmağa başladığı bir çağ olmakla beraber, tarihin en karanlık diktatörlüklerinden bazısı gene bu çağda ortaya çıkmıştır. İki sistem arasındaki rekabet henüz sona ermiş değildir. Bir - iki yıldır demokrasi ilkelerinin Demirperde gerisine bile sızmağa başlaması umut verici olsa bile, dünyanın bazı yerlerinde yeni diktatörlükler ortaya çıkması ihtimali henüz önlenememiş, kurulu diktatörlüklerden bazısı da, demokrasi cephesinin bütün telkin hattâ baskılarına rağmen, henüz dayanma güçlerini yitirmemiştir.
Bu dununda ,demokrasi ilkelerine bağlı milletlerin, anî veya tedricî bîr rejim değişikliğine karşı daima uyanık bulunmaları gereklidir. Demokrasiden diktatörlüğe geçişin en güç, hattâ belki imkânsız sayılabileceği bir memleket olmasına rağmen, Amerika'da bile halk, böyle bir tehlikeye karşı uyanık bulunma lüzumuna ne kadar inandığını, Senatör McCarthy'nin zihniyetine ve usûllerine karşı gösterdiği tepkiyle belli etmiştir.
Dünyanın her medeni memleketinde, diktatörlük tehlikesine karşı uyanık bir zümre çıkar. Demokratik gelenek ve alışkanlıkların bir memleketteki derinlik ve yaygınlık derecesine göre, bu zümre küçük veya büyük olabilir. Bir memlekette, diktatörlük tehlikesine karşı uyanık zümre ne kadar küçük olursa, şüphesiz, diktatörlük kurmağa hevesli siyaset adamlarının işi de o nisbette kolaylaşır.
Bazı hallerde bu zümre, diktatörlük rejimini kurmağa çalışanların kuvvetiyle kendi kuvveti arasındaki nisbetsizlik yüzünden, elindeki mücadele imkânlarını sonuna kadar kullanmadan yılgınlığa uğrayıp yenilgiyi kabul edebilir. Almanya'da Nazi, İtalya'da Faşist rejimlerinin yerleşebilmesini, demokrasiye inanmış zümreye böyle vaktinden önce çöken bir yılgınlığın kolaylaştırmış olduğu söylenebilir.
Ancak bazı hallerde de demokrasiye inanmış, diktatörlük tehlikesini görmüş zümrenin, ne kadar küçük ve zayıf olursa olsun, yılgınlığa uğraması, affedilmez bir tembellik veya çekingenlik sayılabilir. Meselâ, iktidardaki zümre, bazan, sırf başarısızlığını örtmek, halkın kendisinden umut kesmiş, soğumuş, bıkmış olmasına rağmen iktidarda kalabilmek, veya herkesçe bilinen hata ve suçlarının gün gelip hesabını verme tehlikesinden kurtulabilmek için diktatörlük kurmağa kalkışabilir. Böyle bir durumda, demokrasiye inanmış zümrenin, elindeki mücadele imkânları ne kadar mahdut olursa olsun, yılgınlığa uğraması için hiç bir sebep yoktur. Çünkü başarısızlığa, kötü bir idarecilik mazisine, hata ve suçlara ve çoğunluğun güvensizlik ve sevgisizliğine dayanarak bir diktatörlük kurabilmek, çağımızda hiç de kolay değildir. Yirminci yüzyıl Batı dünyasının hiç bir memleketinde böyle bir zemin üstüne diktatörlük kurulabildiği görülmemiştir. Kurulu diktatörlükler bile, bir defa bu duruma düştükten sonra, yıkılma yoluna girmişlerdir. Normal olarak kurulu diktatörlüklerin yıkılmasında âmil olan unsurların, bazı memleketlerde yeni diktatörlükler kurulmasına yol açabileceğini akıl ve mantık kabul etmez.
İnsanların gitgide uyandığı, İnsan Hakları fikrinin gitgide yaygınlaştığı çağımızda, diktatörlük kurmağa niyetli kimse veya zümrenin, her şeyden önce, polis ve jandarma kuvvetinden bile önce, kütleleri sürükleyecek bir ideali, kütleleri kendine bağlıyacak bir ikna gücü olmalıdır. Başarısızlık, kötülük ve suçlarla yüklü bir iktidar devresinden sonra ise, baştakilerin bu şartları sağlamaları imkânsız hâle gelir.
Ancak demokrasiye inanmış zümrenin vakitsiz yılgınlığı yersiz tembelliği ve çekingenliğidir ki diktatörlük için gerekli şartların bulunmadığı bir yerde bile, sürelerini çoktan doldurmuş devlet idarecilerine aciz ve günahlarına, hiç bir müsciz ve günahlarını hiç bir müstatörlükle örtmek imkânını sağlıyabilir.
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“Diktatörlüğün Şartları,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/663.