Mektupla Denetleme
Başlık:
Mektupla Denetleme
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-06-24
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Mektupla denetleme
Basın, kanunlarda yapılan son değişikliklerden sonra, halkın istek, düşünce ve şikâyetlerini gerektiği gibi aksettiremiyecek bir duruma geldi. Hele Basın Kanununun 19 uncu maddesine eklenen bir fıkra, sorumlu müdürlere, imzasız yazı sahiplerinin adlarını açıklama zorunluluğunu yüklediğine göre, bundan böyle vatandaşlar, imzalarının saklı tutulması isteğiyle gazetelere şikâyet ve İsteklerini bildiremiyecekler demektir.
Devlet radyosu, böyle şikâyetlere ve plâktan başka her türlü vatandaş isteklerine, zaten öteden beri kapalıdır.
Meslek teşekkülleri ve menfaat grupları da, öteden beri, seslerini gerektiği gibi duyurabilme imkânlarından yoksundurlar. Daha doğrusu, memleketimizde henüz böyle bir gelenek kurulmamıştır.
Muhalefet grupları, Mecliste gensoru sisteminin 6 yıldır işlemez hale geldiğinden, şimdi sözlü soru sisteminin de aynı duruma düşmekte oluşundan şikâyetçidirler.
Bu durumda, iktidarı denetlemenin, 4 yılda bir oy kullanmaktan başka bir yolu kalmıyor denilebilir.
Halbuki demokrasi, iktidarın, yalnız 4 yılda bir yapılacak seçimlerle değil, her gün denetlenebileceği bir rejim olmak gerekir. Demokrat Parti iktidarı, genel seçimlerden başka, saydığımız bütün normal denetleme yollarını birer birer kapatmakla, demokratik düzenin bu başlıca prensipini ihlâl etmiştir.
Böyle olunca iktidardaki parti, 4 yıl için demokrasiyle bağdaşamıyacak ölçüde bir serbestliğe ve sorumsuzluğa kavuşmuş olmaktadır. Bu 4 yıl içinde, bir iktidar partisi, demokratik düzeni bütün bütün sona erdirmek imkânına bile sahiptir.
Nitekim iktidardaki bir parti gizli oy açık tasnif usulünü ortadan kaldıracak bir kanunu Meclisten geçirmek istese, memlekette buna engel olabilecek bir siyasal kuvvet yoktur. Seçimlere sıra geldiğinde iş işten geçmiş olacaktır.
Rejimi böyle bir tehlikeden, artık ancak Türk seçmenlerinin gayreti, uyanıklığı, ve kanun sınırları içinde bütün denetleme imkânlarını zorlaması kurtarabilir. Basının ve muhalif milletvekillerinin bu yolda kendilerine yardımcı olabilmeleri bundan böyle çok güçleştiğine, hemen hemen imkânsız hâle geldiğine göre, seçmenler, başka imkânlar aramak zorundadırlar.
Türkiye'de demokrasinin geçmişi pek kısa olduğu için, seçmenler henüz, doğrudan doğruya kendi ellerindeki bazı denetleme imkânlarını yeteri kadar bilmemekte, bilseler bile gerektiği gibi kullanamamaktadırlar.
Bu imkânların başında, seçmenlerin, her vesileyle, bazan hiç yoktan vesileler yaratarak, milletvekilleriyle temasa geçmeleri, onlara hergün kuvvetli telkinlerde bulunmaları gelir.
Bizde seçmenlerin, milletvekilleriyle ancak şahsî işler veya mahallî meseleler için temas etmeleri âdettir. Bu, tek parti devrinden kalma kötü bir alışkanlıktır. Geniş ölçüde memleket meseleleri için, ya şahsen görüşerek ya da mektup yazarak milletvekillerine telkinde bulunma âdeti henüz memleketimizde yerleşmemiştir. Bu imkândan faydalanmasını bilen seçmenlerin sayısı pek az olduğu için, tesirleri de o nisbette zayıf kalmaktadır.
Anadolunun her köşesinde, otobüs ve dolmuşlarda, ev ve kahvelerde, milyonlarca vatandaş her gün çeşitli memleket meseleleri, rejim dâvaları üzerinde düşünce ve şikâyetlerini açığa vurmaktadır. Bunlar, dile getirildikleri, açığa vuruldukları otobüs ve dolmuşların, ev ve kahvelerin içinde kaldıkça, hiç bir yapıcı değer taşımazlar. Bu şikâyetlerden her birinin günü gününe milletvekillerine, bilhassa iktidar partisi milletvekillerine, ulaştırılması gerekir. Vatandaşların düşünce ve şikâyetleri ancak o zaman bir etki gücü kazanıp, memleket hayatında yapıcı bir rol oynamağa başlıyabilir. Şimdiye kadar böyle şikâyetlerin millet vekillerine ulaştırılmasında, gazeteler ve siyasal partiler, az çok aracı rolünü oynıyabiliyordu. Fakat şimdi bu yollar daraldığına göre, seçmenler, millletvekillerini, ya bizzat görerek, ya da mektup yazarak, memleket meseleleri, rejim dâvaları üzerindeki düşünce ve şikâyetlerinden haberdar etmelidirler.
Basın ve toplantı hürriyetinin eksiksiz olduğu Batı memleketlerinde bile, mektup, hâlâ, demokratik denetleme yollarının en tesirlilerinden biri sayılmaktadır. Meselâ İngiltere'de ve Amerika'da milletvekilleri seçmenlerinden her gün o kadar çok mektup alırlar ki bu mektupların açılıp tasnif edilmesi ve cevaplandırılması için sekreter tutmak, zaten pek az olan aylıklarının oldukça önemli bir kısmını sekreterlerine ödemek zorunda kalırlar. Aldığı mektuplara önem vermeyen, günü gününe cevap vermeyen bir milletvekili, bir daha kolay kolay seçmenlerinin semtine uğrayamaz, bir daha onlardan oy alıp Parlâmentoya dönmeyi ümid edemez.
Mektupta denetleme usulü bizde de bir an önce yerleşmelidir! Demokratik rejimleri, denetleme zorluğu neticesinde düşebilecekleri çıkmazdan kurtarabilecek çârelerden biri budur.
Rejimin gidişini beyenmiyen, memleket işlerinin iyi yürütülmediğini düşünen her Türk seçmeni, gerekirse yiyeceğinden, sigarasından kısarak, bütçesinde posta pulu masrafına büyükçe bir yer ayırmalı, ve eline fırsat düştükçe milletvekillerine mektup yazmayı, bu mektuplarda düşünce ve şikâyetlerini açık açık belirtmeyi, kendine vazife bilmelidir.
Kapalı zarflar içindeki yazı hürriyetini kısıcı bir hüküm bulunmadığına göre, seçmenler, bu haklarını son haddine kadar kullanmalıdırlar!
Bülent ECEVİT
Mektupla denetleme
Basın, kanunlarda yapılan son değişikliklerden sonra, halkın istek, düşünce ve şikâyetlerini gerektiği gibi aksettiremiyecek bir duruma geldi. Hele Basın Kanununun 19 uncu maddesine eklenen bir fıkra, sorumlu müdürlere, imzasız yazı sahiplerinin adlarını açıklama zorunluluğunu yüklediğine göre, bundan böyle vatandaşlar, imzalarının saklı tutulması isteğiyle gazetelere şikâyet ve İsteklerini bildiremiyecekler demektir.
Devlet radyosu, böyle şikâyetlere ve plâktan başka her türlü vatandaş isteklerine, zaten öteden beri kapalıdır.
Meslek teşekkülleri ve menfaat grupları da, öteden beri, seslerini gerektiği gibi duyurabilme imkânlarından yoksundurlar. Daha doğrusu, memleketimizde henüz böyle bir gelenek kurulmamıştır.
Muhalefet grupları, Mecliste gensoru sisteminin 6 yıldır işlemez hale geldiğinden, şimdi sözlü soru sisteminin de aynı duruma düşmekte oluşundan şikâyetçidirler.
Bu durumda, iktidarı denetlemenin, 4 yılda bir oy kullanmaktan başka bir yolu kalmıyor denilebilir.
Halbuki demokrasi, iktidarın, yalnız 4 yılda bir yapılacak seçimlerle değil, her gün denetlenebileceği bir rejim olmak gerekir. Demokrat Parti iktidarı, genel seçimlerden başka, saydığımız bütün normal denetleme yollarını birer birer kapatmakla, demokratik düzenin bu başlıca prensipini ihlâl etmiştir.
Böyle olunca iktidardaki parti, 4 yıl için demokrasiyle bağdaşamıyacak ölçüde bir serbestliğe ve sorumsuzluğa kavuşmuş olmaktadır. Bu 4 yıl içinde, bir iktidar partisi, demokratik düzeni bütün bütün sona erdirmek imkânına bile sahiptir.
Nitekim iktidardaki bir parti gizli oy açık tasnif usulünü ortadan kaldıracak bir kanunu Meclisten geçirmek istese, memlekette buna engel olabilecek bir siyasal kuvvet yoktur. Seçimlere sıra geldiğinde iş işten geçmiş olacaktır.
Rejimi böyle bir tehlikeden, artık ancak Türk seçmenlerinin gayreti, uyanıklığı, ve kanun sınırları içinde bütün denetleme imkânlarını zorlaması kurtarabilir. Basının ve muhalif milletvekillerinin bu yolda kendilerine yardımcı olabilmeleri bundan böyle çok güçleştiğine, hemen hemen imkânsız hâle geldiğine göre, seçmenler, başka imkânlar aramak zorundadırlar.
Türkiye'de demokrasinin geçmişi pek kısa olduğu için, seçmenler henüz, doğrudan doğruya kendi ellerindeki bazı denetleme imkânlarını yeteri kadar bilmemekte, bilseler bile gerektiği gibi kullanamamaktadırlar.
Bu imkânların başında, seçmenlerin, her vesileyle, bazan hiç yoktan vesileler yaratarak, milletvekilleriyle temasa geçmeleri, onlara hergün kuvvetli telkinlerde bulunmaları gelir.
Bizde seçmenlerin, milletvekilleriyle ancak şahsî işler veya mahallî meseleler için temas etmeleri âdettir. Bu, tek parti devrinden kalma kötü bir alışkanlıktır. Geniş ölçüde memleket meseleleri için, ya şahsen görüşerek ya da mektup yazarak milletvekillerine telkinde bulunma âdeti henüz memleketimizde yerleşmemiştir. Bu imkândan faydalanmasını bilen seçmenlerin sayısı pek az olduğu için, tesirleri de o nisbette zayıf kalmaktadır.
Anadolunun her köşesinde, otobüs ve dolmuşlarda, ev ve kahvelerde, milyonlarca vatandaş her gün çeşitli memleket meseleleri, rejim dâvaları üzerinde düşünce ve şikâyetlerini açığa vurmaktadır. Bunlar, dile getirildikleri, açığa vuruldukları otobüs ve dolmuşların, ev ve kahvelerin içinde kaldıkça, hiç bir yapıcı değer taşımazlar. Bu şikâyetlerden her birinin günü gününe milletvekillerine, bilhassa iktidar partisi milletvekillerine, ulaştırılması gerekir. Vatandaşların düşünce ve şikâyetleri ancak o zaman bir etki gücü kazanıp, memleket hayatında yapıcı bir rol oynamağa başlıyabilir. Şimdiye kadar böyle şikâyetlerin millet vekillerine ulaştırılmasında, gazeteler ve siyasal partiler, az çok aracı rolünü oynıyabiliyordu. Fakat şimdi bu yollar daraldığına göre, seçmenler, millletvekillerini, ya bizzat görerek, ya da mektup yazarak, memleket meseleleri, rejim dâvaları üzerindeki düşünce ve şikâyetlerinden haberdar etmelidirler.
Basın ve toplantı hürriyetinin eksiksiz olduğu Batı memleketlerinde bile, mektup, hâlâ, demokratik denetleme yollarının en tesirlilerinden biri sayılmaktadır. Meselâ İngiltere'de ve Amerika'da milletvekilleri seçmenlerinden her gün o kadar çok mektup alırlar ki bu mektupların açılıp tasnif edilmesi ve cevaplandırılması için sekreter tutmak, zaten pek az olan aylıklarının oldukça önemli bir kısmını sekreterlerine ödemek zorunda kalırlar. Aldığı mektuplara önem vermeyen, günü gününe cevap vermeyen bir milletvekili, bir daha kolay kolay seçmenlerinin semtine uğrayamaz, bir daha onlardan oy alıp Parlâmentoya dönmeyi ümid edemez.
Mektupta denetleme usulü bizde de bir an önce yerleşmelidir! Demokratik rejimleri, denetleme zorluğu neticesinde düşebilecekleri çıkmazdan kurtarabilecek çârelerden biri budur.
Rejimin gidişini beyenmiyen, memleket işlerinin iyi yürütülmediğini düşünen her Türk seçmeni, gerekirse yiyeceğinden, sigarasından kısarak, bütçesinde posta pulu masrafına büyükçe bir yer ayırmalı, ve eline fırsat düştükçe milletvekillerine mektup yazmayı, bu mektuplarda düşünce ve şikâyetlerini açık açık belirtmeyi, kendine vazife bilmelidir.
Kapalı zarflar içindeki yazı hürriyetini kısıcı bir hüküm bulunmadığına göre, seçmenler, bu haklarını son haddine kadar kullanmalıdırlar!
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Mektupla Denetleme,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/638 ulaşıldı.