Efendi Çocuklar ve Köle Çocuklar
Title:
Efendi Çocuklar ve Köle Çocuklar
Source:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Date:
1956-05-30
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
EFENDİ ÇOCUKLAR ve KÖLE ÇOCUKLAR
Toplumların başına dert olan, veya çevrelerine, beraber yaşayıp çalıştıkları kimselere rahatsızlık veren insanların çocuklarına bakarsanız, ekserisinin, ya ezerek ya ezilerek büyümüş olduklarını görürsünüz. Çocukluktan ezmeğe alışanlar, bu alışkanlıklarını büyüyünce de devam ettirmek isterler; ezilerek büyüyenlerse, ya korkak ve çekingen olarak yaşar ya da ilk fırsatta toplumdan öc almağa kalkışırlar.
Bu zararlı tezahürlerden bazısının tohumları, bizim hali vakti yerinde ailelerimizde ekilmektedir. Bu ailelerden bir kısmının yaşattıkları evlâtlık müessesesi, bizdeki uygulanma şekli ile, köleliğin devamından başka bir şey değildir. Evlâtlığa gerçekten evlât gözüyle bakacak kadar, onu ailenin bir ferdi sayacak kadar olgunluk gösteren ailelerimiz maalesef pek azdır. Ekserisi, bir evlât edinme ihtiyacını duydukları için değil, sırf hizmetçi tutmanın masraf veya külfetini göze alamadıkları için, kanuna uygun, medeni bir söz olan «evlâtlık» sözünü kendilerine siper yaparak, bu siperin gerisinde köle ticaretini devam ettirirler.
Hâli vakti yerinde ailelerin, küçük kız çocuklarını evlâtlık olarak almalarına kanunla engel olunamaz. Meşru bir hakkın, üstelik te toplumun yararına işlemesi mümkün olan bir hakkın, kötüye kullanılması karşısında yapılacak şey, o hakkı ortadan kaldırmak değil, o hakkın kötüye kullanılmasını önlemektir.
Bu da ilk bakışta sanılabileceği kadar zor değildir. Meselâ hayırsever kadın dernekleri, evlâtlık müessesesinin kötüye kullanılmasını önlemekle kendilerini görevli sayıp faaliyete geçerlerse, yerine göre telkin ve nasihatle, yerine göre, şahit oldukları gayrı insani muameleleri polise bildirmekle, kısa zamanda müsbet sonuçlar elde edebilirler.
Bunu iş edinecek dernek temsilcilerinin hususi evlere girip teftişte bulunmalarına ihtiyaç yoktur. Ara sıra çocuk bahçelerine, çocukların gittiği eğlence yerlerine, meselâ Cumartesi ve Pazar günleri sinamaların sabah seanslarına uğrasalar, kimi ezerek kimi de ezilerek büyüyen çocukların sayısız örneklerini görebilirler. Böyle yerlere bir evlâtlık kızla beraber gönderilen aile çocuklarından ekserisi, içlerindeki bütün iptidai duyguları, bütün sadizmi, ancak yarı-insan saydıkları o evlâtlığın üstüne dökmektedirler. Böyle bir davranışa onları alıştıran, şüphesiz, aileleridir. Oynayıp eğlenecek, emir verip zulm edecek olan onlar, bu oyun ve eğlencelere seyirci kalacak, her türlü emir ve zulme sessizce katlanacak olan da evlâtlıklardır.
Bütün toplumlarda çirkin ve zararlı gelenekler bulunabilir. Ama, aynı yaşta çocuklar arasında bir efendi-köle münasebeti kurulması kadar çirkin, zararlı ve gayrı insanî bir gelenek, Cumhuriyet Türkiye'sinde yaşatılmamalıdır!
Bülent ECEVİT
EFENDİ ÇOCUKLAR ve KÖLE ÇOCUKLAR
Toplumların başına dert olan, veya çevrelerine, beraber yaşayıp çalıştıkları kimselere rahatsızlık veren insanların çocuklarına bakarsanız, ekserisinin, ya ezerek ya ezilerek büyümüş olduklarını görürsünüz. Çocukluktan ezmeğe alışanlar, bu alışkanlıklarını büyüyünce de devam ettirmek isterler; ezilerek büyüyenlerse, ya korkak ve çekingen olarak yaşar ya da ilk fırsatta toplumdan öc almağa kalkışırlar.
Bu zararlı tezahürlerden bazısının tohumları, bizim hali vakti yerinde ailelerimizde ekilmektedir. Bu ailelerden bir kısmının yaşattıkları evlâtlık müessesesi, bizdeki uygulanma şekli ile, köleliğin devamından başka bir şey değildir. Evlâtlığa gerçekten evlât gözüyle bakacak kadar, onu ailenin bir ferdi sayacak kadar olgunluk gösteren ailelerimiz maalesef pek azdır. Ekserisi, bir evlât edinme ihtiyacını duydukları için değil, sırf hizmetçi tutmanın masraf veya külfetini göze alamadıkları için, kanuna uygun, medeni bir söz olan «evlâtlık» sözünü kendilerine siper yaparak, bu siperin gerisinde köle ticaretini devam ettirirler.
Hâli vakti yerinde ailelerin, küçük kız çocuklarını evlâtlık olarak almalarına kanunla engel olunamaz. Meşru bir hakkın, üstelik te toplumun yararına işlemesi mümkün olan bir hakkın, kötüye kullanılması karşısında yapılacak şey, o hakkı ortadan kaldırmak değil, o hakkın kötüye kullanılmasını önlemektir.
Bu da ilk bakışta sanılabileceği kadar zor değildir. Meselâ hayırsever kadın dernekleri, evlâtlık müessesesinin kötüye kullanılmasını önlemekle kendilerini görevli sayıp faaliyete geçerlerse, yerine göre telkin ve nasihatle, yerine göre, şahit oldukları gayrı insani muameleleri polise bildirmekle, kısa zamanda müsbet sonuçlar elde edebilirler.
Bunu iş edinecek dernek temsilcilerinin hususi evlere girip teftişte bulunmalarına ihtiyaç yoktur. Ara sıra çocuk bahçelerine, çocukların gittiği eğlence yerlerine, meselâ Cumartesi ve Pazar günleri sinamaların sabah seanslarına uğrasalar, kimi ezerek kimi de ezilerek büyüyen çocukların sayısız örneklerini görebilirler. Böyle yerlere bir evlâtlık kızla beraber gönderilen aile çocuklarından ekserisi, içlerindeki bütün iptidai duyguları, bütün sadizmi, ancak yarı-insan saydıkları o evlâtlığın üstüne dökmektedirler. Böyle bir davranışa onları alıştıran, şüphesiz, aileleridir. Oynayıp eğlenecek, emir verip zulm edecek olan onlar, bu oyun ve eğlencelere seyirci kalacak, her türlü emir ve zulme sessizce katlanacak olan da evlâtlıklardır.
Bütün toplumlarda çirkin ve zararlı gelenekler bulunabilir. Ama, aynı yaşta çocuklar arasında bir efendi-köle münasebeti kurulması kadar çirkin, zararlı ve gayrı insanî bir gelenek, Cumhuriyet Türkiye'sinde yaşatılmamalıdır!
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“Efendi Çocuklar ve Köle Çocuklar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/625.