Fildişi Kule 'Seçkin'leri
Başlık:
Fildişi Kule 'Seçkin'leri
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-03-22
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/30
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Fildişi Kule "Seçkin"leri
«Seçkin» e ne kadar yüksek bir anlam verirseniz verin, Sir Winston Churchill bir seçkindir. Hem de bir İngiliz seçkini... Dünya ölçüsünde bir devlet adamı, harbler kazanmış bir komutan olduğu gibi, boyunca kitap yazmış. Nobel Armağanı kazanmış bir düşünür, üstelik, aile bağlarından ötürü, İngiliz aristokrasisinin bir üyesidir. Varlığını hatırlatmak için, değil İngiltere'de, Tibet ve ya Kambodya'da bile propagandaya ihtiyaç duymayacak kadar da ünlüdür.
Fakat İngiltere'de bir genel seçim yaklaşmaya görsün o koca Churchill her gün kenar mahallelerde, malını satabilmek için dil dökmeğe çıkmış bir gezgin satıcı gibi kapıların, hem de en yoksul ev kapılarının önündedir. Yüzünde en geniş tebessümü, sokak sokak dolaşıp el sıkar, hatır sorar, beşikteki işçi çocuklarını bağrına basıp iki yanaklarından öper.
Bunları yaptığı için de bugüne kadar kimse Churchill'e «sokak politikacısı» dememiştir.
Demokrasi, «seçkin politikacı» — «sokak politikacısı» dîye bir ikilik tanımaz.
Türkiye'de toplum meselelerile uzaktan veya yakından ilgilenen bazı «seçkin» lerse, son demokrasi tecrübemizin 11 yılda umulduğu kadar muvaffak olamayışından ve devrimlere zarar verişinden, «sokak politikacısı» diye vasıflandırdıkları politikacılarla, onlara kanıp oy veren veya sevgi gösteren «cahil» halkı, halk «kitle» lerini sorumlu tutar, ve kitleler belirli bir seviyeye erişmedikçe Türkiye'de «seçkin» lerin faal politikaya girmekte zorluk, çekeceklerini, girseler bile bir başarı elde edemiyeceklerini düşünürler.
Oysa ki son demokrasi tecrübemizin hâlâ umulduğu kadar muvaffak olamayışından ve devrimlere verdiği zararlardan asıl bu zihniyet sorumludur. Türkiye'deki halk «kitle» lerinin İngiltere veya Amerika'daki halk «kitle» lerinden daha az olgun, toplum meseleleri karşısında daha anlayışsız olduğuna hükmedebilmek için ortada hiç bir delil yoktur. Üstelik bunun tersini ispat edebilecek deliller bulunabilir.
Aksaklık en çok Türkiye'deki «seçkin» lerin tavrından doğmaktadır, «seçkin» 1er fildişi kulelerinden inipte ister birer fikir adamı ister politikacı olarak halkın ayağına gidinceye kadar, bağlandıkları ilkeleri, inandıkları ülküleri, halka onun diliyle anlatıp kabul ettirmek için kıpırdanıncaya kadar, Türkiye'deki siyasi mücadelenin seviyesi elbette yükselemiyecek, demokrasiden beklenen sonuçlar gecikecek, ve devrimlerin temelleri zayıflamağa devam edecektir.
Türk toplumundaki değişim henüz, devrimleri benimsemiş aydınlara, ileri bir hayat anlayışına varmış «seçkin» lere, birer fildişi kuleye kapanma imtiyazını tanıyacak kadar durulmamıştır.
Türk siyaset alanı demokratik mücadele yollarının bütün zorluklarına katlanarak, o beğenmedikleri «sokak politikacıları» gibi halkla kaynaşacak, kapı kapı dolaşıp halk diliyle devrimlerin propagandasını yapacak ve tavizsiz, seviyeli bir siyasi mücadele örneği verecek «seçkin» leri bekliyor.
Bülent ECEVİT
Fildişi Kule "Seçkin"leri
«Seçkin» e ne kadar yüksek bir anlam verirseniz verin, Sir Winston Churchill bir seçkindir. Hem de bir İngiliz seçkini... Dünya ölçüsünde bir devlet adamı, harbler kazanmış bir komutan olduğu gibi, boyunca kitap yazmış. Nobel Armağanı kazanmış bir düşünür, üstelik, aile bağlarından ötürü, İngiliz aristokrasisinin bir üyesidir. Varlığını hatırlatmak için, değil İngiltere'de, Tibet ve ya Kambodya'da bile propagandaya ihtiyaç duymayacak kadar da ünlüdür.
Fakat İngiltere'de bir genel seçim yaklaşmaya görsün o koca Churchill her gün kenar mahallelerde, malını satabilmek için dil dökmeğe çıkmış bir gezgin satıcı gibi kapıların, hem de en yoksul ev kapılarının önündedir. Yüzünde en geniş tebessümü, sokak sokak dolaşıp el sıkar, hatır sorar, beşikteki işçi çocuklarını bağrına basıp iki yanaklarından öper.
Bunları yaptığı için de bugüne kadar kimse Churchill'e «sokak politikacısı» dememiştir.
Demokrasi, «seçkin politikacı» — «sokak politikacısı» dîye bir ikilik tanımaz.
Türkiye'de toplum meselelerile uzaktan veya yakından ilgilenen bazı «seçkin» lerse, son demokrasi tecrübemizin 11 yılda umulduğu kadar muvaffak olamayışından ve devrimlere zarar verişinden, «sokak politikacısı» diye vasıflandırdıkları politikacılarla, onlara kanıp oy veren veya sevgi gösteren «cahil» halkı, halk «kitle» lerini sorumlu tutar, ve kitleler belirli bir seviyeye erişmedikçe Türkiye'de «seçkin» lerin faal politikaya girmekte zorluk, çekeceklerini, girseler bile bir başarı elde edemiyeceklerini düşünürler.
Oysa ki son demokrasi tecrübemizin hâlâ umulduğu kadar muvaffak olamayışından ve devrimlere verdiği zararlardan asıl bu zihniyet sorumludur. Türkiye'deki halk «kitle» lerinin İngiltere veya Amerika'daki halk «kitle» lerinden daha az olgun, toplum meseleleri karşısında daha anlayışsız olduğuna hükmedebilmek için ortada hiç bir delil yoktur. Üstelik bunun tersini ispat edebilecek deliller bulunabilir.
Aksaklık en çok Türkiye'deki «seçkin» lerin tavrından doğmaktadır, «seçkin» 1er fildişi kulelerinden inipte ister birer fikir adamı ister politikacı olarak halkın ayağına gidinceye kadar, bağlandıkları ilkeleri, inandıkları ülküleri, halka onun diliyle anlatıp kabul ettirmek için kıpırdanıncaya kadar, Türkiye'deki siyasi mücadelenin seviyesi elbette yükselemiyecek, demokrasiden beklenen sonuçlar gecikecek, ve devrimlerin temelleri zayıflamağa devam edecektir.
Türk toplumundaki değişim henüz, devrimleri benimsemiş aydınlara, ileri bir hayat anlayışına varmış «seçkin» lere, birer fildişi kuleye kapanma imtiyazını tanıyacak kadar durulmamıştır.
Türk siyaset alanı demokratik mücadele yollarının bütün zorluklarına katlanarak, o beğenmedikleri «sokak politikacıları» gibi halkla kaynaşacak, kapı kapı dolaşıp halk diliyle devrimlerin propagandasını yapacak ve tavizsiz, seviyeli bir siyasi mücadele örneği verecek «seçkin» leri bekliyor.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Fildişi Kule 'Seçkin'leri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/571 ulaşıldı.