Toplu Konuşmak...
Başlık:
Toplu Konuşmak...
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11748, s. 1
Tarih:
1955-09-06
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Toplu konuşmak...
BİR mahallede yüz ev varsa, bu yüz evin belki ellisinde her akşam ya mahallî meseleler, ya memleket ya da dünya meseleleri konuşuluyordur.
Kahvehanelerde, meyhanelerde de, bir çok masalarda söz dönüp dolaşıp o konulardan birine geliyordur.
Fakat bu konuşmalar masaların ve evlerin çevresine yayılmaz, oldukları yerde kalırlar. Kimse yandaki masada, yandaki evde toplananların bir mesele üzerinde ne düşündüğünden, ne gibi tenkidlerde bulunup nasıl çareler ileri sürdüğündn haberdar değildir.
Şehirler kalabalıklaştıkça insanlar arasındaki duvarlar kalınlaşır. Bu yalnız bizde değil, bütün dünyada böyledir. Onun için, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler halkı, komşularının toplum meselelerinde ne düşündüğünden habersiz yaşamağa ister istemez katlanmak zorundadırlar.
Ama küçük şehirlerin insanları arasında yakınlaşma kolaylıkla kurulabilir. Oralarda düşüncelerin, tenkidlerin, çarelerin biribiriyle irtibatsız adalar gibi dağılmasına hiç sebep yoktur.
Her akşam bir kahvehanede dörder beşer kişilik masalar çevresinde toplanmak yerine, yirmişer otuzar kişilik gruplar haftanın bir günü birer büyücek masa çevresinde... her aile her akşam bir başka eve misafirlik yapacak yerde, onar yirmişer evin insanları bir grup olup haftanın bir günü içlerinden birinin evinde toplansalar... ve her akşam aynı konularda biribirlerinden habersiz mırıldanıp duracakları görüşlerini, düşüncelerini, haftada yalnız bir gün de olsa büyücek bir topluluğun içinde ortaya atsalar... belirli toplum meseleleri üzerinde üçer beşer kişinin düşüncesi çarpışacak yerde, yirmişer otuzar kişinin düşüncesine çarpışma fırsatı verseler... ve tartışmalarını, aile meclislerindeki, kahvehane ve meyhane sohbetlerindeki gelişigüzel dert yanmalar, hikmet savurmalar halinden çıkarıp, aralarından seçecekleri birinin idaresinde ve önceden hazırlanmış bir gündeme göre düzene soksalar...
İşte o zaman, ancak o zaman, milyonlarca evde, yüzbinlerce kahvehaneyle meyhanede, faydaları her akşam sigara dumanı gibi havaya savrulup giden ve baş ağrıtmaktan başka bir tesiri olmıyan, sonunda da işe yaramaz izmaritler gibi tablaya bastırılıp unutulan konuşmalar, birleşip, düzene girip, memleket hayatında yapıcı bir kuvvet olmağa başlar. Ve «efkârı umumiye» denilen şey o zaman teşekkül etmeğe, başkalarının düşüncesine saygı geleneği o zaman yerleşmeğe, demokrasimiz o zaman temelli bir yapıya kavuşup, rüzgâr estikçe direkleri sallanan şu göçebe çadırından kurtulmağa imkân bulmuş olur.
Anglo-Sakson demokrasilerinde böyle tartışma grupları demokrasinin başlıca teminatından olduğu gibi, memleket hayatında da en az parlâmentolar kadar hattâ bazan daha tesiri bir rol oynarlar.
Bülent ECEVİT
Toplu konuşmak...
BİR mahallede yüz ev varsa, bu yüz evin belki ellisinde her akşam ya mahallî meseleler, ya memleket ya da dünya meseleleri konuşuluyordur.
Kahvehanelerde, meyhanelerde de, bir çok masalarda söz dönüp dolaşıp o konulardan birine geliyordur.
Fakat bu konuşmalar masaların ve evlerin çevresine yayılmaz, oldukları yerde kalırlar. Kimse yandaki masada, yandaki evde toplananların bir mesele üzerinde ne düşündüğünden, ne gibi tenkidlerde bulunup nasıl çareler ileri sürdüğündn haberdar değildir.
Şehirler kalabalıklaştıkça insanlar arasındaki duvarlar kalınlaşır. Bu yalnız bizde değil, bütün dünyada böyledir. Onun için, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler halkı, komşularının toplum meselelerinde ne düşündüğünden habersiz yaşamağa ister istemez katlanmak zorundadırlar.
Ama küçük şehirlerin insanları arasında yakınlaşma kolaylıkla kurulabilir. Oralarda düşüncelerin, tenkidlerin, çarelerin biribiriyle irtibatsız adalar gibi dağılmasına hiç sebep yoktur.
Her akşam bir kahvehanede dörder beşer kişilik masalar çevresinde toplanmak yerine, yirmişer otuzar kişilik gruplar haftanın bir günü birer büyücek masa çevresinde... her aile her akşam bir başka eve misafirlik yapacak yerde, onar yirmişer evin insanları bir grup olup haftanın bir günü içlerinden birinin evinde toplansalar... ve her akşam aynı konularda biribirlerinden habersiz mırıldanıp duracakları görüşlerini, düşüncelerini, haftada yalnız bir gün de olsa büyücek bir topluluğun içinde ortaya atsalar... belirli toplum meseleleri üzerinde üçer beşer kişinin düşüncesi çarpışacak yerde, yirmişer otuzar kişinin düşüncesine çarpışma fırsatı verseler... ve tartışmalarını, aile meclislerindeki, kahvehane ve meyhane sohbetlerindeki gelişigüzel dert yanmalar, hikmet savurmalar halinden çıkarıp, aralarından seçecekleri birinin idaresinde ve önceden hazırlanmış bir gündeme göre düzene soksalar...
İşte o zaman, ancak o zaman, milyonlarca evde, yüzbinlerce kahvehaneyle meyhanede, faydaları her akşam sigara dumanı gibi havaya savrulup giden ve baş ağrıtmaktan başka bir tesiri olmıyan, sonunda da işe yaramaz izmaritler gibi tablaya bastırılıp unutulan konuşmalar, birleşip, düzene girip, memleket hayatında yapıcı bir kuvvet olmağa başlar. Ve «efkârı umumiye» denilen şey o zaman teşekkül etmeğe, başkalarının düşüncesine saygı geleneği o zaman yerleşmeğe, demokrasimiz o zaman temelli bir yapıya kavuşup, rüzgâr estikçe direkleri sallanan şu göçebe çadırından kurtulmağa imkân bulmuş olur.
Anglo-Sakson demokrasilerinde böyle tartışma grupları demokrasinin başlıca teminatından olduğu gibi, memleket hayatında da en az parlâmentolar kadar hattâ bazan daha tesiri bir rol oynarlar.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Toplu Konuşmak...,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/477 ulaşıldı.