Üniformalı Demokrasi
Başlık:
Üniformalı Demokrasi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11744, s. 1
Tarih:
1955-09-02
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Üniformalı demokrasi.
BUNDAN bir müddet önce bir resmî Türk Heyeti Yugoslavya'ya gittiğinde, önce yol üzerindeki Selânik'ten, sonra Yugoslavya başkenti Belgrat'tan gelen bazı fotoğraflar gazetelerde çıktı.
Bu fotoğraflarda, Türk Hükümeti üyelerinden bir zat, sırtında özel olarak yaptırılmış, üniformaya benzer bir ceketle görünüyordu.
30 Ağustos günü Ankara'da yapılan geçit törenine ait resimler arasında da, gene bir hükümet üyesinin, bu sefer sivil giyinmiş olmakla ve başında ne kasket ne de şapka bulunmakla beraber, sağ elini sağ kaşı üstüne koyarak asker usulü selâm verdiği görülüyordu.
Gene 31 Ağustos günkü gazetelerde, bir hükümet üyesinin, Genel Kurmay Başkanlığında tebrikleri kabul ederken çekilmiş bir resmi de vardı.
Gazetelerde çıkan bu 3 fotoğraftan üçünde de görülen hükümet üyesinin aynı zat olmam bir tesadüften ibaret sayılamasa gerektir.
Gazetemizin askerî yazarı Sayın Hicret Canbazoğlu, dün çıkan yazısında, 30 Ağustos günü Genel Kurmay'da tebrikleri bir hükümet üyesinin kabul etmesindeki uygunsuzluğu, Ordu Dahilî Hizmet Talimatnamesinden madde göstererek anlatmıştır.
Millî Savunma Bakan Vekili olarak Genel Kurmay Başkanına da vekâlet ettiğini sanan (halbuki bir Genel Kurmay Başkan Vekili vardır) bu zatın, Başbakan Yardımcısı olarak askerî birlikleri asker usulü selâmlamasındaki, daha önce de Dışişleri Bakanı olarak çıktığı bir resmî seyahatte üstüne özel olarak yaptırdığı bir çeşit üniforma giymesindeki uygunsuzluğu anlıyabilmek içinse, ne kanun ne talimatname hükümlerinden haberdar olmağa ihtiyaç vardır.
Hiç bir askerî hüviyeti olmadığı halde askerlerin törenlerdeki bazı görevlerini kendi üstüne almak, asker usulü giyinmeğe ve selâm vermeğe kalkışmak, herkesin bildiği gibi, çağımızdaki sağ ve ölmüş diktatörlerin, belki görünüşe ait, fakat hemen hiç şaşmıyan ayırıcı vasıfları arasındadır. Aslında asker olan Atatürk ise, hem de dışarda Türkiye'den diktatörlük diye bahsedilen bir devirde, böyle hareketlere bugün bile hves ve itibar etmemiş, bunlardan dikkatle kaçınmıştı.
Belki de işi büyütmeğe lüzum olmadığı düşünülebilir. Söz konusu Bakanın, içinde diktatörlük hevesi değil, sadece, baskı altında tutulmuş bir askerlik hevesi bulunduğu için böyle üniformalar giydiği, asker usulü selâm verdiği, ve törenlerde askerlere ait bazı görevleri üzerine alrığı ileri sürülebilir.
Dileriz ki öyle olsun!.
Ama bu da içimizdeki kaygıyı büsbütün atmağa yetmez. Çünkü, bakanlık mevkileri, bazı kimselerin çocukluktan beri şuur altlarında baskıda tutulmuş bazı isteklerini açığa vurdurup da komplekslerden kurtulmalarını sağlamak için düşünülmüş mevkiler değildir. Bakanlık mevkileri, sadece devlet idaresinde en büyük sorumluluğu yüklenecek kimseler için düşünülmüştür. Vatandaşlar bakımından bu mevkilerin önemi, ruhi değil, siyasidir.
Onun için bu mevkilere gelecek kimselerin, askerî üniforma giymek, asker usulü selâm vermek, v.s., gibi şekillerde tezahür edebilen birtakım komplekslerden kendilerini daha önce kurtarmış olmaları, devlet işlerinin sıhhatli bir şekilde yürütülebileceğine vatandaşların kanaat getirebilmeleri bakımından şayanı temennidir.
Bülent ECEVİT
Üniformalı demokrasi.
BUNDAN bir müddet önce bir resmî Türk Heyeti Yugoslavya'ya gittiğinde, önce yol üzerindeki Selânik'ten, sonra Yugoslavya başkenti Belgrat'tan gelen bazı fotoğraflar gazetelerde çıktı.
Bu fotoğraflarda, Türk Hükümeti üyelerinden bir zat, sırtında özel olarak yaptırılmış, üniformaya benzer bir ceketle görünüyordu.
30 Ağustos günü Ankara'da yapılan geçit törenine ait resimler arasında da, gene bir hükümet üyesinin, bu sefer sivil giyinmiş olmakla ve başında ne kasket ne de şapka bulunmakla beraber, sağ elini sağ kaşı üstüne koyarak asker usulü selâm verdiği görülüyordu.
Gene 31 Ağustos günkü gazetelerde, bir hükümet üyesinin, Genel Kurmay Başkanlığında tebrikleri kabul ederken çekilmiş bir resmi de vardı.
Gazetelerde çıkan bu 3 fotoğraftan üçünde de görülen hükümet üyesinin aynı zat olmam bir tesadüften ibaret sayılamasa gerektir.
Gazetemizin askerî yazarı Sayın Hicret Canbazoğlu, dün çıkan yazısında, 30 Ağustos günü Genel Kurmay'da tebrikleri bir hükümet üyesinin kabul etmesindeki uygunsuzluğu, Ordu Dahilî Hizmet Talimatnamesinden madde göstererek anlatmıştır.
Millî Savunma Bakan Vekili olarak Genel Kurmay Başkanına da vekâlet ettiğini sanan (halbuki bir Genel Kurmay Başkan Vekili vardır) bu zatın, Başbakan Yardımcısı olarak askerî birlikleri asker usulü selâmlamasındaki, daha önce de Dışişleri Bakanı olarak çıktığı bir resmî seyahatte üstüne özel olarak yaptırdığı bir çeşit üniforma giymesindeki uygunsuzluğu anlıyabilmek içinse, ne kanun ne talimatname hükümlerinden haberdar olmağa ihtiyaç vardır.
Hiç bir askerî hüviyeti olmadığı halde askerlerin törenlerdeki bazı görevlerini kendi üstüne almak, asker usulü giyinmeğe ve selâm vermeğe kalkışmak, herkesin bildiği gibi, çağımızdaki sağ ve ölmüş diktatörlerin, belki görünüşe ait, fakat hemen hiç şaşmıyan ayırıcı vasıfları arasındadır. Aslında asker olan Atatürk ise, hem de dışarda Türkiye'den diktatörlük diye bahsedilen bir devirde, böyle hareketlere bugün bile hves ve itibar etmemiş, bunlardan dikkatle kaçınmıştı.
Belki de işi büyütmeğe lüzum olmadığı düşünülebilir. Söz konusu Bakanın, içinde diktatörlük hevesi değil, sadece, baskı altında tutulmuş bir askerlik hevesi bulunduğu için böyle üniformalar giydiği, asker usulü selâm verdiği, ve törenlerde askerlere ait bazı görevleri üzerine alrığı ileri sürülebilir.
Dileriz ki öyle olsun!.
Ama bu da içimizdeki kaygıyı büsbütün atmağa yetmez. Çünkü, bakanlık mevkileri, bazı kimselerin çocukluktan beri şuur altlarında baskıda tutulmuş bazı isteklerini açığa vurdurup da komplekslerden kurtulmalarını sağlamak için düşünülmüş mevkiler değildir. Bakanlık mevkileri, sadece devlet idaresinde en büyük sorumluluğu yüklenecek kimseler için düşünülmüştür. Vatandaşlar bakımından bu mevkilerin önemi, ruhi değil, siyasidir.
Onun için bu mevkilere gelecek kimselerin, askerî üniforma giymek, asker usulü selâm vermek, v.s., gibi şekillerde tezahür edebilen birtakım komplekslerden kendilerini daha önce kurtarmış olmaları, devlet işlerinin sıhhatli bir şekilde yürütülebileceğine vatandaşların kanaat getirebilmeleri bakımından şayanı temennidir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Üniformalı Demokrasi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/469 ulaşıldı.