Sınır Kontrollerinin Kalktığı Bir Dünya (No. 3)
Başlık:
Sınır Kontrollerinin Kalktığı Bir Dünya (No. 3)
Kaynak:
Ulus, "Kanada", s. 4
Tarih:
1955-08-30
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
KANADA
Yazan : Bülent ECEVİT
Tefrika No. 3
Sınır kontrollerinin kalktığı bir dünya
Ağa Han'ın da Onassis'in de yapabileceğinden daha rahat bir yolculuk - 14 milletten insan 18 gün bir arada..
Göz alabildiğine uzanan hava alanına geniş aralıklarla dizilmiş fakat gece karanlığında görünmez olmuş uçaklar, tanyeri kızardıkça kendi ateşlerinin korunda yeniden doğan anka kuşları gibi bir bir ortaya çıktılar. Günün ilk ışıklarında parıldıyan kanatları neredeyse çırpınacak gibiydi. Her uçak, sükûnetle hareket arasında her an kopup göğe fırlayabilecek bir gergin noktaydı sanki.
Bütün gece motoru işletilen bizim «Kuzey Yıldızı» nın homurtusundan başka ses yoktu alanda.
Güneş doğarken küçük bir uçak sessizce yere indi. Bizim uçağın yanına kadar sokuldu. Beklenen yedek parça gelmişti. Sabahın uykumuzu dağıtan serinliğinde uçağa bindik.
*
NATO başka işe yaramasa
14 milletten insan 18 gün sabah akşam bir arada olacaktık.
Bu 14 milletten bazısı birbirinden yarı dünya kadar uzak bazısı birkaç yıl önceye kadar biribirine düşmandı. Irk, din, dil, gelenek tarih coğrafya.. Yer yüzünde insanları birbirini anlamaz, biribiriyle anlaşıp geçinemez hale getirdiği sanılan daha ne kadar ayırıcı unsur varsa, işte hepsi, bizi Paris'in Orly hava alanından Kanada'ya götürecek «Kuzey Yıldızı» uçağının içinde olmalıydı.
Fakat biz bunlardan hiçbirinin varlığını bile duymuyorduk. Hepimizin yabancı dil bilgisinin ortalaması alındığında meydana çıkan ingilizce - fransızca karışımı garip ve zor anlaşılır bir dil bile, aramızda aşılmaz sanılan bütün ayrılıkları birkaç saat içinde kapatmağa yetmişti.
İşte az ilerde, biri uzun boylu, soluk benizli, gözlüklü, öbürü orta boylu, kumral ve yüzünün çizgileri sert iki genç gazeteci konuşuyor. Birincisi Holandalı: Gençliğinin en tatlı olabilecek yıllarını Alman işgali altında açlığa, en ağır eziyet ere katlanarak geçirmiş... İkincisi Alman: İki yıl müttefiklerin elinde esir kalmış...
Daha ötede bir başka Alman bir Fransızla şakalaşıyor: Belli ki aralarında ne Almanya'nın silâhlanması ne Saar diye bir mesele var.
Benim karşımda Yunanlı Kiryazis oturuyor: Aramızda Kıbrıs'ın adı bile geçmez.
Yanımdaki koltukta ak saçlı, sevimli bir gazeteci: Norveçli Barlaup... O kutup bölgesinden ben Akdenizdenim. Fakat bu yolculukta belki de en kolay anlaşan iki insan biziz.
NATO. başka hiçbir işe yaramasa bile, biribirinden bu kadar uzak ve ayrı sanılan milletlerden insanları eşit şartlar içinde sık sık bir araya getirmek, onlara, ne kadar kolaylıkla beraber yaşayıp anlaşabileceklerini göstermekle, dünyaya yapılabilecek hizmetlerin belki de en büyüğünü yapıyor.
O kadar değşik ülkelerden ve tarihlerden gelen insanların Kanada ile Birleşik Amerika'da birer millet olarak kaynaşabilmelerini bir mucize sananlar belki de çoktur.
Bunun mucizelikten ne kadar uzak olduğunu, başarılması ne kadar kolay ve tabiî bir şey olduğunu anlamağa, böyle bir uçak yolculuğu yetiyor.
Ne pasaport ne gümrük
Her yıl ağırlığınca altın alan Ağa Han, birkaç devletin ticaret filosunu iflâs ettirebilecek kudrette olan armatör Onassis, ve onlar gibi daha birçok zengin, herhalde bütün dünya nimetlerinin, her türlü kolaylık ve lüksün, elleri altında olduğuna inanırlar.
Ama hiçbiri için bir memleketten bir başka memlekete yolculuk bir NATO gazeteciler grupu için olduğu kadar kolay ve rahat geçmese gerektir.
Fransa'dan Kanada'ya gidiş ve gelişimizde ne pasaport ne vize muameleleriyle uğraştık. Fransa'da olsun Kanada'da olsun, ne gümrükten geçtik ne polislere göründük. Fransızlar, memleketlerinden çıkmışızda ve geri dönüşümüzde bir deftere kayıt bile düşmediler.
Azor Adalarına indiğimizde bir Amerikan üssünün kapıları, bahçesi, lokantası ve P.X. i ile beraber bize açıktı.
Bu yolculukta, sınırları, pasaport kontrolleri ve milliyet farkları ortadan kalkmış bir dünyada yaşamanın, mem eketler arasında kendi vatanındaymış gibi dolaşabilmenin doyum olmaz tadını tattık.
Yazan : Bülent ECEVİT
Tefrika No. 3
Sınır kontrollerinin kalktığı bir dünya
Ağa Han'ın da Onassis'in de yapabileceğinden daha rahat bir yolculuk - 14 milletten insan 18 gün bir arada..
Göz alabildiğine uzanan hava alanına geniş aralıklarla dizilmiş fakat gece karanlığında görünmez olmuş uçaklar, tanyeri kızardıkça kendi ateşlerinin korunda yeniden doğan anka kuşları gibi bir bir ortaya çıktılar. Günün ilk ışıklarında parıldıyan kanatları neredeyse çırpınacak gibiydi. Her uçak, sükûnetle hareket arasında her an kopup göğe fırlayabilecek bir gergin noktaydı sanki.
Bütün gece motoru işletilen bizim «Kuzey Yıldızı» nın homurtusundan başka ses yoktu alanda.
Güneş doğarken küçük bir uçak sessizce yere indi. Bizim uçağın yanına kadar sokuldu. Beklenen yedek parça gelmişti. Sabahın uykumuzu dağıtan serinliğinde uçağa bindik.
*
NATO başka işe yaramasa
14 milletten insan 18 gün sabah akşam bir arada olacaktık.
Bu 14 milletten bazısı birbirinden yarı dünya kadar uzak bazısı birkaç yıl önceye kadar biribirine düşmandı. Irk, din, dil, gelenek tarih coğrafya.. Yer yüzünde insanları birbirini anlamaz, biribiriyle anlaşıp geçinemez hale getirdiği sanılan daha ne kadar ayırıcı unsur varsa, işte hepsi, bizi Paris'in Orly hava alanından Kanada'ya götürecek «Kuzey Yıldızı» uçağının içinde olmalıydı.
Fakat biz bunlardan hiçbirinin varlığını bile duymuyorduk. Hepimizin yabancı dil bilgisinin ortalaması alındığında meydana çıkan ingilizce - fransızca karışımı garip ve zor anlaşılır bir dil bile, aramızda aşılmaz sanılan bütün ayrılıkları birkaç saat içinde kapatmağa yetmişti.
İşte az ilerde, biri uzun boylu, soluk benizli, gözlüklü, öbürü orta boylu, kumral ve yüzünün çizgileri sert iki genç gazeteci konuşuyor. Birincisi Holandalı: Gençliğinin en tatlı olabilecek yıllarını Alman işgali altında açlığa, en ağır eziyet ere katlanarak geçirmiş... İkincisi Alman: İki yıl müttefiklerin elinde esir kalmış...
Daha ötede bir başka Alman bir Fransızla şakalaşıyor: Belli ki aralarında ne Almanya'nın silâhlanması ne Saar diye bir mesele var.
Benim karşımda Yunanlı Kiryazis oturuyor: Aramızda Kıbrıs'ın adı bile geçmez.
Yanımdaki koltukta ak saçlı, sevimli bir gazeteci: Norveçli Barlaup... O kutup bölgesinden ben Akdenizdenim. Fakat bu yolculukta belki de en kolay anlaşan iki insan biziz.
NATO. başka hiçbir işe yaramasa bile, biribirinden bu kadar uzak ve ayrı sanılan milletlerden insanları eşit şartlar içinde sık sık bir araya getirmek, onlara, ne kadar kolaylıkla beraber yaşayıp anlaşabileceklerini göstermekle, dünyaya yapılabilecek hizmetlerin belki de en büyüğünü yapıyor.
O kadar değşik ülkelerden ve tarihlerden gelen insanların Kanada ile Birleşik Amerika'da birer millet olarak kaynaşabilmelerini bir mucize sananlar belki de çoktur.
Bunun mucizelikten ne kadar uzak olduğunu, başarılması ne kadar kolay ve tabiî bir şey olduğunu anlamağa, böyle bir uçak yolculuğu yetiyor.
Ne pasaport ne gümrük
Her yıl ağırlığınca altın alan Ağa Han, birkaç devletin ticaret filosunu iflâs ettirebilecek kudrette olan armatör Onassis, ve onlar gibi daha birçok zengin, herhalde bütün dünya nimetlerinin, her türlü kolaylık ve lüksün, elleri altında olduğuna inanırlar.
Ama hiçbiri için bir memleketten bir başka memlekete yolculuk bir NATO gazeteciler grupu için olduğu kadar kolay ve rahat geçmese gerektir.
Fransa'dan Kanada'ya gidiş ve gelişimizde ne pasaport ne vize muameleleriyle uğraştık. Fransa'da olsun Kanada'da olsun, ne gümrükten geçtik ne polislere göründük. Fransızlar, memleketlerinden çıkmışızda ve geri dönüşümüzde bir deftere kayıt bile düşmediler.
Azor Adalarına indiğimizde bir Amerikan üssünün kapıları, bahçesi, lokantası ve P.X. i ile beraber bize açıktı.
Bu yolculukta, sınırları, pasaport kontrolleri ve milliyet farkları ortadan kalkmış bir dünyada yaşamanın, mem eketler arasında kendi vatanındaymış gibi dolaşabilmenin doyum olmaz tadını tattık.
Koleksiyon
Alıntı
“Sınır Kontrollerinin Kalktığı Bir Dünya (No. 3),” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/462 ulaşıldı.