Dayanıksız Kuvvetler
Başlık:
Dayanıksız Kuvvetler
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11734, s. 1
Tarih:
1955-08-23
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Dayanıksız kuvvetler
Türkiye'de kuvvetini büyük kitlelerden alan ne bir parti ne de bir şahıs vardır.
Endüstri işçileri sayıca az, teşkilât bakımından zayıftır. En geniş zümreyi teşkil eden köylü dağınık, bağlantısız ve herhangi bir şeklide teşkilâtlanabilme imkânlarından çok uzaktır.
Memurlar ve meslek adamlarından büyük bir kısmı politika dışı olduğu gibi politika dışı olmıyanlardan da büyük bir kısmı memleket meseleleriyle ilgisiz, günü gününe yaşar insanlardır.
Böyle olunca, memleket bir bütün olarak sesini ancak seçimden seçime duyurabilmekte, bu ses de, aralarında hemen hiçbir bağlantı olmıyan, ve sıhhatli bilgi ve müşahedelere dayanmıyan birtakım insicamsız mülâhazaların ifadesi olduğu için, iktidar mevkiine gelenleri belirli bir yönde ilerlemeğe sevkedebilecek bir etki gücünden yoksun kalmaktadır.
Seçim propagandaları sırasında birçok politikacıların, değişik bölgelerde ve değişik dinleyici toplulukları karşısında biribirini nakzeder vaitlerde bulunabilmeleri bu durumun bir sonucu olduğu gibi, iktidara geldikten sonra, kendilerini, seçim konuşmalarındaki vaitlerinin tam tersini yapmakta serbest bulmaları da bu sayede mümkün olmaktadır.
Ancak seçimden seçime - o da aldatıcı bir şekilde - bir bütün olarak sesini duyurabilen memleket, seçimler biter bitmez gene, aralarında ne sağlam temelli sosyal bağlantılar ne de gerçek bir anlayış bulunan yaygın, dağınık bir toplum hâline dönmekte, bu yüzden de, halkın oyuyla iktidar mevkiine gelmiş kimseler, artık halkın kontrol edemiyeceği, frenliyemiyeceği, istediği gibi yönlendiremiyeceği bir kuvvet olarak kalmaktadır.
Aslında bu kuvvetin — emri altındaki inzibat kuvvetlerinden başka hiçbir dayanağı yoktur. Ama, memleketteki başka bütün potansiyel kuvvetler insicamsız bir halde bulunduğu için, iktidardaki zümrenin aldatıcı kuvveti gözlerde büyümekte, ve her istediğini yapmağa kaadir gibi görünen bu kuvvetin memleket ve rejim ıçin telihlikeli sayılabilecek bir yol tutması karşısında, tehlikeyi farkedenler, ellerinden hiçbir şey gelemiyeceğine inanarak, önce hayal kırıklığına, sonra ümitsizliğe, sonra da bunların en kötü neticesi olan bir kayıtsızlığa kendilerini kaptırmaktadırlar.
Türkiye'de, zaten mahdut bir zümre içind cereyan etmekte olan demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşması her şeyden önce, bu mücadeleye şu veya bu safta katılanların kolayca yılgınlığa düşüvermekten kendilerini kurtarmalarına bağlıdır. Yılgınlığa düşmek için ortada hiç sebep yoktur. Polis copla ve hapishane parmaklıkları karşısında gösterilecek asgarî tahammül ve metanet Türkiye'de demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşmasına yetecektir.
Nasıl bu mücadelenin başarıya ulaşması için çalışanlar kendi dışlarında bir kuvvete dayanmıyorlarsa, bu başarıyı geciktirenlerin de dayandıkları, halktan gelme herhangi bir kuvvet yoktur.
Memlekette demokrasinin kökleşmesini samimî olarak istiyenler mevcut bütün siyasî partilere dağılmışlardır. Sayıca ne kadar az olursa olsunlar ve hangi partilere dağılmış bulunursa bulunsunlar, onların, demokrasi mücadelesinde müşterek bir cephe kurup insicamlı bir kuvvet olarak davranmaları lâzımdır. Bunu yapmakla, demokratik rejimin memleketimizdeki tek teminatını meydana getirmiş olacaklardır.
Bülent ECEVİT
Dayanıksız kuvvetler
Türkiye'de kuvvetini büyük kitlelerden alan ne bir parti ne de bir şahıs vardır.
Endüstri işçileri sayıca az, teşkilât bakımından zayıftır. En geniş zümreyi teşkil eden köylü dağınık, bağlantısız ve herhangi bir şeklide teşkilâtlanabilme imkânlarından çok uzaktır.
Memurlar ve meslek adamlarından büyük bir kısmı politika dışı olduğu gibi politika dışı olmıyanlardan da büyük bir kısmı memleket meseleleriyle ilgisiz, günü gününe yaşar insanlardır.
Böyle olunca, memleket bir bütün olarak sesini ancak seçimden seçime duyurabilmekte, bu ses de, aralarında hemen hiçbir bağlantı olmıyan, ve sıhhatli bilgi ve müşahedelere dayanmıyan birtakım insicamsız mülâhazaların ifadesi olduğu için, iktidar mevkiine gelenleri belirli bir yönde ilerlemeğe sevkedebilecek bir etki gücünden yoksun kalmaktadır.
Seçim propagandaları sırasında birçok politikacıların, değişik bölgelerde ve değişik dinleyici toplulukları karşısında biribirini nakzeder vaitlerde bulunabilmeleri bu durumun bir sonucu olduğu gibi, iktidara geldikten sonra, kendilerini, seçim konuşmalarındaki vaitlerinin tam tersini yapmakta serbest bulmaları da bu sayede mümkün olmaktadır.
Ancak seçimden seçime - o da aldatıcı bir şekilde - bir bütün olarak sesini duyurabilen memleket, seçimler biter bitmez gene, aralarında ne sağlam temelli sosyal bağlantılar ne de gerçek bir anlayış bulunan yaygın, dağınık bir toplum hâline dönmekte, bu yüzden de, halkın oyuyla iktidar mevkiine gelmiş kimseler, artık halkın kontrol edemiyeceği, frenliyemiyeceği, istediği gibi yönlendiremiyeceği bir kuvvet olarak kalmaktadır.
Aslında bu kuvvetin — emri altındaki inzibat kuvvetlerinden başka hiçbir dayanağı yoktur. Ama, memleketteki başka bütün potansiyel kuvvetler insicamsız bir halde bulunduğu için, iktidardaki zümrenin aldatıcı kuvveti gözlerde büyümekte, ve her istediğini yapmağa kaadir gibi görünen bu kuvvetin memleket ve rejim ıçin telihlikeli sayılabilecek bir yol tutması karşısında, tehlikeyi farkedenler, ellerinden hiçbir şey gelemiyeceğine inanarak, önce hayal kırıklığına, sonra ümitsizliğe, sonra da bunların en kötü neticesi olan bir kayıtsızlığa kendilerini kaptırmaktadırlar.
Türkiye'de, zaten mahdut bir zümre içind cereyan etmekte olan demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşması her şeyden önce, bu mücadeleye şu veya bu safta katılanların kolayca yılgınlığa düşüvermekten kendilerini kurtarmalarına bağlıdır. Yılgınlığa düşmek için ortada hiç sebep yoktur. Polis copla ve hapishane parmaklıkları karşısında gösterilecek asgarî tahammül ve metanet Türkiye'de demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşmasına yetecektir.
Nasıl bu mücadelenin başarıya ulaşması için çalışanlar kendi dışlarında bir kuvvete dayanmıyorlarsa, bu başarıyı geciktirenlerin de dayandıkları, halktan gelme herhangi bir kuvvet yoktur.
Memlekette demokrasinin kökleşmesini samimî olarak istiyenler mevcut bütün siyasî partilere dağılmışlardır. Sayıca ne kadar az olursa olsunlar ve hangi partilere dağılmış bulunursa bulunsunlar, onların, demokrasi mücadelesinde müşterek bir cephe kurup insicamlı bir kuvvet olarak davranmaları lâzımdır. Bunu yapmakla, demokratik rejimin memleketimizdeki tek teminatını meydana getirmiş olacaklardır.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Dayanıksız Kuvvetler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/453 ulaşıldı.