Yalçın'ın Tuttuğu Işık
Başlık:
Yalçın'ın Tuttuğu Işık
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11729, s. 1
Tarih:
1955-08-18
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Yalçın'ın tuttuğu ışık
Tanıyanlar, Bay Adnan Menderes'in duygulu insan olduğunu söylerler.
Bazı kimselere karşı duygularını bilecek yadar yakından tanıyanlar da, kendisinin, Bay Hüseyin Cahit Yalçın'a değer verdiğini, aralarında en sert çatışmalar olurken bile onun samimiliğine inandığını, ülkücü insan kişiliğine saygı beslendiğini söylerler.
Bu memleketin genç gazetecilerinden birkaçı, üzerinde particilik hüviyetinin olmadığı bir gün Bay Adnan Menderes'i bulup karşına çıksalar da deseler ki,
-Bizler bu memleketin hizmetinde gazeteci olarak çalışmağa karar vermiş insanlarız. Bu hizmeti en iyi bir şekilde yapabilmek için kendimize bir yol çizerken kimi örnek tutalım: Hemen her gün gazetelerin başyazı yahut fıkra sütunlarında sizi ve sizin bütün işlerinizi ve sözlerinizi öven, sizin de yanınızdan eksik etmediğiniz, hiçbir iltifat ve nimeti esirgemediğiniz birçok tecrübeli gazeteciler var, onları mı?.. Yoksa, bir muhalefet gazetesinin başyazı sütununda hemen her gün size karşı ağır hücumlarda bulunan, sizin de zaman zaman en ağır ithamlarınıza hedef kıldığınız ve 80 yaşında hapse girmesine razı olduğunuz yaşlı bir başyazar, var, onu mu?
Bay Adnan Menderes'in,
-Elbette ikincisini!
demek istiyeceğinden şüphe bile etmek istemeyiz.
*
Son yılların hemen bütün putları deviren ve bütün maskeleri düşüren değişik yönlü, kararsız rüzgârları içinde gazetecilik mesleğine atılmış bir insan olarak, şu sütunun nâçiz yazan, gün oldu, çevresinde nice putlar yıkılıp nice maskeler indikçe öyle bir karamsarlığa düştü ki, yalnız insanlığa, yalnız üyesi bulunduğu topluma değil, kendi kendine karşı da güveni kökünden sarsıldı.
İşte öyle günlerinde bu gazeteciyi, ve eminim ki bildiğim başka bazı gazetecileri, o değişik yönlü, kararsız rüzgârlara kapılıp sürüklenmekten ve sonunda bir işe yaramaz bir çöp gibi bir hendeğe savrulup çürümekten alıkoyan kuvvetlerin başında Hüseyin Cahit Yalçın gelmiştir.
Uçulamazmış gibi görünen gökte uçmağı yavrularına öğreten kuşlar gibi, Hüseyin Cahit Yalçın da bizlere, yürünemezmiş gibi görünen yollarda yürümesini, bakılamazmış gibi gelen bir aydınlığa bakıp yazılamazmış gibi gelen yazıları yazmasını öğretti.
Mademki bu memlekette bir Hüseyin Cahit Yalçın olabiliyordu, mademki o bu yollarda yürüyebiliyor, bu aydınlığa bakabiliyor, bu yazıları yazabiliyordu, öyleyse bunlardan hiçbiri için, insan gücünün ve takatinin üstündedir, denemezdi!
Bir Hüseyin Cahit Yalçın örneği, «Bu sevdadan vazgeçmek» için kendi kendimize karşı kullanabileceğimiz bütün mazeretleri çürütüyordu.
*
İşte tecrübeli sahiplerinin, başyazarlarının ve fıkra yazarlarının son olayları bile Bay Menderes'e ve Hükümetine övgüler yazmak için vesile sayabildikleri bazı gazetelerde gerçekleri olduğu gibi verebilmek ve gerektiği gibi gösterebilmek için, kimi canını kimi ekmeğini ortaya koyan genç gazeteciler de, kimse şüphe etmesin ki, üzerinde particilik hüviyeti olmadığı bir gün Bay Menderes'e sorulduğunu tasavvur ettiğimiz soruyu kendi kendi kendilerine sormuş ve buna ,Bay Menderes'ten de alacaklarına inandığımız cevabı vermiş insanlardır.
İşte, en açık haklarının korunmasını rica etmeyip de istedikleri için, telgrafları Başbakanlık Özel Kaleminden geri çevrilen gazeteciler, bunlardır.
Bu memlekette, hakkın rica edilecek değil, istenecek bir şey olduğunu öğrenmeğe başlamış bir nesil yetişiyorsa, memleketini seven ve insanlık onuruna saygı besliyen bir Başbakanın buna gücenmesi değil, bundan gurur duyması beklenirdi!
Türkiye'de insanlık onuruna sahip, hür vatandaşlar olarak yaşamağı özliyenlerin bütün istediği, düşünce, söz ve yazı hürriyetidir. İnsnlığına saygı duyan herkes, bu hürriyetleri kendine hak bilmekte mazurdur.
Onun içindir ki Hüseyin Cahit Yalçın, Adnan Menderes'e dünkü seslenişinde:
«İftihar ettiğiniz maddî ve iktisadî muvaffakıyetlerin hepsi ve hattâ daha fazlası bir hakikat olsa bile, bunlar bir milletin hak ve hürriyetleri bahasına elde edilmeğe değer sayılamaz. Her şeyden evvel: Hak ve hürriyet!»
diyordu.
*
Hak ve hürriyet isterken, sesimiz bazan çok yüksek, çok şiddetli çıkmış olabilir. Bazen bizde yazılanlar kadar şiddetli yazılara Batının hür basınında bile az rastlandığı yolundaki iddialarda dahi bir gerçek payı bulunabilir.
Ama bunlar, düşünüldüğü gibi hürriyetin bolluğu yüzünden o kadar şiddetli olabilmiş yazılar değildir. Bunlardan, hiç değilse ardında gizli maksatlar bulunduğu düşünülemiyecek bir kısmı, üzerlerindeki baskının ağırlığı yüzünden o kadar şiddetli olmuş, ve her tehlike göze alınarak atılmış imdat çığlıkları gibidir.
Nasıl kendini denizde boğulmak üzere hisseden bir insanın feryadı, onun rahatça nefes alabilecek bir durumda bulunduğunu değil de, tersine, hiç nefes alamıyacak hâle gelmek üzere olduğunu gösterirse, bizim feryadımızın şiddeti de memleketimizde hürriyet havasının bolluğundan değil, nefes alınamıyacak kadar azalmakta oluşundandır.
Biz tuttuğumuz yoldan dönemeyiz, Bay Menderes: Çünkü bu yolun ilerisinde bize ışık tutan bir Hüseyin Cahit Yalçın var!
Ama siz yolunuzdan dönmelisiniz: Çünkü, bütün insanlık tarihini araştırsanız, tuttuğunuz yolda sizi aydınlığa kavuşturabilecek bir ışık bulamazsınız.
Bülent ECEVİT
--------
DÜZETME:
Dün bu köşede çıkan yazının birinci satırındaki ve dördüncü sütununun dördüncü satırındaki «istediğimiz» kelimeleri «isteğimiz» olacaktı.
Yalçın'ın tuttuğu ışık
Tanıyanlar, Bay Adnan Menderes'in duygulu insan olduğunu söylerler.
Bazı kimselere karşı duygularını bilecek yadar yakından tanıyanlar da, kendisinin, Bay Hüseyin Cahit Yalçın'a değer verdiğini, aralarında en sert çatışmalar olurken bile onun samimiliğine inandığını, ülkücü insan kişiliğine saygı beslendiğini söylerler.
Bu memleketin genç gazetecilerinden birkaçı, üzerinde particilik hüviyetinin olmadığı bir gün Bay Adnan Menderes'i bulup karşına çıksalar da deseler ki,
-Bizler bu memleketin hizmetinde gazeteci olarak çalışmağa karar vermiş insanlarız. Bu hizmeti en iyi bir şekilde yapabilmek için kendimize bir yol çizerken kimi örnek tutalım: Hemen her gün gazetelerin başyazı yahut fıkra sütunlarında sizi ve sizin bütün işlerinizi ve sözlerinizi öven, sizin de yanınızdan eksik etmediğiniz, hiçbir iltifat ve nimeti esirgemediğiniz birçok tecrübeli gazeteciler var, onları mı?.. Yoksa, bir muhalefet gazetesinin başyazı sütununda hemen her gün size karşı ağır hücumlarda bulunan, sizin de zaman zaman en ağır ithamlarınıza hedef kıldığınız ve 80 yaşında hapse girmesine razı olduğunuz yaşlı bir başyazar, var, onu mu?
Bay Adnan Menderes'in,
-Elbette ikincisini!
demek istiyeceğinden şüphe bile etmek istemeyiz.
*
Son yılların hemen bütün putları deviren ve bütün maskeleri düşüren değişik yönlü, kararsız rüzgârları içinde gazetecilik mesleğine atılmış bir insan olarak, şu sütunun nâçiz yazan, gün oldu, çevresinde nice putlar yıkılıp nice maskeler indikçe öyle bir karamsarlığa düştü ki, yalnız insanlığa, yalnız üyesi bulunduğu topluma değil, kendi kendine karşı da güveni kökünden sarsıldı.
İşte öyle günlerinde bu gazeteciyi, ve eminim ki bildiğim başka bazı gazetecileri, o değişik yönlü, kararsız rüzgârlara kapılıp sürüklenmekten ve sonunda bir işe yaramaz bir çöp gibi bir hendeğe savrulup çürümekten alıkoyan kuvvetlerin başında Hüseyin Cahit Yalçın gelmiştir.
Uçulamazmış gibi görünen gökte uçmağı yavrularına öğreten kuşlar gibi, Hüseyin Cahit Yalçın da bizlere, yürünemezmiş gibi görünen yollarda yürümesini, bakılamazmış gibi gelen bir aydınlığa bakıp yazılamazmış gibi gelen yazıları yazmasını öğretti.
Mademki bu memlekette bir Hüseyin Cahit Yalçın olabiliyordu, mademki o bu yollarda yürüyebiliyor, bu aydınlığa bakabiliyor, bu yazıları yazabiliyordu, öyleyse bunlardan hiçbiri için, insan gücünün ve takatinin üstündedir, denemezdi!
Bir Hüseyin Cahit Yalçın örneği, «Bu sevdadan vazgeçmek» için kendi kendimize karşı kullanabileceğimiz bütün mazeretleri çürütüyordu.
*
İşte tecrübeli sahiplerinin, başyazarlarının ve fıkra yazarlarının son olayları bile Bay Menderes'e ve Hükümetine övgüler yazmak için vesile sayabildikleri bazı gazetelerde gerçekleri olduğu gibi verebilmek ve gerektiği gibi gösterebilmek için, kimi canını kimi ekmeğini ortaya koyan genç gazeteciler de, kimse şüphe etmesin ki, üzerinde particilik hüviyeti olmadığı bir gün Bay Menderes'e sorulduğunu tasavvur ettiğimiz soruyu kendi kendi kendilerine sormuş ve buna ,Bay Menderes'ten de alacaklarına inandığımız cevabı vermiş insanlardır.
İşte, en açık haklarının korunmasını rica etmeyip de istedikleri için, telgrafları Başbakanlık Özel Kaleminden geri çevrilen gazeteciler, bunlardır.
Bu memlekette, hakkın rica edilecek değil, istenecek bir şey olduğunu öğrenmeğe başlamış bir nesil yetişiyorsa, memleketini seven ve insanlık onuruna saygı besliyen bir Başbakanın buna gücenmesi değil, bundan gurur duyması beklenirdi!
Türkiye'de insanlık onuruna sahip, hür vatandaşlar olarak yaşamağı özliyenlerin bütün istediği, düşünce, söz ve yazı hürriyetidir. İnsnlığına saygı duyan herkes, bu hürriyetleri kendine hak bilmekte mazurdur.
Onun içindir ki Hüseyin Cahit Yalçın, Adnan Menderes'e dünkü seslenişinde:
«İftihar ettiğiniz maddî ve iktisadî muvaffakıyetlerin hepsi ve hattâ daha fazlası bir hakikat olsa bile, bunlar bir milletin hak ve hürriyetleri bahasına elde edilmeğe değer sayılamaz. Her şeyden evvel: Hak ve hürriyet!»
diyordu.
*
Hak ve hürriyet isterken, sesimiz bazan çok yüksek, çok şiddetli çıkmış olabilir. Bazen bizde yazılanlar kadar şiddetli yazılara Batının hür basınında bile az rastlandığı yolundaki iddialarda dahi bir gerçek payı bulunabilir.
Ama bunlar, düşünüldüğü gibi hürriyetin bolluğu yüzünden o kadar şiddetli olabilmiş yazılar değildir. Bunlardan, hiç değilse ardında gizli maksatlar bulunduğu düşünülemiyecek bir kısmı, üzerlerindeki baskının ağırlığı yüzünden o kadar şiddetli olmuş, ve her tehlike göze alınarak atılmış imdat çığlıkları gibidir.
Nasıl kendini denizde boğulmak üzere hisseden bir insanın feryadı, onun rahatça nefes alabilecek bir durumda bulunduğunu değil de, tersine, hiç nefes alamıyacak hâle gelmek üzere olduğunu gösterirse, bizim feryadımızın şiddeti de memleketimizde hürriyet havasının bolluğundan değil, nefes alınamıyacak kadar azalmakta oluşundandır.
Biz tuttuğumuz yoldan dönemeyiz, Bay Menderes: Çünkü bu yolun ilerisinde bize ışık tutan bir Hüseyin Cahit Yalçın var!
Ama siz yolunuzdan dönmelisiniz: Çünkü, bütün insanlık tarihini araştırsanız, tuttuğunuz yolda sizi aydınlığa kavuşturabilecek bir ışık bulamazsınız.
Bülent ECEVİT
--------
DÜZETME:
Dün bu köşede çıkan yazının birinci satırındaki ve dördüncü sütununun dördüncü satırındaki «istediğimiz» kelimeleri «isteğimiz» olacaktı.
Koleksiyon
Alıntı
“Yalçın'ın Tuttuğu Işık,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/448 ulaşıldı.