Geçmişe Özlem
Başlık:
Geçmişe Özlem
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11727, s. 1
Tarih:
1955-08-16
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Geçmişe özlem
Yalnız muhalefet basınında değil, Başbakanın basın konferansına çağırdığı gazetelerden bile basının gün görmüş yazarlarında geçmişe bir özlem başladı. Hem öyle 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl önceye değil, Sultan Abdülhamit devrine, Abdülhamit devrindeki fikir hürriyetine, geniş görüşlülüğe, o d virde en ağır cezalara bile çarptırılan aydınların gördüğü saygıya özlem...
«Demokratik» Türkiyede, zulüm ve baskı sembolü haline gelmiş bir padişahın devrine özlem!..
O Sultan Abdülhamit ki hiç olmazsa samimî idi... Ne cumhuriyete, ne demokrasiye, ne fikir hürriyetine bağlılık gibi iddialarda bulunurdu.
Bu millet, bir onurlu insanlar topluluğu olarak, hürriyet ve demokrasiden de önce, aldatılmamağa lâyıktır. Buna inanmış, buna inanacak kadar milletine değer vermiş bir insan olduğa içindi ki, Mustafa Kemâl de, daha devrimleri koruyacak ve yaşatabilecek bir nesil yetişmeden irticaın muhalefeti istismara başladığını görünce, kendi açtığı çok partili hayata dürüstçe son vermeği, bu rejimi ancak bir isim olarak yaşatıp milleti, dünyayı ve kendi kendini aldatmak gayretine tercih etmişti.
Bugün memlekette irtica, muhalefeti değil, iktidardaki partiyi istismar etmektedir. Bugün iktidarın demokrasiyi temelinden yıkmak istemesinin sebebi, irtica değil, irticaa verdiği bütün tavizlere rağmen artık vatandaşların baskısız olarak kullanacağı oylara güvenemiyeceğini idrak ettiği halde mevkiinde kalmak isteği ve azmidir.»
Bu istek ve azim, en çıplak, en korkunç ifadesini, İktidar Partisi Genel Başkan Vekilinin parti adına basına verdiği son demeçte bulmuştur.
Bugün iktidar partisi liderlerinin samimiyetsizliğine en büyük örnek de, demokrasiyi temelinden yıktıkları halde, onu, film dekorlarındaki temelsiz, içi boş karton yapılar gibi hâlâ yerinde göstermeğe çalışmalarıdır.
Öylesine samimiyetsiz, üstelik öylesine kendilerine birer kahraman pozu verip bu milletin yetiştirmiş olduğu sayısız kahramanlarla bir hizada görünmek hevesindedirler ki, sözcüleri olan gazetede, Türk Milletinin demokrasiyi «kan ve canı pahasına» elde etmiş olduğunu yazdırır ve Türkiye'de demokratik rejimi kurmuş insanlar için, «demokratik rejime bu zevatı alıştırmak bir türlü mümkün olamadı» diye hayıflanırlar.
Can vermek, hattâ canını ortaya koymak şöyle dursun, bugün iktidar mevkiinde bulunan zevattan hangisinin demokrasi cihadı sırasında burnu kanamıştır?
Hangisinin göğsüne polis tabancası dayanmış, hangisi polis tarafından sürüklenmiş, hangisine «vatan haini», «suikastçı» «hayâsız» denilmiştir?
Hangisini karşılamağa gelen halkın ve hangisine refakat eden gazetecilerin kafalarına polis copları inmiştir?
Gene bugünkü iktidar partisinin liderlerinden hangisi «kanı ve canı pahasına» girişmiş olduğu demokrasi cihadında dah a mahkûm olmadan tevkif edilmiş ve gangster filmlerinde kaçırılan insanlar gibi, tehlikeli virajları son süratle alan ve izini kaybettirmek için biteviye yol değiştiren otomobillerle halktan ve gazetecilerden kaçırılmıştır?
İktidarda iken muhaliflerine — hem de husumet andı içen muhaliflerine — bunlardan hiçbirini yaptırmamış insanlar, demokratik rejimi, şimdi iktidar mevkiinde bulunan ve muhaliflerine bunların hepsini yaptıran zevattan mı... Sultan Abdülhamit devrini yaşamış kimselere o devri özleten zevattan mı öğrenecekti bunun «bir türlü mümkün olamadı» ğına hayıflanılıyor?
Oysa ki zihniyeti artık açıkça görülen bu zevat ,milleti kendi zihniyetine ne kadar az alıştırabilirse demokratik rejime o kadar az zarar vermiş olacaktır.
Bülent ECEVİT
Geçmişe özlem
Yalnız muhalefet basınında değil, Başbakanın basın konferansına çağırdığı gazetelerden bile basının gün görmüş yazarlarında geçmişe bir özlem başladı. Hem öyle 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl önceye değil, Sultan Abdülhamit devrine, Abdülhamit devrindeki fikir hürriyetine, geniş görüşlülüğe, o d virde en ağır cezalara bile çarptırılan aydınların gördüğü saygıya özlem...
«Demokratik» Türkiyede, zulüm ve baskı sembolü haline gelmiş bir padişahın devrine özlem!..
O Sultan Abdülhamit ki hiç olmazsa samimî idi... Ne cumhuriyete, ne demokrasiye, ne fikir hürriyetine bağlılık gibi iddialarda bulunurdu.
Bu millet, bir onurlu insanlar topluluğu olarak, hürriyet ve demokrasiden de önce, aldatılmamağa lâyıktır. Buna inanmış, buna inanacak kadar milletine değer vermiş bir insan olduğa içindi ki, Mustafa Kemâl de, daha devrimleri koruyacak ve yaşatabilecek bir nesil yetişmeden irticaın muhalefeti istismara başladığını görünce, kendi açtığı çok partili hayata dürüstçe son vermeği, bu rejimi ancak bir isim olarak yaşatıp milleti, dünyayı ve kendi kendini aldatmak gayretine tercih etmişti.
Bugün memlekette irtica, muhalefeti değil, iktidardaki partiyi istismar etmektedir. Bugün iktidarın demokrasiyi temelinden yıkmak istemesinin sebebi, irtica değil, irticaa verdiği bütün tavizlere rağmen artık vatandaşların baskısız olarak kullanacağı oylara güvenemiyeceğini idrak ettiği halde mevkiinde kalmak isteği ve azmidir.»
Bu istek ve azim, en çıplak, en korkunç ifadesini, İktidar Partisi Genel Başkan Vekilinin parti adına basına verdiği son demeçte bulmuştur.
Bugün iktidar partisi liderlerinin samimiyetsizliğine en büyük örnek de, demokrasiyi temelinden yıktıkları halde, onu, film dekorlarındaki temelsiz, içi boş karton yapılar gibi hâlâ yerinde göstermeğe çalışmalarıdır.
Öylesine samimiyetsiz, üstelik öylesine kendilerine birer kahraman pozu verip bu milletin yetiştirmiş olduğu sayısız kahramanlarla bir hizada görünmek hevesindedirler ki, sözcüleri olan gazetede, Türk Milletinin demokrasiyi «kan ve canı pahasına» elde etmiş olduğunu yazdırır ve Türkiye'de demokratik rejimi kurmuş insanlar için, «demokratik rejime bu zevatı alıştırmak bir türlü mümkün olamadı» diye hayıflanırlar.
Can vermek, hattâ canını ortaya koymak şöyle dursun, bugün iktidar mevkiinde bulunan zevattan hangisinin demokrasi cihadı sırasında burnu kanamıştır?
Hangisinin göğsüne polis tabancası dayanmış, hangisi polis tarafından sürüklenmiş, hangisine «vatan haini», «suikastçı» «hayâsız» denilmiştir?
Hangisini karşılamağa gelen halkın ve hangisine refakat eden gazetecilerin kafalarına polis copları inmiştir?
Gene bugünkü iktidar partisinin liderlerinden hangisi «kanı ve canı pahasına» girişmiş olduğu demokrasi cihadında dah a mahkûm olmadan tevkif edilmiş ve gangster filmlerinde kaçırılan insanlar gibi, tehlikeli virajları son süratle alan ve izini kaybettirmek için biteviye yol değiştiren otomobillerle halktan ve gazetecilerden kaçırılmıştır?
İktidarda iken muhaliflerine — hem de husumet andı içen muhaliflerine — bunlardan hiçbirini yaptırmamış insanlar, demokratik rejimi, şimdi iktidar mevkiinde bulunan ve muhaliflerine bunların hepsini yaptıran zevattan mı... Sultan Abdülhamit devrini yaşamış kimselere o devri özleten zevattan mı öğrenecekti bunun «bir türlü mümkün olamadı» ğına hayıflanılıyor?
Oysa ki zihniyeti artık açıkça görülen bu zevat ,milleti kendi zihniyetine ne kadar az alıştırabilirse demokratik rejime o kadar az zarar vermiş olacaktır.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Geçmişe Özlem,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/446 ulaşıldı.