Fikir ve İdealin Çerçevesi: Parti Tesanüdü
Başlık:
Fikir ve İdealin Çerçevesi: Parti Tesanüdü
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11724, s. 1
Tarih:
1955-08-13
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Fikir ve idealin çerçevesi: Parti tesanüdü..
DEMOKRAT Parti Meclis Grupu içindeki «son birler» in 10 a inmiş olduğu malûmdur. «Onbirler» in sonundaki 1, Paris'teki NATO Devletleri Parlâmentolar arası Toplantısının arifesinde düşmüştü.
Şimdi Paris'teki toplantı bitip kendisi Ankara'ya dönmüş ve iktidar partisi organına şu demeci vermiştir:
«Bu teklife («Onbirler» in basına ispat hakkı tanınması teklifi) evvelâ samimi olarak katılmıştım. Fakat sonradan bunun, Demokrat Parti içinde organize bir hizip ve grup hareketi şeklinde telâkki ve tefsir edilmeğe başlandığını gördüm. Hususiyle, muhalefet de bu teşebbüsü istismar yolunu tutmuş bulunuyor. Bir fikir ve ideal çerçevesi dışına çıkan bu teklife iştirakten feragatimin sebebi budur.
«Şimdiye kadar bütün muvaffakiyetimizi birlik ve tesanüdümüze borçluyuz. Önümüz de halledilecek daha bir çok millî dâva vardır. Bu kuvvetimizi, yani tesanüt ve birliğimizi titizlikle muhafaza edeceğiz. Demokrat Parti içinde bir parçalanma bekliyenler beyhude bir ümide kapılmaktadırlar.»
*
Bu milletvekilinin sözlerinden anlaşıldığına göre, Demokrat Parti'de fikir ve idealin «çerçeve» si, Demokrat Parti'nin «birlik ve tesanüdü» dür.
Milletvekilinin kendisi de, arkadaşları tarafından hazırlanan bir teklife, herhalde o teklifin memlekete yararlı olacağına inandığı için, evvelâ samimî olarak katılmışsa da, bu teklif, partinin «birlik ve tesanüdü» nü bozabilecek bir mahiyet alınca, otomatik olarak «fikir ve ideal çerçevesi dışına» çıkmış, bunu idrak eden sayın milletvekili de, büyük bir «feragat» göstererek derhal tekliften imzasını çekmiştir.
Gene bu milletvekilince belirtildiğine göre, Demokrat Parti, bütün başarısını işte böyle bir «birlik ve tesanüt» anlayışına borçludur: «Samimî» liğin de, memleket menfaatlerinin de üstünde tutulan bir birlik ve tesanüt...
Eğer Demokrat Parti Meclis Grupu'na gerçekten bu zihniyet hâkimse, bu Grup üyelerinden bazılarınca «samimî olarak» yapılacak herhangi bir teklif, ne kadar memleket hayrına olursa olsun, «organize bir hizip ve grup hareketi şeklinde tefsir ve telâkki edilmeğe» başlar başlamaz geri alınacak demektir.
Ve demek ki Demokrat Parti iktidarı, «halledilecek daha birçok millî dâva» yı, böyle, parti «birlik ve tesanüdü» zaruretleriyle çerçevelenmiş bir «fikir ve ideal» anlayışı içinde halledecektir!
Beş yıldır muhalefet, Demokrat Parti iktidarına karşı haklı yahut haksız birçok ithamlarda bulunmuştur. Fakat bu ithamlardan hiçbiri, «onbirler» den düşen milletvekilinin yurda dönünce söylediği sözler kadar ağır olmamıştır.
Eğer bu milletvekilinin kendi «fikir ve ideal» anlayışı hakkında yaptığı açıklama Demokrat Parti çoğunluğuna uygulanabilirse, memleketin ve demokrasi rejiminin geleceğinden bütün bütün ümidimizi kesmek gerekir.
Onun için biz buna ihtimal vermemek, sayın milletvekilinin ancak kendi hesabına ve belki askerlik mazisinden kalma bir alışkanlıkla bu açıklamayı yapmış olabileceğini düşünmek istiyoruz.
Bir orduda birlik ve tesanüt, şüphesiz başka her mülâhazanın üstünde tutulmak gerektir. Bir orduda başgösterecek bir «hizip ve grup hareketi» elbette bağışlanamaz.
Ama demokratik bir rejimde siyasi partiler, biribirine düşman ordular değillerdir. Bir memleketin bazı bölgeleri üzerinde hak iddia eden bir düşman ordusuna karşı savaşmakla görevli bir orduda o hak iddialarını müsait karşılıyan bir hizip çıkması elbette vatana ihanet sayılır ama, bir iktidar partisi içinde, muhalif partilerin bir isteğini haklı karşılıyan ve bu görüşünü sonuna kadar da savunmak mertliğini gösteren insanlar, vatan sevgisini, ve fikirlerine ve ideallerine bağlılığı particilikten daha üstün tuttuklarını göstermekten başka bir şey yapmış olmazlar.
Siyasi partilerde «birlik ve tesanüt» kaygısının «fikir ve ideal» i çerçevelemesine değil, ancak, «fikir ve ideal» in «birlik ve tesanüd» ü çerçevelemesine cevaz vardır.
Bunun tersini düşünmek, parti «birlik ve tesanüd» ünü memleket menfaatlerinden de fikir ve idealden de üstün tutmaktır.
Onun için, bir siyasi partide fikir ve ideal ayrılığı, hattâ sadece usûl bakımından bir görüş ayrılığı sebebiyle bir «hizip ve grup hareketi» gerçekten başlamış olsa bile, bu hareketi yapanları «fikir ve ideal çerçevesi dışına» çıkmış olmakla suçlandırmağa kimsenin hakkı yoktur. Böyle bir itham ancak, ilkin «samimî olarak» katıldıkları fikir ve ideallerden, biraz sonra, parti «birlik ve tesanüd» ünü bozmamak düşüncesiyle «feragat» edenlere yöneltilebliir.
Askerlikten siyaset hayatına geçtikleri zaman siyasette de kendilerine şerefli bir mevki yapmış birçok değerli askerlerimiz vardır. Onlar, siyaset hayatının görev ve sorumluluk anlayışındaki ayrılıklara kendilerini kolayca uydurabilmekle, askerlikteki başarılarının ruhlarına kök salmış bir itaat duygusundan değil, şartlara göre görev ve sorumluluğun alabileceği değişik mâna ve şekilleri idrak edebilecek kaabiliyette insanlar olmalarından ileri geldiğini göstermişlerdir.
Nasıl Türk ordusu bütün itibarını böyle insanlara borçlu ise, gönül ister ki Türk demokrasisinin geleneklerini kuracak siyaset adamları da böyle insanlar olsunlar!
Bir memleket siyasetteki mücadele anlayışının orduya uygulanmasından ne kadar zarar görürse, ordudaki disiplin anlayışının siyasete uygulanmasından da o kadar zarar görür.
Kendi saflarında böyle bir disiplin kurmağa bzenen bir siyasi partiyle dünyanın hiç bir yerinde demokrasi kurulamaz.
Bülent ECEVİT
Fikir ve idealin çerçevesi: Parti tesanüdü..
DEMOKRAT Parti Meclis Grupu içindeki «son birler» in 10 a inmiş olduğu malûmdur. «Onbirler» in sonundaki 1, Paris'teki NATO Devletleri Parlâmentolar arası Toplantısının arifesinde düşmüştü.
Şimdi Paris'teki toplantı bitip kendisi Ankara'ya dönmüş ve iktidar partisi organına şu demeci vermiştir:
«Bu teklife («Onbirler» in basına ispat hakkı tanınması teklifi) evvelâ samimi olarak katılmıştım. Fakat sonradan bunun, Demokrat Parti içinde organize bir hizip ve grup hareketi şeklinde telâkki ve tefsir edilmeğe başlandığını gördüm. Hususiyle, muhalefet de bu teşebbüsü istismar yolunu tutmuş bulunuyor. Bir fikir ve ideal çerçevesi dışına çıkan bu teklife iştirakten feragatimin sebebi budur.
«Şimdiye kadar bütün muvaffakiyetimizi birlik ve tesanüdümüze borçluyuz. Önümüz de halledilecek daha bir çok millî dâva vardır. Bu kuvvetimizi, yani tesanüt ve birliğimizi titizlikle muhafaza edeceğiz. Demokrat Parti içinde bir parçalanma bekliyenler beyhude bir ümide kapılmaktadırlar.»
*
Bu milletvekilinin sözlerinden anlaşıldığına göre, Demokrat Parti'de fikir ve idealin «çerçeve» si, Demokrat Parti'nin «birlik ve tesanüdü» dür.
Milletvekilinin kendisi de, arkadaşları tarafından hazırlanan bir teklife, herhalde o teklifin memlekete yararlı olacağına inandığı için, evvelâ samimî olarak katılmışsa da, bu teklif, partinin «birlik ve tesanüdü» nü bozabilecek bir mahiyet alınca, otomatik olarak «fikir ve ideal çerçevesi dışına» çıkmış, bunu idrak eden sayın milletvekili de, büyük bir «feragat» göstererek derhal tekliften imzasını çekmiştir.
Gene bu milletvekilince belirtildiğine göre, Demokrat Parti, bütün başarısını işte böyle bir «birlik ve tesanüt» anlayışına borçludur: «Samimî» liğin de, memleket menfaatlerinin de üstünde tutulan bir birlik ve tesanüt...
Eğer Demokrat Parti Meclis Grupu'na gerçekten bu zihniyet hâkimse, bu Grup üyelerinden bazılarınca «samimî olarak» yapılacak herhangi bir teklif, ne kadar memleket hayrına olursa olsun, «organize bir hizip ve grup hareketi şeklinde tefsir ve telâkki edilmeğe» başlar başlamaz geri alınacak demektir.
Ve demek ki Demokrat Parti iktidarı, «halledilecek daha birçok millî dâva» yı, böyle, parti «birlik ve tesanüdü» zaruretleriyle çerçevelenmiş bir «fikir ve ideal» anlayışı içinde halledecektir!
Beş yıldır muhalefet, Demokrat Parti iktidarına karşı haklı yahut haksız birçok ithamlarda bulunmuştur. Fakat bu ithamlardan hiçbiri, «onbirler» den düşen milletvekilinin yurda dönünce söylediği sözler kadar ağır olmamıştır.
Eğer bu milletvekilinin kendi «fikir ve ideal» anlayışı hakkında yaptığı açıklama Demokrat Parti çoğunluğuna uygulanabilirse, memleketin ve demokrasi rejiminin geleceğinden bütün bütün ümidimizi kesmek gerekir.
Onun için biz buna ihtimal vermemek, sayın milletvekilinin ancak kendi hesabına ve belki askerlik mazisinden kalma bir alışkanlıkla bu açıklamayı yapmış olabileceğini düşünmek istiyoruz.
Bir orduda birlik ve tesanüt, şüphesiz başka her mülâhazanın üstünde tutulmak gerektir. Bir orduda başgösterecek bir «hizip ve grup hareketi» elbette bağışlanamaz.
Ama demokratik bir rejimde siyasi partiler, biribirine düşman ordular değillerdir. Bir memleketin bazı bölgeleri üzerinde hak iddia eden bir düşman ordusuna karşı savaşmakla görevli bir orduda o hak iddialarını müsait karşılıyan bir hizip çıkması elbette vatana ihanet sayılır ama, bir iktidar partisi içinde, muhalif partilerin bir isteğini haklı karşılıyan ve bu görüşünü sonuna kadar da savunmak mertliğini gösteren insanlar, vatan sevgisini, ve fikirlerine ve ideallerine bağlılığı particilikten daha üstün tuttuklarını göstermekten başka bir şey yapmış olmazlar.
Siyasi partilerde «birlik ve tesanüt» kaygısının «fikir ve ideal» i çerçevelemesine değil, ancak, «fikir ve ideal» in «birlik ve tesanüd» ü çerçevelemesine cevaz vardır.
Bunun tersini düşünmek, parti «birlik ve tesanüd» ünü memleket menfaatlerinden de fikir ve idealden de üstün tutmaktır.
Onun için, bir siyasi partide fikir ve ideal ayrılığı, hattâ sadece usûl bakımından bir görüş ayrılığı sebebiyle bir «hizip ve grup hareketi» gerçekten başlamış olsa bile, bu hareketi yapanları «fikir ve ideal çerçevesi dışına» çıkmış olmakla suçlandırmağa kimsenin hakkı yoktur. Böyle bir itham ancak, ilkin «samimî olarak» katıldıkları fikir ve ideallerden, biraz sonra, parti «birlik ve tesanüd» ünü bozmamak düşüncesiyle «feragat» edenlere yöneltilebliir.
Askerlikten siyaset hayatına geçtikleri zaman siyasette de kendilerine şerefli bir mevki yapmış birçok değerli askerlerimiz vardır. Onlar, siyaset hayatının görev ve sorumluluk anlayışındaki ayrılıklara kendilerini kolayca uydurabilmekle, askerlikteki başarılarının ruhlarına kök salmış bir itaat duygusundan değil, şartlara göre görev ve sorumluluğun alabileceği değişik mâna ve şekilleri idrak edebilecek kaabiliyette insanlar olmalarından ileri geldiğini göstermişlerdir.
Nasıl Türk ordusu bütün itibarını böyle insanlara borçlu ise, gönül ister ki Türk demokrasisinin geleneklerini kuracak siyaset adamları da böyle insanlar olsunlar!
Bir memleket siyasetteki mücadele anlayışının orduya uygulanmasından ne kadar zarar görürse, ordudaki disiplin anlayışının siyasete uygulanmasından da o kadar zarar görür.
Kendi saflarında böyle bir disiplin kurmağa bzenen bir siyasi partiyle dünyanın hiç bir yerinde demokrasi kurulamaz.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Fikir ve İdealin Çerçevesi: Parti Tesanüdü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/443 ulaşıldı.