Makyavelli ve Demokrasi
Başlık:
Makyavelli ve Demokrasi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11717, s. 1
Tarih:
1955-08-06
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Makyavelli ve demokrasi
GEÇENLERDE 3 ay kaldığım bir Amerikan kasabasındaki dostlarım arasında bir de polis vardı. Kasabada hemen herkesin, belki kendi yakalamış olduğu sabıkalıların bile dostu, cana yakın bir polisti.
Bir gün bu polis dostumla ayaküstü kremalı Amerikan kahvesi içerken, o sıralarda Amerika'yı ziyaret etmekte olan bir yabancı hanedan mensubu kadından, bu kadının her gittiği yerde hararetle ağırlanışından söz açıldı.
Polis,
— Biliyor musun, biz garip bir milletiz! dedi... Şimdi şu kadın bizim kasabaya gelse de kendisi için bir karşılama töreni yapılsa, yaşlı genç hepimiz sokaklara dökülüp, kendisini aslında hiç umursamadığımız halde, ona en büyük itibarı gösterir, akıl almıyacak sevgi gösterilerinde bulunuruz. Neden dersen, bizimle hiçbir ilişiği yoktur da ondan... Ama bir de Mamie (Eisenhower'in eşi) gelip onun için bir tören yapılacak olsa belki de kadıncağızı sokaklarda yumurta yağmurana tutar, türlü yollardan istiskal ederiz.
-Neden, dedim, Başkanınızın karısı sevilmez mi burada?
-Tersine, çok sevilir! Kimseye bir kötülüğü yoktur kadıncağızın. Bütün kusuru, bir başka devlet başkanının yahut hükümdarının değil de bizim devlet başkanımızın karısı olmasıdır. Biz, başka memleketlerin idarecilerine —sırf onları umursamadığımız için— ne kadar saygı gösterirsek, kendi memleketimizin idarecilerini istiskal edebilmek için de o kadar fırsat kollarız.
Şaşkınlığım büsbütün artıyordu. Gene,
-Neden? dedim,
-Neden olacak! dedi Amerikalı polis... Hadlerini bilsinler, kendilerini bir şey sanıp da başımıza belâ kesilmesinler diye!...
*
Sayın Yusuf Adil Egeli'nin yeni çıkan çevirisinden, ünlü Rönesans yazarı Makyavelli'nin «Prens» ini (x) bir daha okuduğumda, Amerikalı polisle aramızda geçen bu konuşma hatırıma geldi.
O polis gibi düşünebilmek için bütün Amerikalılar «Prens» i okumuş olmalılar, dedim kendi kendime... Okumuş olmasalardı bile, yazılışından beri geçen dört buçuk yüzyılda bu kitap Batı düşüncesine ne kadar tesir etmiş olmalıydı ki bir küçük Amerikan kasabasındaki bir polis memuru bir yabancı gazeteciye kendi memleketinin idarecilerinden böyle bahsedebilsin!...
*
Makyavelli'nin adı kötüye çıkmıştır. Şahısların iktidarda kalabilmek için başvurdukları hemen bütün gayrı ahlâki metotlar, yüzyıllardır «Makyavelizm» sözüyle özetlene gelmiştir.
«Rönesans Uygarlığı» adlı eserinde Jacob Burckhardt, Makyavelli'nin «Prens» ini anarken,
«Siyasi hükümlerindeki objektiflik, bazan, samimiliğiyie insanı dehşete düşürür,» der.
«Batı Felsefesi Tarihi» nin Makyavelli'ye ayrılmış bölümünde Bertrand Russel de, bu büyük İtalyan yazarını okurken isyan etmenin âdet olduğunu söyledikten sonra,
«Siyasi riyakârlığın böylesine bir entellektüel dürüstlükle anlatılması başka bir çağda ve ülkede mümkün olamazdı.» der.
«Prens», Makyavelli'nin Floransa hükümdarı Lorenzo «iI Magnifico» ya hükümdarlık konusunda öğütleridir.
Tarih olaylarından çıkarılmış derslerden başka bir şey olmıyan, ve Lorenzo için olduğu kadar Lorenzo'dan sonrası için de muteber olan bu öğütler, bir gerçeği ortaya koyar:
Bir mutlak hükümdar, hattâ elinde fazlaca nüfuz toplanmış bir idareci, aslında ne kadar iyi olursa olsun, iktidar mevkiinde kalabilmek için baş vuracağı yollar onu ister istemez zalim, kötü ve riyakâr olmağa zorlıyaçaktır. Eğer mutlaka iktidarda kalmak istiyorsa böyle olmak zorundadır.
Makyavelli'ye göre bir kimse eğer gerektiği kadar kötü olmazsa zaten iyi bir prens olamaz. «Kendini korumak isteyen bir hükümdar için, iyi olmamağı... Öğrenmek lâzımdır.»
*
Ne kadar becerikli ve iyi niyetli olursa olsun, elinde fazla-kudret ve nüfuz toplanmış liderlerden halka sürekli hayır gelemiyeceği, bir halkın, güvenlik, fazilet ve insan haklarına saygı esasları üzerine kurulu bir idareye kavuşabilmek için, kendi kendini hükümran kılmaktan başka bir çaresi olmadığı, «Prens» i okuyan her mâkul insanın kendiliğinden varacağı sonuçlardır.
Makyavelli'nln «Prens» ini okuduğunuz zaman —eğer siz de bir «Prens» olmak hayaliyle büyümemişsenlz,— içinizde bütün nüfuzlu hükümdarlara hattâ hükümdarlık kavramına karşı, bir dehşet ve çekingenlik uyanır.
İşte bir küçük Amerikan kasabasındaki bir polisin Amerikan devlet adamları için şu yabancı gazeteciye söylediği, «kendilerini bir şey sanıp da başımıza belâ kesilmesinler» sözü de, insanlığın yüzlerce yıllık görgüsünün haklı çıkardığı bu dehşet ve çekingenlik duygusunu en veciz bir şekilde dile getirmiş oluyordu.
Dört buçuk yüzyıldan beri Batılı okur - yazarların içinde bu duyguyu körüklediği içindir ki, Makyavelli'yi, demokrasiye hizmet etmiş insanların en başında saymak gerekir.
-------------
(x) «Hükümdar» — Yazan: Nicolo Machiavelli — Çeviren: Yusuf Adil Egeli — Yıldız Matbaası, Ankara, 1955. Fiyatı 3 lira.
Bülend ECEVİT
Makyavelli ve demokrasi
GEÇENLERDE 3 ay kaldığım bir Amerikan kasabasındaki dostlarım arasında bir de polis vardı. Kasabada hemen herkesin, belki kendi yakalamış olduğu sabıkalıların bile dostu, cana yakın bir polisti.
Bir gün bu polis dostumla ayaküstü kremalı Amerikan kahvesi içerken, o sıralarda Amerika'yı ziyaret etmekte olan bir yabancı hanedan mensubu kadından, bu kadının her gittiği yerde hararetle ağırlanışından söz açıldı.
Polis,
— Biliyor musun, biz garip bir milletiz! dedi... Şimdi şu kadın bizim kasabaya gelse de kendisi için bir karşılama töreni yapılsa, yaşlı genç hepimiz sokaklara dökülüp, kendisini aslında hiç umursamadığımız halde, ona en büyük itibarı gösterir, akıl almıyacak sevgi gösterilerinde bulunuruz. Neden dersen, bizimle hiçbir ilişiği yoktur da ondan... Ama bir de Mamie (Eisenhower'in eşi) gelip onun için bir tören yapılacak olsa belki de kadıncağızı sokaklarda yumurta yağmurana tutar, türlü yollardan istiskal ederiz.
-Neden, dedim, Başkanınızın karısı sevilmez mi burada?
-Tersine, çok sevilir! Kimseye bir kötülüğü yoktur kadıncağızın. Bütün kusuru, bir başka devlet başkanının yahut hükümdarının değil de bizim devlet başkanımızın karısı olmasıdır. Biz, başka memleketlerin idarecilerine —sırf onları umursamadığımız için— ne kadar saygı gösterirsek, kendi memleketimizin idarecilerini istiskal edebilmek için de o kadar fırsat kollarız.
Şaşkınlığım büsbütün artıyordu. Gene,
-Neden? dedim,
-Neden olacak! dedi Amerikalı polis... Hadlerini bilsinler, kendilerini bir şey sanıp da başımıza belâ kesilmesinler diye!...
*
Sayın Yusuf Adil Egeli'nin yeni çıkan çevirisinden, ünlü Rönesans yazarı Makyavelli'nin «Prens» ini (x) bir daha okuduğumda, Amerikalı polisle aramızda geçen bu konuşma hatırıma geldi.
O polis gibi düşünebilmek için bütün Amerikalılar «Prens» i okumuş olmalılar, dedim kendi kendime... Okumuş olmasalardı bile, yazılışından beri geçen dört buçuk yüzyılda bu kitap Batı düşüncesine ne kadar tesir etmiş olmalıydı ki bir küçük Amerikan kasabasındaki bir polis memuru bir yabancı gazeteciye kendi memleketinin idarecilerinden böyle bahsedebilsin!...
*
Makyavelli'nin adı kötüye çıkmıştır. Şahısların iktidarda kalabilmek için başvurdukları hemen bütün gayrı ahlâki metotlar, yüzyıllardır «Makyavelizm» sözüyle özetlene gelmiştir.
«Rönesans Uygarlığı» adlı eserinde Jacob Burckhardt, Makyavelli'nin «Prens» ini anarken,
«Siyasi hükümlerindeki objektiflik, bazan, samimiliğiyie insanı dehşete düşürür,» der.
«Batı Felsefesi Tarihi» nin Makyavelli'ye ayrılmış bölümünde Bertrand Russel de, bu büyük İtalyan yazarını okurken isyan etmenin âdet olduğunu söyledikten sonra,
«Siyasi riyakârlığın böylesine bir entellektüel dürüstlükle anlatılması başka bir çağda ve ülkede mümkün olamazdı.» der.
«Prens», Makyavelli'nin Floransa hükümdarı Lorenzo «iI Magnifico» ya hükümdarlık konusunda öğütleridir.
Tarih olaylarından çıkarılmış derslerden başka bir şey olmıyan, ve Lorenzo için olduğu kadar Lorenzo'dan sonrası için de muteber olan bu öğütler, bir gerçeği ortaya koyar:
Bir mutlak hükümdar, hattâ elinde fazlaca nüfuz toplanmış bir idareci, aslında ne kadar iyi olursa olsun, iktidar mevkiinde kalabilmek için baş vuracağı yollar onu ister istemez zalim, kötü ve riyakâr olmağa zorlıyaçaktır. Eğer mutlaka iktidarda kalmak istiyorsa böyle olmak zorundadır.
Makyavelli'ye göre bir kimse eğer gerektiği kadar kötü olmazsa zaten iyi bir prens olamaz. «Kendini korumak isteyen bir hükümdar için, iyi olmamağı... Öğrenmek lâzımdır.»
*
Ne kadar becerikli ve iyi niyetli olursa olsun, elinde fazla-kudret ve nüfuz toplanmış liderlerden halka sürekli hayır gelemiyeceği, bir halkın, güvenlik, fazilet ve insan haklarına saygı esasları üzerine kurulu bir idareye kavuşabilmek için, kendi kendini hükümran kılmaktan başka bir çaresi olmadığı, «Prens» i okuyan her mâkul insanın kendiliğinden varacağı sonuçlardır.
Makyavelli'nln «Prens» ini okuduğunuz zaman —eğer siz de bir «Prens» olmak hayaliyle büyümemişsenlz,— içinizde bütün nüfuzlu hükümdarlara hattâ hükümdarlık kavramına karşı, bir dehşet ve çekingenlik uyanır.
İşte bir küçük Amerikan kasabasındaki bir polisin Amerikan devlet adamları için şu yabancı gazeteciye söylediği, «kendilerini bir şey sanıp da başımıza belâ kesilmesinler» sözü de, insanlığın yüzlerce yıllık görgüsünün haklı çıkardığı bu dehşet ve çekingenlik duygusunu en veciz bir şekilde dile getirmiş oluyordu.
Dört buçuk yüzyıldan beri Batılı okur - yazarların içinde bu duyguyu körüklediği içindir ki, Makyavelli'yi, demokrasiye hizmet etmiş insanların en başında saymak gerekir.
-------------
(x) «Hükümdar» — Yazan: Nicolo Machiavelli — Çeviren: Yusuf Adil Egeli — Yıldız Matbaası, Ankara, 1955. Fiyatı 3 lira.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Makyavelli ve Demokrasi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/436 ulaşıldı.