"Suni" mi, "Mukadder" mi?
Başlık:
"Suni" mi, "Mukadder" mi?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11699, s. 1
Tarih:
1955-07-16
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
«Suni» mi, «mukadder» mi?
PİYASADA suni olarak yaratılmak istenen darlığın...»
Bu sözleri dünkü Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
«Bu mücadelenin zorlukları ilk muvaffakiyet merhalesini elde edinciye kadar, vatandaşın bazı geçici sıkıntılarla karşılaşmasının mukadder olmasıdır.»
Yahut!
«Önce sıkıntıya, zahmete katlanmadan, terleyip yorulmadan, bina kurulmaz.»
Bu sözleri de dünka Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
«Türk vatandaşı bu mücadelenin Türkiye'ye vaadettigi büyük istikbali gördükten ve onun tahakkuk edeceğine bütün ruhuyle inandıktan sonra, böyle küçük müşkilleri seve seve iktiham edecek bir karakter ve yaratılıştadır. O kadar fedakâr ve feragatkârdır.»
Bu sözleri dünkü Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
«1955 yılında Hac maksadiyle Suudi Arabistan'a gidecek hacı namzetlerinin her birine Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin deblokaja muhassas dövizlerinden bu Birlikçe tesbit edilecek kur üzerinden T.C. Ziraat Bankası vasıtasiyle satılmak üzere âzami 80 er sterlin tahsisi ve yukarıda bahsedilen dövizler talepleri karşılamıya kifayet etmediği takdirde Ziraat Bankasınca aynı esaslar dahilinde deblokaja mevzu sterlinlerin satışına devam edilmesi uygun görülmüştür.»
Bu sözleri de dünkü Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
Görülüyor ki bir yandan «vatandaşın bazı geçici sıkıntılarla karşılaşmasının mukadder» olduğu bildirilmekte, bir yandan da ortadaki sıkıntıların suni olduğu ve bunlara muhalefetin sebebiyet verdiği ileri sürülmektedir.
Bir yandan vatandaş «böyle küçük müşkilleri seve seve iktiham» etmeğe davet edilmekte, bir yandan da, bu «küçük müşkiller» in başında döviz sıkıntısı gelirken, hacca gitmek istiyenlerin 80 er sterlin tutarında döviz almaya devam edebilecekleri, bir kararname ile açıklanmaktadır.
Vatandaştan feraget ve fedakârlık istemeden önce, Hükümet de biraz fedakârlığa katlanıp, İktidar Partisi hesabına hacı adaylarının oylarından feragat edemez mi?
Bir yandan vatandaş için bazı sıkıntılara katlanmanın mukadder olduğunu açıklarken bir yandan da ortadaki sıkıntılara muhalefetin «iktisadi suikast» larının sebep olduğunu her Tanrının günü bütün vatana radyo ile ilân etmekten vaz geçemez mi?
«Müşkilleri seve seve iktiham» a davet edilen Türk vatandaşlarından yarıya yakını oylarını muhalefete vermişlerdir. Bu vatandaşlardan fedakârlık istiyebilmek için Hükümet, hiç değilse o vatandaşların vatanseverlik duygularını incitmekten kaçınmalı; bir yandan mevcut sıkıntıların kendi siyasetinden ileri geldiğini kabul edip bunların «mukadder» ve bunlara katlanmanın zaruri olduğunu söylerken bir yandan da bu sıkıntılara muhalefeti sebep göstermek haksızlığına son vermelidir!
Ortada hiçbir kanuni mesnet olmaksızın muhalefeti vatana ihanetle suçlandıranlar, artık o muhalefetin mensuplarından fedakârlık ve yardım isteme hakkını kendilerinde görememelidirler.
Ancak, muhalefeti vatana ihanetle suçlandırmış bir tebliğin altında imzası bulunmıyan ve muhalefete millî mevcudiyetimiz aleyhinde «meşum suikast» lar atfeder radyo konuşmaları yapmış olmıyan kimselerden kurulacak bir hükümet kendinde bu hakkı görebilir.
Yok eğer Menderes Hükümeti ithamlarında haklı ise, yani ortadaki buhran sadece muhalefet sözcülerinin ve «uydurma neşir organları» nın (Devlet Bakanı Bay Sarol bu sözü Trabzon'da söylemiş) sebep olduğu «suni» bir buhransa, o zaman milleti feragat ve fedakârlığa çağırmanın zaten lüzumu yok demektir.
Kısacası, eğer ortadaki buhran »suni» ise millet rahat bırakılmalı, «mukadder» se muhalefet rahat bırakılmalıdır!
Hem uğrunda sıkıntılara katlanılacak bir takım ulvî gayelerden bahsedip milleti feragat ve fedakârlığa çağırmak, hem de bu sıkıntıları suçunu muhalefete yüklemek!.. Bir Hükümet bunların ikisini birden yapamaz.
Bülend ECEVİT
«Suni» mi, «mukadder» mi?
PİYASADA suni olarak yaratılmak istenen darlığın...»
Bu sözleri dünkü Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
«Bu mücadelenin zorlukları ilk muvaffakiyet merhalesini elde edinciye kadar, vatandaşın bazı geçici sıkıntılarla karşılaşmasının mukadder olmasıdır.»
Yahut!
«Önce sıkıntıya, zahmete katlanmadan, terleyip yorulmadan, bina kurulmaz.»
Bu sözleri de dünka Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
«Türk vatandaşı bu mücadelenin Türkiye'ye vaadettigi büyük istikbali gördükten ve onun tahakkuk edeceğine bütün ruhuyle inandıktan sonra, böyle küçük müşkilleri seve seve iktiham edecek bir karakter ve yaratılıştadır. O kadar fedakâr ve feragatkârdır.»
Bu sözleri dünkü Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
«1955 yılında Hac maksadiyle Suudi Arabistan'a gidecek hacı namzetlerinin her birine Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin deblokaja muhassas dövizlerinden bu Birlikçe tesbit edilecek kur üzerinden T.C. Ziraat Bankası vasıtasiyle satılmak üzere âzami 80 er sterlin tahsisi ve yukarıda bahsedilen dövizler talepleri karşılamıya kifayet etmediği takdirde Ziraat Bankasınca aynı esaslar dahilinde deblokaja mevzu sterlinlerin satışına devam edilmesi uygun görülmüştür.»
Bu sözleri de dünkü Zafer gazetesinin 7 nci sayfasında okuduk.
*
Görülüyor ki bir yandan «vatandaşın bazı geçici sıkıntılarla karşılaşmasının mukadder» olduğu bildirilmekte, bir yandan da ortadaki sıkıntıların suni olduğu ve bunlara muhalefetin sebebiyet verdiği ileri sürülmektedir.
Bir yandan vatandaş «böyle küçük müşkilleri seve seve iktiham» etmeğe davet edilmekte, bir yandan da, bu «küçük müşkiller» in başında döviz sıkıntısı gelirken, hacca gitmek istiyenlerin 80 er sterlin tutarında döviz almaya devam edebilecekleri, bir kararname ile açıklanmaktadır.
Vatandaştan feraget ve fedakârlık istemeden önce, Hükümet de biraz fedakârlığa katlanıp, İktidar Partisi hesabına hacı adaylarının oylarından feragat edemez mi?
Bir yandan vatandaş için bazı sıkıntılara katlanmanın mukadder olduğunu açıklarken bir yandan da ortadaki sıkıntılara muhalefetin «iktisadi suikast» larının sebep olduğunu her Tanrının günü bütün vatana radyo ile ilân etmekten vaz geçemez mi?
«Müşkilleri seve seve iktiham» a davet edilen Türk vatandaşlarından yarıya yakını oylarını muhalefete vermişlerdir. Bu vatandaşlardan fedakârlık istiyebilmek için Hükümet, hiç değilse o vatandaşların vatanseverlik duygularını incitmekten kaçınmalı; bir yandan mevcut sıkıntıların kendi siyasetinden ileri geldiğini kabul edip bunların «mukadder» ve bunlara katlanmanın zaruri olduğunu söylerken bir yandan da bu sıkıntılara muhalefeti sebep göstermek haksızlığına son vermelidir!
Ortada hiçbir kanuni mesnet olmaksızın muhalefeti vatana ihanetle suçlandıranlar, artık o muhalefetin mensuplarından fedakârlık ve yardım isteme hakkını kendilerinde görememelidirler.
Ancak, muhalefeti vatana ihanetle suçlandırmış bir tebliğin altında imzası bulunmıyan ve muhalefete millî mevcudiyetimiz aleyhinde «meşum suikast» lar atfeder radyo konuşmaları yapmış olmıyan kimselerden kurulacak bir hükümet kendinde bu hakkı görebilir.
Yok eğer Menderes Hükümeti ithamlarında haklı ise, yani ortadaki buhran sadece muhalefet sözcülerinin ve «uydurma neşir organları» nın (Devlet Bakanı Bay Sarol bu sözü Trabzon'da söylemiş) sebep olduğu «suni» bir buhransa, o zaman milleti feragat ve fedakârlığa çağırmanın zaten lüzumu yok demektir.
Kısacası, eğer ortadaki buhran »suni» ise millet rahat bırakılmalı, «mukadder» se muhalefet rahat bırakılmalıdır!
Hem uğrunda sıkıntılara katlanılacak bir takım ulvî gayelerden bahsedip milleti feragat ve fedakârlığa çağırmak, hem de bu sıkıntıları suçunu muhalefete yüklemek!.. Bir Hükümet bunların ikisini birden yapamaz.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“"Suni" mi, "Mukadder" mi?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/418 ulaşıldı.