Şehir Gürültüsü

Başlık: 
Şehir Gürültüsü 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11687, s. 1 
Tarih: 
1955-07-04 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/29 
Metin: 
GÜNÜN Işığında

Şehir gürültüsü

BATI ölçüsüyle medenî sayılan memleketlerde büyük şehirlerin bütün gürültüsü, bir akar su hışırtısını andıran sürekli bir sesten ibarettir. Adım, motor, ve asfalta sürtünen taşıt lâstiği setlerinin karışımı bir ses...

Bu sesteki akışa bir defa kendini kaptırdıktan sonra insan, değil rahatsız olmak, onu arıyacak hale bile gelir.

Türkiye'de ise şehir gürültüsü rahatsız edici, sinir bozucudur. İnsanı kendine alııştırıcı bir yeknesaklığı olmıyan bu gürültü, tatsız sürprizlerle doludur. Radyonun paraziti kadar düzensiz ve ölçüsüzdür.

Şehirlerimizin en yenisi ve en medenisi Ankara bile, bir insanın hemen hiç bir köşesinde baş dinlediremiyeceği, baş dinlendirmek söyle dursun, kafası şişmeden bir yerden bir yere gidemiyeceği, evinde oturup sakin kafayla bir şey okuyamıyacağı, yazamıyacağı bir şehir haline gelmiştir.

Batı ölçüsüyle medenî sayılan memleketlerden hiçbirinin şehirlerinde radyo, gramofon sesi duyulmaz. Evinde kendi radyosundan dinlediği bir şarkı, temsil yahut konuşmayı komşularına ve sokaktan geçen yabancılara da zorla dinletecek tek bir insan, nedense o şehirlerin halkı arasından çıkmaz.

Kendi dinlemek istediği bir müziği zorla müşterisine dinleten şoförler de, bildiğimiz kadar, bizden başka hiç bir Batı memleketinde yoktur.

Seyyar satıcı ise, görünüşüyle olsun, mahalleleri inleten sesiyle olsun, Türkiye'nin bir Batı memleketi olmaktan daha ne kadar uzak buunduğunu, her gün kafamızın içinde haykırmaktadır.

Türkiye'de hiç bir hürriyet kalmasa bile bir hürriyet sanki ebedidir: Hürriyetlerin en işe yaramazlarından, en rahatsız edicilerinden, gürültü yapma hürriyeti...

Belki de bunca gürültüden rahatsız olanların sayısı azdır. Fakat, pek küçük bir azınlık tarafından bile ilerisürülecek olsa, rahatsız edilmeme hakkı, büyük çoğunluğun rahatsız etme hakkına üstün tutulmalıdır! Bu, medeniliğin en basit icaplarından biridir.

Hele şehir gürültüsünün başlıca unsurlarından biri olan musiki, Türkiye'de başlı başına bir meseledir. Cumhuriyet devrinde, büyük bir kısmı «alaturka» dediğimiz musikiye tahammül edemiyen bir nesil yetişmiştir. Bu nesil, kimin ne çeşit musiki dinlediğine karışabilecek durumda değildir ama, o neslin de kulak zevkine asgari saygı gösterilmeli, sokakta yürürken, çarşıda alışveriş ederken, lokantada yemek yer yahut dolmuşta işine giderken, o, sevmediği, tahammül edemediği ve edemiyeceği bir musikiyi dinlemek zorunda bırakılmamalıdır.

Eğer bu neslin, akşam işten çıkıp dolmuşla eve dönerken,

«Ağlamakla inlemekle ömrüm gelip geçiyor»

diye ağlamalı dinlemeli bir şarkıyı dinlemek asabını bozuyorsa, onun bu asap bozukluğuna saygı gösterilmelidir.

Ne halk, ne satıcılar, ne dükkân sahipleri ne de şoförler, şehrimizde gürültüden asabı bozulmaksızın yaşamak istiyenlerin bu istediğine, belli ki kendiliklerinden saygı göstermiyeceklerdir. Bu durumda, onlara bu saygı borcunu hatırlatmak Belediyenin vazifesidir.

Eğer Belediye kendini, medenî bir şehrin Belediyesi durumunda görmek istiyorsa...

Bülend ECEVİT 

Dosyalar

1955.07.04.jpg
1955.07.04_B.jpg
1955.07.04_B.txt

Koleksiyon

Etiketler

Alıntı

“Şehir Gürültüsü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/407 ulaşıldı.