Ankara'nın İmarı: 3, Halkının Yüzde 40'ı Sayılmayan Şehir
Title:
Ankara'nın İmarı: 3, Halkının Yüzde 40'ı Sayılmayan Şehir
Source:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11673, s. 1
Date:
1955-06-20
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Text:
GÜNÜN Işığında
Ankara’nın imarı : 3
Halkının yüzde 40’ı sayılmayan şehir
Dünkü yazımızda belittiğimiz gibi, Adana nüfusunun yüzde 40 ı gecekondularda yaşamaktadır. Kanunsuz yollardan ve çoğu yoksulluk zoruyle kurulan bu derme çatma barınaklar bir emri vâki olarak kabul edilmekte; bununla da kalınmıyarak, şehir büyüdükçe gecekondu sahalarının da büyüyeceği ve genel nüfus artışiyle beraber gecekondu nüfusunun da artacağı, önlenemiyecek bir vakıa olarak ve akıl almaz bir tevekkülle kabul edilmektedir.
Gecekondular, tabiattan icabı, kanunsuz ve nizamsız kurulduklarına göre, Ankara için hazırlanan Uybadm - Yücel Plânında gecekondu larm yayılma sabası az çok belirtilmiş olmakla beraber, tatbikatta bn yayılmayı yönlendirmek ve sınırlandırmak da mümkün oinııyacak-tır.
O yüzden, bn şehrin bayındır lığı için ne yapılırsa ancak şehir nüfusunun yüzde 60 ı için yapılmış olacağı gibi, resmiyette hesaba katılmıyan yüzde 40 ın düzensizce yayılması, yüzde 60 için yapılanları da ister istemez aksatacaktır.
Bir şehre att gerçekler ancak yüzde 60 nlsbednde dikkat nazarına alınıp yüzde 40 nîsbetinde bilmezlikten gelinirse, o şehrin bayındırlığı uğranda sarfedilecek hemen bütün gayretlerin sonuçsuz kalmaya mahkûm olduğuna söylemek için kâhin olmaya lüzum yoktur.
Fakat bu türlü maddî mülâhazalar bir yana, bir de işin insanî yönü vardın Bu şehirde, yani Türkiye Cumhuriyetinin genç başkentinde, 124.000 kişi, çalışan insanlar oldukları halde yoksul kaldıkları için, unutulmakta, hesap dışı bırakılmakta, imkân bulunabildiği kadar yok sayılmaktadırlar.
Gecekondu bölgelerinde yaşıysa vatandaşlar arasında, kanuni yollardan medeni yaşama şartlarına uygun birer ev edinebilecek kudrette kimseler de bulundnğu düşünülebilir. Eğer böyleleri bir azınlık olarak bile varsa, onlar için medeni şartlar altında yaşamanın bir ihtiyaç haline gelmediğine hükmetmek gerekir.
Fakat bir kısım vatandaşların medeni evlerde yaşama ihtiyaderecede yoksul olması kadar, medeni evlerde yaşama ihtiyacını duymıyacak derecede medeniyetten uzak olması da, sorumluluğunu bilen bir devlet idaresine birtakım vazifeler yüklese gerektir.
Vatandaşların medenî şartlar altında yaşamalarım kolaylaştırmak kadar, onlar için böyle şartlar altında yaşamayı bir ihtiyaç baline getirmek de, yirminci yüzyılda, kendini Batılı sayan bir devletin sorumlulukları arasına girmelidir.
Çalışan az gelirli vatandaşları medenî yaşama imkânlarına kavuşturacak bir mesken politikasını tesbit ve tatbik etmek, İdarî makamların başlıca vazifelerinden biri sayılmalıdır.
Bu vazife yerine getirilmekle memleket kalkınması da hızlandırılmış olacaktır. Çünkü medenî şartlar altında yaşamak nüfusumuzun ne kadar büyük bir kısmı için tabiî bir ihtiyaç haline gelirse, yurt kalkınmasında halkın kendiliğinden sarfedeceği gayret de o nisbette artacaktır.
Başkentindeki halkın yüzde 40 ı gecekondularda yaşıyan ve gecekondularda yaşamayı tahammül edilebilir bir hayat tar zı sayan bir millet, kalkınabilmek, kalkınıp yirminci yüzyıla yetişebilmek için gerekli medeniyet ihtiyacını kendi uzviyetinde doymuyor demektir. Bu takdirde yapılacak şey o ihtiyacı bu uzviyete aşılamaktır.
Dâva, Ankara balkının yüzde 40 ına sadece medenî yaşama şartlarını haiz birer mesken edinme imkânını sağlamak değil, aynı zamanda da medenî yaşamayı öğretmek dâvasıdır. Bir başka deyimle, yoksul halk için tatbik edilecek bir mesken politikası ekonomik olduğu kadar eğitsel bir ihtiyaca da cevap vermiş olacaktır.
Bülend ECEVİT
Ankara’nın imarı : 3
Halkının yüzde 40’ı sayılmayan şehir
Dünkü yazımızda belittiğimiz gibi, Adana nüfusunun yüzde 40 ı gecekondularda yaşamaktadır. Kanunsuz yollardan ve çoğu yoksulluk zoruyle kurulan bu derme çatma barınaklar bir emri vâki olarak kabul edilmekte; bununla da kalınmıyarak, şehir büyüdükçe gecekondu sahalarının da büyüyeceği ve genel nüfus artışiyle beraber gecekondu nüfusunun da artacağı, önlenemiyecek bir vakıa olarak ve akıl almaz bir tevekkülle kabul edilmektedir.
Gecekondular, tabiattan icabı, kanunsuz ve nizamsız kurulduklarına göre, Ankara için hazırlanan Uybadm - Yücel Plânında gecekondu larm yayılma sabası az çok belirtilmiş olmakla beraber, tatbikatta bn yayılmayı yönlendirmek ve sınırlandırmak da mümkün oinııyacak-tır.
O yüzden, bn şehrin bayındır lığı için ne yapılırsa ancak şehir nüfusunun yüzde 60 ı için yapılmış olacağı gibi, resmiyette hesaba katılmıyan yüzde 40 ın düzensizce yayılması, yüzde 60 için yapılanları da ister istemez aksatacaktır.
Bir şehre att gerçekler ancak yüzde 60 nlsbednde dikkat nazarına alınıp yüzde 40 nîsbetinde bilmezlikten gelinirse, o şehrin bayındırlığı uğranda sarfedilecek hemen bütün gayretlerin sonuçsuz kalmaya mahkûm olduğuna söylemek için kâhin olmaya lüzum yoktur.
Fakat bu türlü maddî mülâhazalar bir yana, bir de işin insanî yönü vardın Bu şehirde, yani Türkiye Cumhuriyetinin genç başkentinde, 124.000 kişi, çalışan insanlar oldukları halde yoksul kaldıkları için, unutulmakta, hesap dışı bırakılmakta, imkân bulunabildiği kadar yok sayılmaktadırlar.
Gecekondu bölgelerinde yaşıysa vatandaşlar arasında, kanuni yollardan medeni yaşama şartlarına uygun birer ev edinebilecek kudrette kimseler de bulundnğu düşünülebilir. Eğer böyleleri bir azınlık olarak bile varsa, onlar için medeni şartlar altında yaşamanın bir ihtiyaç haline gelmediğine hükmetmek gerekir.
Fakat bir kısım vatandaşların medeni evlerde yaşama ihtiyaderecede yoksul olması kadar, medeni evlerde yaşama ihtiyacını duymıyacak derecede medeniyetten uzak olması da, sorumluluğunu bilen bir devlet idaresine birtakım vazifeler yüklese gerektir.
Vatandaşların medenî şartlar altında yaşamalarım kolaylaştırmak kadar, onlar için böyle şartlar altında yaşamayı bir ihtiyaç baline getirmek de, yirminci yüzyılda, kendini Batılı sayan bir devletin sorumlulukları arasına girmelidir.
Çalışan az gelirli vatandaşları medenî yaşama imkânlarına kavuşturacak bir mesken politikasını tesbit ve tatbik etmek, İdarî makamların başlıca vazifelerinden biri sayılmalıdır.
Bu vazife yerine getirilmekle memleket kalkınması da hızlandırılmış olacaktır. Çünkü medenî şartlar altında yaşamak nüfusumuzun ne kadar büyük bir kısmı için tabiî bir ihtiyaç haline gelirse, yurt kalkınmasında halkın kendiliğinden sarfedeceği gayret de o nisbette artacaktır.
Başkentindeki halkın yüzde 40 ı gecekondularda yaşıyan ve gecekondularda yaşamayı tahammül edilebilir bir hayat tar zı sayan bir millet, kalkınabilmek, kalkınıp yirminci yüzyıla yetişebilmek için gerekli medeniyet ihtiyacını kendi uzviyetinde doymuyor demektir. Bu takdirde yapılacak şey o ihtiyacı bu uzviyete aşılamaktır.
Dâva, Ankara balkının yüzde 40 ına sadece medenî yaşama şartlarını haiz birer mesken edinme imkânını sağlamak değil, aynı zamanda da medenî yaşamayı öğretmek dâvasıdır. Bir başka deyimle, yoksul halk için tatbik edilecek bir mesken politikası ekonomik olduğu kadar eğitsel bir ihtiyaca da cevap vermiş olacaktır.
Bülend ECEVİT
Collection
Citation
“Ankara'nın İmarı: 3, Halkının Yüzde 40'ı Sayılmayan Şehir,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 23, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/401.