Güvensizlik

Başlık: 
Güvensizlik 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11682, s. 1 
Tarih: 
1955-06-29 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/29 
Metin: 
GÜNÜN Işığında

Güvensizlik

PAZAR günü çıkan yazımızda dediğimiz gibi, Demokrat Parti, iktidara gelmek için halka verdiği sözlerden yalnız birine, «vicdan hürriyeti» ile ilgili sözüne sadık kaldı. «Vicdan hürriyeti» ile de irticadan, devrim aleyhtarlığından başka bir şey kastetmemiş olduğuna göre, verdiği sözler içinde yalnız memlekete en zararlı ve tutulması en kolay olanı tuttu.

Demokratik rejimi daha ileri götürecekti, geriye götürdü. Memlekete bolluk ve ucuzluk getirecekti, darlık ve pahalılık getirdi.

Partinin en yetkili sözcüleri, seçim konuşmalarında halka Boğaziçi paketini gösterip, «bunu 10 kuruşa alacaksınız» demekten, sonra iktidara gelip Boğaziçi fiyatına 10 kuruş zam yapmaktan çekinmediler. (1)

Harb yıllarında, sınırda nöbet bekliyen askerlerden yüzbinlercesi köyünde şeker kullanmıyan insanlardı. O kadar askere şeker yedirilmesiyle doğan darlık üzerine şeker fiyatı bir ara 5 liraya çıkarılmıştı.

Demokrat Parti sözcüleri, seçim konuşmalarında bunu istismar ettiler.

Bugün, ortada harb olmadığı şeker bulunamadığı için şekerin karaborsa fiyatı 5 liraya çıkınca, «artık» diye düşündük, «CHP. zamanında şekerin 5 liraya çıkmış olduğunu söylemeğe belki bundan sonra dilleri varmaz.»

Fakat gazetelerde okuduk ki, partinin ileri gelenlerinden biri geçen gün verdiği bir demeçte gene, harb içinde C.H.P. nin şekeri 5 liraya yedirdiğini söylemiş.

İktidarın sorumlu kişileri, son seçimde, yapacakları hemen her önemli konuşma için pahalı birer temel atma töreni tertiplediler. Onlar ihalesi bile yapılmamış fabrikaların temellerini attırırken, C.H.P. zamanında kurulmuş, fabrikalar ham maddesizlikten birer birer kapanmaya başladılar.

C.H.P. idaresi, bütün miraslarını reddettiği Osmanlı İmparatorluğunun yalnız borçlarını kabul etmişti.

Demokrat Parti idaresi ise, Türkiye'nin adını, borçlarını ödemiyen memlekete çıkardı.

Plânı, programı, kitabîliktir deyip reddettiler, bir gün söylediklerini ertesi gün bozdular, gerçekleri milletten sakladılar. Pahalılık olduğunu söyliyen muhalefeti bozgunculukla suçlandırdıkları günlerde milletvekilleri geçinemedigi için onların aylıklarını arttırdılar.

Memleket meselelerine dair verdikleri izahattan bir çoğunda milletin idrak ve bilgi seviyesini istihkâr etme mânasına gelebilecek kadar garip sözler söylediler. Yirminci yüzyılda, kendini Batılı sayan bir memlekette, millet karşısına çıkıp iktisadi politikalarını anlatırken, ihtiyatsızlığın başına «mukaddes» gibi sıfatlar eklediler.

Bu hesapsız gidişten sorumlu devlet adamı, duyulan kaygıları yatıştırmak için, yaşamakta olduğumuz devrin bir «kredi devri» olduğunu söyleyip yalnız krediye güvendiğini açıkladı.

Sonra, kredi almaya sıra gelince, onda da muvaffak olunamadı.

Velhasılı, irtica ile ilgili olanlar hariç, halka verilen sözlerden hemen hiçbiri tutulmadı. Bazan tutulmamakla da kalmayıp tam tersi yapıldı. Başlanan işler bitirilemedi, onlar bitiremedikçe yeni işlere başlandı, o arada, kurulu fabrikalar, müesseseler işlemez oldu. Pahalılık Türkiye'de görülmemiş bir dereceye yükseldi. Paramızın gerçek değeri o hale geldi ki doların karaborsa fiyatındaki birkaç kuruşluk bir düşmeyi, hükümet sözcüsü gazetenin baş sayfasında kocaman başlıklarla halka müjdelemek tabiî görülmeğe başladı.

İşte bütün bunlardan sorumlu olan Hükümet 5 yıldır iktidardadır. Bu Hükümet, iktidarın kendisini yıpratmış olması ihtimalini hâlâ aklına getirmemekte, çekilmeyi düşünmemektedir. Ve çekilmeyi düşünmediği gibi, bugüne kadar tuttuğu yolun memleketi bir iktisadi çıkmaza götürdüğünü kabul edip tutulan yolun değiştirileceğini vaadetmeğe de yanaşmamaktadır.

Bu durumda halk ne umup da, neye güvenip de, şu sıkıntılı günlerde Hükümetin başvurduğu tedbirleri gönülden desteklesin?. Bu güne kadar hangi söz tutuldu, hangi ümit gerçekleşti ki parlak günlerin yaklaştığına, sıkıntıların geçici olduğuna dair verilen, üstelik hiçbir esasa, delile, belirtiye dayanmadan verilen sözlere inansın?

Dünkü yazımızda, eğer baştakiler sıkıntıları halkla paylaşmazlarsa, balkın bu sıkıntılara karşı alınan tedbirleri desteklememekte mazur görülebileceğini söylemiştik.

Bugün de sonuç olarak diyoruz ki, eğer bir hükümet kendi sebep olduğu sıkıntılardan memleketi kurtarabilecek kudrette olduğuna halkı inandıramazsa, inandırabilecek durumda olmaktan çıkmışsa, bu, halkın o hükümetçe alınan tedbirleri desteklemeyişini mazur gösterebilecek ikinci ve daha kuvvetli bir âmildir.

Bülend ECEVİT

----------

(1) Bu yazı yeni zamdan önce yazılmıştı. 

Dosyalar

1955.06.29.jpg
1955.06.29_B.jpg
1955.06.29_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Güvensizlik,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 19 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/402 ulaşıldı.