Ankara'nın İmarı: 2, 124.000 Ankara'lı Gecekondularda...
Başlık:
Ankara'nın İmarı: 2, 124.000 Ankara'lı Gecekondularda...
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11672, s.1
Tarih:
1955-06-19
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Ankara'nın imarı : 2
124.000 Ankaralı gecekondularda...
MİMARLAR Odası'nın dün bu sütunda sözünü ettiğimiz toplantısında açıklandı: Ankara İmar Plânı ile ilgili incelemeler yapılırken tesbit edildiğine göre, 124.000 kişi, yani Ankara nüfusunun en az yüzde 40 ı, gecekondularda yaşıyormuş. Toplantıda bu gerçek, «ilerisi için korkunç bir durum» olarak vasıflandırıldı.
Müsabakaya katılan mimarlardan bu durumun da halli çarelerini göstermeleri istenmiş.
Müsabaka jürisi toplandığı günlerde çıkan bir yazımızda (1), «jürinin projeler için mücerret değer hükümleri kulanmamasını, Ankara'yı, memleketimizin sosyal ve ekonomik şart, ihtiyaç ve programları çerçevesi içinde mütalâa etmesini» dilemiş, fakat jüri üyelerinin, şartları ve ihtiyaçları bilseler bile, sosyal ve ekonomik hayatımızla ilgili programları bilemiyeceklerini, çünkü ortada böyle programlar bulunmadığını düşünerek kabul edilecek plânın, gerçekleri yeteri kadar dikkate almış bir plân olamıyacağı kaygısını belirtmiştik.
Nitekim, Çarşamba günü Millî Kütüphanede yapılan toplantıda, birinciliği kazanan proje sahibi mimarlar da, pek haklı olarak, gecekondu meselesinin hallinin kendilerine değil, idarî makamlara düştüğünü, kendilerinin ancak, ilerideki gecekondu inşaatı için «inkişaf sahaları» göstermek, ve gecekondu sakinleri için blok apartmanlar yapılmasını «tavsiye» etmekle yetinmiş olduklarını açıkladılar.
Ellerinde ne bir idari yetki ne de sosyal ve ekonomik hayatımızla ilgili bir program bulunan mimarların, bu konuda «tavsiye» lerde bulunmaktan, ve gecekondu faciasının devam edeceğini kabul ederek yeni gecekondular için «inkişaf sahaları» göstermekten başka bir şey yapmalan zaten beklenemezdi.
Fakat idari makamlar gecekondu faciasına insafsızca gözlerini yummaya devam ettikleri müddetçe, Türkiye Cumhuriyeti Başkentini geliştirmek, güzelleştirmek ve medenî bir yer haline getirmek için ne yapılırsa başkent nüfusunun ancak yüzde 60 ı için yapılmış, geri kalan yüzde 40 ın, ihtiyaçları şöyle dursun, varlığı bile hesaba katılmamış olacaktır. Ve Ankara şehrinin hemen hemen yarısı, Türkiye için bir yüz karası olarak kalacak, Ankara inkişaf ettikçe bu yüz karası da «inkişaf» etmeğe devam edecektir.
Türkiye'de ev yaptırmak için mevcut bütün kredi kolaylıkları, ancak hali vakti zaten yerinde vatandaşların faydalanabilecekleri, hem de sadece başlarını sokacak bir ev değil, bazan han, apartman yaptırmak için faydalanabilecekleri kolaylıklardır. Öte yanda, böyle kredi kolaylıklarından bile faydalanamıyacak kadar az gelirli vatandaşlarsa, kanun dışına çıkmak, kendilerine ait olmıyan arazide, kendi elleriyle, ve gerek sıhhi ve medenî yaşama şartlarından gerek her türlü estetik kaygıdan uzak evler, ev değil kulübeler, inşa etmek zorunda kalmaktadırlar.
Medenî memleketlerde az gelirli vatandaşlar için sıhhî ve medeni şartlara uygun birer çatı altı sağlanması işini, ya devlet ya da belediyeler; en başta gelen görevlerinden biri saymaktadırlar. Daha İkinci Dünya Harbi'nin iktisadi çöküntüsü altında iken bile, meselâ İtalya, az gelirli insanlar için mesken sağlama işine ön plânda yer vermiş; gene İkinci Dünya Harbinden sonra İngiltere'de az gelirli vatandaşlar için mesken temini meselesini, siyasi partiler, programlarının başına almışlardı.
Kaldı ki az gelirliler için mesken sağlanması meselesine bu kadar önem veren Batı memleketlerinden hiç birinde yoksulların bizdeki kadar yoksul oldukları düşünülemez.
Üyesi bulunduğumuz Batılı milletler topluluğu içinde sefaletin belki en büyüğü bizde olduğu gibi, sefalete karşı kayıtsızlığın da en büyüğü bizdedir.
------------
(1) (Mimarlık ve «Sosyal cinayet» ler) «Halkçı» - 8/4/1955 • S. 1.
Bülent ECEVİT
Ankara'nın imarı : 2
124.000 Ankaralı gecekondularda...
MİMARLAR Odası'nın dün bu sütunda sözünü ettiğimiz toplantısında açıklandı: Ankara İmar Plânı ile ilgili incelemeler yapılırken tesbit edildiğine göre, 124.000 kişi, yani Ankara nüfusunun en az yüzde 40 ı, gecekondularda yaşıyormuş. Toplantıda bu gerçek, «ilerisi için korkunç bir durum» olarak vasıflandırıldı.
Müsabakaya katılan mimarlardan bu durumun da halli çarelerini göstermeleri istenmiş.
Müsabaka jürisi toplandığı günlerde çıkan bir yazımızda (1), «jürinin projeler için mücerret değer hükümleri kulanmamasını, Ankara'yı, memleketimizin sosyal ve ekonomik şart, ihtiyaç ve programları çerçevesi içinde mütalâa etmesini» dilemiş, fakat jüri üyelerinin, şartları ve ihtiyaçları bilseler bile, sosyal ve ekonomik hayatımızla ilgili programları bilemiyeceklerini, çünkü ortada böyle programlar bulunmadığını düşünerek kabul edilecek plânın, gerçekleri yeteri kadar dikkate almış bir plân olamıyacağı kaygısını belirtmiştik.
Nitekim, Çarşamba günü Millî Kütüphanede yapılan toplantıda, birinciliği kazanan proje sahibi mimarlar da, pek haklı olarak, gecekondu meselesinin hallinin kendilerine değil, idarî makamlara düştüğünü, kendilerinin ancak, ilerideki gecekondu inşaatı için «inkişaf sahaları» göstermek, ve gecekondu sakinleri için blok apartmanlar yapılmasını «tavsiye» etmekle yetinmiş olduklarını açıkladılar.
Ellerinde ne bir idari yetki ne de sosyal ve ekonomik hayatımızla ilgili bir program bulunan mimarların, bu konuda «tavsiye» lerde bulunmaktan, ve gecekondu faciasının devam edeceğini kabul ederek yeni gecekondular için «inkişaf sahaları» göstermekten başka bir şey yapmalan zaten beklenemezdi.
Fakat idari makamlar gecekondu faciasına insafsızca gözlerini yummaya devam ettikleri müddetçe, Türkiye Cumhuriyeti Başkentini geliştirmek, güzelleştirmek ve medenî bir yer haline getirmek için ne yapılırsa başkent nüfusunun ancak yüzde 60 ı için yapılmış, geri kalan yüzde 40 ın, ihtiyaçları şöyle dursun, varlığı bile hesaba katılmamış olacaktır. Ve Ankara şehrinin hemen hemen yarısı, Türkiye için bir yüz karası olarak kalacak, Ankara inkişaf ettikçe bu yüz karası da «inkişaf» etmeğe devam edecektir.
Türkiye'de ev yaptırmak için mevcut bütün kredi kolaylıkları, ancak hali vakti zaten yerinde vatandaşların faydalanabilecekleri, hem de sadece başlarını sokacak bir ev değil, bazan han, apartman yaptırmak için faydalanabilecekleri kolaylıklardır. Öte yanda, böyle kredi kolaylıklarından bile faydalanamıyacak kadar az gelirli vatandaşlarsa, kanun dışına çıkmak, kendilerine ait olmıyan arazide, kendi elleriyle, ve gerek sıhhi ve medenî yaşama şartlarından gerek her türlü estetik kaygıdan uzak evler, ev değil kulübeler, inşa etmek zorunda kalmaktadırlar.
Medenî memleketlerde az gelirli vatandaşlar için sıhhî ve medeni şartlara uygun birer çatı altı sağlanması işini, ya devlet ya da belediyeler; en başta gelen görevlerinden biri saymaktadırlar. Daha İkinci Dünya Harbi'nin iktisadi çöküntüsü altında iken bile, meselâ İtalya, az gelirli insanlar için mesken sağlama işine ön plânda yer vermiş; gene İkinci Dünya Harbinden sonra İngiltere'de az gelirli vatandaşlar için mesken temini meselesini, siyasi partiler, programlarının başına almışlardı.
Kaldı ki az gelirliler için mesken sağlanması meselesine bu kadar önem veren Batı memleketlerinden hiç birinde yoksulların bizdeki kadar yoksul oldukları düşünülemez.
Üyesi bulunduğumuz Batılı milletler topluluğu içinde sefaletin belki en büyüğü bizde olduğu gibi, sefalete karşı kayıtsızlığın da en büyüğü bizdedir.
------------
(1) (Mimarlık ve «Sosyal cinayet» ler) «Halkçı» - 8/4/1955 • S. 1.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Ankara'nın İmarı: 2, 124.000 Ankara'lı Gecekondularda...,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/392 ulaşıldı.