Refah ve Ahlâk
Başlık:
Refah ve Ahlâk
Kaynak:
Halkçı, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1955-04-22
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Refah ve ahlâk
Bülend ECEVİT
Para iyiliğin de kötülüğün de başı olabilir. İyilik yahut kötülük paranın kendinde değil, onu elde etme ve elden çıkarma yollarındadır.
Eğri yoldan da doğru yoldan da elde edilen para aynı maden yahut kâğıttan olduğu halde ikisinin fertler ve toplum üzerindeki tesirleri başka başkadır.
Onun için bir memleketin ekonomisi geliştirilir, ve bu gelişmede serbest teşebbüse geniş imkânlar verilirken, para kazanma ve harçama yollarının sağlam bir ahlâk temeli üstüne kurulmasına dikkat edilmelidir.
Böyle bir temel üstüne kurulu olmayan yollardan varılacak refahın topluma hayırı kadar zararı da dokunabilir.
Türkiye şimdi bir ahlâk kaydına bağlanmaksızın para kazanmayı deneyenlerin başıboş kaldıkları bir memleket haline gelmektedir.
Gerçi yüzde yüz dürüst yollardan servet yapmak hiç bir devir ve memlekette kolay olmamıştır. Dürüst olmayan yollardan servet yapılmasını önlemekse imkânsız denilebilecek kadar zordur.
Bir idareden böyle bir imkânsızı mümkün kılmasını beklemek insafsızlık olur.
Fakat imkânsız olmayan biz şey vardır: Dürüst yollar dışında servet yapmayı teşvik eder görünecek, mükâfatlandıracak tedbirler almaktan kaçınmak..
Bir idareden bu kadarını olsun beklemek insafsızlık sayılamasa gerektir.
Ödeme güçlükleri yüzünden dış ticaretimizin düştüğü çıkmaz karşısında Hükümetin son bir çareye baş vurduğu görülüyor: Memleket için lüzumlu mallardan bir kısmı bedelsiz ithal edilebilecek, bu şekilde yapılacak ithalât için döviz tahsis edilmiyecek, ve ödeme kaynakları sorulmayacaktır.
Paramızın değeri bakımından zararlı olabilecek ve hayatın daha pahalılaşması neticesini doğurabilecek böyle bir tedbir, içinde bulunduğumuz çıkmazdan kurtulmak için makbul bir çare midir, değil midir, bu iktisatçıların bilebileceği yahutta zamanın göstereceği bir şeydir.
Yalnız şimdiden bildiğimiz, bu kararı, dışarıda gayrı kanunî olarak döviz bulunduranlar bir mükâfat, döviz kaçakçılığı yapanlar da bir teşvik gibi görebilirler.
Böylelikle Hükümet, bu hususlarda kanuna riayetsizliği kârlı bir iş olarak göstermiş ve suç sayılması gereken bir hareketi tecviz etmiş bir durumda kalmaktadır.
Neticede refahımız yükselir mi yükselmez mi, onu biz bilemeyiz ama, herhalde iş hayatımızda ahlâk seviyesi yükselmiş olmayacaktır.
Halbuki bizim refaha olduğu kadar, bilhassa iş sahasında, ahlâka da ihtiyacımız vardır. Ve bir toplumu ayakta tutan, refahtan önce ahlâktır.
Refah ve ahlâk
Bülend ECEVİT
Para iyiliğin de kötülüğün de başı olabilir. İyilik yahut kötülük paranın kendinde değil, onu elde etme ve elden çıkarma yollarındadır.
Eğri yoldan da doğru yoldan da elde edilen para aynı maden yahut kâğıttan olduğu halde ikisinin fertler ve toplum üzerindeki tesirleri başka başkadır.
Onun için bir memleketin ekonomisi geliştirilir, ve bu gelişmede serbest teşebbüse geniş imkânlar verilirken, para kazanma ve harçama yollarının sağlam bir ahlâk temeli üstüne kurulmasına dikkat edilmelidir.
Böyle bir temel üstüne kurulu olmayan yollardan varılacak refahın topluma hayırı kadar zararı da dokunabilir.
Türkiye şimdi bir ahlâk kaydına bağlanmaksızın para kazanmayı deneyenlerin başıboş kaldıkları bir memleket haline gelmektedir.
Gerçi yüzde yüz dürüst yollardan servet yapmak hiç bir devir ve memlekette kolay olmamıştır. Dürüst olmayan yollardan servet yapılmasını önlemekse imkânsız denilebilecek kadar zordur.
Bir idareden böyle bir imkânsızı mümkün kılmasını beklemek insafsızlık olur.
Fakat imkânsız olmayan biz şey vardır: Dürüst yollar dışında servet yapmayı teşvik eder görünecek, mükâfatlandıracak tedbirler almaktan kaçınmak..
Bir idareden bu kadarını olsun beklemek insafsızlık sayılamasa gerektir.
Ödeme güçlükleri yüzünden dış ticaretimizin düştüğü çıkmaz karşısında Hükümetin son bir çareye baş vurduğu görülüyor: Memleket için lüzumlu mallardan bir kısmı bedelsiz ithal edilebilecek, bu şekilde yapılacak ithalât için döviz tahsis edilmiyecek, ve ödeme kaynakları sorulmayacaktır.
Paramızın değeri bakımından zararlı olabilecek ve hayatın daha pahalılaşması neticesini doğurabilecek böyle bir tedbir, içinde bulunduğumuz çıkmazdan kurtulmak için makbul bir çare midir, değil midir, bu iktisatçıların bilebileceği yahutta zamanın göstereceği bir şeydir.
Yalnız şimdiden bildiğimiz, bu kararı, dışarıda gayrı kanunî olarak döviz bulunduranlar bir mükâfat, döviz kaçakçılığı yapanlar da bir teşvik gibi görebilirler.
Böylelikle Hükümet, bu hususlarda kanuna riayetsizliği kârlı bir iş olarak göstermiş ve suç sayılması gereken bir hareketi tecviz etmiş bir durumda kalmaktadır.
Neticede refahımız yükselir mi yükselmez mi, onu biz bilemeyiz ama, herhalde iş hayatımızda ahlâk seviyesi yükselmiş olmayacaktır.
Halbuki bizim refaha olduğu kadar, bilhassa iş sahasında, ahlâka da ihtiyacımız vardır. Ve bir toplumu ayakta tutan, refahtan önce ahlâktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Refah ve Ahlâk,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/38 ulaşıldı.