NATO Ülkelerinde 4: İtalya'nın Göğü Altında İnsanlar
Başlık:
NATO Ülkelerinde 4: İtalya'nın Göğü Altında İnsanlar
Kaynak:
Ulus, s. 4
Tarih:
1953-07-27
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
NATO Ülkelerinde : 4
İtalya’nın göğü altında insanlar
Açlığa, işsizliğe, çalışmaya, aşkın acısına, ölümün kötülüğüne rağmen, İtalya’da insan, İtalyan göğünün “kapanmaz gözü altında”, çırılçıplak soyunmuş duyguları ile hayatı her an duyan bir yaratıktır
Yazan: Bülent ECEVİT
BATIDA, ressamların Fransa’ya gittiği kadar, şairler de İtalya’ya giderler. Ressamların Fransa’ya gidişi, orada iyi resim yapıldığındandır.
Şairlerin İtalya’ya gidişi ise İtalya’da şiirin iyi oluşundan değildir.
Batı ülkelerinde şairler, fildişi kulede en çok kapalı kalan, ve bunun iyiliklerini olduğu kadar sıkıntısını da en çok çeken sanatçılardır.
Sanat havasından ayrılmaksızın, yaratıcılığın kaynaklarından uzak düşmeksizin, o fildişi kuleden dışarıya, açıklığa, kanlı canlı, güneşli, sıcak bir hayata çıkabilmek, yılın birkaç haftası, onlarda, dayanılmaz bir istek olur.
Spezzia Körfezinde boğulan Shelley, sanki böyle şairleri İtalya kıyılarına çağıran bir ozan ruhtur.
"Napoli! Göğün kapanmaz gözü
altında
İnsanların çırılçıplak atan kalbi!"
İngiliz şairinin bu iki mısraı, Napoli'yi olduğu kadar, bütün İtalya’yı anlatır.
Gerçekten İtalya’da insanın kalbi, hiçbir şey saklamıyan bir göğün altında, bütün yapmacıklardan, bütün yaşama korkusundan soyunur.
İtalya’da doyasıya yaşanır. Açlığa, işsizliğe, çalışmaya, aşkın acısına, ölümün kötülüğüne rağmen İtalya’da insan, İtalya göğünün “kapanmaz gözü altında’’, çırılçıplak soyunmuş duygulariyle hayatı her an duyan bir yaratıktır.
FAKAT İtalyanlar kavgacı değil midir sanırsınız?.. Hem de nasıl kavgacı!
Hemen her kalabalık sokağın başında bir patırtı duyarsınız. Halk, patırtının geldiği yana koşuşur, pencerelerden heyecanlı yüzler çıkıp o yana eğilir. İki adam, yüzleri kıpkırmızı olmuş, başları iki kızgın horoz başı gibi birbirine uzanmış, gözlerinden ateş püskürerek, avazları çıktığı kadar haykırışıyordur. O zaten hızlı konuşulan İtalyan dili, ağızlarında, son sürat işliyen birer motör olmuştur. Bir an gelir, ikisinin de sıkılmış yumrukları havaya kalkar, eyvah dersiniz, indi inecek... İnmez!. Bir zaman böyle havada kaldıktan sonra, bütün gücü boşalmış bir halde kolları yanlarına sarkıverir. İki kavgacı, sırtlarını birbirlerine çevirip, biri bir yana, biri öbür yana hızlı hızlı yürür giderler.
Belli ki Mussolini, İtalyan halkının yumruğu havada kalan bu kavgacılığını ciddiye almış; o yumruğu, havada sıkıldığı kadar şiddetle ha [...] nın başına indirtebileceğini sanmış.
Oysaki İtalyan halkının kavgacılığı da, içi içine sığmıyacak kadar hayata bağlılığından doğuyor. Bu, öldürücü değil, tatlı, herkesin hayatı bölüşmesini istiyen bir bağlılık.
*
YAŞAMA sevgisinin bu kadar geniş olduğu, dünya güzelliklerinin bu kadar yakından duyulduğu bir ülkede, tembellik de olması beklenirdi.
Fakat îtalyanlar dünyanın en çalışkan insanları arasındadır.
Bildiğim kadar hiçbir Avrupa ülkesinde hayat, İtalya’daki kadar erken başlamaz. Sabahın 6 sında sokaklarda akın akın insanlar koşuşuyor, bisikletler geçiyor, otobüsler işliyordur.
Akşam gün kararıncaya kadar dalga geçen insana rastlanmaz. İtalya’da serserinin bile serseriliği bir iştir, belirli, dürüst bir iş yapmadan, fakat gene uğraşıp didinerek bir ekmek parası çıkarma yoludur.
Roma’nın, Napoli’nin kaldırım kahveleri gece ancak 9 dan sonra dolmaya başlar, gecenin 1 ine, 2 sine kadar da boşalmaz. Sabah gün doğmadan yaşamaya başlıyan bu halk, hayatın saatlerini uykuya harcamaya kıyamıyor gibidir. 4 saat mi, 5 saat mi uyurlar, kimbilir?
İtalya şehirlerinin en külüstür kaldırım kahvelerini bile, Paris’in dünyaya ün salmış o şık kahvelerine değişmem. İtalya'nın kaldırım kahvelerinde oturanlar, gün doğduğundanberi didinmiş, terlemiş, fakat hayattan bir günün bile tadı çıkarılmadan geçmesine içi elvermemiş, yorgun, dinlenmeyi hak eden, ve hayatı özentisiz, eğlencesiz, olduğu gibi, bir Napoli şarkısını sever gibi seven insanlardır.
İtalya'nın göğü altında insanlar, yaşamaya değerini verirler.
İtalya’nın göğü altında insanlar
Açlığa, işsizliğe, çalışmaya, aşkın acısına, ölümün kötülüğüne rağmen, İtalya’da insan, İtalyan göğünün “kapanmaz gözü altında”, çırılçıplak soyunmuş duyguları ile hayatı her an duyan bir yaratıktır
Yazan: Bülent ECEVİT
BATIDA, ressamların Fransa’ya gittiği kadar, şairler de İtalya’ya giderler. Ressamların Fransa’ya gidişi, orada iyi resim yapıldığındandır.
Şairlerin İtalya’ya gidişi ise İtalya’da şiirin iyi oluşundan değildir.
Batı ülkelerinde şairler, fildişi kulede en çok kapalı kalan, ve bunun iyiliklerini olduğu kadar sıkıntısını da en çok çeken sanatçılardır.
Sanat havasından ayrılmaksızın, yaratıcılığın kaynaklarından uzak düşmeksizin, o fildişi kuleden dışarıya, açıklığa, kanlı canlı, güneşli, sıcak bir hayata çıkabilmek, yılın birkaç haftası, onlarda, dayanılmaz bir istek olur.
Spezzia Körfezinde boğulan Shelley, sanki böyle şairleri İtalya kıyılarına çağıran bir ozan ruhtur.
"Napoli! Göğün kapanmaz gözü
altında
İnsanların çırılçıplak atan kalbi!"
İngiliz şairinin bu iki mısraı, Napoli'yi olduğu kadar, bütün İtalya’yı anlatır.
Gerçekten İtalya’da insanın kalbi, hiçbir şey saklamıyan bir göğün altında, bütün yapmacıklardan, bütün yaşama korkusundan soyunur.
İtalya’da doyasıya yaşanır. Açlığa, işsizliğe, çalışmaya, aşkın acısına, ölümün kötülüğüne rağmen İtalya’da insan, İtalya göğünün “kapanmaz gözü altında’’, çırılçıplak soyunmuş duygulariyle hayatı her an duyan bir yaratıktır.
FAKAT İtalyanlar kavgacı değil midir sanırsınız?.. Hem de nasıl kavgacı!
Hemen her kalabalık sokağın başında bir patırtı duyarsınız. Halk, patırtının geldiği yana koşuşur, pencerelerden heyecanlı yüzler çıkıp o yana eğilir. İki adam, yüzleri kıpkırmızı olmuş, başları iki kızgın horoz başı gibi birbirine uzanmış, gözlerinden ateş püskürerek, avazları çıktığı kadar haykırışıyordur. O zaten hızlı konuşulan İtalyan dili, ağızlarında, son sürat işliyen birer motör olmuştur. Bir an gelir, ikisinin de sıkılmış yumrukları havaya kalkar, eyvah dersiniz, indi inecek... İnmez!. Bir zaman böyle havada kaldıktan sonra, bütün gücü boşalmış bir halde kolları yanlarına sarkıverir. İki kavgacı, sırtlarını birbirlerine çevirip, biri bir yana, biri öbür yana hızlı hızlı yürür giderler.
Belli ki Mussolini, İtalyan halkının yumruğu havada kalan bu kavgacılığını ciddiye almış; o yumruğu, havada sıkıldığı kadar şiddetle ha [...] nın başına indirtebileceğini sanmış.
Oysaki İtalyan halkının kavgacılığı da, içi içine sığmıyacak kadar hayata bağlılığından doğuyor. Bu, öldürücü değil, tatlı, herkesin hayatı bölüşmesini istiyen bir bağlılık.
*
YAŞAMA sevgisinin bu kadar geniş olduğu, dünya güzelliklerinin bu kadar yakından duyulduğu bir ülkede, tembellik de olması beklenirdi.
Fakat îtalyanlar dünyanın en çalışkan insanları arasındadır.
Bildiğim kadar hiçbir Avrupa ülkesinde hayat, İtalya’daki kadar erken başlamaz. Sabahın 6 sında sokaklarda akın akın insanlar koşuşuyor, bisikletler geçiyor, otobüsler işliyordur.
Akşam gün kararıncaya kadar dalga geçen insana rastlanmaz. İtalya’da serserinin bile serseriliği bir iştir, belirli, dürüst bir iş yapmadan, fakat gene uğraşıp didinerek bir ekmek parası çıkarma yoludur.
Roma’nın, Napoli’nin kaldırım kahveleri gece ancak 9 dan sonra dolmaya başlar, gecenin 1 ine, 2 sine kadar da boşalmaz. Sabah gün doğmadan yaşamaya başlıyan bu halk, hayatın saatlerini uykuya harcamaya kıyamıyor gibidir. 4 saat mi, 5 saat mi uyurlar, kimbilir?
İtalya şehirlerinin en külüstür kaldırım kahvelerini bile, Paris’in dünyaya ün salmış o şık kahvelerine değişmem. İtalya'nın kaldırım kahvelerinde oturanlar, gün doğduğundanberi didinmiş, terlemiş, fakat hayattan bir günün bile tadı çıkarılmadan geçmesine içi elvermemiş, yorgun, dinlenmeyi hak eden, ve hayatı özentisiz, eğlencesiz, olduğu gibi, bir Napoli şarkısını sever gibi seven insanlardır.
İtalya'nın göğü altında insanlar, yaşamaya değerini verirler.
Koleksiyon
Alıntı
“NATO Ülkelerinde 4: İtalya'nın Göğü Altında İnsanlar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/383 ulaşıldı.