Hasanoğlanlıların Resim Sergisi
Başlık:
Hasanoğlanlıların Resim Sergisi
Kaynak:
Ulus, "Sanat Köşesi"
Tarih:
1952-10-04
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
SANAT KÖŞESİ
Resim:
HASANOĞLANLILARIN RESİM SERGİSİ
Masallar dinlemeden, dört duvar ortasında yalanlar içinde özenli bezenli büyümeden çocukluğunu yaşamış küçük insanlar için, insan insandan, toprak topraktan gayri bir şey olamazdı. Onlara ne masal dünyasının kapısı açılmış, ne hayalin yolu gösterilmiştir.
Onlar, daha erken yaşta, güneşi başlarında soğuğu derilerinde, toprağı tabanlarında duymuşlar, karanlığa, geceden korkup hayaller kuramıyacak kadar alışmışlardır.
O kadar iç içe büyüdükleri tabiatı olduğundan başka şeyler sanamazlardı.
*
Çocuk resimlerinde görmeye alışmış olduğumuz hayal genişliği, duygu sürprizleri, köylü çocukların resminde belki de onun için yok!
Bu resimlerde insan, tabiatın içinden doğarcasına onun parçasıdır (R. Aldoğan’ın, dağda zeybek oynıyan adamları)...
Günlük hayatımız, bölüm bölüm tarlalar gibi tabiatla kaynasmıştır (H. Korkmaz’ın resmi)...
*
Hayal taşmamış, duygu başıboş kalmamış da köylü çocuklar sanatkâr olamamış mıdır?. Tersine onlar, daha serin, daha olgun bir kafayla, daha iyi gören gözler, daha ölçülü ellerle sanata girişmişlerdir. Ne kompozisyon kuruşları ne renk seçişleri rastgeleye benzer. Ergin sanatçılar gibi, daha bilerek yaratmaktadırlar.
Birinci sınıf öğrencisi olan, demek henüz 12—13 yaslarında Karaahmetoğlu’nun, üç resmi var. Bunlar, soyutlamanın (tecrit) sırrına ermiş, ileri bir çağda ressamın sağlam ve özgün kompozisyonlarıdır. Resimlerinden birindeki bir ağacın hendesî çözümlenmesi birçok büyük ressamları kıskandırabilir. Karaahmetoğlu, serginin üç ayrı köşesinde insana fırçasını, usûlubunu tanıtacak kadar kişiliğini bulmuş bir ressamdır.
Gene birinci sınıftan Nurhan’ın da kompozisyonu hemen o kadar ustaca...
H. Öğüt, C. Arslan, B. Yıldız, Osman Aydın ve daha birçokları yaşlarından beklenmiyecek kadar olgunlar...
*
Serginin ayrı bir bölümünde resimleri bulunan 16-18 yaşlarındaki dördüncü sınıf öğrencileri, birinci sınıftakileri sönük bırakamıyor. Bu belki de, ileri görüşlü bir resim eğitiminden daha geç yasta faydalanmaya başlamış oldukları içindir.
Çocuklara resim öğretiminde memleketimiz için yeni bir çığır açmış olan Cemal Bingöl, ancak bir yıldanberi bu öğrencilere resim dersi vermektedir. Birinci sınıf öğrencilerini ise daha bu sanatın başlangıcında ellerinden tutmuştur. Küçüklerin talihi burada!
Ama, dördüncü sınıf öğrencileri arasında da insanı şaşırtacak kadar ileri gitmiş olanlar var.
H. Kaya’nın Kore Savaşı tablosunun sol yarısına bakın: Onsekizine varmış bir cocuk değil. sanatında yetişmiş, deseni cok kuvvetli bir ressam karşısındasınız. Hareketler inanılmavacak kadar canlı ve kusursuz, gölgeler öylesine yerinde, veciz!
Abdullah Özkan’da bir Japon hafifliği, B. Bilgin sanki bir küçük Bonnard, İ. Sarıçam’da Gaugin’in renk korkusuzluğu; M. Bayındır’ın yüzlerinde Matisse kadar desen sadeliği, yere verdiği hareketle dans edenleri döner gösteren Y. Elmas; tabiatı, çağdaş bir Pisanello’nun eli değmişcesine incelten, dekoratifleştiren, yıldızları göğe dağılmış, kır çiçekleri gibi gören Seyfi Alp; bir iki renkle ve tek satıhla bir usta kompozisyonu yapan V. Neşeli ve daha, Ali Akkaya, Dönmez, O. Kara, İ. Alp, Özçakır, Öztürk....
*
Köy çocuklarının eğimi, en çok empresyonizme! Tabiatı güneş altında bir renk oyunu görüyorlar.
Hepsi realist, hepsinin tabiatla aralarında doğal bir bağ!
Halk motifi, mahallî renk gibi şeyleri düşünmemek bakımından köy enstitülü şairlere benziyorlar: Onlar da halk şiirine özenmeyi şehirlilere bırakmışlardır. Onlar gibi köylü ressamlar da gerçek sanatın mahallî olamıyacağını sezmiş, halk sanatının kalıplaşmış zevklerinden genç yaşta kurtulmuşlardır.
*
Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğrencilerinin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde açılan resim sergisi, köylerimizin uyanışından yeni bir haberdir. Çünkü resim sanatı köylüye şuurlu bir tabiat sevgisi aşılıyacak ve köylerimiz köylüde sanat duygusu geliştikçe güzelleşecektir.
Bülent ECEVİT
Resim:
HASANOĞLANLILARIN RESİM SERGİSİ
Masallar dinlemeden, dört duvar ortasında yalanlar içinde özenli bezenli büyümeden çocukluğunu yaşamış küçük insanlar için, insan insandan, toprak topraktan gayri bir şey olamazdı. Onlara ne masal dünyasının kapısı açılmış, ne hayalin yolu gösterilmiştir.
Onlar, daha erken yaşta, güneşi başlarında soğuğu derilerinde, toprağı tabanlarında duymuşlar, karanlığa, geceden korkup hayaller kuramıyacak kadar alışmışlardır.
O kadar iç içe büyüdükleri tabiatı olduğundan başka şeyler sanamazlardı.
*
Çocuk resimlerinde görmeye alışmış olduğumuz hayal genişliği, duygu sürprizleri, köylü çocukların resminde belki de onun için yok!
Bu resimlerde insan, tabiatın içinden doğarcasına onun parçasıdır (R. Aldoğan’ın, dağda zeybek oynıyan adamları)...
Günlük hayatımız, bölüm bölüm tarlalar gibi tabiatla kaynasmıştır (H. Korkmaz’ın resmi)...
*
Hayal taşmamış, duygu başıboş kalmamış da köylü çocuklar sanatkâr olamamış mıdır?. Tersine onlar, daha serin, daha olgun bir kafayla, daha iyi gören gözler, daha ölçülü ellerle sanata girişmişlerdir. Ne kompozisyon kuruşları ne renk seçişleri rastgeleye benzer. Ergin sanatçılar gibi, daha bilerek yaratmaktadırlar.
Birinci sınıf öğrencisi olan, demek henüz 12—13 yaslarında Karaahmetoğlu’nun, üç resmi var. Bunlar, soyutlamanın (tecrit) sırrına ermiş, ileri bir çağda ressamın sağlam ve özgün kompozisyonlarıdır. Resimlerinden birindeki bir ağacın hendesî çözümlenmesi birçok büyük ressamları kıskandırabilir. Karaahmetoğlu, serginin üç ayrı köşesinde insana fırçasını, usûlubunu tanıtacak kadar kişiliğini bulmuş bir ressamdır.
Gene birinci sınıftan Nurhan’ın da kompozisyonu hemen o kadar ustaca...
H. Öğüt, C. Arslan, B. Yıldız, Osman Aydın ve daha birçokları yaşlarından beklenmiyecek kadar olgunlar...
*
Serginin ayrı bir bölümünde resimleri bulunan 16-18 yaşlarındaki dördüncü sınıf öğrencileri, birinci sınıftakileri sönük bırakamıyor. Bu belki de, ileri görüşlü bir resim eğitiminden daha geç yasta faydalanmaya başlamış oldukları içindir.
Çocuklara resim öğretiminde memleketimiz için yeni bir çığır açmış olan Cemal Bingöl, ancak bir yıldanberi bu öğrencilere resim dersi vermektedir. Birinci sınıf öğrencilerini ise daha bu sanatın başlangıcında ellerinden tutmuştur. Küçüklerin talihi burada!
Ama, dördüncü sınıf öğrencileri arasında da insanı şaşırtacak kadar ileri gitmiş olanlar var.
H. Kaya’nın Kore Savaşı tablosunun sol yarısına bakın: Onsekizine varmış bir cocuk değil. sanatında yetişmiş, deseni cok kuvvetli bir ressam karşısındasınız. Hareketler inanılmavacak kadar canlı ve kusursuz, gölgeler öylesine yerinde, veciz!
Abdullah Özkan’da bir Japon hafifliği, B. Bilgin sanki bir küçük Bonnard, İ. Sarıçam’da Gaugin’in renk korkusuzluğu; M. Bayındır’ın yüzlerinde Matisse kadar desen sadeliği, yere verdiği hareketle dans edenleri döner gösteren Y. Elmas; tabiatı, çağdaş bir Pisanello’nun eli değmişcesine incelten, dekoratifleştiren, yıldızları göğe dağılmış, kır çiçekleri gibi gören Seyfi Alp; bir iki renkle ve tek satıhla bir usta kompozisyonu yapan V. Neşeli ve daha, Ali Akkaya, Dönmez, O. Kara, İ. Alp, Özçakır, Öztürk....
*
Köy çocuklarının eğimi, en çok empresyonizme! Tabiatı güneş altında bir renk oyunu görüyorlar.
Hepsi realist, hepsinin tabiatla aralarında doğal bir bağ!
Halk motifi, mahallî renk gibi şeyleri düşünmemek bakımından köy enstitülü şairlere benziyorlar: Onlar da halk şiirine özenmeyi şehirlilere bırakmışlardır. Onlar gibi köylü ressamlar da gerçek sanatın mahallî olamıyacağını sezmiş, halk sanatının kalıplaşmış zevklerinden genç yaşta kurtulmuşlardır.
*
Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğrencilerinin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde açılan resim sergisi, köylerimizin uyanışından yeni bir haberdir. Çünkü resim sanatı köylüye şuurlu bir tabiat sevgisi aşılıyacak ve köylerimiz köylüde sanat duygusu geliştikçe güzelleşecektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Hasanoğlanlıların Resim Sergisi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/362 ulaşıldı.