Leylâ Gamsız
Başlık:
Leylâ Gamsız
Kaynak:
Ulus, s. 4
Tarih:
1952-01-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/20
Metin:
Resim:
LEYLÂ GAMSIZ
Yazan: B. E.
Garbın sanat anlayışını benimseyip gene de Türk kalan, o anlayışa, Türklüğünden bir şeyler katan ressamımız pek azdır. Adını ancak bir iki yıldır duyduğumuz Leylâ Gamsız, gençliğine ve sanat hayatının henüz başlangıcında oluşuna rağmen, bu çetin fakat güzel yolda fırçasını deneyen bir kaç ressamımız arasına girmiş sayılabilir.
Leylâ Gamsız ın resımlerını Ankaralılar geçen yıl, Devlet Resim ve Heykel Sergisinde de görmüşlerdi. O sergideki resimleri, Matısse Gaugın arasında bir bag kurmuş olmak bakımından dikkate değerdi.
Bir kaç gün önce, Dil ve Tarih-Cografya Fakültesinde açılan sergisinde ise, Leylâ Gamsız'ın bir kaç yıllık sanat hayatı bütün merhaleleriyle görülebiliyor. Böylece de Leylâ Gamsız'ın şahsiyeti ve ilerisi hakkında çok daha iyi bir fikir edinebiliyoruz.
Sergideki resimler dört kategoriye ayrılıyor.
Galiba yalnız iki resimle temsil edilen birinci kategoride, Leylâ Gamsız'ın hocası olan Bedri Rahmi, tesirini hafifçe duyuluyor.
Bunu hemen tabkibeden ikinci kategoride, empresyonistlerin son neslinin, bilhassa Bonnard'ın sanat anlayışı, tabiat görüşü, seziliyor.
Lâkin üçüncü ve dördüncü kategorideki resimlerle karşılaşınca anlıyoruz ki, ressamın ilk iki merhalesi, sanat hayatında hemen hiç iz bırakmıyacak geçici merhalelermiş, resim sanatının eşiğindeki bocalamalarından ibaretmiş.
Üçüncü Kategoride kendini hissettiren Matisse - Gaugin tesiri, öyle sanıyoruz ki, Leylâ Gamsız'ın istikbalini şimdiden çizmiştir. Fakat bu istikbalde, Matisse ile Gaugin'in rolü zamanla tesir hüviyetini tamamen kaybedecek, bir ilhamdan, bir yol göstericilikten ibaret kalacaktır. Bizi buna kesin olarak inandıran, ressamın dördüncü kategorideki tablolarıdır.
Leylâ Gamsız'la sergisinde, kendisinin sanat anlayışına dair, ayak üstü bir iki çift lâf ettik. Batı ressamlarından en çok Matisse ile Gaugin'e hayranlık duyduğunu o da söylüyor. Ve, Matisse ile Gaugin'in, zaten birbirine çok yakın olduklarını ilâve ediyor.
Biz, bu iki Fransız ressamını objektif bir görüşle karşılaştırdığımız zaman, aralarında hiç de öyle bariz bir yakınlık bulmuyoruz. Lâkin Leylâ Gamsız'ın bu iki ressam arasında öyle bir yakınlık bulması dikkate değer bir şeydir.
Çünkü Leylâ Gamsız'ın ruhunu, Matisse ve Gaugin arasındaki birçok zıt tarafları telif ediş tarzında yakalıyabiliriz.
Leylâ Gamsız, Matisse kadar satıh ressam olmakla beraber Gaugin kadar da derinlik ressamıdır. İki ressamın da sade satıhlar kullanmaları, Leylâ Gamsız'ın böyle bir uzlaştırmayı başarabilmesine yardım eden başlıca unsurdur.
Matisse, tabiata, hayata, insanlığa bigâne bir ressamdır. Resmi de onun için satıh resmidir. Leylâ Gamsız, Matisse'in bu satıh resmi tekniğini alıyor hattâ Matisse'in elişilerine yakınlaşacak bir derecede alıyor.. Ama bu teknik içinde o, Gaugin kadar tabiata, hayata, insanlığa bağlılık ifade edebiliyor.
Şu farkla: Gaugin'in bu bağlılıklarında bir trajedi vardır; Gamsız'ın tabiata, hayata, insanlığa bağlılığında ise, adıyla uygun bir gamsızlığa yaklaşacak kadar sevinç, saadet, iyimserlik okunuyor.
İşte Leylâ Gamsız'ın, Batı sanat anlayışına Türklüğünden bir şeyler katışı da buradadır: Bizim plâstik sanat geleneğimiz, her şeyden önce satıhçıdır. Lâkin devrimlerimizin gayesi, dünyaya ve insanlığa, Şarklılığın asla kabul edemediği bir şekilde bağlanmaktadır!
Leylâ Gamsız, satıhçı bir resim tekniği içinde bu bağlanışın sanatını yapıyor.
Matisse'in satıhçılığında, Şarka bir özenme vardır. Bir ressam ne kadar usta olsa, onun özentici tarafı göze batar; tabiî, anlıyanların gözüne batar..
Köklerimiz Şark'ta olduğu için de bizler, Matisse'in bu özentici tarafını anlıyacak durumdayızdır. Ama, Leylâ Gamsız'ın resimlerindeki Şark'a ait unsurlar, özentisizdir, özden gelmedir. Bu da, onu, bir bakıma olsun, Matisse'e üstün kılmaktadır.
Leylâ Gamsız'ın, son eserleri arasında bulunan "Bahar", kilimli, "Enteriyör", "Geyikli Çayır", "Hendek'te Evler", "Tütüncü Kadınlar", "Düşünce", ve "Sarı Papatyalar" tabloları, ustalarının gölgesinden çıkmış olgun bir sanatkârın, benliğini bulmuş bir ressamın tablolarıdır.
Kendine has bir sıcaklığı olan morlarını, pembelerini, sarı ve yeşillerini ve insana siyahtan beklenmedik bir ferahlık duyuran siyahlarını uyuşturuşuyla Leylâ Gamsız, ne kadar zevk sahibi, kompozisyonlarının sağlamlığıyla da ne kadar usta bir ressam olduğunu göstermektedir.
Şimdiden Leylâ Gamsız'a en iyi ressamlarımızdan biri diyebilmek için büyük bir cesarete ihtiyaç yoktur.
LEYLÂ GAMSIZ
Yazan: B. E.
Garbın sanat anlayışını benimseyip gene de Türk kalan, o anlayışa, Türklüğünden bir şeyler katan ressamımız pek azdır. Adını ancak bir iki yıldır duyduğumuz Leylâ Gamsız, gençliğine ve sanat hayatının henüz başlangıcında oluşuna rağmen, bu çetin fakat güzel yolda fırçasını deneyen bir kaç ressamımız arasına girmiş sayılabilir.
Leylâ Gamsız ın resımlerını Ankaralılar geçen yıl, Devlet Resim ve Heykel Sergisinde de görmüşlerdi. O sergideki resimleri, Matısse Gaugın arasında bir bag kurmuş olmak bakımından dikkate değerdi.
Bir kaç gün önce, Dil ve Tarih-Cografya Fakültesinde açılan sergisinde ise, Leylâ Gamsız'ın bir kaç yıllık sanat hayatı bütün merhaleleriyle görülebiliyor. Böylece de Leylâ Gamsız'ın şahsiyeti ve ilerisi hakkında çok daha iyi bir fikir edinebiliyoruz.
Sergideki resimler dört kategoriye ayrılıyor.
Galiba yalnız iki resimle temsil edilen birinci kategoride, Leylâ Gamsız'ın hocası olan Bedri Rahmi, tesirini hafifçe duyuluyor.
Bunu hemen tabkibeden ikinci kategoride, empresyonistlerin son neslinin, bilhassa Bonnard'ın sanat anlayışı, tabiat görüşü, seziliyor.
Lâkin üçüncü ve dördüncü kategorideki resimlerle karşılaşınca anlıyoruz ki, ressamın ilk iki merhalesi, sanat hayatında hemen hiç iz bırakmıyacak geçici merhalelermiş, resim sanatının eşiğindeki bocalamalarından ibaretmiş.
Üçüncü Kategoride kendini hissettiren Matisse - Gaugin tesiri, öyle sanıyoruz ki, Leylâ Gamsız'ın istikbalini şimdiden çizmiştir. Fakat bu istikbalde, Matisse ile Gaugin'in rolü zamanla tesir hüviyetini tamamen kaybedecek, bir ilhamdan, bir yol göstericilikten ibaret kalacaktır. Bizi buna kesin olarak inandıran, ressamın dördüncü kategorideki tablolarıdır.
Leylâ Gamsız'la sergisinde, kendisinin sanat anlayışına dair, ayak üstü bir iki çift lâf ettik. Batı ressamlarından en çok Matisse ile Gaugin'e hayranlık duyduğunu o da söylüyor. Ve, Matisse ile Gaugin'in, zaten birbirine çok yakın olduklarını ilâve ediyor.
Biz, bu iki Fransız ressamını objektif bir görüşle karşılaştırdığımız zaman, aralarında hiç de öyle bariz bir yakınlık bulmuyoruz. Lâkin Leylâ Gamsız'ın bu iki ressam arasında öyle bir yakınlık bulması dikkate değer bir şeydir.
Çünkü Leylâ Gamsız'ın ruhunu, Matisse ve Gaugin arasındaki birçok zıt tarafları telif ediş tarzında yakalıyabiliriz.
Leylâ Gamsız, Matisse kadar satıh ressam olmakla beraber Gaugin kadar da derinlik ressamıdır. İki ressamın da sade satıhlar kullanmaları, Leylâ Gamsız'ın böyle bir uzlaştırmayı başarabilmesine yardım eden başlıca unsurdur.
Matisse, tabiata, hayata, insanlığa bigâne bir ressamdır. Resmi de onun için satıh resmidir. Leylâ Gamsız, Matisse'in bu satıh resmi tekniğini alıyor hattâ Matisse'in elişilerine yakınlaşacak bir derecede alıyor.. Ama bu teknik içinde o, Gaugin kadar tabiata, hayata, insanlığa bağlılık ifade edebiliyor.
Şu farkla: Gaugin'in bu bağlılıklarında bir trajedi vardır; Gamsız'ın tabiata, hayata, insanlığa bağlılığında ise, adıyla uygun bir gamsızlığa yaklaşacak kadar sevinç, saadet, iyimserlik okunuyor.
İşte Leylâ Gamsız'ın, Batı sanat anlayışına Türklüğünden bir şeyler katışı da buradadır: Bizim plâstik sanat geleneğimiz, her şeyden önce satıhçıdır. Lâkin devrimlerimizin gayesi, dünyaya ve insanlığa, Şarklılığın asla kabul edemediği bir şekilde bağlanmaktadır!
Leylâ Gamsız, satıhçı bir resim tekniği içinde bu bağlanışın sanatını yapıyor.
Matisse'in satıhçılığında, Şarka bir özenme vardır. Bir ressam ne kadar usta olsa, onun özentici tarafı göze batar; tabiî, anlıyanların gözüne batar..
Köklerimiz Şark'ta olduğu için de bizler, Matisse'in bu özentici tarafını anlıyacak durumdayızdır. Ama, Leylâ Gamsız'ın resimlerindeki Şark'a ait unsurlar, özentisizdir, özden gelmedir. Bu da, onu, bir bakıma olsun, Matisse'e üstün kılmaktadır.
Leylâ Gamsız'ın, son eserleri arasında bulunan "Bahar", kilimli, "Enteriyör", "Geyikli Çayır", "Hendek'te Evler", "Tütüncü Kadınlar", "Düşünce", ve "Sarı Papatyalar" tabloları, ustalarının gölgesinden çıkmış olgun bir sanatkârın, benliğini bulmuş bir ressamın tablolarıdır.
Kendine has bir sıcaklığı olan morlarını, pembelerini, sarı ve yeşillerini ve insana siyahtan beklenmedik bir ferahlık duyuran siyahlarını uyuşturuşuyla Leylâ Gamsız, ne kadar zevk sahibi, kompozisyonlarının sağlamlığıyla da ne kadar usta bir ressam olduğunu göstermektedir.
Şimdiden Leylâ Gamsız'a en iyi ressamlarımızdan biri diyebilmek için büyük bir cesarete ihtiyaç yoktur.
Koleksiyon
Alıntı
“Leylâ Gamsız,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/352 ulaşıldı.