Noel'e, Çocuklara ve Paraya Dair
Başlık:
Noel'e, Çocuklara ve Paraya Dair
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Amerika'dan Mektup" s. 5
Tarih:
1954-12-31
Lokasyon:
Milli Kütüphane
Metin:
Amerika’dan mektup :
Noel’e, çocuklara ve paraya dair
Trenlerle çocukları seven bankacı-İlâhilerle yapı alışverişler - Ve nihayet sular gibi akan bereketli para
Yazan: Bülent ECEVİT
BULUTLU ve ayaz bir Pazar günü, akşama doğru, 4 çocuklu bir aileyle birlikte Winston - Salem’den yola çıktık. Otomobille bir saat kadar ötedeki bir çiftlikte bir tanıdık ailenin konağında çocuklar için verilen bir Noel partisine gidiyorduk.
Yolu uzatıp şehrin biraz dışındaki Tanglewood Parkına da uğradık.
Park denilince bizim aklımıza Kızılay Parkı, Güven Parkı, olsa olsa Sarayburnu Parkı gelir. Çünkü bizim memleketimizde parklar yayalar için yapılmıştır.
Amerika’da ise yayaların nesli tükendiğinden parklar otomobilliler için yapılıyor.
Bütün park ölçüleri ona göre değişmiş. Parkın içine dağlar tepeler, göller ırmaklar, orman ve çayırlar, at koşturacak alanlar, yüzme havuzları, golf ve tenis sahaları, kamp ve piknik alanları, konaklar, evler, bahçeler, lokantalar, ahırlar giriyor.
Tanglewood Parkında bütün bunlardan ve daha birçok şeylerden başka bir de kilise var. Ancak yanıbaşına kadar gidilince gözle görünen bu tertemiz, beyaz ve ahşap kilise, parkın en yüksek tepesindeki bir korunun içine gizlenmiş.
Bir küçük şehir kadar yer kaplıyan parkın büyük bir kısmına, bu tepeden dağılan gür bir org sesi ve orgla beraber bir koronun söylediği Noel şarkıları yayılıyor.
Bizim gittiğimiz bulutlu ve ayaz kış akşamı, tepeleri ve ovalariyle göz alabildiğine uzanan parkta hemen kimseler yoktu. Konakların panjurları örtülü, lokanta kapalı, kamp ve piknik yerleri boştu. Yalnız arasıra uzaktan bir otomobil geçtiğini görüyorduk, at alanında da bir genç kız tek başına atla dolaşıyordu.
Fakat parkın en yüksek tepesindeki ağaçlar arasına gizlenmiş küçük beyaz kilisenin hoparlörleri, park boş bile olsa, Noel mevsimi boyunca Noel şarkılarını bu geniş parka yaymağa devam ediyordu.
Park, Camel sigaralarını yapan fabrika sahiplerinin Winston - Salem halkına armağını idi. Sayısız armağanlarından biriydi. Kilise de onların kilisesiydi.
*
**
TANGLEWOOD Parkında demiryolu bile var. Geniş bir çayırın ortasında 10-15 metre boyunda bir demiryolu.
Bu demiryolunun üstünde pırıl pırıl siyah, büyük bir lokomotif duruyor.
Zenginler şehri Winston - Salem’de zengin bir bankacı varmış. Bu Bankacı hayatta en çok trenlerle çocukları severmiş. Bir gün tren seyretmek üzere küçük bir istasyona gittiğinde, eskidiği için servisten çıkarılan bir lokomotif görmüş. Bu lokomotifi görüp dertlenen bankacı demiryolu şirketine bir mektup yazmış, lokomotifi hurda fiyatına satacaksınız, yazık olacak, bari Tanglewood Parkına yollasanız da çocuklar trencilik oynasalar, demiş.
Şirket de teklifi hoş karşılayıp, lokomotifi raysız dağlardan tepelerden aşırarak Tanglewood Parkındaki bu çayıra kadar yollamış, yere 10-15 metrelik ray da döşetip bu rayların üstüne oturtmuş.
Amerika'lı ailenin çocukları otomobilden inip lokomotifte trencilik oynamaya başladılar.
Bulutlu havada büsbütün gülüşen org ve koro sesi, biraz madenî de olsa gökten inen bir ses gibi parkı dolduruyordu.. Bu ıssız parkın ortasında 4 mesut çocuk pırıl pırıl siyah, sahici bir lokomotifte trencilik oynuyordu.
UZAKTAKİ şu renkleri görüyor musunuz, dediler, orası çocukların «masal evi» dir.
Uzak bir vadide, eski insanların göl üstüne kurdukları evler gibi 4 yüksek direk üstünde geniş bir kule vardı. Yüksek bir merdivenle çıkılan üzeri örtülü bu kulenin dört yanı kırmızı, mavi, sarı, yeşil levhalardan alçak bir duvarla çevriliydi.
Havanın güzel olduğu günlerde, o kulede çocuklara masal anlatılırmış.
Kulenin neden öyle renk renk levhalarla çevrili olduğunu «çocuklar anlıyor» muş.
7 yaşındaki kız çocuk lokomotiften inip yanımıza geldi.
— Anne masal evine gidelim mi? dedi.
— Yavrum şimdi masal havası değil, güzel havalı bir gün de gideriz.
Lokomotifin basamaklarına erişemediği için aşağıda kalan 3 yaşındaki kız çocuk geçen yaz bu parka pikniğe geldiklerini hatırlıyordu.
— Küçüğüm, şimdi havalar soğuk, baharda geliriz!
Öbür iki çocuk da heveslerini alıp lokomotiften indiler. Otomobile bindik. Çocuklar oynasın diye raysız dağlardan aşırılıp parka getirilmiş pırıl pırıl siyah lokomotifi, renk renk levhalardan yapılmış dıvarlarını ancak çocukların anladığı masal evini, ve biraz madenî de olsa sanki gökten inen Noel şarkıleriyle seslenmiş ıssız ve geniş parkı ardımızda bırakıp, partinin verileceği konağa doğru yolumuza devam ettik.
*
**
BÜYÜK bir çiftliğin ortasıdaki eski zaman konağında, kocaman bir çam ağacı kesilip yüksek tavanlı hole dikilmişti. Işıklar söndürülüp Noel ağacının dallarındaki mumlar yakıldı. Anneler, babalar ve çocuklar ağacın çevresine dizildiler, kimi holün çevresindeki helezonlu merdivenin basamaklarına oturdu, ve hep beraber Noel şarkıları söylediler. Çam dallarındaki mumların titrek ışığında irili ufaklı gölgeler uzayıp dıvarlara vuruyordu.
Bir köşede, iki küçük çocuğun ellerinden tutmuş, onlarla beraber Noel şarkıları söyliyen, iyi bakışlı, orta yaşlı bir adam gösterdiler. Trenlerle çocukları seven zengin bankacı oymuş.
Noelde her şey çocuklar içindi. Yalnız Noel'de değil, belki yılın her günü her şey çocuklar içindi.
Amerika, Noel ağacının dallarındaki mumlar gibi çocuklarının üstüne titriyen memleket...
*
**
AMERİKA’da Noel mevsimi -çünkü burada bu yortu bir mevsim kadar uzun-, Noel gününden haftalar önce, 26 Kasım günü, memleketin her yanında yapılan geçit törenleriyle başladı. O gün bütün şehir ve kasabaların ana caddelerinden şortlu üniformalar giymiş genç kızlar, otomobil fabrikalarından son model otomobilleri içinde güzellik kraliçeleri, okul bandoları, öğrenciler, canlı tablolar, canlı tablolar içinde Noel Babalar, peri kızları, melekler geçti.
Caddelerin iki yanı küçüklü büyüklü insanlarla doluydu.
O gün bütün şehir ve kasabalar bir aylığına donandı, ana caddelere taklar, süsler kuruldu.
Ve o gün Amerika’da alışveriş başladı. Baş döndürücü bir alışveriş...
Bir ay bütün Amerika’da bütün mağazalar sabahın erken saatlerinden gecenin 9’una kadar dolup taştılar. Zaten geçit törenleriyle donanmaları da mağazalar düzenlemişti.
Bütün bu mağazalarda bir ay sabahtan akşama kadar orglu korolu Noel şarkıları, ilâhiler çalındı. Bir ay bütün Amerika’lılar, ilâhiler dinliyecek, vecd içinde, varlarını yoklarını bu mağazalara döktüler.
Herkes her tanıdığına bir armağan alıyordu. Mağazalarda bu armağanlar yaldızlı kâğıtlara sarılıp kurdelâlarla bağlanıyordu. Zengin yoksul ne kadar Amerika’lı çocuk varsa hepsine oyuncaklar verilecekti. Analarının babalarının parası yetmiyenlere dernek ve kiliseler oyuncak verecekti.
Bütün evlere, bütün mağazalara, bütün okullara Noel ağaçları kurulmuş, bütün Noel ağaçları ışıl ışıl donanmıştı.
Okullar kapanmış, çocuklara her gün partiler veriliyordu.
Her şey çocuklar içindi.
*
**
HER şey çocuklar içindi ama Noel'den en çok tüccarlar kazanıyordu. Fakat tüccarlarla beraber milyonlarca işçi kazanıyordu. Ve sonra bu tüccarlardan kimi dağlar tepeler kaplıyan parklar kurup halka ve çocuklara armağan ediyor, kimi raysız dağlardan lokomotifler aşırıp çocuklar oynasın diye parklara gönderiyor, kimi okul, üniversite, kimi hastahaneler açıyordu.
Amerika üşenmeden çalışan, çalıştığı ölçüde kazanan, ve kazandığını sakınmadan harcıyanların ülkesiydi.
Amerika’da paraya bir bolluk ve iyi kalblilik gelmiş, insanlardan insanlara cömert bir ırmak gibi akıyor, aktıkça da bereketi artıyordu.
Mağazalarda Noel şarkıları, ilâhiler çalınır, insanlar bu ilâhilerle vecde gelip paralarını armağanlara dökerken belki İsa düşünülmüyor, belki bu yortunun İsa’yı artmak için olduğu hatırlanmıyordu ama, çocuklar düşünülüyor, dostluklar hatırlanıyordu. Ve çocuklar da, insanlar da mesut, belki İsa da mesuttu.
Noel’e, çocuklara ve paraya dair
Trenlerle çocukları seven bankacı-İlâhilerle yapı alışverişler - Ve nihayet sular gibi akan bereketli para
Yazan: Bülent ECEVİT
BULUTLU ve ayaz bir Pazar günü, akşama doğru, 4 çocuklu bir aileyle birlikte Winston - Salem’den yola çıktık. Otomobille bir saat kadar ötedeki bir çiftlikte bir tanıdık ailenin konağında çocuklar için verilen bir Noel partisine gidiyorduk.
Yolu uzatıp şehrin biraz dışındaki Tanglewood Parkına da uğradık.
Park denilince bizim aklımıza Kızılay Parkı, Güven Parkı, olsa olsa Sarayburnu Parkı gelir. Çünkü bizim memleketimizde parklar yayalar için yapılmıştır.
Amerika’da ise yayaların nesli tükendiğinden parklar otomobilliler için yapılıyor.
Bütün park ölçüleri ona göre değişmiş. Parkın içine dağlar tepeler, göller ırmaklar, orman ve çayırlar, at koşturacak alanlar, yüzme havuzları, golf ve tenis sahaları, kamp ve piknik alanları, konaklar, evler, bahçeler, lokantalar, ahırlar giriyor.
Tanglewood Parkında bütün bunlardan ve daha birçok şeylerden başka bir de kilise var. Ancak yanıbaşına kadar gidilince gözle görünen bu tertemiz, beyaz ve ahşap kilise, parkın en yüksek tepesindeki bir korunun içine gizlenmiş.
Bir küçük şehir kadar yer kaplıyan parkın büyük bir kısmına, bu tepeden dağılan gür bir org sesi ve orgla beraber bir koronun söylediği Noel şarkıları yayılıyor.
Bizim gittiğimiz bulutlu ve ayaz kış akşamı, tepeleri ve ovalariyle göz alabildiğine uzanan parkta hemen kimseler yoktu. Konakların panjurları örtülü, lokanta kapalı, kamp ve piknik yerleri boştu. Yalnız arasıra uzaktan bir otomobil geçtiğini görüyorduk, at alanında da bir genç kız tek başına atla dolaşıyordu.
Fakat parkın en yüksek tepesindeki ağaçlar arasına gizlenmiş küçük beyaz kilisenin hoparlörleri, park boş bile olsa, Noel mevsimi boyunca Noel şarkılarını bu geniş parka yaymağa devam ediyordu.
Park, Camel sigaralarını yapan fabrika sahiplerinin Winston - Salem halkına armağını idi. Sayısız armağanlarından biriydi. Kilise de onların kilisesiydi.
*
**
TANGLEWOOD Parkında demiryolu bile var. Geniş bir çayırın ortasında 10-15 metre boyunda bir demiryolu.
Bu demiryolunun üstünde pırıl pırıl siyah, büyük bir lokomotif duruyor.
Zenginler şehri Winston - Salem’de zengin bir bankacı varmış. Bu Bankacı hayatta en çok trenlerle çocukları severmiş. Bir gün tren seyretmek üzere küçük bir istasyona gittiğinde, eskidiği için servisten çıkarılan bir lokomotif görmüş. Bu lokomotifi görüp dertlenen bankacı demiryolu şirketine bir mektup yazmış, lokomotifi hurda fiyatına satacaksınız, yazık olacak, bari Tanglewood Parkına yollasanız da çocuklar trencilik oynasalar, demiş.
Şirket de teklifi hoş karşılayıp, lokomotifi raysız dağlardan tepelerden aşırarak Tanglewood Parkındaki bu çayıra kadar yollamış, yere 10-15 metrelik ray da döşetip bu rayların üstüne oturtmuş.
Amerika'lı ailenin çocukları otomobilden inip lokomotifte trencilik oynamaya başladılar.
Bulutlu havada büsbütün gülüşen org ve koro sesi, biraz madenî de olsa gökten inen bir ses gibi parkı dolduruyordu.. Bu ıssız parkın ortasında 4 mesut çocuk pırıl pırıl siyah, sahici bir lokomotifte trencilik oynuyordu.
UZAKTAKİ şu renkleri görüyor musunuz, dediler, orası çocukların «masal evi» dir.
Uzak bir vadide, eski insanların göl üstüne kurdukları evler gibi 4 yüksek direk üstünde geniş bir kule vardı. Yüksek bir merdivenle çıkılan üzeri örtülü bu kulenin dört yanı kırmızı, mavi, sarı, yeşil levhalardan alçak bir duvarla çevriliydi.
Havanın güzel olduğu günlerde, o kulede çocuklara masal anlatılırmış.
Kulenin neden öyle renk renk levhalarla çevrili olduğunu «çocuklar anlıyor» muş.
7 yaşındaki kız çocuk lokomotiften inip yanımıza geldi.
— Anne masal evine gidelim mi? dedi.
— Yavrum şimdi masal havası değil, güzel havalı bir gün de gideriz.
Lokomotifin basamaklarına erişemediği için aşağıda kalan 3 yaşındaki kız çocuk geçen yaz bu parka pikniğe geldiklerini hatırlıyordu.
— Küçüğüm, şimdi havalar soğuk, baharda geliriz!
Öbür iki çocuk da heveslerini alıp lokomotiften indiler. Otomobile bindik. Çocuklar oynasın diye raysız dağlardan aşırılıp parka getirilmiş pırıl pırıl siyah lokomotifi, renk renk levhalardan yapılmış dıvarlarını ancak çocukların anladığı masal evini, ve biraz madenî de olsa sanki gökten inen Noel şarkıleriyle seslenmiş ıssız ve geniş parkı ardımızda bırakıp, partinin verileceği konağa doğru yolumuza devam ettik.
*
**
BÜYÜK bir çiftliğin ortasıdaki eski zaman konağında, kocaman bir çam ağacı kesilip yüksek tavanlı hole dikilmişti. Işıklar söndürülüp Noel ağacının dallarındaki mumlar yakıldı. Anneler, babalar ve çocuklar ağacın çevresine dizildiler, kimi holün çevresindeki helezonlu merdivenin basamaklarına oturdu, ve hep beraber Noel şarkıları söylediler. Çam dallarındaki mumların titrek ışığında irili ufaklı gölgeler uzayıp dıvarlara vuruyordu.
Bir köşede, iki küçük çocuğun ellerinden tutmuş, onlarla beraber Noel şarkıları söyliyen, iyi bakışlı, orta yaşlı bir adam gösterdiler. Trenlerle çocukları seven zengin bankacı oymuş.
Noelde her şey çocuklar içindi. Yalnız Noel'de değil, belki yılın her günü her şey çocuklar içindi.
Amerika, Noel ağacının dallarındaki mumlar gibi çocuklarının üstüne titriyen memleket...
*
**
AMERİKA’da Noel mevsimi -çünkü burada bu yortu bir mevsim kadar uzun-, Noel gününden haftalar önce, 26 Kasım günü, memleketin her yanında yapılan geçit törenleriyle başladı. O gün bütün şehir ve kasabaların ana caddelerinden şortlu üniformalar giymiş genç kızlar, otomobil fabrikalarından son model otomobilleri içinde güzellik kraliçeleri, okul bandoları, öğrenciler, canlı tablolar, canlı tablolar içinde Noel Babalar, peri kızları, melekler geçti.
Caddelerin iki yanı küçüklü büyüklü insanlarla doluydu.
O gün bütün şehir ve kasabalar bir aylığına donandı, ana caddelere taklar, süsler kuruldu.
Ve o gün Amerika’da alışveriş başladı. Baş döndürücü bir alışveriş...
Bir ay bütün Amerika’da bütün mağazalar sabahın erken saatlerinden gecenin 9’una kadar dolup taştılar. Zaten geçit törenleriyle donanmaları da mağazalar düzenlemişti.
Bütün bu mağazalarda bir ay sabahtan akşama kadar orglu korolu Noel şarkıları, ilâhiler çalındı. Bir ay bütün Amerika’lılar, ilâhiler dinliyecek, vecd içinde, varlarını yoklarını bu mağazalara döktüler.
Herkes her tanıdığına bir armağan alıyordu. Mağazalarda bu armağanlar yaldızlı kâğıtlara sarılıp kurdelâlarla bağlanıyordu. Zengin yoksul ne kadar Amerika’lı çocuk varsa hepsine oyuncaklar verilecekti. Analarının babalarının parası yetmiyenlere dernek ve kiliseler oyuncak verecekti.
Bütün evlere, bütün mağazalara, bütün okullara Noel ağaçları kurulmuş, bütün Noel ağaçları ışıl ışıl donanmıştı.
Okullar kapanmış, çocuklara her gün partiler veriliyordu.
Her şey çocuklar içindi.
*
**
HER şey çocuklar içindi ama Noel'den en çok tüccarlar kazanıyordu. Fakat tüccarlarla beraber milyonlarca işçi kazanıyordu. Ve sonra bu tüccarlardan kimi dağlar tepeler kaplıyan parklar kurup halka ve çocuklara armağan ediyor, kimi raysız dağlardan lokomotifler aşırıp çocuklar oynasın diye parklara gönderiyor, kimi okul, üniversite, kimi hastahaneler açıyordu.
Amerika üşenmeden çalışan, çalıştığı ölçüde kazanan, ve kazandığını sakınmadan harcıyanların ülkesiydi.
Amerika’da paraya bir bolluk ve iyi kalblilik gelmiş, insanlardan insanlara cömert bir ırmak gibi akıyor, aktıkça da bereketi artıyordu.
Mağazalarda Noel şarkıları, ilâhiler çalınır, insanlar bu ilâhilerle vecde gelip paralarını armağanlara dökerken belki İsa düşünülmüyor, belki bu yortunun İsa’yı artmak için olduğu hatırlanmıyordu ama, çocuklar düşünülüyor, dostluklar hatırlanıyordu. Ve çocuklar da, insanlar da mesut, belki İsa da mesuttu.
Koleksiyon
Alıntı
“Noel'e, Çocuklara ve Paraya Dair,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/333 ulaşıldı.