Amerika'da Bir Yaprak Dökümü
Title:
Amerika'da Bir Yaprak Dökümü
Source:
Halkçı (Yeni Ulus), "Amerika'dan Mektup" ss. 4, 5
Date:
1954-12-10
Location:
Milli Kütüphane
Text:
Amerikadan mektup:
Amerika'da bir yaprak dökümü
Kaldırımlara bırakılan yapraklar - Yaprakların renk değişimi - Yağmurdan sonra tütün kokan şehir.
Yazan: Bülend ECEVİT
SABAHLARI matbaaya yürürken ayaklarım taşa toprağa değmiyor. Bütün kaldırımlar yanık renkli, ıslak sonbahar yaprakları ile örtülü.
Kaldığım pansiyonun yanında yeni yıkılmış bir evin arsası var. Arsada sonu gelmiyen merdivenler, duvarsız oda zeminleri, birkaç yarım sütün... Hepsi yanık ve ıslak yapraklarla örtülü.
Kaldırım kenarlarında duran otomobillerin Üstüne yapraklar, yağmurdan ıslanıp süs gibi yapışmış.
Kiliselerin merdivenlerinde yığın yığın yaprak, damlarda yaprak, taraçalarda yaprak, evlerin camlarına yaprak yağmurla yapışmış.
Bir aydır bu böyle.. Ne yapraklara dokunan ne onlardan şikâyet eden var.
Her akşam odama, pabuçlarımın altında yapraklarala dönüyorum.
*
WİNSTON - Salem’e yeni geldiğimde herkes,
- Pazar günü dağlara çıkmalı, yapraklar artık renk değiştiriyor, diyordu.
Yeni tanıştığım her Amerikalı:
- Dağlara çıktınız mı, yaprakları gördünüz, mü ? diyordu.
Vatanseverler:
- Böyle yaprak dökümü dünyanın başka yerinde olur mu?>
Ressamlar:
- Renklerimizi sevdiniz mi diye soruyordu.
«Şiir Seven Kadınlar Kulübü» nün bir şiir toplantısına çağırıldım. 3 saat şiir okundu. Şiirlerden çoğu renk değiştiren yapraklar üzerineydi.
Dergiler renk değiştiren yapraklara dair resimler, gazeteler onlra dair haber ve yazılarla çıkıyor.
Wiston - Salem’de bir caddeye yeni elektrik direkleri dikebilmek için kaldırımlardaki ağaçlardan bazısını kesmek gerekiyordu. O günlerde şehir halkı birbirine girdi. Gazeteye protesto mektupları yağdı. Başyazılar yazıldı. Ağaçlar kaldırımlarda kalmalı, sonbahar gelince yaprakları renk değiştirip kaldırımlara dökülmekli idi! Işıksız yaşanırdı ama yapraksız yaşanmazdı. Çırıl çıplak caddeler ışıl ışıl aydınlanmış neye yarardı.
*
BURADAKİ insanlar yapraklara bağlı olduğu kdar yapraklar da insanlara bağlı.
Bir ay kadar önce korkunç bir fırtına koptu. Kuzey Carolina'yı silip süpürdü. Atlas Okyanusu kıyısında taş taş üstünde bırakmadı, kimi evleri olduğu gibidenize sürükledi, kimini bir arsadan kaldırıp bir başka arsaya oturttu. insanlar öldürdü. Binlerce ağacı kökünden söküp devirdi. Yollarda, kocaman ağaçların gövdeleri altında yamyassı olup birer teneke levha gibi yere yapışmış otomobiller görülüyordu.
Fakat fırtına dindiği zaman, ayakta kalan ağaçların dalları hâlâ, yapraklarla doluydu, Yapraklar vakitsiz dökülmediği için sevinçten yerinde duramıyan insanlar, hafta sonunda gene otomobillere binip dağlara, renk değiştiren yaprakları görmeye gittiler. Asfalt dağ yoları boyunca kuytu ormanların zemininde yapraklar diz boyu yükselmişti ama, dallar hâlâ renkler içindeydi. Arkalarında güneş batıyormuş gibi yanan kırmızılar, kavrulmuş tütün rengi turuncu1ar, olgunlaşmamış sarılar, yolların iki yanını derin, bir duvar gibi sarmıştı.
Renk değiştiren yapraklar Amerika'da tabiatin belki de en güzel eseri..
*
BURADA birçok şehirler ormanların içine kurulmuş. Penceremin dışındaki ağaçta sincaplar dolaşıyor. sokaklarda sincaplar bizim sokak kedilerimiz kadar bol.
Bir yağmurun üstüne güneş açıp da hava ısındı mı bütün ağaçlardan ve dökülmüş yapraklardan sıcak bir buğu yükseliyor. Evler ve otomobiller olmasa insan kendini Afrika ormanlarında sanabilir.
Yağmurdan sonra yükselen bu buğuya, «Dünyanın tütün başkenti» Wisnton - Salem'de tatlı, sarhoş edici bir tütün kokusu da siniyor. Öyle günlerde bütün insanlar, bütün sokaklar, bütün şehrin havası, buram buram, içilmemiş, taze ve ıslak tütün kokuyor.
Öyle günlerde sokakta yürürken yakılan sigaranın tadı da başka. Sigaradan çektiği her nefesle beraber, havaya sinmiş o taze tütün kokusu da insanın içine doluyor. Yerlerdeki yanık tütün yaprağı renginde yaprakları insan, tütün yığınları gibi görmeye başlıyor.
Her yağmurdan sonra Winston - Salem, havasiyle, kokusuyla, rengiyle bir tütün cenneti oluyor.
*
BU sarhoş edici tütün kokusu sokaklara sinmiş ama, sokaklarda dolaşan mı, yapraklar kaldırımları örtmüş ama o yumuşak yaprakların üstünde yürüyen mi, ormanlarda yapraklar diz boyu yükselmiş oma yaprakların arasında gezinen mi, evler ağaçların arasında kurulmuş ama ağaçların altına uzanan mı var?
Ağaçlar ve yapraklar, renkler ve kokular, bir yanda, insanlar bir yanda.. Sanki bütün tabiat bir televizyon camına, bir sinema perdesine aksetmiş, el değmez, tenefüs edilmez olmuş.
Tabiat karşısında Amerikalı, utangaç bir âşık gibi sıkılgan ve beceriksiz... Tabiat bütün güzelliklerini sere serpe ortaya dökmüş, en göz alıcı renklere bürünmüş, en dâvetkâr kokuları sürünmüş ama boşuna... Kendini bir tutan varmış, tabiatla kaynaşmak günahmış gibi, Amerikalı, tabiatın bu sıkılgan âşığı, onu perdelerin ve camların ardından seyredip iç geçiriyor.
Ağaçlar, ağaçlarda yaprakların renk değişmiş kaldırımlara ve dökülüp kalan yapraklar ve yağmurdan sonra yükselen taze tütün kokusu güzel ama, otomobil daha kuvvetli.
Amerika'da bir yaprak dökümü
Kaldırımlara bırakılan yapraklar - Yaprakların renk değişimi - Yağmurdan sonra tütün kokan şehir.
Yazan: Bülend ECEVİT
SABAHLARI matbaaya yürürken ayaklarım taşa toprağa değmiyor. Bütün kaldırımlar yanık renkli, ıslak sonbahar yaprakları ile örtülü.
Kaldığım pansiyonun yanında yeni yıkılmış bir evin arsası var. Arsada sonu gelmiyen merdivenler, duvarsız oda zeminleri, birkaç yarım sütün... Hepsi yanık ve ıslak yapraklarla örtülü.
Kaldırım kenarlarında duran otomobillerin Üstüne yapraklar, yağmurdan ıslanıp süs gibi yapışmış.
Kiliselerin merdivenlerinde yığın yığın yaprak, damlarda yaprak, taraçalarda yaprak, evlerin camlarına yaprak yağmurla yapışmış.
Bir aydır bu böyle.. Ne yapraklara dokunan ne onlardan şikâyet eden var.
Her akşam odama, pabuçlarımın altında yapraklarala dönüyorum.
*
WİNSTON - Salem’e yeni geldiğimde herkes,
- Pazar günü dağlara çıkmalı, yapraklar artık renk değiştiriyor, diyordu.
Yeni tanıştığım her Amerikalı:
- Dağlara çıktınız mı, yaprakları gördünüz, mü ? diyordu.
Vatanseverler:
- Böyle yaprak dökümü dünyanın başka yerinde olur mu?>
Ressamlar:
- Renklerimizi sevdiniz mi diye soruyordu.
«Şiir Seven Kadınlar Kulübü» nün bir şiir toplantısına çağırıldım. 3 saat şiir okundu. Şiirlerden çoğu renk değiştiren yapraklar üzerineydi.
Dergiler renk değiştiren yapraklara dair resimler, gazeteler onlra dair haber ve yazılarla çıkıyor.
Wiston - Salem’de bir caddeye yeni elektrik direkleri dikebilmek için kaldırımlardaki ağaçlardan bazısını kesmek gerekiyordu. O günlerde şehir halkı birbirine girdi. Gazeteye protesto mektupları yağdı. Başyazılar yazıldı. Ağaçlar kaldırımlarda kalmalı, sonbahar gelince yaprakları renk değiştirip kaldırımlara dökülmekli idi! Işıksız yaşanırdı ama yapraksız yaşanmazdı. Çırıl çıplak caddeler ışıl ışıl aydınlanmış neye yarardı.
*
BURADAKİ insanlar yapraklara bağlı olduğu kdar yapraklar da insanlara bağlı.
Bir ay kadar önce korkunç bir fırtına koptu. Kuzey Carolina'yı silip süpürdü. Atlas Okyanusu kıyısında taş taş üstünde bırakmadı, kimi evleri olduğu gibidenize sürükledi, kimini bir arsadan kaldırıp bir başka arsaya oturttu. insanlar öldürdü. Binlerce ağacı kökünden söküp devirdi. Yollarda, kocaman ağaçların gövdeleri altında yamyassı olup birer teneke levha gibi yere yapışmış otomobiller görülüyordu.
Fakat fırtına dindiği zaman, ayakta kalan ağaçların dalları hâlâ, yapraklarla doluydu, Yapraklar vakitsiz dökülmediği için sevinçten yerinde duramıyan insanlar, hafta sonunda gene otomobillere binip dağlara, renk değiştiren yaprakları görmeye gittiler. Asfalt dağ yoları boyunca kuytu ormanların zemininde yapraklar diz boyu yükselmişti ama, dallar hâlâ renkler içindeydi. Arkalarında güneş batıyormuş gibi yanan kırmızılar, kavrulmuş tütün rengi turuncu1ar, olgunlaşmamış sarılar, yolların iki yanını derin, bir duvar gibi sarmıştı.
Renk değiştiren yapraklar Amerika'da tabiatin belki de en güzel eseri..
*
BURADA birçok şehirler ormanların içine kurulmuş. Penceremin dışındaki ağaçta sincaplar dolaşıyor. sokaklarda sincaplar bizim sokak kedilerimiz kadar bol.
Bir yağmurun üstüne güneş açıp da hava ısındı mı bütün ağaçlardan ve dökülmüş yapraklardan sıcak bir buğu yükseliyor. Evler ve otomobiller olmasa insan kendini Afrika ormanlarında sanabilir.
Yağmurdan sonra yükselen bu buğuya, «Dünyanın tütün başkenti» Wisnton - Salem'de tatlı, sarhoş edici bir tütün kokusu da siniyor. Öyle günlerde bütün insanlar, bütün sokaklar, bütün şehrin havası, buram buram, içilmemiş, taze ve ıslak tütün kokuyor.
Öyle günlerde sokakta yürürken yakılan sigaranın tadı da başka. Sigaradan çektiği her nefesle beraber, havaya sinmiş o taze tütün kokusu da insanın içine doluyor. Yerlerdeki yanık tütün yaprağı renginde yaprakları insan, tütün yığınları gibi görmeye başlıyor.
Her yağmurdan sonra Winston - Salem, havasiyle, kokusuyla, rengiyle bir tütün cenneti oluyor.
*
BU sarhoş edici tütün kokusu sokaklara sinmiş ama, sokaklarda dolaşan mı, yapraklar kaldırımları örtmüş ama o yumuşak yaprakların üstünde yürüyen mi, ormanlarda yapraklar diz boyu yükselmiş oma yaprakların arasında gezinen mi, evler ağaçların arasında kurulmuş ama ağaçların altına uzanan mı var?
Ağaçlar ve yapraklar, renkler ve kokular, bir yanda, insanlar bir yanda.. Sanki bütün tabiat bir televizyon camına, bir sinema perdesine aksetmiş, el değmez, tenefüs edilmez olmuş.
Tabiat karşısında Amerikalı, utangaç bir âşık gibi sıkılgan ve beceriksiz... Tabiat bütün güzelliklerini sere serpe ortaya dökmüş, en göz alıcı renklere bürünmüş, en dâvetkâr kokuları sürünmüş ama boşuna... Kendini bir tutan varmış, tabiatla kaynaşmak günahmış gibi, Amerikalı, tabiatın bu sıkılgan âşığı, onu perdelerin ve camların ardından seyredip iç geçiriyor.
Ağaçlar, ağaçlarda yaprakların renk değişmiş kaldırımlara ve dökülüp kalan yapraklar ve yağmurdan sonra yükselen taze tütün kokusu güzel ama, otomobil daha kuvvetli.
Collection
Citation
“Amerika'da Bir Yaprak Dökümü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed December 3, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/327.