Bir Jürinin Kopardığı Fırtına III
Başlık:
Bir Jürinin Kopardığı Fırtına III
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-09-18
Lokasyon:
Milli Kütüphane
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Bir jürinin kopardığı fırtına: III
Yapı ve Kredi Bankası, düzenlediği resim müsabakası için, Türkiye'deki istihsal hayatını konu olarak vermişti.
Şimdiye kadar gravürleriyle tanıdığımız Aliye Berger, yaptığı ilk yağlıboya tablo ile birinciliği kazanınca kıyamet koptu.
Kopan kıyametin sebeplerinden biri Aliye Berger’in sembolist tablosunda Türkiye’yi gösterir bir işaret bulunmaması idi. Gerçi bu tabloyu dolduran güneş, bu tabloda fışkıran tabiat, bütün dünyanın olduğu kadar Türkiye’nin de güneşi, Türkiye’nin de tabiatı sayılmak gerekirdi. Ama, müsabakayı düzenliyen kurum, resimlerde Türkiye’nin müşahhas olarak belirtilmesini istemişti. Üç yabancı uzmandan kurulan jüri, bu şartı hesaba katmadı.
Ressamlar, jürinin bu şartı hesaba katmamasına kızmakta bir dereceye kadar haklı sayılabilseler bile, jüri, böyle bir kararı hesaba katmamakta çok daha haklı sayılmalıdır. Asıl haksızlık, konuyu tesbit edenlerdedir. Çünkü, konuyu ifade ediş tarzı ile, ressamların [...] tarzını önceden [...], ressamları istihsal konusunu müşahhas bir şekilde işlemiye mecbur tutmak, soyut yahut nonfigüratif sanata kaçmaktan alıkoymak istemişlerdir.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, düşünce ve yaratma hürriyeti bulunan bir memlekette, kendini bilir hiç bir sanat jürisinden, böyle bir tarz tahdidi, böyle bir müdahalecilik karşısında boyun eğmesi beklenemezdi. Eğer sanatçılar, böyle bir müdahaleciliğe, kendi tabii meyillerine rağmen boyun eğmişlerse, kendi kendilerine karşı kusur etmişlerdir. En doğru hareket, ya böyle bir tahdide aldırış etmemek ya da böyle bir müsabakaya girmemek olurdu.
Söylentilere göre, Bankanın müsabaka işini tevdi ettiği kimseler, daha da ileri giderek, müsabakaya katılacak ressamlardan bazılarını, soyut yahut nonfigüratif tarzda çalışmamaları, yapacakları resmin tabiate yakın ve «anlaşılır» olması hususunda önceden ikaz etmişlerdir. O ressamlar da, aslında soyut ve nonfigüratif tarzlara meyilli oldukları halde, bu ikaza uymuş ve tabiata yakın ve «anlaşılır» resimler yapıp müsabakaya anlarla katılmışlardır. Şimdi de, «Biz kurulacak jürinin bu tarz resimlere itibar etmeyen bir jüri olacağını nereden bileydik,» diyorlar!
Bunu diyen ressamlar jüriye değil, hattâ müsabakayı düzenliyenlere de değil, ancak kendi kendilerine kızmalı, 3-5 bin liralık bir mükâfat uğrunda inandıkları, yahut inanmış göründükleri sanat yolundan çıkmış olmalarına yanmalıdırlar!
Jüri, o ressamlara, çok yerinde bir sanat ahlâkı dersi vermiştir.
Bülend ECEVİT
Bir jürinin kopardığı fırtına: III
Yapı ve Kredi Bankası, düzenlediği resim müsabakası için, Türkiye'deki istihsal hayatını konu olarak vermişti.
Şimdiye kadar gravürleriyle tanıdığımız Aliye Berger, yaptığı ilk yağlıboya tablo ile birinciliği kazanınca kıyamet koptu.
Kopan kıyametin sebeplerinden biri Aliye Berger’in sembolist tablosunda Türkiye’yi gösterir bir işaret bulunmaması idi. Gerçi bu tabloyu dolduran güneş, bu tabloda fışkıran tabiat, bütün dünyanın olduğu kadar Türkiye’nin de güneşi, Türkiye’nin de tabiatı sayılmak gerekirdi. Ama, müsabakayı düzenliyen kurum, resimlerde Türkiye’nin müşahhas olarak belirtilmesini istemişti. Üç yabancı uzmandan kurulan jüri, bu şartı hesaba katmadı.
Ressamlar, jürinin bu şartı hesaba katmamasına kızmakta bir dereceye kadar haklı sayılabilseler bile, jüri, böyle bir kararı hesaba katmamakta çok daha haklı sayılmalıdır. Asıl haksızlık, konuyu tesbit edenlerdedir. Çünkü, konuyu ifade ediş tarzı ile, ressamların [...] tarzını önceden [...], ressamları istihsal konusunu müşahhas bir şekilde işlemiye mecbur tutmak, soyut yahut nonfigüratif sanata kaçmaktan alıkoymak istemişlerdir.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, düşünce ve yaratma hürriyeti bulunan bir memlekette, kendini bilir hiç bir sanat jürisinden, böyle bir tarz tahdidi, böyle bir müdahalecilik karşısında boyun eğmesi beklenemezdi. Eğer sanatçılar, böyle bir müdahaleciliğe, kendi tabii meyillerine rağmen boyun eğmişlerse, kendi kendilerine karşı kusur etmişlerdir. En doğru hareket, ya böyle bir tahdide aldırış etmemek ya da böyle bir müsabakaya girmemek olurdu.
Söylentilere göre, Bankanın müsabaka işini tevdi ettiği kimseler, daha da ileri giderek, müsabakaya katılacak ressamlardan bazılarını, soyut yahut nonfigüratif tarzda çalışmamaları, yapacakları resmin tabiate yakın ve «anlaşılır» olması hususunda önceden ikaz etmişlerdir. O ressamlar da, aslında soyut ve nonfigüratif tarzlara meyilli oldukları halde, bu ikaza uymuş ve tabiata yakın ve «anlaşılır» resimler yapıp müsabakaya anlarla katılmışlardır. Şimdi de, «Biz kurulacak jürinin bu tarz resimlere itibar etmeyen bir jüri olacağını nereden bileydik,» diyorlar!
Bunu diyen ressamlar jüriye değil, hattâ müsabakayı düzenliyenlere de değil, ancak kendi kendilerine kızmalı, 3-5 bin liralık bir mükâfat uğrunda inandıkları, yahut inanmış göründükleri sanat yolundan çıkmış olmalarına yanmalıdırlar!
Jüri, o ressamlara, çok yerinde bir sanat ahlâkı dersi vermiştir.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Bir Jürinin Kopardığı Fırtına III,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/311 ulaşıldı.