Yurt İçi Sürgünleri
Başlık:
Yurt İçi Sürgünleri
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-08-28
Lokasyon:
Milli Kütüphane
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Yurd içi sürgünleri
Padişahlar devrinde, memleket dâvaları üzerindeki düşüncelerini açığa vurmak olgunluğunu ve medenî cesaretini gösteren seçkinler, İmparatorluğun uzak, ıssız, yaşaması güç yerlerine sürülürlerdi. Böylece, sayıları zaten az olan bu değerli aydınlar, memlekete faydalı olmak için ellerinden bütün imkânları alınmış bir halde ve bir sıla derdi içinde gün öldürürken, payıtahtta Padişah, tahtını çeviren, çoğunluğu bilgi, düşünce ve medenî cesaret yoksulu kimselerle memleketi idare etmeğe çalışırdı. Ve tabii memleket dertleri, tahtı çevirenlerin ördüğü duvardan aşıp da Padişahın kulağına erişemez, memleket işlerini doğru yürütecek ehil eller bulunamaz vs işler bozuldukça bozulurdu.
Şam'da, Trablusgarp’ta, Yemen’de, Mağusa’da, Fizan’da nice aydınlar, nice değerler, elleri kolları bağlı, ağızları kilitli çile doldururlarken, payıtahtta meydanı boş bulan yolsuzluk ve idaresizlik, işte böylece, Osmanlı tahtının temellerini rahatça kemirmiş ve sonunda İmparatorluk, içinden çürüyen bir ağaç gibi, o koca gövdesiyle yıkılıvermişti.
Cumhuriyet devrinde, 150’liklerin [...] affıyla artık büsbütün unutulduğu sanılan bu sürgün âdeti, ne gariptir ki, demokrasiyle beraber gene dirildi.
Gerçi bugün ne Şam, ne Trablusgarp, ne Mağusa zindanı, ne Yemen ne Fizan çölleri var! Ama memleketin seçkinlerinden, nice emeklerle yetişmiş değerlerinden birçoğu, bugün anavatanlarında, oturdukları şehirlerde, birer sürgün durumundadırlar.
Medenî cesaretle birlikte gelişmiyen bilgi kimsenin işine yaramaz. Ne kadar beğenilmese, ne kadar rahatsız edici, huzursuzluk verici olsa da, medeni cesaret, gerçek bir aydın hüviyetinin ayrılmaz şartlarından biridir. Bir aydına, medenî cesaretini bırak da yalnız bilgini ver, diyemezsiniz. Bir anayasa hukuku profesörünün bilgisi, çıkarılan bazı kanunların Anayasa'ya uygunsuzluğunu gösteriyorsa, o profesör, bu yoldaki bilgisini ancak medenî cesaretiyle ortaya koyabilir. Medenî cesareti olmadıkça, onun bilgisi, gizli bir maden gibi, toprak altında kalmaya, işletilememiye, kimsenin işine yaramamıya mahkûmdur.
İktidar sözcülerinin ortaya attıkları iktisadî görüşleri savunacak, haklı gösterecek bir iktisat uzmanı belki bulunabilir. Fakat o uzman, medenî cesaretiyle beraber bilgisini de bir kenara bırakmış bir uzman olmalıdır. Bilgisinden ancak ustalıklı demagoji, kandırıcı paradokslar yapabilmek için faydalanabilir.
Demagoji ve paradokslarla da belki bir zaman için [...]labilir ama, memleket dertlerine çare bulunamaz.
Demagojiye ve paradoksçuluğa tenezzül etmeksizin, gerçeği, gerçek bildiğini açıkça söyliyen aydınlarımız, bugün susturulmuş, birer sürgün gibi toplum hayatından uzaklaştırılmış ve unutulmuşlardır.
Onların boşalttığı yerler bazan, nice masraflarla dışarıdan getirilen uzmanlarla doldurulmıya çalışılmakta, fakat o uzmanların verdikleri raporlar da aynı medenî cesaret damgasını taşıdıkları için, çelik kasalara saklanmaktadır. Son birkaç yıl içinde bu akıbete uğramış birçok raporların acıklı hikâyesi dillere destandır.
Eğer bugün memleketimizi idare edenlerde iyiniyet varsa, bu iyiniyetlerini her şeyden önce, siyasî inanç ayrılığı gözetmeksizin, medenî cesaret gösterenlere suçlu muamelesi yapmaksızın, bütün memleket değerlerinden faydalanmakla, içleri memlekete hizmet ateşiyle yanan bu bilgin ve aydınların sürgününe son vermekle göstermelidirler.
Aydınları, bilginleri bizden çok daha fazla olan İngiltere, Amerika gibi memleketlerde bile Hükümetler, siyasî inançları ne olursa olsun, aydın ve bilginleri âtıl bırakmaya razı olamamaktadır. O memleketlerde muhalefet liderlerine bile, zaman zaman, mesuliyetli siyasî misyonlar verilmektedir.
Memleketimizin bugün toplum işlerinden uzak tutulan değerleriyle bir memleket idare edilebilir. Halbuki şimdi onlar evlerini bile idare edemiyecek bir durumda bırakılmışlardır.
Bu yurd içi sürgünlerine artık son verilmelidir! Kalkınma çağındaki memleketimiz tek bir aydının bile hizmetinden müstağni kalamaz.
Bülend ECEVİT
Yurd içi sürgünleri
Padişahlar devrinde, memleket dâvaları üzerindeki düşüncelerini açığa vurmak olgunluğunu ve medenî cesaretini gösteren seçkinler, İmparatorluğun uzak, ıssız, yaşaması güç yerlerine sürülürlerdi. Böylece, sayıları zaten az olan bu değerli aydınlar, memlekete faydalı olmak için ellerinden bütün imkânları alınmış bir halde ve bir sıla derdi içinde gün öldürürken, payıtahtta Padişah, tahtını çeviren, çoğunluğu bilgi, düşünce ve medenî cesaret yoksulu kimselerle memleketi idare etmeğe çalışırdı. Ve tabii memleket dertleri, tahtı çevirenlerin ördüğü duvardan aşıp da Padişahın kulağına erişemez, memleket işlerini doğru yürütecek ehil eller bulunamaz vs işler bozuldukça bozulurdu.
Şam'da, Trablusgarp’ta, Yemen’de, Mağusa’da, Fizan’da nice aydınlar, nice değerler, elleri kolları bağlı, ağızları kilitli çile doldururlarken, payıtahtta meydanı boş bulan yolsuzluk ve idaresizlik, işte böylece, Osmanlı tahtının temellerini rahatça kemirmiş ve sonunda İmparatorluk, içinden çürüyen bir ağaç gibi, o koca gövdesiyle yıkılıvermişti.
Cumhuriyet devrinde, 150’liklerin [...] affıyla artık büsbütün unutulduğu sanılan bu sürgün âdeti, ne gariptir ki, demokrasiyle beraber gene dirildi.
Gerçi bugün ne Şam, ne Trablusgarp, ne Mağusa zindanı, ne Yemen ne Fizan çölleri var! Ama memleketin seçkinlerinden, nice emeklerle yetişmiş değerlerinden birçoğu, bugün anavatanlarında, oturdukları şehirlerde, birer sürgün durumundadırlar.
Medenî cesaretle birlikte gelişmiyen bilgi kimsenin işine yaramaz. Ne kadar beğenilmese, ne kadar rahatsız edici, huzursuzluk verici olsa da, medeni cesaret, gerçek bir aydın hüviyetinin ayrılmaz şartlarından biridir. Bir aydına, medenî cesaretini bırak da yalnız bilgini ver, diyemezsiniz. Bir anayasa hukuku profesörünün bilgisi, çıkarılan bazı kanunların Anayasa'ya uygunsuzluğunu gösteriyorsa, o profesör, bu yoldaki bilgisini ancak medenî cesaretiyle ortaya koyabilir. Medenî cesareti olmadıkça, onun bilgisi, gizli bir maden gibi, toprak altında kalmaya, işletilememiye, kimsenin işine yaramamıya mahkûmdur.
İktidar sözcülerinin ortaya attıkları iktisadî görüşleri savunacak, haklı gösterecek bir iktisat uzmanı belki bulunabilir. Fakat o uzman, medenî cesaretiyle beraber bilgisini de bir kenara bırakmış bir uzman olmalıdır. Bilgisinden ancak ustalıklı demagoji, kandırıcı paradokslar yapabilmek için faydalanabilir.
Demagoji ve paradokslarla da belki bir zaman için [...]labilir ama, memleket dertlerine çare bulunamaz.
Demagojiye ve paradoksçuluğa tenezzül etmeksizin, gerçeği, gerçek bildiğini açıkça söyliyen aydınlarımız, bugün susturulmuş, birer sürgün gibi toplum hayatından uzaklaştırılmış ve unutulmuşlardır.
Onların boşalttığı yerler bazan, nice masraflarla dışarıdan getirilen uzmanlarla doldurulmıya çalışılmakta, fakat o uzmanların verdikleri raporlar da aynı medenî cesaret damgasını taşıdıkları için, çelik kasalara saklanmaktadır. Son birkaç yıl içinde bu akıbete uğramış birçok raporların acıklı hikâyesi dillere destandır.
Eğer bugün memleketimizi idare edenlerde iyiniyet varsa, bu iyiniyetlerini her şeyden önce, siyasî inanç ayrılığı gözetmeksizin, medenî cesaret gösterenlere suçlu muamelesi yapmaksızın, bütün memleket değerlerinden faydalanmakla, içleri memlekete hizmet ateşiyle yanan bu bilgin ve aydınların sürgününe son vermekle göstermelidirler.
Aydınları, bilginleri bizden çok daha fazla olan İngiltere, Amerika gibi memleketlerde bile Hükümetler, siyasî inançları ne olursa olsun, aydın ve bilginleri âtıl bırakmaya razı olamamaktadır. O memleketlerde muhalefet liderlerine bile, zaman zaman, mesuliyetli siyasî misyonlar verilmektedir.
Memleketimizin bugün toplum işlerinden uzak tutulan değerleriyle bir memleket idare edilebilir. Halbuki şimdi onlar evlerini bile idare edemiyecek bir durumda bırakılmışlardır.
Bu yurd içi sürgünlerine artık son verilmelidir! Kalkınma çağındaki memleketimiz tek bir aydının bile hizmetinden müstağni kalamaz.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Yurt İçi Sürgünleri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/301 ulaşıldı.