Tarihte Kalan İstanbul
Başlık:
Tarihte Kalan İstanbul
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-08-14
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Tarihte kalan İstanbul
Dün bu sütunda sözünü ettiğimiz kitabında (1), İsrailli Türkolog Uriel Heyd, Türkiye’de demokrasiyle beraber dil devrimine başlıyan muhalefeti anlatırken, bu muhalefete önderlik eden bazı kurum ve kurulların adlarını sıralıyor (sayfa: 44). Dikkati çeken nokta, bütün bu kurum ve kurulların İstanbul’da bulunması...
Bu, İstanbul’un yıllardan beri göze çarpan bir özelliğini bize bir kere daha hatırlatıyor: İstanbul, tarihe fazlasiyle gömülü bu şehir, devrimlere ayak uydurmakta zorluk çekmektedir.
Cumhuriyete kadar Türkiye'de hemen bütün fikir hareketlerinin, bütün ileri hamlelerin başlıca kaynağı İstanbul’du. Cumhuriyet Türkiye’sinin dayandığı fikir unsurları da ilk filizlerini o şehirde vermişti. Ama İstanbul’un havası, bu filizlerin gelişip boy atmasına elverişli değildi. Atatürk de belki bunu sezdiği icindir ki Cumhuriyet Başkentinin İstanbul’dan başka bir yerde olmasını istemişti.
İstanbul'un havasına insan bir kere kendini kaptırınca, ister istemez alaturka musikiden de hoşlanır, alaturka şarkıların sözlerinden de duygulanır, o dar sokaklarda gözleri yaşmaklı feraceli kadınlar da arar, Karacaahmet’in yahut Kocamustapaşa'nın kahvelerindeki nur vüzlü ihtiyarlar, ona entarili takkeli günlerin huzurunu da özletir.
Sözün kısası, camileri, ince minareleri, duvarlarına tarihin küfü sinmiş serin türbeleri, emekli ahşap konakları ve sanki toprağın bütün bunlara yakıştırmak için boy verdiği selvileriyle İstanbul, insanı tarihe, geleneklere çeken, bağlıyan bir şehirdir.
Böyle bir şehirde Atatürk'ün istediği kadar devrimci olabilmek zordur, büyük irade gücü gerektirir.
Ama İstanbul’da oturup, bütün ömrünü o şehirde geçirip de böylesine devrimci olanlar da hiç azımsanamıyacak kadar çoktur.
İstanbul'un bir gün gene Türkiye'deki fikir hareketlerinin, ileri hamlelerin kaynağı olabilmesi, ancak, İstanbul’da yaşadıkları halde Atatürk devrimlerini benimsiyecek kadar irade gücü gösterebilen bu aydınların, kendi şehirlerindeki gerilik kuvvetleriyle daha sistemli ve teşkilâtlı mücadele etmelerine bağlıdır.
İstanbul'da yaşıyan devrimciler bunu yapmazlarsa, İstanbul o güzelim şehir, genç Türkiye'nin hayatında, kapağı artık açılmayan tozlu bir tarih kitabı gibi unutulacak, içinden çürüyen bir ağaç gibi bütün canlılığını kaybedecektir.
Bülend ECEVİT
NOT : (1) Dünkü yazımızın beşinci satırından sonra, Uriel Heyd'in yeni kitabından bahseden bir parça yanlışlıkla atlanmıştır. Beşinci satırdan sonra yazı şöyle devam edecekti: «... Uriel Heyd’in şimdi de Türk dil devrimi üzerine bir kitabı çıkmıştır. Bu kitabında ...»
Tarihte kalan İstanbul
Dün bu sütunda sözünü ettiğimiz kitabında (1), İsrailli Türkolog Uriel Heyd, Türkiye’de demokrasiyle beraber dil devrimine başlıyan muhalefeti anlatırken, bu muhalefete önderlik eden bazı kurum ve kurulların adlarını sıralıyor (sayfa: 44). Dikkati çeken nokta, bütün bu kurum ve kurulların İstanbul’da bulunması...
Bu, İstanbul’un yıllardan beri göze çarpan bir özelliğini bize bir kere daha hatırlatıyor: İstanbul, tarihe fazlasiyle gömülü bu şehir, devrimlere ayak uydurmakta zorluk çekmektedir.
Cumhuriyete kadar Türkiye'de hemen bütün fikir hareketlerinin, bütün ileri hamlelerin başlıca kaynağı İstanbul’du. Cumhuriyet Türkiye’sinin dayandığı fikir unsurları da ilk filizlerini o şehirde vermişti. Ama İstanbul’un havası, bu filizlerin gelişip boy atmasına elverişli değildi. Atatürk de belki bunu sezdiği icindir ki Cumhuriyet Başkentinin İstanbul’dan başka bir yerde olmasını istemişti.
İstanbul'un havasına insan bir kere kendini kaptırınca, ister istemez alaturka musikiden de hoşlanır, alaturka şarkıların sözlerinden de duygulanır, o dar sokaklarda gözleri yaşmaklı feraceli kadınlar da arar, Karacaahmet’in yahut Kocamustapaşa'nın kahvelerindeki nur vüzlü ihtiyarlar, ona entarili takkeli günlerin huzurunu da özletir.
Sözün kısası, camileri, ince minareleri, duvarlarına tarihin küfü sinmiş serin türbeleri, emekli ahşap konakları ve sanki toprağın bütün bunlara yakıştırmak için boy verdiği selvileriyle İstanbul, insanı tarihe, geleneklere çeken, bağlıyan bir şehirdir.
Böyle bir şehirde Atatürk'ün istediği kadar devrimci olabilmek zordur, büyük irade gücü gerektirir.
Ama İstanbul’da oturup, bütün ömrünü o şehirde geçirip de böylesine devrimci olanlar da hiç azımsanamıyacak kadar çoktur.
İstanbul'un bir gün gene Türkiye'deki fikir hareketlerinin, ileri hamlelerin kaynağı olabilmesi, ancak, İstanbul’da yaşadıkları halde Atatürk devrimlerini benimsiyecek kadar irade gücü gösterebilen bu aydınların, kendi şehirlerindeki gerilik kuvvetleriyle daha sistemli ve teşkilâtlı mücadele etmelerine bağlıdır.
İstanbul'da yaşıyan devrimciler bunu yapmazlarsa, İstanbul o güzelim şehir, genç Türkiye'nin hayatında, kapağı artık açılmayan tozlu bir tarih kitabı gibi unutulacak, içinden çürüyen bir ağaç gibi bütün canlılığını kaybedecektir.
Bülend ECEVİT
NOT : (1) Dünkü yazımızın beşinci satırından sonra, Uriel Heyd'in yeni kitabından bahseden bir parça yanlışlıkla atlanmıştır. Beşinci satırdan sonra yazı şöyle devam edecekti: «... Uriel Heyd’in şimdi de Türk dil devrimi üzerine bir kitabı çıkmıştır. Bu kitabında ...»
Koleksiyon
Alıntı
“Tarihte Kalan İstanbul,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/293 ulaşıldı.