Bize Bu Kadar Hürriyet Bile Çoktur
Başlık:
Bize Bu Kadar Hürriyet Bile Çoktur
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-08-07
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Bize bu kadar hürriyet bile çoktur
Partisine, Partisinin fikirlerine inanmıyanların bile inandıkları, dürüst ve değerli bir insan.. Bütün suçu da zaten dürüst ve değerli oluşunda, doğru söyleyişinde, ve doğruyu güzel söyleyişinde..
Bunların üstünde suçtan büyük bir de günahı var: Bir muhalefet partisinden milletvekili seçilmiş olması!
Bu insan, Cumhuriyetçi Millet Partisinin Meclis Grupu Başkanı, cezalı Kırşehir ilinin milletvekili, Osman Bölükbaşı’dır. Bir yaz günü İstanbul’a gitmek istemiştir. Kendisini sevenler Osman Bölükbaşı’yı Haydarpaşa Garında karşılamaya hazırlanmışlardır.
Bunun üzerine İçişleri Bakanlığından emir alan İstanbul Valiliği, C.M.P. İl İdare Kurulu üyelerini Vilâyete çağırmış, Osman Bölükbaşı için karşılama töreni yapılırsa buna zabıta kuvvetleriyle engel olunacağını bildirmiştir.
Ve ertesi gün Garda Osman Bölükbaşı’yı dostlarından çok polis karşılamış, ve bir il halkının Büyük Millet Meclisine seçtiği, kanunun dokunulmazlık verdiği bu milletvekili, trenden indikten sonra, 300 kişilik bir polis kordonu içinden geçerek vapura binebilmiştir.
Bu işte Osman Bölükbaşı'ya acınmaz! Olsa olsa, doğru söylemek, doğruyu güzel söylemekle tanınmış bir insan karşısında böylesine korkan, böylesine telâşlanıp kendi kendini gülünç duruma düşüren bir İktidara acınır.
Bu iktidar, Kırşehir halkına yaptığı zulmün ne kadar büyük bir zulüm, ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu bilmeseydi, ancak kendini suçlu hissedenlerde görülebilen vehim ve endişelere kapılıp böyle paniğe uğramazdı.
Vatandaşa kanunlarla tanınmış hakları resmî makamların, hele vatandaş haklarını korumakla mükellef emniyet makamlarının bu kadar hiçe saymasına en ağır baskı altındaki memleketlerde bile rastlanmadığı; suçsuz olan, bir suçtan sanık bile olmıyan bir insanın 300 kişilik polis kordonu ile çevrili seyahat etmesini tarihin belki ilk defa yazdığı; en geri memleketlerde bile resmî makamların bir vatandaşa, üstelik de dokunulmazlığı olan bir vatandaşa, böyle bir muamele yapamıyacağı söylenebilir. Bunların hepsi doğrudur. Bu hâdiseyi sıfatlandırmak iiçn dilimizin ucuna kadar gelen fakat kanunların geri ittiği başka bütün sözler de belki doğrudur.
Fakat şu da doğrudur ki bu türlü muamelelere zemin hazırlıyanlar bizleriz, öyle olmasa idi, gazete sütunlarında olsun sesimizi yükseltir, itiraz eder, hesap sorardık.
Fakat, hürriyet müdafiliklerine toz kondurmıyan gazetelerimizden bir çoğunun sayfalarını karıştırın, bu çirkin hâdiseyle ilgili, değil bir itiraz, değil bir şikâyet ,bir haber bile bulamazsınız! Biraz sıkıştırırsanız, özürleri de hazırdır: Osman Bölükbaşı’nın vaktiyle irticaı desteklediği iddia edilmiş bir partide üye olduğunu, onun için böyle bir muameleyi hak ettiğini söyliyeceklerdir. Böyle bir muamelenin kanunları hiçe saymak, vatandaş haklarını hakir görmek, demokrasiyi kökünden söküp atmak, ve Türkiye’de kanunların üstünde bir polis devleti kurmaya teşebbüs etmek olduğunu bilmezlikten, düşünemezlikten geleceklerdir.
Oysa ki hepsini bilirler, hepsini düşünebilirler, ve üstelik bir vatandaşa böyle bir muamelenin yapılabildiği bir memlekette Atatürk devrimlerinin özü olan İnsan Haklarından da söz edilemiyeceğini akıl edebilecek kadar zekidirler.
Ne var ki onların kahramanlığı karanlıkta boşluğa pala sallamaktan, ve hürriyet müdafiliği, birer papaz tavrı takınıp, eli kolu bağlı suçsuz mahkûmları nedamet getirmiye zorlamaktan ileri geçemez.
Bugün eğer memleketimizde kısılmadık bir damla hürriyet kaldı ise, bize o bile çoktur. Hürriyet, hürriyete inananların, hürriyetsiz yaşıyamıyanların hakkıdır.
Bülend ECEVİT
Bize bu kadar hürriyet bile çoktur
Partisine, Partisinin fikirlerine inanmıyanların bile inandıkları, dürüst ve değerli bir insan.. Bütün suçu da zaten dürüst ve değerli oluşunda, doğru söyleyişinde, ve doğruyu güzel söyleyişinde..
Bunların üstünde suçtan büyük bir de günahı var: Bir muhalefet partisinden milletvekili seçilmiş olması!
Bu insan, Cumhuriyetçi Millet Partisinin Meclis Grupu Başkanı, cezalı Kırşehir ilinin milletvekili, Osman Bölükbaşı’dır. Bir yaz günü İstanbul’a gitmek istemiştir. Kendisini sevenler Osman Bölükbaşı’yı Haydarpaşa Garında karşılamaya hazırlanmışlardır.
Bunun üzerine İçişleri Bakanlığından emir alan İstanbul Valiliği, C.M.P. İl İdare Kurulu üyelerini Vilâyete çağırmış, Osman Bölükbaşı için karşılama töreni yapılırsa buna zabıta kuvvetleriyle engel olunacağını bildirmiştir.
Ve ertesi gün Garda Osman Bölükbaşı’yı dostlarından çok polis karşılamış, ve bir il halkının Büyük Millet Meclisine seçtiği, kanunun dokunulmazlık verdiği bu milletvekili, trenden indikten sonra, 300 kişilik bir polis kordonu içinden geçerek vapura binebilmiştir.
Bu işte Osman Bölükbaşı'ya acınmaz! Olsa olsa, doğru söylemek, doğruyu güzel söylemekle tanınmış bir insan karşısında böylesine korkan, böylesine telâşlanıp kendi kendini gülünç duruma düşüren bir İktidara acınır.
Bu iktidar, Kırşehir halkına yaptığı zulmün ne kadar büyük bir zulüm, ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu bilmeseydi, ancak kendini suçlu hissedenlerde görülebilen vehim ve endişelere kapılıp böyle paniğe uğramazdı.
Vatandaşa kanunlarla tanınmış hakları resmî makamların, hele vatandaş haklarını korumakla mükellef emniyet makamlarının bu kadar hiçe saymasına en ağır baskı altındaki memleketlerde bile rastlanmadığı; suçsuz olan, bir suçtan sanık bile olmıyan bir insanın 300 kişilik polis kordonu ile çevrili seyahat etmesini tarihin belki ilk defa yazdığı; en geri memleketlerde bile resmî makamların bir vatandaşa, üstelik de dokunulmazlığı olan bir vatandaşa, böyle bir muamele yapamıyacağı söylenebilir. Bunların hepsi doğrudur. Bu hâdiseyi sıfatlandırmak iiçn dilimizin ucuna kadar gelen fakat kanunların geri ittiği başka bütün sözler de belki doğrudur.
Fakat şu da doğrudur ki bu türlü muamelelere zemin hazırlıyanlar bizleriz, öyle olmasa idi, gazete sütunlarında olsun sesimizi yükseltir, itiraz eder, hesap sorardık.
Fakat, hürriyet müdafiliklerine toz kondurmıyan gazetelerimizden bir çoğunun sayfalarını karıştırın, bu çirkin hâdiseyle ilgili, değil bir itiraz, değil bir şikâyet ,bir haber bile bulamazsınız! Biraz sıkıştırırsanız, özürleri de hazırdır: Osman Bölükbaşı’nın vaktiyle irticaı desteklediği iddia edilmiş bir partide üye olduğunu, onun için böyle bir muameleyi hak ettiğini söyliyeceklerdir. Böyle bir muamelenin kanunları hiçe saymak, vatandaş haklarını hakir görmek, demokrasiyi kökünden söküp atmak, ve Türkiye’de kanunların üstünde bir polis devleti kurmaya teşebbüs etmek olduğunu bilmezlikten, düşünemezlikten geleceklerdir.
Oysa ki hepsini bilirler, hepsini düşünebilirler, ve üstelik bir vatandaşa böyle bir muamelenin yapılabildiği bir memlekette Atatürk devrimlerinin özü olan İnsan Haklarından da söz edilemiyeceğini akıl edebilecek kadar zekidirler.
Ne var ki onların kahramanlığı karanlıkta boşluğa pala sallamaktan, ve hürriyet müdafiliği, birer papaz tavrı takınıp, eli kolu bağlı suçsuz mahkûmları nedamet getirmiye zorlamaktan ileri geçemez.
Bugün eğer memleketimizde kısılmadık bir damla hürriyet kaldı ise, bize o bile çoktur. Hürriyet, hürriyete inananların, hürriyetsiz yaşıyamıyanların hakkıdır.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Bize Bu Kadar Hürriyet Bile Çoktur,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/290 ulaşıldı.