Savcılığın Kırdığı Pot
Başlık:
Savcılığın Kırdığı Pot
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-08-06
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Savcılığın kırdığı pot
Memleketimizde işler bozuldukça, ve bozulan işlerden gazete sütunlarında şikâyetler çoğaldıkça, jurnalcılık ithamları aldı yürüdü. Haklı tenkidler karşısında son sığınak o: Memleketi dışarıya jurnal ediyorsunuz!
Oysa ki ne dışarısı bizim umurumuzdadır, ne biz dışarının umurundayız. Batı dünyasiyle dostuz ama, ne yurdumuz için ağlarken gözyaşımızı silecek mendili o dostlardan istiyecek kadar kendilerini işlerimizle ilgilendirmek hoşumuza gider, ne de zaten o dostlar bizim dertlerimizle dertlenebilecek kadar bize yakınlık duyarlar.
Fakat öyledir diye de, dost ve müttefik olduğumuz batılıların bizler için ne düşüneceklerini hiç hesaba katmadan edemeyiz. Batılılarla bir safta yer alırken, onların demokrasi ilkelerini, totaliterlik aleyhtarlığını, gerçekte benimsemesek bile, benimser görünmek, demokrasi - totaliterlik konusunda batı dünyasının duygularına, yalandan da olsa saygı göstermek zorundayız. Bu, bizim için, en azından bir nezaket borcudur. Bizimle dost kalmak istiyen hükümetleri memleketlerinin halkoyu karşısında güç duruma düşürmemek için ödenecek bir nezaket borcu.. Yoksa biz, zaten yeni girdiğimiz batı dünyasında ancak bir savunma ve güvenlik zorunluluğu yüzünden varlığına katlanılan bir memleket durumuna düşeriz.
Böyle bir durumda batılılarla bir safta kalmaksa, bizim gibi onurlu bir millete, o batılı dostların iç işlerimizle ilgilenmelerinden daha da zor gelir.
İşte bugünkü İktidar, Türk Milletini, katlanılması bu kadar zor bir duruma düşürmek yolundadır. Diktatörlerin ve totaliterliğin açıktan açığa öğülmesine başlanmıştır. Bu övgü herhangi bir şahıstan, hattâ bir siyasi liderden gelmiş olsa idi, belki su götürürdü. Ama böyle bir övgü bir iktidarın savcılığından gelirse bunun artık su götürecek tarafı olmaz.
Bu, Türkiye’de totaliterliğin makbul sayıldığını resmiyete dökmek olur.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, C.H.P. Kurultayında Başbakana Hitler’le Mussolini’nin akıbetini hatırlatan bir Partili hakkındaki iddianamesinde, Hitler’le Mussolini’den,
«..... hakikati hâlde memleketleri için iyilik mi yoksa fenalık mı yaptıklarını bilmediğimiz, ancak neticeleri kötü olan, ve bu suretle kötü diye tanınan eski Alman Şefi Hitler ve İtalyan Başvekili Mussollini»,
diye bahsetmektedir.
İşte Hitler’le Mussolini’nin kötü oldukları, memleketlerine kötülük ettikleri yolunda bütün medenî batı dünyasına yerleşmiş inancın Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından tereddütle karşılandığını açıklıyan bu vesika, demokratik batı memleketlerinde ancak hayretle karşılanabilecek bir totaliterlik meylini, Türk iktidarına mal ederek bütün dünyaya açıklamaktadır.
Herhangi bir muhalif yazar, yaptığı tenkidlerle memleketini gerçekten dışarıya jurnal etmek bile istese, dış itibarımıza bu kadar ağır ve tesirli bir darbe indiremezdi.
Belki bir kalem sürçmesi, bir düşünce aksamasıdır! Dileriz öyle olsun, ve Savcılık, Ahmet Küspeci hakkındaki iddianamesinde ileri sürdüğü bu mütalâayı vakit geçirmeden tavzih ederek, Hitler’le Mussolini’yi temize çıkarma gayreti şeklinde anlaşılan bu sözlerle aslında ne kastettiğini umumî efkâra açıklasın!
Türkiye’de bugünkü İktidar tarafından tutulan yolun, batılı müttefiklerimiz arasında bizi bu kadar zor duruma düşürebilecek bir çıplaklıkla açığa vurulması, büyük bir siyasi gaftır. Tamiri, gafı yapan ,yahut böyle bir gafın yapılmasında vasıta olan makama düşer.
Bülend ECEVİT
Savcılığın kırdığı pot
Memleketimizde işler bozuldukça, ve bozulan işlerden gazete sütunlarında şikâyetler çoğaldıkça, jurnalcılık ithamları aldı yürüdü. Haklı tenkidler karşısında son sığınak o: Memleketi dışarıya jurnal ediyorsunuz!
Oysa ki ne dışarısı bizim umurumuzdadır, ne biz dışarının umurundayız. Batı dünyasiyle dostuz ama, ne yurdumuz için ağlarken gözyaşımızı silecek mendili o dostlardan istiyecek kadar kendilerini işlerimizle ilgilendirmek hoşumuza gider, ne de zaten o dostlar bizim dertlerimizle dertlenebilecek kadar bize yakınlık duyarlar.
Fakat öyledir diye de, dost ve müttefik olduğumuz batılıların bizler için ne düşüneceklerini hiç hesaba katmadan edemeyiz. Batılılarla bir safta yer alırken, onların demokrasi ilkelerini, totaliterlik aleyhtarlığını, gerçekte benimsemesek bile, benimser görünmek, demokrasi - totaliterlik konusunda batı dünyasının duygularına, yalandan da olsa saygı göstermek zorundayız. Bu, bizim için, en azından bir nezaket borcudur. Bizimle dost kalmak istiyen hükümetleri memleketlerinin halkoyu karşısında güç duruma düşürmemek için ödenecek bir nezaket borcu.. Yoksa biz, zaten yeni girdiğimiz batı dünyasında ancak bir savunma ve güvenlik zorunluluğu yüzünden varlığına katlanılan bir memleket durumuna düşeriz.
Böyle bir durumda batılılarla bir safta kalmaksa, bizim gibi onurlu bir millete, o batılı dostların iç işlerimizle ilgilenmelerinden daha da zor gelir.
İşte bugünkü İktidar, Türk Milletini, katlanılması bu kadar zor bir duruma düşürmek yolundadır. Diktatörlerin ve totaliterliğin açıktan açığa öğülmesine başlanmıştır. Bu övgü herhangi bir şahıstan, hattâ bir siyasi liderden gelmiş olsa idi, belki su götürürdü. Ama böyle bir övgü bir iktidarın savcılığından gelirse bunun artık su götürecek tarafı olmaz.
Bu, Türkiye’de totaliterliğin makbul sayıldığını resmiyete dökmek olur.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, C.H.P. Kurultayında Başbakana Hitler’le Mussolini’nin akıbetini hatırlatan bir Partili hakkındaki iddianamesinde, Hitler’le Mussolini’den,
«..... hakikati hâlde memleketleri için iyilik mi yoksa fenalık mı yaptıklarını bilmediğimiz, ancak neticeleri kötü olan, ve bu suretle kötü diye tanınan eski Alman Şefi Hitler ve İtalyan Başvekili Mussollini»,
diye bahsetmektedir.
İşte Hitler’le Mussolini’nin kötü oldukları, memleketlerine kötülük ettikleri yolunda bütün medenî batı dünyasına yerleşmiş inancın Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından tereddütle karşılandığını açıklıyan bu vesika, demokratik batı memleketlerinde ancak hayretle karşılanabilecek bir totaliterlik meylini, Türk iktidarına mal ederek bütün dünyaya açıklamaktadır.
Herhangi bir muhalif yazar, yaptığı tenkidlerle memleketini gerçekten dışarıya jurnal etmek bile istese, dış itibarımıza bu kadar ağır ve tesirli bir darbe indiremezdi.
Belki bir kalem sürçmesi, bir düşünce aksamasıdır! Dileriz öyle olsun, ve Savcılık, Ahmet Küspeci hakkındaki iddianamesinde ileri sürdüğü bu mütalâayı vakit geçirmeden tavzih ederek, Hitler’le Mussolini’yi temize çıkarma gayreti şeklinde anlaşılan bu sözlerle aslında ne kastettiğini umumî efkâra açıklasın!
Türkiye’de bugünkü İktidar tarafından tutulan yolun, batılı müttefiklerimiz arasında bizi bu kadar zor duruma düşürebilecek bir çıplaklıkla açığa vurulması, büyük bir siyasi gaftır. Tamiri, gafı yapan ,yahut böyle bir gafın yapılmasında vasıta olan makama düşer.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Savcılığın Kırdığı Pot,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/289 ulaşıldı.