Mimarlık ve "Sosyal Cinayet"ler

Başlık: 
Mimarlık ve "Sosyal Cinayet"ler 
Kaynak: 
Halkçı, s. 1 
Tarih: 
1955-04-08 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 


Mimarlık ve «sosyal cinayet»ler

Yazan: Bülend ECEVİT

Şiir, musiki, resim ve heykelle uğraşan sanatçılar, isterlerse tabiat karşısında da, toplum karşısında da, hattâ bir dereceye kadar insan karşısında da bağımsız olabilir, malzeme ve araçlarının müsaadesi ölçüsünde, Dünyadan ayrı dünyalar yaratabilirler.

Mimarın elinde böyle bir imkân yoktur. Çünkü mimarlık, güzel sanatların en görevsel (functional) idir. İnsanın kişisel ve toplumsal hayatına ye tabiatla münasebetlerine doğrudan doğruya bağlıdır.

Onun için, sanatının sorumluluklarını bilen bir mimar, şehir mimarı da ev mimarı da olsa, çalıştığı yerin tabiî özelliklerini, sosyal ve ekonomik şartlarını, iyice tanımak zorundadır.

Bunları iyice tanıyan bir mimar, bir toplumun hayat tarzında devrim yapabilir. Le Corbusier olsun, Frank Lloyd Wright olsun, böyle bir devrimi başarmış mimarlardır. Mesleklerinin teknik ve estetik yönlerile olduğu kadar toplumsal yönlerile de ilgilidirler. Birer mimar oldukları kadar birer sosyolog da sayılırlar.

Cumhuriyet devrinde bizim mimarlığımızsa, içinde bulunduğumuz tabiat ve toplum şartlarını hiç gözönünde tutmayan maksatsız ve düzensiz bir taklitçilik yoluna sapmıştır. Bu yoldan kurtulma lüzumunun idrak edildiğini gösterir belirtiler de halâ ortada yoktur.

Ancak bir deniz kıyısı için düşünülebilecek evlere Ankara’nın bir sokağında, acili arazi yapılarına daracık şehir bahçelerinde, güneşsiz memleket evlerine en güneşli şehirlerimizde sık sık rastlanmaktadır.

Böyle maksatsız ve düzensiz bir taklitçilik yoluna şehircilikte sapmaksa, bağışlanmaz bir günahtır. Ve bu günahın en büyüğü Ankara’da işlenmiş ve işlenmektedir.

Başlangıçta şehircilik bakımından bulunmaz imkânlar vaad eden Ankara’nın 30 küsur yıl içinde her türlü estetik ölçüye göre çirkin bir şehir olup ortaya çıkması bir yana, bu şehrin gelişmesinde herhangi bir şehircilik siyasetinin de gözetilmediği açıktır.

Buna bir misâl olarak, Ankara’nın süratle etrafa yayılmasını gösterebiliriz.

Türkiye, motorlu taşıt yapamıyan, yapmak şeyle dursun, kolay kolay ithal bile edemiyen bir memlekettir. Ona rağmen Ankara, her ailesi otomobil edinebilecek bir şehirmiş gibi tasasız günden güne genişleyip [...] bulduğu bozkıra yayılmaktadır.

Amerika'lı Mimar Frank Llyod Wright, hayatın «otomobilleştiği» bir çağda sıkışık şehirlerde yaşamanın bir «sosyal cinayet» olduğunu söyler. Amerika için bu söz elbette doğrudur.

Ama hayatını «otomobilleştirmek» şöyle dursun, yeteri kadar «otobüsleştirme» ye bile maddi imkânı olmayan bir memleketteki şehirlerin böyle tasasız etrafa yayılmaları da aynı derecede bir «sosyal cinayet» sayılmak gerekir.

Böyle bir yayılmanın tek mazereti, ferahlık sağlaması olabilirdi. Oysa ki bizde, ev sahibi olmaya istekli orta hâlli insanlara gösterilen kredi kolaylıkları herhangi bir şehircilik siyasetine ve sosyal düzene bağlanmadığı için, Ankara’daki yayılmanın, ferahlık sağlamak gibi bir mazereti de olamamaktadır.

Tersine, Ankara, sıkışık sıkışık yayılan bir şehir olmuştur. İşte bunun en korkunç bir örneği: Yenimahalle!..

Bu, Ankara’nın gelişmesindeki düzensizlik ve maksatsızlığını ancak bir yönüdür. Şehircilik bakımından Ankara’da işlenen günahların ve «sosyal cinayet» lerin bütün yönlerile ele alınması zamanı artık gelmiş te geçmektedir.

Ankara’nın imar plânı için hazırlanan projeler şimdi milletlerarası bir jüriye sunuluyor. Bu jürinin, projeler için mücerret değer hükümleri kullanmamasını, Ankara’yı, memleketimizin sosyal ve ekonomik şart, ihtiyaç ve programları çerçevesi içinde mütalâa etmesini dileriz.

Fakat jüri üyelerinin böyle hareket edebilmeleri için, bu şart, ihtiyaç ve programları yakından bilmeleri gerekir.

Acaba biliyorlar mı?

Şartları bilmeleri, hiç değilse öğrenmeleri, mümkündür!

Diyelim ki ihtiyaçları da o şartlara göre kendileri bulup ortaya çıkardılar!

Fakat ya memleketimizin sosyal ve ekonomik hayatile ilgili programlar!.. Onları da biliyorlar mı?

Yok ki bilsinler!

Bunu bilmeyen bir jüri de Türk başkentine hangi imar plânının en uygun geleceğini kolay kolay tâyin edemez.

Kısacası, bu proje müsabakasının da, birçok işlerimiz gibi, hazır esvap almaya benziyeceğinden korkuyoruz.

Dileriz korkumuz boş çıksın! 

Dosyalar

1955.04.08_B1.jpg
1955.04.08_B2.jpg
1955.04.08.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Mimarlık ve "Sosyal Cinayet"ler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 17 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/27 ulaşıldı.