Bizim Anlayamayacağımız Bir Mantık

Başlık: 
Bizim Anlayamayacağımız Bir Mantık 
Kaynak: 
Halkçı, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1955-04-07 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA :

Bizim anlıyamıyacağımız bir mantık

Bülend ECEVİT

6 Nisan günü HALKÇI’da, Lübnanlı bir Başyazarla gazetemiz adına yapılan bir konuşma çıktı.

Memleketimize gerçek bir sevgi ve yakınlık duyduğuna inandığımız bu Lübnanlı gazetecinin sözleri, Arap halkının İsrail konusunda Türkiye’ye karşı duygularını belirtmektedir.

Bazı Arap memleketlerile Türkiye arasındaki münasebetlerin gerginliğinde, İsrail’le dostluğumuzun baş âmillerden biri olduğu zaten bilinen bir şeydi.

Beyrut’ta çıkan ELDYAR Gazetesi Başyazarı Hanna Ghosn’un sözleri, İsrail’le dost olmamızdan Arapların hoşnutsuzluk duymasında ne gibi bir düşünce tarzının tesiri olduğunu, ve böyle bir düşünce tarzı ile Cumhuriyet Türkiye’sinin dış münasebetlerine hâkim olan düşünce tarzı arasındaki uzlaşmazlığı açıkça göz önüne sermesi bakımından ilgi çekicidir.

Nüfusunun yüzde 53 ü Hıristiyan olan kendi memleketi bakımından bir tenakuza düşmek bahasına da olsa, Başyazar Hanna Ghosn, Orta Doğu’da, din birliğine dayanır bir dış siyaset rejimi kurulmasını savunur yolda konuşmuş, ve duygularımıza hitap ettiğini umarak, bize, halifeliğin yüzyıllarca Türkler elinde kaldığını hatırlatmıştır.

Türkiye Cumhuriyet İdaresinin, dış siyasetle din arasında herhangi bir münasebet göremiyeceğini, buna en başta Anayasasının engel olduğunu, böyle bir aydın gazetecinin olsun idrak etmiş olması beklenirdi.

Başyazar, Kudüs’ün Müslümanlar için ikinci kutsal şehir olduğunu öne sürüyor. Kudüs, Müslümanlardan başka Yahudiler için de, ve, kendisi Hıristiyan olan Bay Ghosn’un itiraf ettiği gibi, Hırıstiyanlar için de bir kutsal şehirdir. 3 ayrı din mensuplarının bir şehre kutsallık izafe etmeleri halinde, neden bu dinlerden yalnız birinin mensuplarının duygularına saygı gösterilmesi gerekeceğini anlıyamamakta da Türkler mazur görülmelidirler.

Lübnan’lı Başyazar, İsrail’e dostluk göstermekte ne gibi bir menfaatimiz olduğunu, bunun bize ne kazandıracağını soruyor. Diyelim ki İsrail’le dostluğumuz bize hiç bir şey kazandırmıyacaktır!.. Bu, neden bizim İsrail’e düşmanlık göstermemizi gerektirsin? Dünyanın bize göre ta öbür ucundaki Şili ile dostluğumuz bize bir şey kazandırmıyor diye, durup dururken Şili’ye düşman mı olmalıyız ?

Arapların İsrail üstündeki istilâ emellerini bize meşru gösterebilmek için de, Başyazar, vatanseverlik duygularımıza hitabederek, «Rusya sizin topraklarınızda bir Ermeni yahut Kürt devleti kuracak olsa idi, siz o devletin orada kalmasına razı olur muydunuz ?» diye sormakta, ve «Biz Araplar, Türkleri, vatanseverlik konusunda hocamız biliriz.» demektedir.

Bu benzetmenin hangi gerçeklere dayandığını anlamak güçtür. Arap Devletleri gibi İsrail de eski Türk toprakları üzerinde kurulmuş bir devlettir. Arapların olsun, Filistin Yahudilerinin olsun, yaşadıkları topraklar üzerinde hükümranlığa kavuşmaları arasında öyle büyük bir zaman farkı da yoktur. Onun için, Filistin’de bir Yahudi Devleti kurulması vakıasile, Anadolu’da bir Ermeni yahut Kürt Devleti kurulması faraziyesi arasında herhangi bir benzerlik bulunamasa gerektir.

Telaviv’in Orta Doğu’da Komünist faaliyeti merkezi olduğu yolundaki iddiaya gelince, böyle bir iddianın ne kadar doğru olduğunu bilemeyiz ama, Telaviv şehrinin, bizi son zamanlarda Sovvet kuvvetile tehdid eden Orta Doğu memleketlerinden herhangi birine ait olmadığını çok iyi bilmekteyiz.

Başyazar Ghosn, İslâm âleminin Türkiye’ye ümit bağladığından da söz ediyor.

Türkiye’nin İslâm âlemine tutabileceği ümit ışığı, Atatürk devrimlerinin ışığıdır.

Türkiye, İslâm âlemine de insanlığa da en büyük hizmetini bu devrimlere bağlı kalmakla yapabilir.

İslâm âlemi Türkiye’ye gerçekten ümit bağlamışsa, bu ümidi gerçekleştirmenin, Atatürk devrimlerini örnek almaktan başka bir yolu yoktur.

Kendi istilâcılık emellerini desteklemesi için Türkiye’ye ümit bağlıyanların daima hayal kırıklığına uğramalarını, ve komşularımızla aramızda kurulmasını dilediğimiz dostluk bağlarının bizi hiç bir zaman «Yurtta Sulh, Cihanda Sulh» yolunda şaşırtmamasını, Cumhuriyet devrinin dış siyaset prensiplerini çiğnetecek maceralara sürüklememesini dileriz.

Lübnan'lı Başyazar bir de deve hikâyesi anlatmış: Biz deveyi istiyoruz ama, kuyruğundaki kediyi atmak şartile, diyor.

Mevzuubahis devenin kimseye bir zararı olmadığına göre, bu deve böylece güdülmek gerekir! 

Dosyalar

1955.04.07_B.jpg
1955.04.07.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Bizim Anlayamayacağımız Bir Mantık,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/26 ulaşıldı.