(Yarın Salı)
Başlık:
(Yarın Salı)
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-03-22
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA :
(Yarın Salı)
Günlerden gene böyle bir pazartesiydi. İstanbul'da, tanınmış bir şair ve ressamımızın atölyesinde oturuyorduk. İçeriye tanınmış bir fikir adamımız girdi. Tartıştığımız konuda akla yakın düşünceleri vardı. Kollarını aça aça, bağıra çağıra bunları söyledi söyledi, ve sonra, düşünceleri tatbik edilmiyor diye bütün memlekete küstü.
Ressam, bir ara, oturduğu alçak hasır iskemleden başını kaldırdı, ve atölyenin içinde kafeste aslan gibi bir aşağı bir yukarı dolaşan fikir adamına bakıp,
— Yarın salı, dedi. Salı günü ne yapacaksın?
İşte o zaman fikir adamı sustu. Çünkü salı günü birşey yapmıyacaktı. Olsa olsa, salı günü de meselâ bir romancı arkadaşının evine gidip aynı parlak düşünceleri sıralıyacak, sonra, bu düşünceleri tatbik edilmiyor diye, memlekete bir kere daha küsecekti.
Onun, ve onun gibi daha binlerce aydınımızın bütün yaptığı, kendi kendine düşünmekten, dost meclislerinde düşüncelerini bağıra çağıra ortaya dökmekten, ve sonra memlekete küsmekten ibarettir.
Salılar, çarşambalar, perşembeler gelir geçer, ve onlar, hiçbir teşebbüse girişmeksizin, parlak düşüncelerini sıralamıya devam ederler. Bir düşüncenin, kafalarında doğmak, ağızlarından dökülmekle gerçekleşivereceğini sanırlar. O yüzden de, her yeni düşünce ile yeni bir hayal kırıklığına uğrarlar.
İşte bu, şarklılıktır. Bu bakımdan çoğumuz şarklıyızdır. Aslında, garplı gibi düşünmek diye birşey yoktur. Garplılık, düşüncelerle günlük hayat arasında bağ kurabilmekte, düşüncelere enerji katabilmekte, düşünceleri birer muharrik kuvvet durumuna getirebilmektedir. Garplı gibi düşünmenin bütün özellikleri, garpta düşüncenin günlük hayata karşı sorumluluk taşımasından doğan özelliklerdir.
Biz, düşüncelerimize enerji katmaya, düşüncelerimizle günlük hayat arasında bağ kurmaya üşendiğimiz içindir ki hâlâ şarklı sayılırız. Bizim düşüncelerimiz, «Yarın ne yapacaksın?» sorusuyla karşılaşınca sayım suyum yok deyip bir köşeye çekiliveren düşüncelerdir. Böyle düşünceler, altından da olsalar, bir küpe doldurulup toprağa gömülmüş altın kadar faydasızdır. Servet gibi düşünce de, ancak işletilmekle değer kazanır.
Bülend ECEVİT
(Yarın Salı)
Günlerden gene böyle bir pazartesiydi. İstanbul'da, tanınmış bir şair ve ressamımızın atölyesinde oturuyorduk. İçeriye tanınmış bir fikir adamımız girdi. Tartıştığımız konuda akla yakın düşünceleri vardı. Kollarını aça aça, bağıra çağıra bunları söyledi söyledi, ve sonra, düşünceleri tatbik edilmiyor diye bütün memlekete küstü.
Ressam, bir ara, oturduğu alçak hasır iskemleden başını kaldırdı, ve atölyenin içinde kafeste aslan gibi bir aşağı bir yukarı dolaşan fikir adamına bakıp,
— Yarın salı, dedi. Salı günü ne yapacaksın?
İşte o zaman fikir adamı sustu. Çünkü salı günü birşey yapmıyacaktı. Olsa olsa, salı günü de meselâ bir romancı arkadaşının evine gidip aynı parlak düşünceleri sıralıyacak, sonra, bu düşünceleri tatbik edilmiyor diye, memlekete bir kere daha küsecekti.
Onun, ve onun gibi daha binlerce aydınımızın bütün yaptığı, kendi kendine düşünmekten, dost meclislerinde düşüncelerini bağıra çağıra ortaya dökmekten, ve sonra memlekete küsmekten ibarettir.
Salılar, çarşambalar, perşembeler gelir geçer, ve onlar, hiçbir teşebbüse girişmeksizin, parlak düşüncelerini sıralamıya devam ederler. Bir düşüncenin, kafalarında doğmak, ağızlarından dökülmekle gerçekleşivereceğini sanırlar. O yüzden de, her yeni düşünce ile yeni bir hayal kırıklığına uğrarlar.
İşte bu, şarklılıktır. Bu bakımdan çoğumuz şarklıyızdır. Aslında, garplı gibi düşünmek diye birşey yoktur. Garplılık, düşüncelerle günlük hayat arasında bağ kurabilmekte, düşüncelere enerji katabilmekte, düşünceleri birer muharrik kuvvet durumuna getirebilmektedir. Garplı gibi düşünmenin bütün özellikleri, garpta düşüncenin günlük hayata karşı sorumluluk taşımasından doğan özelliklerdir.
Biz, düşüncelerimize enerji katmaya, düşüncelerimizle günlük hayat arasında bağ kurmaya üşendiğimiz içindir ki hâlâ şarklı sayılırız. Bizim düşüncelerimiz, «Yarın ne yapacaksın?» sorusuyla karşılaşınca sayım suyum yok deyip bir köşeye çekiliveren düşüncelerdir. Böyle düşünceler, altından da olsalar, bir küpe doldurulup toprağa gömülmüş altın kadar faydasızdır. Servet gibi düşünce de, ancak işletilmekle değer kazanır.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“(Yarın Salı),” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/197 ulaşıldı.