Kristal Küre
Başlık:
Kristal Küre
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-02-23
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA :
Kristal küre
«Londra’da bir adam, bakanların balmumu heykellerini parçaladı... İsviçre, Cenevre’de Uzak Doğu Konferansının yapılmasını kabul etti... Italyan Meclisinde hâdise çıktı... NATO İzmir’e uçakla köprü getirecek... Petrol tasarısından 136 ıncı madde çıkartılacak... Çuval ve kanaviçe piyasasında gevşeklik var... Bir genç üvey annesini öldürdü... Neclâ Ateş haftada 2500 dolar kazanıyor... Etekleri tutuşan Hatice hastahanede öldü...»
Bunlar, bir gazetenin bir sayısından gelişigüzel alınmış birkaç haber...
Bakanların balmumu heykellerini parçalayan adamdan çuval ve kanavlçe piyasasına, Cenevre Konferasından etekleri tutuşarak ölen Hatice’ye kadar, bütün dünyanın, sütunlara sığdırılabildiği kadar bir günlük hayatı, gazetelerdedir. Dünyadaki milyonlarca yıldan beri süren ve daha belki milyonlarca yıl sürecek olan gelişmeyi, gazeteler hergün bir noktasında (24 saatlik bir nokta) durdurup, bu gelişmenin o noktadaki kesitini alırlar.
İnsanların her 24 saate rastlayan dertleri, sevinçleri, sıkıntı ve çalışmaları, harb ve barışları, doğum, aşk ve ölümleri, gazetenin 6 yahut 8 sayfası içindedir.
Sokakların bütün bir şehri birbirine bağladığı, öylece şehrin bütünlüğünü sağladığı gibi, gazete sütunları da bütün dünyanın 24 saatlik olaylarını birbirine bağlar, insanlığın her 24 saat içindeki hayatının bütünlüğünü ortaya çıkarır.
Görevini iyi yapan bir gazeteyi, başyazısından ilânlarına kadar baştan âşağı okuduğumuz gün, üstünde yaşadığımız bu toprak, su ve can küresini avcumuzun içine almış olur, önündeki kristal küreye bakıp gaipten haber veren bir falcı kadar geniş bir ufka kavuşuruz.
Bir şehir yahut kasabadaki, yahut, dışarı çıkmadığımız günler, odamızın dört duvarı içindeki dar çerçeveli hayatımızın, görünmez bir sinir sistemiyle bağlı bulunduğu geniş dünyada olup bitenleri, bize, gazeteler duyurur. Bu geniş dünyanın en uzak köşelerinde bile olup bitenler, doğrudan doğruya yahut dolambaçlı yollardan, bizim belki dört duvar içinde geçen hayatımıza ergeç tesir edecektir. Bunun, gazete okuyup okumamakla ilişiği yoktur. Yalnız, gazete okumayanlar, bu tesirlerin ancak iş işten geçtikten sonra farkına varabileceklerdir.
Gazete okumak, insana, şuurlu yaşama imkânını verir. Belki biz, atom değil, gazete çağında yaşıyoruz. Çünkü, yaşadığımız çağın en büyük özelliği, insanlara böyle şuurlu yaşama, bütün dünyada olup bitenleri günü gününe bilerek yaşama, ellerinde birer kristal küreyle yaşama imkânını vermesidir.
Gazete okumayan insan, şuurlu yaşama imkânından, gazete - öncesi çağlarda yaşayanlar kadar yoksundur.
Okuduğu gazete yalan yazar, baskı altına girip kendinden haber saklarsa, o zaman da insan, önündeki kristal küre çalınıp yerine gizllce bir adî cam küre konmuş bir falcı kadar zavallı ve mânasız olur.
Gazete, gerçek bir kristal küre gibi, iyi haberleri olduğu kadar kötü haberleri de, hiçbir ayrılık gözetmeksizin vermelidir. Bunu yapmıyan gazete, insanların kötü olaylara gafil avlanmalarından suçludur. Bunu yapmayan gazete, insanların elinden, bu çağın insanı olmak yetkisini almış demektir.
Bülent ECEVİT
Kristal küre
«Londra’da bir adam, bakanların balmumu heykellerini parçaladı... İsviçre, Cenevre’de Uzak Doğu Konferansının yapılmasını kabul etti... Italyan Meclisinde hâdise çıktı... NATO İzmir’e uçakla köprü getirecek... Petrol tasarısından 136 ıncı madde çıkartılacak... Çuval ve kanaviçe piyasasında gevşeklik var... Bir genç üvey annesini öldürdü... Neclâ Ateş haftada 2500 dolar kazanıyor... Etekleri tutuşan Hatice hastahanede öldü...»
Bunlar, bir gazetenin bir sayısından gelişigüzel alınmış birkaç haber...
Bakanların balmumu heykellerini parçalayan adamdan çuval ve kanavlçe piyasasına, Cenevre Konferasından etekleri tutuşarak ölen Hatice’ye kadar, bütün dünyanın, sütunlara sığdırılabildiği kadar bir günlük hayatı, gazetelerdedir. Dünyadaki milyonlarca yıldan beri süren ve daha belki milyonlarca yıl sürecek olan gelişmeyi, gazeteler hergün bir noktasında (24 saatlik bir nokta) durdurup, bu gelişmenin o noktadaki kesitini alırlar.
İnsanların her 24 saate rastlayan dertleri, sevinçleri, sıkıntı ve çalışmaları, harb ve barışları, doğum, aşk ve ölümleri, gazetenin 6 yahut 8 sayfası içindedir.
Sokakların bütün bir şehri birbirine bağladığı, öylece şehrin bütünlüğünü sağladığı gibi, gazete sütunları da bütün dünyanın 24 saatlik olaylarını birbirine bağlar, insanlığın her 24 saat içindeki hayatının bütünlüğünü ortaya çıkarır.
Görevini iyi yapan bir gazeteyi, başyazısından ilânlarına kadar baştan âşağı okuduğumuz gün, üstünde yaşadığımız bu toprak, su ve can küresini avcumuzun içine almış olur, önündeki kristal küreye bakıp gaipten haber veren bir falcı kadar geniş bir ufka kavuşuruz.
Bir şehir yahut kasabadaki, yahut, dışarı çıkmadığımız günler, odamızın dört duvarı içindeki dar çerçeveli hayatımızın, görünmez bir sinir sistemiyle bağlı bulunduğu geniş dünyada olup bitenleri, bize, gazeteler duyurur. Bu geniş dünyanın en uzak köşelerinde bile olup bitenler, doğrudan doğruya yahut dolambaçlı yollardan, bizim belki dört duvar içinde geçen hayatımıza ergeç tesir edecektir. Bunun, gazete okuyup okumamakla ilişiği yoktur. Yalnız, gazete okumayanlar, bu tesirlerin ancak iş işten geçtikten sonra farkına varabileceklerdir.
Gazete okumak, insana, şuurlu yaşama imkânını verir. Belki biz, atom değil, gazete çağında yaşıyoruz. Çünkü, yaşadığımız çağın en büyük özelliği, insanlara böyle şuurlu yaşama, bütün dünyada olup bitenleri günü gününe bilerek yaşama, ellerinde birer kristal küreyle yaşama imkânını vermesidir.
Gazete okumayan insan, şuurlu yaşama imkânından, gazete - öncesi çağlarda yaşayanlar kadar yoksundur.
Okuduğu gazete yalan yazar, baskı altına girip kendinden haber saklarsa, o zaman da insan, önündeki kristal küre çalınıp yerine gizllce bir adî cam küre konmuş bir falcı kadar zavallı ve mânasız olur.
Gazete, gerçek bir kristal küre gibi, iyi haberleri olduğu kadar kötü haberleri de, hiçbir ayrılık gözetmeksizin vermelidir. Bunu yapmıyan gazete, insanların kötü olaylara gafil avlanmalarından suçludur. Bunu yapmayan gazete, insanların elinden, bu çağın insanı olmak yetkisini almış demektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Kristal Küre,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/182 ulaşıldı.