Ahlâkın Siyasîsi ve Gayri Siyasîsi
Başlık:
Ahlâkın Siyasîsi ve Gayri Siyasîsi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1955-12-02
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
Günün IŞIĞINDA
Ahlâkın siyasîsi ve gayri siyasîsi
Mutlakiyet idarelerinin sadece birer idare şekli olmasına karşılık, demokrasi, aynı zamanda bir ahlâk sistemidir de. Bir toplumu teşkil eden fertlerin siyasî olduğu kadar ahlâkî bakımdan da erginleşmiş, kendi kendine yeter hâle, iyi ve dürüst davranış yollarını kendiliğinden bulabilir hâle gelmiş olduğu esasına dayanan bir rejimdir. Düzenli bir toplum hayatı yaşıyabilmek için vesayete muhtaç olmayan insanların rejimidir.
Böyle bir rejime sahip çıkabilmek için, bir toplumun üyeleri, fert fert uymaları gereken ahlâk kurallarına idare başındakilerin ne dereceye kadar uyduklarını, saygı gösterdiklerini bilmek zorundadırlar.
O bakımdan bizim de, bu memlekette demokratik rejimi kökleştirmeyi aklına koymuş bir halk olarak, idare başına getirdiğimiz insanların ahlâk anlayışile, ahlâkî davranışı ile yakından ilgilenmemiz gereklidir.
Bugünkü iktidar lideri, «ahlâk»ın dışında -belki de üstünde- «siyasî ahlâk» diye de bir şey kabul ediyor.
Öyle ki, meselâ, toplumun mütevazî fertleri gözünde hiç de ahlâkî sayılamıyacak bir hareket, yani, bir insanın, menfaatlerine yöneltilen bir tehdit karşısında vicdanının sesini susturup doğru bulmadığı karar ve emirlere uyması ve böylelikle bir partide tesanüdün idamesine yardımcı olması gibi bir hareket, İktidar liderinin «siyasî ahlâk» anlayışına yüzde yüz uyan bir hareket oluyor.
Bu, şüphe yok ki, bir toplumun ahlâk anlayışında rahatsız edici bir ikilik doğurur.
Bu ikiliğin kaynağı, doğrudan doğruya, İktidar liderinin ahlâk anlayışıdır. Çünkü İktidar lideri «siyasî ahlâk» diye bir kavram ortaya atmakla, ister istemez bizi «gayrı siyasi ahlâk» diye de bir kavram kâbul etmek zorunda bırakıyor.
Otokratik bir idare altındaki toplumların ahlâk kurallarında böyle bir ikiliğin kaçınılmaz bir zaruret olduğunu Niccolo Machiavelli çok inandırıcı bir şekilde anlatmıştı.
Demokrasinin üstünlüğü ise toplumları, ahlâk kurallarında böyle bir ikiliğin uçurumuna, çıkmazına düşmekten kurtarmasıdır.
Demokraside böyle bir ikilik kabûl edilmez. Demokraside idare edenler de idare edilenler de ayni ahlâk kurallasına uymak zorundadırlar. Gene demokraside, idare edenler için, hususi hayatlarında bir türlü, siyasî hayatlarında başka türlü ahlâk kuralları yoktur.
Demokraside ahlâk ahlâktır: Siyasîsi, gayri siyasîsi olmaz.
İktidar lideri, Dördüncü D.P. Kongresinde, kendi ahlâk anlayışındaki ikiliği şu sözlerile de pek güzel açığa vurmuştur:
«Büyük prensiplerin geldiği yerde bazan küçük prensipler gölgede kalabilir. Hasılaya bakmak lâzım gelir. Siz hasıladan memnun musunuz? Elbette memnunsunuz!.. Buna hiç şüphe yoktur... Mütebessimsiniz!.. Memnunsunuz!..»
Gerçi Kongrede kendisini dinleyenler, İktidar liderinin bütün telkin kudretine rağmen, ne memnun ne de mütebessim görünüyorlardı. Ama gerçekten memnun ve mütebessim olsalardı bile, bu, demokratik bir toplumun ahlâk ölçülerine vurulduğunda, hiç de makbûl, sevindirici bir memnunluk, mütebessimlik sayılamazdı.
Çünkü bu, «küçük prensipler»in «büyük prensipler»e feda edilmesi, «hasıla» uğrunda her türlü vasıtanın hoş görülmesi yoluyla varılmış bir memnunluk olurdu.
Tıpkı Machiavelli'nin,
«Hükümdarların itiraz edilmez hareketlerinde hasıla, vasıtaları meşru kılar. Onun için bir hükümdarın gayesi devleti elde etmek Ve elde tutmak olduktan sonra, kullanacağı vasıtalar daima meşru sayılacaktır...»
... derken anlattığı gibi...
Ahlâk kurallarının «siyasî» ve «gayri siyasî» diye ikiye ayrılması mümkün olmayan demokratik toplumlarda ise prensipler «küçük» ve «büyük» diye iki sınıfa ayrılamıyacağı gibi, hasılalar da vasıtaları meşru kılamaz.
«Hasılaya bakmak lâzım» düşüncesile «büyük prensipler»in «küçük prensipler»i yutmasını, deniz dibinde büyük balıkların küçük balıkları yutması kadar olağan bir tabiat olayı sayan bir toplumda ne demokrasi ne de ahlâk sağlam temellere dayalı olabilir.
Bülent ECEVİT
Ahlâkın siyasîsi ve gayri siyasîsi
Mutlakiyet idarelerinin sadece birer idare şekli olmasına karşılık, demokrasi, aynı zamanda bir ahlâk sistemidir de. Bir toplumu teşkil eden fertlerin siyasî olduğu kadar ahlâkî bakımdan da erginleşmiş, kendi kendine yeter hâle, iyi ve dürüst davranış yollarını kendiliğinden bulabilir hâle gelmiş olduğu esasına dayanan bir rejimdir. Düzenli bir toplum hayatı yaşıyabilmek için vesayete muhtaç olmayan insanların rejimidir.
Böyle bir rejime sahip çıkabilmek için, bir toplumun üyeleri, fert fert uymaları gereken ahlâk kurallarına idare başındakilerin ne dereceye kadar uyduklarını, saygı gösterdiklerini bilmek zorundadırlar.
O bakımdan bizim de, bu memlekette demokratik rejimi kökleştirmeyi aklına koymuş bir halk olarak, idare başına getirdiğimiz insanların ahlâk anlayışile, ahlâkî davranışı ile yakından ilgilenmemiz gereklidir.
Bugünkü iktidar lideri, «ahlâk»ın dışında -belki de üstünde- «siyasî ahlâk» diye de bir şey kabul ediyor.
Öyle ki, meselâ, toplumun mütevazî fertleri gözünde hiç de ahlâkî sayılamıyacak bir hareket, yani, bir insanın, menfaatlerine yöneltilen bir tehdit karşısında vicdanının sesini susturup doğru bulmadığı karar ve emirlere uyması ve böylelikle bir partide tesanüdün idamesine yardımcı olması gibi bir hareket, İktidar liderinin «siyasî ahlâk» anlayışına yüzde yüz uyan bir hareket oluyor.
Bu, şüphe yok ki, bir toplumun ahlâk anlayışında rahatsız edici bir ikilik doğurur.
Bu ikiliğin kaynağı, doğrudan doğruya, İktidar liderinin ahlâk anlayışıdır. Çünkü İktidar lideri «siyasî ahlâk» diye bir kavram ortaya atmakla, ister istemez bizi «gayrı siyasi ahlâk» diye de bir kavram kâbul etmek zorunda bırakıyor.
Otokratik bir idare altındaki toplumların ahlâk kurallarında böyle bir ikiliğin kaçınılmaz bir zaruret olduğunu Niccolo Machiavelli çok inandırıcı bir şekilde anlatmıştı.
Demokrasinin üstünlüğü ise toplumları, ahlâk kurallarında böyle bir ikiliğin uçurumuna, çıkmazına düşmekten kurtarmasıdır.
Demokraside böyle bir ikilik kabûl edilmez. Demokraside idare edenler de idare edilenler de ayni ahlâk kurallasına uymak zorundadırlar. Gene demokraside, idare edenler için, hususi hayatlarında bir türlü, siyasî hayatlarında başka türlü ahlâk kuralları yoktur.
Demokraside ahlâk ahlâktır: Siyasîsi, gayri siyasîsi olmaz.
İktidar lideri, Dördüncü D.P. Kongresinde, kendi ahlâk anlayışındaki ikiliği şu sözlerile de pek güzel açığa vurmuştur:
«Büyük prensiplerin geldiği yerde bazan küçük prensipler gölgede kalabilir. Hasılaya bakmak lâzım gelir. Siz hasıladan memnun musunuz? Elbette memnunsunuz!.. Buna hiç şüphe yoktur... Mütebessimsiniz!.. Memnunsunuz!..»
Gerçi Kongrede kendisini dinleyenler, İktidar liderinin bütün telkin kudretine rağmen, ne memnun ne de mütebessim görünüyorlardı. Ama gerçekten memnun ve mütebessim olsalardı bile, bu, demokratik bir toplumun ahlâk ölçülerine vurulduğunda, hiç de makbûl, sevindirici bir memnunluk, mütebessimlik sayılamazdı.
Çünkü bu, «küçük prensipler»in «büyük prensipler»e feda edilmesi, «hasıla» uğrunda her türlü vasıtanın hoş görülmesi yoluyla varılmış bir memnunluk olurdu.
Tıpkı Machiavelli'nin,
«Hükümdarların itiraz edilmez hareketlerinde hasıla, vasıtaları meşru kılar. Onun için bir hükümdarın gayesi devleti elde etmek Ve elde tutmak olduktan sonra, kullanacağı vasıtalar daima meşru sayılacaktır...»
... derken anlattığı gibi...
Ahlâk kurallarının «siyasî» ve «gayri siyasî» diye ikiye ayrılması mümkün olmayan demokratik toplumlarda ise prensipler «küçük» ve «büyük» diye iki sınıfa ayrılamıyacağı gibi, hasılalar da vasıtaları meşru kılamaz.
«Hasılaya bakmak lâzım» düşüncesile «büyük prensipler»in «küçük prensipler»i yutmasını, deniz dibinde büyük balıkların küçük balıkları yutması kadar olağan bir tabiat olayı sayan bir toplumda ne demokrasi ne de ahlâk sağlam temellere dayalı olabilir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Ahlâkın Siyasîsi ve Gayri Siyasîsi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 6 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1413 ulaşıldı.